TACITUS, Publius Cornelius:

En kötü nefret, akrabaların nefretidir.

İnsanlar, bir iyilikten çok incinmenin karşılığını vermeye hazırdırlar. Çünkü minnetarlık bir yüktür, intikam ise zevk!

TAGORE, Rabindranath:

Aleve aydınlığı için teşekkür et, ama tükenmeyen bir sabırla gölgede durarak lambayı tutanı da unutma...

Boş zaman yoktur, boşa geçen zaman vardır.

Denizin kenarında durarak ve suya bakarak denizi aşamazsınız.

Düşünüyorum da
Sanırım en büyük korkumuz olduğumuz gibi görünmek
Yumuşacık kalbimizin fark edilmesi,
Naif yönlerimizin keşfedilmesi,
Cesaretsizliğimizin anlaşılması,
Korkularımızın paylaşılması,
Sanki zarar göreceğimizin en büyük işareti.

Dünyada ilk açan çiçek, henüz duyulmamış bir şarkıya davetti.

Güneş olamazsan yıldız ol, ama gökteki en parlak yıldız ol.

Hatalar, gerçeğin komşuları olarak yaşarlar ve bunun için bizi aldatırlar.

Sevilmeyen yol kalabalık bile olsa ıssızdır!

Yaşamı sevdiğim gibi ölümü de seveceğim.

Zayıf korkunç olabilir, çünkü kuvvetli görünebilmek için çok cüretkar olur.

TAĞMAÇ, Memduh:

Türkiye'de sosyal uyanış ekonomik gelişmeti aştı.

TAHİR, Kemal:

Cesaret ikinci bir vatandır.

İnsanları seviyorum diyemeyiz, çünkü 'insanlar'ın içinde sevgimizi hak etmeyen pek çok kişi de var. Ancak sevilmeyi hak edenleri sevebiliriz.

TAINE, Hippolythe Adolphe:

Ticaret, Balzac'ta şiirsel hale gelmiştir.

TALAT Paşa:

"Anacığım, ben nasıl olsa yatağımda ecelimle ölmem. Beni muhakkak öldürürler. Kendinizi bu akıbete hazırlayın!"

"Halilciğim! Kaybettik memleketi!" (Savaş sonrası İmparatorluk dağılıp Anadolu tek başına kalınca Talat Paşa'nın Halil Menteşe'ye gözyaşları içinde söylediği sözler... Talat Paşa ülkede kalıp hesap vermekten yanadır, zorlukla ikna edilerek Enver ve Cemal Paşalarla birlikte vatandan ayrılırlar. Talat Paşa yurdu terk etmeden hemen önce Saray'ın penceresinden Boğaz'a bakar ve gözyaşları içerisinde yanık bir türkü söyledikten sonra bu sözleri sarf eder. - 1 Kasım 1918 gecesi arkadaşlarıyla işgalcilerin eline düşmemek için yurt dışına çıkmak zorunda kalındığında...)

Hayatımıza kasdeden düşmanlar bizi İstanbul'dan ve Boğazlardan uzaklaştırarak, Anadolu içlerine atmak emelinde olduklarını ilan ediyorlar.

Milletin a'mak ruhundan feveran eden muhafaza-i mevcudiyet azm ve sebat hissiyatının bir timsal-i mehibi olan kahraman ordumuz karşısında bahri ve berri bütün kuvvetleriyle mağlup olarak Çanakkale'den kaçan düşmanların gülünç tehdidatına mukabil, deriz ki; dünyada tek bir Osmanlı kaldıkça İstanbul'dan çıkmayacağız.

Öteden beri müşkilat-ı dahiliye içinde yuvarlanan memleketimiz Trablusgarp ve Balkan harplerinden tamamı ile yorgun ve uzun bir sulha muhtaç bir halde çıkar çıkmaz zuhur eden harb-i umumi esnasında şimdiye kadar tarihimizin hiç bir devresinde görülmemiş derecede büyük fedakarlık ibraz etmeye bütün varlığıyla son zerre-i kudretine kadar gayret eylemeye mecbur bir vaziyete girdi.

Taahhüd ettiğimiz mesuliyetin ağırlığını tamamıyla müdrikiz.

TALBERT, Bob:

İyi öğretmen pahalıdır, ama kötü öğretmen daha da pahalıya patlar.

TAMER, Rauf:

Bilgisizliği giderebilirsin, ama fırsatçılığı ve tenezzülcülüğü tedavi edemezsin.

Yaşam mı? Ne bu yahu, bunun yaşı kurusu mu var?

TANAL, Mahmut:

Hiç kimse kendi davasının hakimi olamaz.

TANAR, Müfit:

Hayata değer bir yaşamdan, sevmeye değer bir aşktan, dostluğa değer bir arkadaşlıktan, Türkiye'den ve Atatürk'ten asla vazgeçmeyin...

TANE, Evren:

Atatürk, emperyalizmin yenilebileceğini bütün dünyaya ispat etmiş, mazlum milletlere direnme gücü veren, bağımsızlık şuurunu uyandıran bir lider olmuştur.

İnsanoğlu binlerce yıldır geleceği merak edip durur. Yağmur yağacak mı? Kuraklık olacak mı? Savaş çıkacak mı? Çocuk doğacak mı? Aşk olacak mı?... Günümüzde ise merak edilenlere yeni sorular katılmıştır: Evimiz olacak mı? Arabamız olacak mı? Piyango çıkacak mı? İş bulabilecek miyim? Çocuğum üniversiteyi kazanacak mı? Milyarlarca insanın katrilyonlarca sorusu var. Çoğu gelecekle ilgili. Niye bilmek ister insanoğlu geleceği? Gelecekle ilgili herşey bilinse idi yaşamın zevki ve heyecanı olur muydu?

TANERİ, Sadi:

Herkes için herkesle sanat!

Kim ne derse desin; toplum giderek bir şekilde sanata el koyuyor, silkiniyor ve sanatı tüketmek yerine üretmeyi, onun bir parçası olmayı seçiyor. Postmodernizme boyun eğen ünlülerin yerine kendi sanat eylemlerini gerçekleştirmeyi üstleniyor.

TANGUT, Erol:

Haramda huzur ararsan, huzur sana haram olur!

TANİLLİ, Server:

Din, felsefeye karşı daima dişlerini göstermiştir.

Doğrudur veya yanlıştır, taraftar olunur veya olunmaz... Bir bilim adamı olarak kabul ettiğim metod, görüş ve düşüncelerimden dolayı kime karşı sorumluyum? Yaşadığım çağa ve topluma... Ya mahkemelere? Asla...

Doğruya inançlar değil, bilgi götürür.

Egemen ideoloji, kitlelere yanlış bir tarih bilinci aşılamak için her konuda olanca çarpıtma yapmış, gözler önüne bir "duman perdesi" çekmiştir.

İnsanlık, mağara döneminden bu yana, sürekli bir ilerleme içinde evrilmiştir ve bu ilerleme, daha güzel bir dünyanın kuruluşu adına geleceğe doğru uzanmaktadır.

İnsanlık tarihini incelerken görürüz ki; insanlık tüm tarihi boyunca çok çetin koşullardan geçmiş, umut kadar umutsuzluğun ve yılgınlığın da alabildiğine yaygın olduğu dönemler yaşanmıştır.

İnsanlığın yeni bir rönesansa zorunluluğu açıktır. İnsanlık yeniden kendi rönesansını, kendi aydınlanmasını bulmak zorundadır. Bir kez daha, "özgürlüğü, eşitliği, kardeşliği" yaşama geçirmeliyiz. Bu "kazananın yaşadığı, kaybedenin kurban edildiği" insanlık dışı düzene karşı çıkmalıyız. "Para ve Piyasa Dini" yerine "İnsan Olmanın Aklı"nı koymalıyız. Bu sahte dinlerin, insanı insanlığından uzaklaştırmasına karşı koymalıyız. Bireyleri de, toplumları da, dünyayı da kurtaracak olan budur!

Kemalizm'in gerçek düşmanları sahte Atatürkçülerdir.

Türkiye'de bilmediğimiz şeylerden biri tarihtir; kendi tarihimizi bilmeyiz, ayrılmaz bir parçası olduğumuz insanlığın tarihini ise hiç bilmeyiz; bildiklerimiz, derme çatma şeylerdir.

TANJEVIC, Bogdan:

Türkiye, Türk insanı mutlu oldukça, kendimi iyi hissediyorum. (Türk Basketbol Milli Takımı Çalıştırıcısı)

TANNER, Nathan Eldon:

Hizmet etme, bu dünyada yaşama ayrıcalığı için ödediğimiz bir kiradır.

TANPINAR, Ahmet Hamdi:

Avrupa "Tanzimat"a güldü ve alkışladı, müstemleke zihniyeti genişliyordu. Fakat Garplı Türk'ün uyanışını aynı surette karşılayamadı, hayırhah tebessümünün yerini çatılımış kaşların istihfamı aldı. Maurice Bedel'in (yazar) meyus hiddetinin sebebi acayip kıyafetler seyredememesi ve sonu çınarlı bir meydan kahvesinde biten pis ve dar sokakların arasından geçememesi değildir. Bir inferiorite'yi (aşağılık, gerilik) bizzat görmenin vereceği mütereddi hazdan O'nu mahrum bırakmamızdır. Halbuki Pierre Loti (yazar) ne bahtiyardı, ne güzel günlerdi o günler, geliyorlar içimizde geziyorlar ve Avrupalı olmaktan bahtiyar, dönüyorlardı. (1934)

Ben hayata muhafazasını istediğim çevreler içinden bakarım. Bu çevreler benim şahsiyetimdir, tarihi benliğimdir. Ben milliyetçiyim, bir mefhuma çok yakın bir realitenin adamıyım. Fakat bu demek değildir ki halka yabancıyım, bilakis onun emrindeyim.

Ben Türkiye'yim, Türkiye benim adesem, ölçüm ve realitemdir. Kainata, insana, her şeye oradan, onun arasından bakmak isterim.

Cahilsin; okur, öğrenirsin. Gerisin, ilerlersin. Adam yok; yetiştirirsin, günün birinde meydana çıkıverir. Paran yok, kazanırsın. Her şeyin bir çaresi vardır. Fakat insan bozuldu mu, bunun çaresi yoktur. Bizde insan şirazesiz kalmış. Hayat onun için ahenksiz, birbirini tutmayan, günün hayatına cevap vermeyen bir yığın ölü kıymetler tarafından idare ediliyor. Dünyaya baktığı zaman ayrı görüyor, kendi kendimize kaldığımızda ayrı düşünüyoruz. Yığınlarca tezat içinde yaşıyoruz.

Dünya'ya Türkiye'den bak, halkının emrine gir!

Haklı olmak, haklı olduğunu bilmek insanı bir ordu içinde bile güçlü yapar.

Hiç kimse değişime karşı değildir. Yeter ki ucu kendisine dokunmasın.

Sorumluluğunu taşıyacağın fikrin adamı ol.

Tarihe bugünün hesapları arasından bakmazsan bu memleketin de herhangi bir memleket gibi yaşadığını kabul edersin. Aradaki fark, bizde orta sınıfın teşekkül edememesidir. Her an doğmak için hadiseleri zorlamıştır. Fakat doğamamıştır. Ayrılık manzarası buradan gelir.

Türkiye, evlatlarına kendisinden başka bir şeyle meşgul olma imkanı vermiyor.

TANRIÖVER, Hamdullah Suphi:

Sultanahmet Camisinin taşları ah ah diye inliyordu. Kapının önünde süngülü İngiliz askerleri vardı.

TANRIYAR, Emin:

Kadınlar hakkında bilmeniz gereken en önemli şey, ayrıntıların onlar için her şey olduğudur.

TANSEL, Oğuz:

Ben masalları çocukları uyutmak için değil, uyandırmak için yazdım.

TANYOL, Cahit:

Kendisini, Türkiye'den sorumlu saymayan bir sosyolog hiçbir işe yaramaz. Sizler tamamıyla Türkiye'nin sosyologusunuz, gerçekleri siz göstereceksiniz, başka hiçbir çıkar yolunuz yok!

Türkiye'nin sosyal, ekonomik, politik sorunlarını, yabancılaşmaktan kurtulmuş sosyoloji metoduyla tespit etmek zorundayız.

TARA, Şarık:

Ben tecrübeye fazla değer vermeyen bir insanım. Tamam, tecrübe de önemli; ama daha önemli şeyler var: Yaratıcı olmak, yenilikleri takip etmek ve onlara adapte olmak. Son on senede olan değişiklikler, İsa'nın doğumundan bu yana olanlardan daha fazla...

TARANCI, Cahit Sıtkı:

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların, çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet, ölümden olsun.

TARCAN, Haluk:

Dünya tarihinden Türkleri çıkartırsak geriye tarih diye bir şey kalmaz.

TASSO, Torquato (İtalyan Şair/1544-1595):

Deviren, kırıp döken, silip süpüren yaman bir kasırgayı seher yeli gibi yumuşaklaştırmak mümkün müdür? Korkunç dalgalarını kabarta kabarta yürüyen bir denizi birden sakinleştirmek kabil midir? Yıldırımı güle çevirmek imkanı var mıdır? İnsanlar ve hatta tabiat bu sorulara: "Hayır, hayır, hayır" demekte tereddüt etmez, değil mi?... Halbuki ben kasırganın seher yeline, coşmuş denizin sevimli bir göle, yıldırımın güle inkılab ettiğini gördüm! Türk'ten bahsediyorum. Düşmanına saldırırken amansız bir kasırgaya, korkunç bir denize ve insafsız bir yıldırıma benzeyen Türk, dost yanında ve silahsız kalmış düşman karşısında bir seher yelidir, berrak bir göldür. Gönül açan bu yeli kasırgaya, göz kamaştıran bu gölü coşkun bir denize, ıtrında asalet uçan bu gülü yıldırıma çevirmek, tabiatı da inciten bir gaflet olur.

Kimimiz el arabasına benzeriz, itildiğimiz zaman işe yararız.

TAŞ, Nilgün:

Gönül denizdir, dil kıyı; deniz dalgalanınca içindekileri sahile atar. Ben bunu bilir, bunu söylerim: göz iki, kulak iki, ağız tek; çok görüp, çok dinleyip, az konuşmak gerek...

TAŞER, Suat:

Dil, adamın beyanıdır.

TAŞKENT, Kazım:

Atatürk'ü övmek çok kolaydır. Eleştirmek de zor değildir. Çok zor olan, Atatürk'ü anlamaktır. (20.04.1948)

Devlet kurar, işletir ve örnek olur. Özel teşebbüse devletin katkısı görmezden gelinemez. Devlet, ekonomik hayatımızın en büyük besleyicisidir. Devletin rolünü inkar etmek, Atatürk'ü iyi anlamamaktır.

TATI, Jacques:

Ben istiyorum ki; film, siz sinema salonunu terk ettikten sonra başlasın.

TAUTOU, Audrey:

Cazibe güzellikten daha değerlidir. Güzelliğe dayanabilirsin, ama cazibeye karşı koyamazsın.

TAVLI, Murat:

Bazen dibe vurduğunu hissedersin ve bir çıkış yolu bulamazsın... Böyle durumlarda tek bir kurtarıcın var, o da maneviyatın!

TAYLAN, Mehmet Gökhan:

Fotoğraf sanatın üretilmesinde, güzellik sütununun süslenmesinde bir araç olarak kullanılmaya devam edecek; şekil değiştirse de...

TAYLAND Atasözleri:

Evlilk, bir kale gibidir. Dışarıdakiler oraya girmek için, içindekiler de dışarı çıkmak için uğraşır, dururlar.

TAYLOR, John:

Bilim ile doğaötesi fenomenlerin çoğu arasında açık bir çelişki vardır.

Bizi hayattan şikayete yönelten şey karşılaştığımız zorlukların büyüklüğü değil, mücadele gücümüzün azlığıdır.

Kültür ya da uygarlık, bir toplumun üyesi olarak, insanoğlunun öğrendiği bilgi, sanat, gelenek-görenek ve benzeri yetenek, beceri ve alışkanlıkları içine alan karmaşık bir bütündür.

TEALİ-İ İslam (İslamı Yüceltme) Cemiyeti Bildirisi'nden:

Yunan ordusu halifenin ordusu sayılır. Hiç de zararlı bir topluluk değildir. Asıl kafası koparılacak mahlukat Ankara'dadır. (1920) / (Vatan hainlerinden oluşan bu topluluk "Halifenin Yardımcısı Ulemalar Teşkilatı" adıyla da anılmaktaydı).

TECER, Ahmet Kutsi:

Orada bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.

TEKER, İlmay:

Aydınları korkak olan milletler, ezilmeye mahkumdurlar.

TELLİ, Ahmet:

Şimdi beni uçurumdan atsan düşene kadar aklımdaki tek şey sırtıma değen ellerin olurdu.

TEM Gazetesi (Edirne - "Vatan Hainleri"nin Çıkardığı Bir Yayın Organı):

Müftü Hilmi Efendi, "Selimiye Camisi"nde hürriyetin ve adaletin saygı değer temsilcisi olan Venizelos hazretlerinin sağlığı için güzel bir dua okumuş ve hazır bulunanlar şükran duygularını belirterek duaya katılmışlardır. (13.08.1920)

TEMELKURAN, Ece:

Kurban için en acı şey suçun reddedilmesidir.

Üç tarafı denizle; dört tarafı kederle çevrilidir bu toprağın...

TENEKECİ, İbrahim:

Stresten kurtulmak için hayatınızdaki fazlalıkları atın; fazla kilo, fazla insan, fazla plan, fazla hayal, fazla hırs gibi...

TENNYSON, Alfred:

Dostu olmayanın düşmanı da olmaz.

TEOMAN:

Herkes merak içinde "ölümden sonra hayat var mı?" diye boşuna düşünür, sanki ölümden önce hayat varmış gibi...

TEPEDELENLİGİL, Nezihe Muhiddin:

Biz Türk kadınları toplumsal ve siyasal yaşamda hak ettiğimiz yeri almalıyız. Önce Türk kadınlarını bilinçlendirmeli ve eğitmeliyiz. Onlara daha fazla şey istemelerini ve bunlara nasıl ulaşacaklarını anlatmalıyız. Amacımız Türkiye'de kadın ve erkeğin toplumsal, ekonomik  ve siyasal eşitliğidir. (7 Şubat 1924'te "Türk Kadınlar Birliği" kuruluşunda...)

TERENTIUS, Publius Afer (Terence):

Davranışlar herkesin kendini seyrettiği bir aynadır.

TERLAN, Şems:

Kötüye nefret duymak, lanet okumak onu sadece besler, büyütür. İbrenin iyiden yana dönmesini sağlamanın tek bir yolu vardır: Olumlu ya da olumsuz duygu üretmeden olaylara nötr bakmak ve sadece sevgi akıtmak... Dönüşüm ancak böyle gerçekleşir.

TERZİ, Fikret:

Çocuk oyununa düşen "sanatsal estetik ve duyarlılık kazandırmak"tan öte "yarının kurucuları olacak çocuklarda sorumluluğunu üstlenecekleri yarınları, insana yakışandan yana değiştirme istemi uyandırmaktır."

Çocuk tiyatroya seyretmek için değil, oynamak için gelir.

TESLA, Nikola:

Evrenin gizemini anlamak istiyorsanız enerji, frekans ve tütreşim cinsinden düşünün!

O kadar cahilsiniz ki, dininiz var diye ahlaka ihtiyacınız kalmadığını sanıyorsunuz.

TEVFİK Fikret:

Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın gider ayak,
Yarın bakarsınız, söner bugün çatırdayan ocak,
Bugün mideler kavi, bugün ki çorbalar sıcak,
Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak...
Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı pür-neva sizin,
Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin...

Ebedi bir şifadır aldanmak!

Toprak vatanım, nev-i beşer milletim... İnsan, insan olur ancak bunu iz'anla, inandım!

Türkçemize sahip çıkalım.

Zulmün topu var, güllesi var, kalesi varsa
Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır.
Göz yumma güneşten, ne kadar nuru kararsa
Sönmez ebedi, her gecenin bir gündüzü vardır!

TEVFİK Paşa (Sadrazam - Vatan Haini):

Ankara, "Sevr Antlaşması"nı kabul etmelidir.

TEVRAT:

Bir insanı kurtarmak, bütün insanlığı kurtarmak gibidir.

TEW, Robert:

Bugünün mücadelesi yarın gereksinim duyacağın gücü hazırlar.

THALES:

Dünyada en zor şey, insanın kendini bilmesidir.

Umut, yoksulun ekmeğidir.

THATCHER, Margaret:

Toplum yoktur, yalnızca kendi çıkarı için rekabet eden bireyler vardır.

THIERS, Adolf:

Eğer bir Türk devleti olmasaydı mutlaka yaratmak gerekirdi.

THOMAS, Kristin Scott:

Erkeğe kararları O'nun aldığını düşündürmek, kadın olma sanatıdır.

THOMPSON, Erin:

Kültürel varlığın tahrip edilmesi bugüne dek düşük riskli görülmüştür, ancak bundan sonra durum değişecektir.

THOREAU, Henry David:

Gerçeği söylemenin tek yolu iyilikle konuşmaktır. Yalnızca sevgi dolu bir insanın sözcükleri duyulabilir.

Haklıların mahkum edildiği bir ülkede, bütün doğruların yeri cezaevidir.

İnsan, vazgeçebildiği eşya oranında zengindir.

Tek başına olan bugün yola çıkabilir; ama bir başkasıyla seyahat edecek olan diğeri hazır olana kadar beklemek zorundadır ve ikisinin de hazır olması çok uzun zaman alabilir.

THORNBURG, Max von:

Yalnız sermayemizi değil; hizmetlerimizi, geleneklerimizi, kültürümüzü ve ideallerimizi de geri kalmış ülkelerde konuşlandıracağız. (Ekim 1947) (Amerikalı uzman)

TIRMAN, John:

Yalnızca Amerikalıların değil; tüm insanların yaşamaya, özgür olmaya, mutluluğun peşinde koşmaya hakkı vardır.

TITO, Josip Broz:

Anadolu'da Kemalistler tarafından kurulan devletin temeli bağımsızlıktır. Bu yüzden Anadolu, dünyanın kaderini kurtarma görevini omuzlarına almıştır.

Ülkemiz bir kristal küredir. Ben bu küreyi ellerimle tutarak değil, alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım benim nefesim tükendiğinde birisi bu görevi devralır. Yoksa kristal küre yere düşer ve tuz buz olur. İşte o zaman dünyanın kaderinin korunması başka bağımsız ülkelere kalır. Dünyanın geleceğinin korunması Anadolu'ya düşer. Anadolu'da Kemalistler tarafından kurulan devletin temeli bağımsızlıktır. Bu yüzden Anadolu, dünyanın kaderini kurtarma görevini omuzlarına alır. (12 Mart 1978)

TİBET Atasözleri:

Ne kadar az yüksekten uçarsan. düştüğün zaman o kadar az incinirsin.

TİGRAN, Aram:

Gücüm yetse ne kadar tank, tüfek ve silah varsa hepsini eritip saz, cümbüş ve zurna yapardım.

TİMUR:

Gökte bir Tanrı, yerde bir hakan olur.

Ülkeler kılıçla alınır, ancak adaletle korunur.

TİRİTOĞLU, Çağatay:

Bizlere düşen görev "Atatürk İlke ve Devrimleri" ile "Çağdaş Cumhuriyet"in kazanımlarını çocuklarımıza çok iyi anlatmak, onları çağdaş uygarlığın önünde giden birer birey olarak yetiştirmektir.

TOCQUEVILLE, Alexis de:

Kendi içine kapanmış her insan, bütün öteki insanların kaderlerine ilgisiz bir yabancı gibi davranır. O insan için tüm insan türü, çocukları ve yakın arkadaşlarından oluşur. Hemşerileriyle ilişkilerine gelince; aralarına katılır ama onları görmez, dokunur ama onları hissetmez, yalnız kendi başına ve kendisi için vardır ve bu şartlarda kafasında bir aile mefhumu kalmışsa bile artık toplum mefhumu yoktur.

TOFFLER, Alvin:

21. yüzyılın cahilleri okuma yazması olmayanlar değil; öğrenmeyi, unutmayı ve yeniden öğrenmeyi beceremeyenler olacak...

TOKAT, Muhammet:

Karanlıktan çıkmak için şiirin ışığından yararlanmalıyız.

TOKER, Nahit Cemal:

Bir öğrencim bana tokat atsa O'na önce kızmak yerine düşünürüm. Ben ne yaptım da bu çocuğu bana tokat atacak gazaba getirdim diye...

TOKMAKÇIOĞLU, Erdoğan:

Olur böyle vakalar, Türk polisi yakalar.

TOKSOY, Tuncer Ediz:

Bırak istedikleri gibi yorumlasınlar seni! Eğer ki kalabiliyorsan sen "sen gibi" ve daima iyiye, güzele talip olarak... Yüzünde sessiz bir tebessümle yoluna devam et!

"Çok zekisin!" demek yerine "Çok doğru yaptın", "Kafan çalışmıyor mu?" demek yerine "Anlamakta zorlandın galiba", "Yaramaz çocuk" demek yerine "Böyle yapman güzel değil", "Mükemmelsin!" demek yerine "Çok iyi yapıyorsun" deyin!

TOKTAMIŞ, Gökhan:

Olacak gibi değildi, olmadı da zaten...

TOLLE, Eckhart:

Güven, "O bunu yapmaz" demek değildir. Güven, "O bunu yaptıysa bir bildiği vardır" diyebilmektir.

TOLSTOY, Leo Nikolayevich:

Acı duyabiliyorsan canlısın. Başkalarının acısını duyabiliyorsan insansın.

Bir insanı bulunduğu mevki ile değil, göz koyduğu mevki ile ölçmek gerekir.

Birine çamur atmadan önce düşün ve sakın unutma; ilk önce senin ellerin kirlenecek!

Bütün mutsuzluklar yokluktan değil, çokluktan gelir.

Denizde yüzen kocaman bir gemi hayal edin. Bu gemi hareket ederken, önünde şiddetli bir akıntı oluşturur. Burada hareket ettiren güç gemidir, akıntı ise yüzen geminin şiddetinin göstergesidir.

Dünyayı değiştirmeyi düşünen çok, ama kendisini değiştirmeyi düşünen hiç yok.

En güçlü iki savaşçı sabır ve zamandır.

Gerek yokken yanındalar, ihtiyacın olduğunda uzakta... Unutma ki kimi hayatına girdiğinde hayatını aydınlatır, kimisi çıktığında!

Güzel olan sevgili değil, sevgili olan güzeldir.

Güzel bir gülüş, karanlık bir eve giren güneşe benzer.

Hareket etmezsen, zincirlerini fark edemezsin.

Hayat bizi dört işlemle sınar; gerçeklerle çarpar, ayrılıklarla böler, insanlıktan çıkarır ve sonunda topla kendini der.

Hayatta unutamadığımız en büyük pişmanlık, pişman olurum diye yapmadıklarımızdır.

Herkes, insanlığın kötüye gittiğini kabul eder de kimse kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez.

İnsanın bir zamanlar yaşamış olduğu duyguyu kendinde canlandırdıktan sonra, aynı duyguyu başkalarının da hissedebilmesi için hareket, ses, çizgi, renk veya kelimelerle belirlenen biçimlerle ifade etme gereksiniminden sanat ortaya çıkmıştır.

İnsanlar daima yanıldılar ve yanılacaklar; hem de her şeyden çok, doğru olduğunu sandıkları şeylerde...

İnsanları yalan söylediklerinde dinlemeyi severim. Çünkü olmak istedikleri ama olamadıkları insanları anlatırlar.

Kadın öyle bir konudur ki, O'nu ne kadar incelersen incele her zaman yepyenidir.

Kibir ve inat; bir kişinin kendini önce mükemmel görmesini, sonra da sonunu oluşturur.

Kimse kimseyi küçümseyecek kadar büyük değildir bilmelisin; küçümsediğin herşey için gün gelir önemsediğin bir bedel ödersin.

Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.

Mahkemeler, sınıf çıkarlarının korunması, bir sınıfın çıkarına olan yürürlükteki düzenin devamını sağlamak için kurulmuş bir yönetim silahıdır. Mahkemelerin tek amacı toplumun bugünkü durumunu sürdürmesini sağlamaktır.

Öyle zamanlar olur ki nereye gittiğin önemini yitirir; çünkü asıl önemli olan yanında kiminle gittiğindir.

Sahip olduğunuz şeylere sevinerek, sahip olamadıklarınızı düşünmeyerek mutlu olunuz.

Sanat; düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir.

Sevdiğin insanları kaybetmeye alıştığın zaman hayatı önemsememeye başlıyorsun.

Tüm çarpıcı hikayeler iki şekilde başlar, ya bir insan yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.

Uzak ve olanaksız gözüken bir şey, bir anda yakın ve mümkün olabilir.

Üzüntüsü sahte olanın ağlaması gösterişli olur.

TONGUÇ, İsmail Hakkı:

Artık köy öğretmeni yalnız okul kürsüsünden değil, toplumsal kuruluşlar alanında, kültür alanında, ekonomi kalkınması alanında ve bütün buna benzer alanlarda da devrim düşüncesinin, ilerleme savaşımının, devrimci devlet teşkilatımızın köyde güvenilir yetişkin rehberi ve temsilcisi olacaktır. Öyle bir köy öğretmeni yaratmalıyız ki, o, köylünün yalnız inançlarını işlemek ve toplumsal davranışlarına etkili olmakla da kalmasın, köyün maddi yüzünü, ekonomik hayatını da değiştirsin!

Bir ulusun yaşamında bir yüzyılda Mustafa Kemal ve İsmet Paşa çapında adam ya gelir ya gelmez. Bizim büyük talihimiz, yüzyıllardır yoksun kaldığımız bu değerde iki adamın bir arada gelmiş olmasıdır... Onlar adamını arıyorlar. O işi yapacak adamı daha bulamadılar. Bu adamlar askerdirler, ülkeyi içinden tanıyorlar; bir devleti, bir ülkeyi yeniden kuruyorlar. Onlar ancak gerçekten bu ulusun yaşamına yararlı, işe yarar adam yetiştirecek tipte okullar [Köy Enstitülerini kastediyor] için para verirler, onu yapabilecek adamı bekliyorlar. (1934)

Köylü eğitilmeden, işçiye iş verilmeden, herkesin toprağı olmadan demokrasi gelmez. İki tür demokrasi vardır. Gerçek demokrasi için halk sıkı bir eğitimden geçirilir; biz ise Amerikan demokrasisini seçtik, sandığa kağıt attık adı demokrasi oldu.

Köylüye bir şey öğretebilmek için ondan birçok şey öğrenmemiz gereklidir. Kanımızı ve iliklerimizi isteyerek köyün içine akıtmadıkça, kırk bin köyün kenarına münevver insanların mezar taşı dikilmedikçe köyün sırlarını anlayamayız. Köylüyü anlayabilmek, duyabilmek için onunla kucak kucağa, nefes nefese gelmek lazımdır. Onun içtiği sudan içmek, yediği bulgurdan yemek, yaktığı tezeğin ifade ettiği sırları sezebilmek ve yaptığı işleri yapabilmek gerekir. Onlarla birlikte gülüp birlikte ağlayamayan bir insan köyün iç yaşamında etkinleşemez. (1938)

"Milli Mücadele"de sınanmış, devrimin hızına ayak uydurabilecek, yeni işleri omuzlayarak yürütecek, kopacak fırtınalara göğüs gerebilecek, yılmadan ve bıkmadan, gece ve gündüz demeden çalışabilecek, çevresine toplayacağı iş arkadaşları ile kaynaşacak, yeni işlere sokacağı tüm meslektaşlarını gereksiz yere hırpalayıp kırmayacak, hafiyeler kullanmayacak, jurnalcilerin getireceği yanlış haberlere kulak asmayacak, meslektaşlarını lekelemeye kalkmayacak, hoşgörü ve saygı gösterecek, Gazi'nin dediği gibi 'Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür' yöneticilere ihtiyacımız vardır.

Ümid edelim ki yarının dünyası imanını göklerden gelecek görünmez kuvvetlerle ve fizik ötesi fikirlerle beslemesin. Eğer onun kuvvetli ve mesut bir temeli olsun istiyorsak biz insanlar yeni dünyaya şamil, ihtirassız, yalansız, insani, rasyonel ve reel taze bir din vermeliyiz.

* ______________________________________

Tonguç İçin Neler Dediler:

Aziz Nesin: Tonguç; sözü, düşüncesi ve bütün davranışları birbirine uygun, toplumumuzda az görülen ülkücü bir kişiydi.

Fakir Baykurt: (Tonguç'un cenazesinin kalktığı Ankara'daki 'Cebeci Mezarlığı'nda yaptığı konuşmadan) Açtığın köyü canlandırma, köylüleri uyandırma çığırından dönülmüş gibi görünse de, köyler yabancıların yardımıyla sağlanan baraka okullarla donatılmaya çalışılsa da üzülme. Kafalara, gönüllere ektiğin tohumlar bir gün daha gür yeşerecek. Her 17 Nisan'da sana çiçekler getireceğiz. Yalnız biz değil, bizlerden sonra gelecek çocukların da vefalı olacağız, üzülme... (24 Haziran 1960)

Hasan Ali Yücel: Tonguç zekaca taze, düşünüşçe yeniydi. Onun için daima devrimci kaldı.

Nafi Atuf Kansu: El'in, insan elinin doğayı, maddeyi ve insanoğlunun yazgısını nasıl değiştirebileceğini öğretmek isteyen bir devrim eğitkeniydi Tonguç...

Vedat Günyol: Mucize adam... Türk eğitiminin gelmiş geçmiş en özgün atılımını gerçekleştiren yaman bir eğitimcidir.

Yaşar Kemal: Tonguç, tarihimizin büyük adamlarından birisidir.

TOP, Zehra:

Adaletsizliği önleyecek gücümüzün olmadığı zamanlar olabilir, ama adaletsizliğe itiraz etmeyi beceremeyeceğimiz bir zaman asla olmamalıdır.

TOPALOĞLU, Tayfun:

Beklersen sadece sana geleni alırsın, ama eğer gidersen istediğin her şeyi...

TOPBAŞ, Kadir:

Cumhuriyetin ilanı, İstanbul'un tarihi değerini ve saygınlığını düşürmüştür.

TOPRAK, Erdem:

Ömür öyledir ki, başrolünde insan olan; kimisi için kısa metrajlı, kimisi için uzun metrajlı bir film gibidir. Senaryonun konusu ise; bugün varız, yarın yokuzdur.

TOPSES, Gürsen:

İnsan, kendi dışındaki dünyayı değiştirerek aynı zamanda kendi doğasını da değiştirir.

TORBES, M. S.:

Eğitimin amacı boş bir zihnin yerine açık bir zihin koymaktır.

TORLAKON, Alperhan:

Annelerin şefkati çocuklarına da yansımış olsaydı, dünyada zulüm diye bir şey olmazdı. Fedakarlık denen şey olmasaydı, vatan ve insanlıktan eser kalmazdı.

Asalaklar, kendilerini taşıyanların kanlarını emerek teşekkür ederler.

Bir milletin bahtını adam yetiştirmeye adanmış ömürler belirler.

Bu dünyada aptala acıyan kimse bulmak mümkün değildir.

Doğru bilgiyle desteklenmeyen mantık terazisi yanlış tartar.

Dostun tokadı uyanma şansı tanır, düşmanınki tanımaz!

Her potansiyeli değerlendir, her kinetiği yönlendir.

İlkesi olmayanın kişiliği, kişiliği olmayanın ülküsü, ülküsü olmayanın da ülkesi olmaz.

İnsan hangi ırk, din veya kültürden olursa olsun, cana yapılan haksızlığa kendine yapılmış gibi tepki veren bir canlıdır.

Kendi aklına hakim olamayanlar başkalarının aklına mahkum olurlar.

Kullar cennete Tanrı'nın yardımıyla, cehenneme ise kendi gayretleriyle girerler.

Önder, akıl sürüsünü yöneten aklın sahibidir.

Tarih mezarlığı yanlış ata oynayan bahisçilerle doludur. Kraldan fazla kralcı olanın ölümü de kralın elinden olur.

Tüm canlıların hayat hakkına saygılı ol; karınca da dünyaya bir kez gelir.

Yeryüzünü cennete çevirme gayretinde olmayanların, Tanrı'nın cennetini istemeye de hakları olmaz.

TORRES, Joe:

Sizi yere yıkan yumruk, sert olandan çok, geldiğini görmediğiniz yumruktur.

TOSUN, Erdal:

Hayallerimizi satmadık ya...

Vedalaşmak asıl gidene değil, kalana koyar!

TOSUN, Seyit:

Türklük, tarih ve coğrafya sınırlarına sığmayacak kadar büyük bir kültür ve medeniyettir.

TOWNSHEND, Sir Charles:

Başarı için plan yapmıyorsanız, o zaman hükmen başarısızlığı planlıyorsunuz demektir.

Ben şimdiye kadar onbeş hükümdar ve cumhurbaşkanı ile özel ve resmi konuşmalar yaptım. Bu geceki kadar ezildiğimi hatırlamıyorum. Mustafa Kemal'de büyük bir ruh kudretinin esrarı var.

Savaşın zevkini almak isteyen herkes Türklerle savaşmalıdır.

TOYNBEE, Arnold Joseph:

Bizim için "Kuzey Müslümanlığı" (İstanbul'dan Buhara'ya Türk Bölgesi) tehlikelidir. Bunlar bilimle barışıktır. O nedenle her zaman Atatürk gibi bir asi çıkarabilir. Önlemi şimdiden alınmalıdır. "Güney Müslümanlığı" (Fas'tan Arabistan'a) ise bizim için tehlike olmaktan çıkmıştır. Bir şeyh satın alır, hepsini yönetirsiniz. (1960)

Komünizm, İncil'den hoyratça koparılmış bir yapraktır.

Türk zaferi Yakın ve Ortadoğu'nun siyasal yüzünü değiştirmiştir. İki yüzyıldan beri Batı, ihtiyar Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalamaya çalışıyordu. Fakat Sakarya'da Türk'ün kendisi ile karşılaştı ve O'na dokunduğu anda tarihin yönü değişti. Tarih bir gün, Sakarya kıyılarında cereyan eden ve çok kimsenin bilmediği bu savaşı devrimizin en büyük olaylarından biri olarak kaydedecektir.

TOYOTOME, Masumi:

Eğer değil, çünkü değil, rağmen sevin..!

TOZZER, Alfred Marston:

Kültür, toplumsal olarak öğrenilen ve aynı yoldan kuşaklara aşılanan davranış örüntüleri ya da kalıplarıdır.

TÖNBEKİCİ, Mutlu:

İnsanlar ne kadar aptal olurlarsa o kadar kötü olurlar.

TÖR, Vedat Nedim:

Bu toprakların zengin melodi ve ritm kaynaklarından yararlanarak yarattıkları eserlerle müzik dünyasının ilgisini çeken kompozitörlerimiz yanında assonans, dissonans, atonal sloganlarına kendilerini kaptıranlar da var. Oysa, insanlığı fetheden müzik eserleri, çoğunlukla kendi ses dünyalarına sadık kalan kompozitörlerin yaratmalarıdır.

Her gerçek sanat eseri, kıvılcımını derhal seyirciye, dinleyiciye, okuyucuya atar.

Resimde olsun, müzikte, balede olsun, yazında, süsleme sanatlarında, mimarlıkta olsun, yaratıcı gücümüzü bu toprağın çok zengin ve çok soylu kaynaklarından geçirmedikçe, uluslararası bir varlık yaratamayız.

TRIVULZIO, Gian Giacomo:

Savaşabilmek için üç şey gerekir: Para, para ve daha çok para...

TROTSKY, Leon:

Siz savaşla ilgilenmiyor olabilirsiniz, ama savaş sizinle ilgilenmektedir.

TRÖBST, Hans:

Koca köyde hemen hemen hiç erkek kalmamıştı. Hepsi askere alınmış ya da Balkan ve Dünya savaşlarında şehit düşmüştü ve gördüğüm bize hizmet eden beş erkekten her birinin herhangi bir ağır yarası vardı. Birinin parmağı kopmuştu. Diğerinin kolu kıpırdamıyordu. Üçüncü topallıyordu ve diğer ikisi savaşta aldığı bir sakatlıktan muzdaripti. Bu gözlemi bütün köylerde yaptım. Türkiye'nin son savaşlarda ne kadar insan yitirdiğini tahmin etmek mümkündür. Yine de burası umudunu yitirmeyen ve ulusal varlığı için savaşmayı sürdüren tek ülkeydi. Bedeli, tamamen yok olmak olsa bile... (Kurtuluş Savaşı'na istihkam uzmanı olarak katılan tek yabancı subay olan Alman Yüzbaşı Hans Tröbst'ün hatıratından...)

TRUFFAUT, François:

Sevmekte kadınlar profesyonel, erkekler ise amatördür.

TRUMAN, Harry S.:

Yeryüzünden silmek istediğim iki millet vardır. Bunlar İspanyollar ve Türklerdir.

TRUMP, Donald:

Afgan halkına nasıl yaşaması gerektiğini ya da kendi karmaşık toplumunu nasıl yönetmesi gerektiğini dikte etmiyoruz. Artık biz millet yaratma girişiminde değiliz!

Askeri güç tek başına Afganistan'a barış getirmeyecek, bu ülkeden terör tehdidinin yükselmesini engellemeyecektir.

Bir gerçeği kabul etmemiz gerek. Bugünlerde, 11 Eylül saldırılarından 16 yıl sonra, Amerikan halkı zafersiz savaştan yorgun ve bıkkın. Bunu en açık gördüğümüz yer Afganistan savaşı. 17 yıl ile Amerikan tarihinin en uzun savaşı. Ben Amerikan halkının hayal kırıklığını ve bıkkınlığını paylaşıyorum.

Bundan sonra, Amerikan askeri kudretini, uzak topraklarda demokrasiler kurmak ya da başka ülkeleri kendi görüşlerimize göre yeniden inşa etmek için kullanmayacağız. O günler geride kaldı.

Dış politikamız yıllar boyunca, güvenlik çıkarlarımızı izlemek yerine, çok fazla zaman, enerji ve para harcayarak, başka ülkeleri kendi düşüncelerimize göre yeniden yapılandırmaya çalıştı. Bu Amerikan halkında hayal kırıklığı ve bıkkınlık yarattı.

Dışarıda savaşmaya gönderdiğimiz erkek ve kadınlarımız, döndükleri zaman kendisiyle savaş halinde olmayan bir ülke bulmayı hak ediyor. Kendi aramızda barış sağlayamazsak, dünyada barış sağlayan bir güç olamayız!

İyimser olun, ancak her zaman en kötü senaryoya hazırlıklı bulunun!

Milletimiz, gösterdiğimiz dev fedakarlığa ve özellikle feda ettiğimiz yaşamlara değecek, gururlu ve kalıcı bir sonuç elde etmelidir.

Teröristlerin ailelerini de bertaraf etmeliyiz, bombalayarak yerle bir etmeliyiz!

TUNALI, Murat:

Aşkı bilmeyende "şiir" olmaz, insan olmayanda "şuur" olmaz, dervişin dilinde "küfür" olmaz, kitap okumayanda "kültür" olmaz.

Bütün zenginliğin bir avuç açgözlü insanın elinde bulunduğu ve çoğunluğun sefalet içinde yaşadığı bir toplumda kimse mutlu olamaz.

Hayat size her zaman ektiğinizin kat kat fazlasını verecektir, çünkü hayat bire bin veren bir tarladır. Ektiğinizi biçersiniz.

İçinde renk yoksa, dışarıda gökkuşağı arama...

Para bazen "çok şey" olabilir, ancak çoğu zaman "her şey" demek değildir.

Tebessüm, kana en hızlı karışan ilaçtır.

Yaşamdan ne kadar çok şey beklersen o kadar hayal kırıklığı bulursun.

TUNAYA, Tarık Zafer:

İkinci Meşrutiyet dönemi, Cumhuriyet'in laboratuvarı görevini yapmıştır.

TUNCER, Ümit:

Kahkahaları tebessüme tercih etmeyiniz, kahkahalar duyulmak için atılır.

TUNÇ, Mustafa Şekip:

Artık herkes hakim hükümetten çok hakim millet görmek istiyor. Aksi takdirde yolumuz karanlıktır. (1934)

Bilim dogmalara dayalı olmamalıdır. 'Kara Kitap' dogması ilmin yerini almıştır. Hiçbir bilginin temeli araştırılmadan ortaya bilim adı altında bir takım safsatalar yerleştirilmektedir. Bunu yapanlarsa ne yazık ki, Darülfünun'da yetişmiş kimselerdir ki asıl tehlike buradadır. (1922)

Görenek ilmi ne kadar durgun, kendini beğenmiş ve dogmatik ise pozitif ilim o kadar akıcı, içten ve özgürdür. (1924)

Hurafeler, görevi kalmamış görenek ve ananelerle hiçbir ilgimiz kalmamıştır. Müspet (pozitif) ilim bizde de her türlü gelişimi sağlayabilir. (1925)

Medresenin geri kalmış ve donmuş ilminin hocalar aracılığıyla halkın bilincine mıhladığı dogmatik ve ölü fikirler O'nun (halkın) hem akl-ı selimini hem de pratik ilmini hastalandırmıştır. (1925)

TUNÇER, Fikret:

Berbat kitaplar, yazma cesareti verir okuyana...

TURAN, Rahmi:

Gerçek sanatçı; iktidarın değil, halkın yüzünü güldürmek için vardır!

TURGENYEV, Ivan Sergeyeviç:

Akşam yemeğine geç ya da erken gelmemle içten bir şekilde ilgilenecek bir kadın uğruna bütün dehamı ve tüm eserlerimi feda etmeye hazırım.

Mezarlarda gömülü olan yürekler ne kadar ihtiraslı, ne kadar günah işlemiş, ne kadar isyancı olurlarsa olsunlar, üzerlerinde biten çiçekler bizlere masum gözleriyle sakin sakin bakarlar. Bu çiçekler bizlere sonsuz bir uzlaşmayı, ölümsüz bir hayatı da anlatırlar.

TURHAN, İhsan:

Bitmez sandıkların biter, gitmez sandıkların gider. Yaşamak dedikleri bu işte... Ne yaparsan yap; önünde kader, arkanda keder: İkisinin toplamı bir hayat eder!

TUŞALP, Erbil:

Gazetecinin çağının tanığı olduğuna inanıyorum. İnsanın doğrular karşısında susmasının da yalancılık olduğuna artık daha çok inanıyorum.

TUTKUN, Nurhan:

Dağlar ne kadar yüksek olsalar bile yollar üstlerinden geçerler.

En büyük zaman hırsızı kararsızlıktır.

Yapmak isteyen yol, istemeyen mazeret bulur.

TÜKENMEZ, Metin:

Teknik direktörlükte ilerlemek ve başarılı olmak isteyen kişi, bütün spor kariyerini yakıp küllerinden yeniden doğmalıdır!

TÜRK Gençliği:

Ey Büyük Ata'm; Türk gençliği olarak hürriyetin, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyetin ve devrimlerinin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde, her durumda "Atatürk İlkeleri"nden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk milletine adarız.

TÜRKALİ, Vedat:

Düşündüğünü söylemeye korkmaya başladı mı kişi, düşünmekten de korkmaya başlar.

TÜRKER, Dilek:

Türkiye'yi, popüler kültürün narkotik çukuruna terk etmemek zorundayız.

TÜRKER, Masum:

Ailede huzur, ülkede huzur demektir.

Başarılı olmak için zamanın ruhunun yakalanması gerekir. Geçmişten güç alarak geleceği planlamalı, sonra da bu planlarımızı yaşama geçirmeliyiz. Gelecek planlamasında kadınlarımızın zekalarına, öngörülerine, dirençlerine ihtiyacımız var.

Çocukları için ömürleri boyunca yol gösterici bir rol üstlenmiş olan babalar; sevgi, saygı, hoşgörü ve dayanışma gibi değerlere dayanan güçlü aile yapısının temel direkleridir.

Devrim, bizi emperyalistlerden, Türkiye'yi sömürmek isteyenlerden kurtaracaktır.

Geçmişin değer yargılarıyla, geleceğin amaçlarını saptamak mümkün değildir.

Hayal kurun. Hayalleriniz büyük olsun. O zaman onlara ulaşırsınız.

Hedefimiz tam bağımsız ve özgür bir Türkiye'dir.

Kadınlarımızın siyasette ve karar verme mekanizmalarında bulundukları konum istenilen düzeyde değildir. Kadınlarımızın yalnızca karar verme süreçlerinde değil, ülkenin geleceğinin belirlenmesinde ve gelişme yolunda atılacak tüm adımlarda görev almaları, söz sahibi olmaları sağlanmalı, siyasal yaşamda da etkinlik alanları genişletilmelidir.

Kadınların özgürlüğü, ülkenin özgürlüğünün önünü açacaktır.

Milletimizin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesinde dünya tarihine de damgasını vuran Ulu Önder Atatürk, sadece Türk insanının değil, dünyanın da saygı duyduğu bir lider olarak tarihteki yerini almıştır. Atatürk'ün fikirlerine, düşüncelerine, ilkelerine ve ülkemize armağan ettiği Cumhuriyet'e sahip çıkmak, her Türkiye vatandaşının temel sorumluluğudur.

Olağanüstü bir duruma karşı sergilenecek duruş da olağanüstü yöntemlerle olmalıdır.

Sermaye gücü olmadan, yalnız içindeki güçle egemenlere karşı dik durabilecek olan halktır.

Siyasetçi olmak sadece kendiniz için değil, başta çocuklar olmak üzere herkes için yaşamaktır.

Türkiye'nin yarınlarına şekil verecek olan çocuklardır.

Ülkelerin huzur ve mutluluğu, aile huzuruna ve annelerin mutluluğuna bağlıdır.

Yaşamını, ulusumuzun bağımsızlığına vakfeden, "Türk Ordusu"nun temellerini Atatürk'le birlikte atan İnönü, milli bir kahramandır! Türk ulusu yokluklar içindeki vatan topraklarında dünyaya karşı var gücüyle mücadele eden, "Türkiye Cumhuriyeti"ni kuran, ileriye taşıyan, zaferlerini "Lozan Barış Anlaşması" ile taçlandıran, 30 Ekim 1923'te ilk "Cumhuriyet Hükümeti"ni kuran ve ulu önder Atatürk'le birlikte tarih yazan İnönü'yü asla unutmayacaktır.

Yaşamınızda üç şeye çok önem verin:
1. Değerinizi anlatın ve ne olduğunuzu ortaya koyacak duruş içinde olun.
2. Savunun. Görüşlerinizi, duruşunuzu, ideolojinizi savunun.
3. Özgüveninizi belirleyin. Kararlı, kendine güvenen, bulunduğu yerin doğru olduğuna inanan bir tavır sergileyin. Nerede olursanız olun daha güçlü, daha dinamik hedefler belirleyin.

TÜRKEŞ, Alparslan:

Beceriksizlikle ihanet arasında kıldan ince bir çizgi vardır. Beceremediğin halde makam, mevki işgal etmek, en büyük ihanettir!

TÜRKMEN Atasözleri:

Kırk yaşına kadar koyun ye, kırkından sonra koyunun yediğini ye!

TÜRKMEN, Ela:

İnsanın öğrenmesi gereken ilk dil tatlı dildir.

TÜRKMEN, Kemal:

Beyin insanın sadece görmesini sağlar. Fark edebilmek için sürülerin içinden yükselmek gerekir.

Bir eser, okuyanı düşünmeye zorladığı oranda yarar sağlar.

Dolu dolu yaşamak, her an ölmeye hazır olmaktır.

"Emredersiniz" sihirli bir kelimedir ve söyleyenle söyleteni körü körüne bir otorite ve inanç sarmalına sokar.

Hep yarını düşünüp kaygılanıyor, geçmişteki hataları anımsayıp kahroluyoruz. O sırada bugün sessizce tükenip geçmişe süzülüyor.

Hiçbir canlı mükemmel değildir ve ideal olana erişilemez.

Liderler, aklın hüküm sürmesi yerine, onları yüreklerimizle sevmemizi arzu ederler.

Özgür toplulukların liderleri halka önderlik ederken aynı zamanda onların yolunda da gider.

Şarkı söyleyenlerin alkış beklemediği, dinleyenlerin alkışlamadığı, ama şarkı söylemenin ödülün kendisi olduğuna inanan bir toplum düşlüyorum.

TÜRKOĞLU, Pakize:

"Köy Enstitüleri" uygulaması kendi tatlı-sert ya da güler yüzlü disiplinini yaratmıştı. Herkesin sorumluluklarının ve yetkilerinin olduğu yerde disiplinsizlik en aza iniyordu. Ayrıca eleştiri günleri de denilen enstitü toplantılarında her şey açıkça konuşulup tartışıldığı için disiplinsizlik sayılacak davranışlara sapılmazdı. Hayatın gerçek işleri içinde disiplinsizlik yapmak kolay değildir. Örneğin santral nöbetçisi olan bir öğrenci nasıl işten kaçabilir?

TÜRKOĞLU, Ünal:

Kötülerin kazanması için iyilerin seyirci kalması yeterlidir.

TÜTENGİL, Cavit Orhan:

Azgelişmiş ülkeler sorununun temeli olarak karşımıza çıkan "azgelişme" değişik sebeplerin meydana getirdiği bir sonuçtur. İlk bakışta göze çarpan sebepler arasında tabiattan gelen güçlükler ve engellemeler, kaynakların kıtlığı veya yeterince kullanılamaması, sosyokültürel güçlükler, gelişme hızını kesen bir nüfus artışı veya gelişme için yeterli olmayan bir nüfus yoğunluğu, toplumları derinden etkileyen büyük dönüşümlerin dışında kalınması, teknolojide ve organizasyonda gecikmişlik, dış güçlerin yararına işleyen bir ilişkiler düzeni, gelişmede yer alan insan ve madde kaynaklarının kötü kullanılması veya elden kaçırılması sayılabilir.

Türkiye'deki tahsil kurumları içinde, milli vasfına en ziyade layık olan okullar, Köy Enstitüleridir.

TWAIN, Mark (Samuel Langhorne Clemens):

Açık sözlü olmak iyidir, en kötü ihtimalle sonradan kaybedeceklerini en başta kaybedersin.

Aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sandığımız insanlar aslında bize sadece gidecekleri yere kadar eşlik ediyorlar!

Bağışlamak, menekşenin kendisini ezen topuğa kokusunu bulaştırmasıdır.

Bir sahtekar, bir aptala rastladığında din ortaya çıkar.

Eğitim kafayı geliştirmek içindir, belleği bilgiyle doldurmak için değil...

Eğitimin yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey onun ulaşamayacağı yerde değildir. Kötü ahlakı iyiye çevirir; kötü ilkeleri yok edip iyilerini yaratır. İnsanı melek düzeyine yükseltir.

Gerçek, kurgudan daha acayiptir. Çünkü kurgu olabilirlikleri gözetmek durumundadır, ama gerçeğin böyle bir zorunluluğu yoktur.

Hayatımda hiç bu kadar mahzun bakışlı ve kalbi kırık sokak köpekleri görmedim. (1867 yılında Osmanlı İstanbul'una yaptığı ziyareti anlatırken...)

Her zaman doğruyu söyle, ne dediğini hatırlamak zorunda kalmazsın.

İnsan yüzü kızaran hayvandır.

İnsanları kandırmak, kandırılmış olduklarına ikna etmekten daha kolaydır.

Kitap okumayan bir kimsenin, okuma bilmeyene karşı bir üstünlüğü yoktur.

Medeniyet, lüzumsuz ihtiyaçların sonsuz sayıda artmasıdır.

O şekilde yaşamalısın ki, öldüğün zaman tabutçu bile matem tutsun.

Siyasetçiler bebeklerin alt bezi gibidirler, aynı sebepten ötürü sık sık değiştirilmeleri gerekir.

Şefkat öyle bir dildir ki sağır da duyabilir, kör de okuyabilir.

TYE, Joe:

Korku hapishanesinden kaçmanın tek yolu eyleme geçmektir.

TYLER, Zach:

En dibe vurduğumuzda, en büyük değişime açılırız.

TYLOR, Edward Burnett:

Kültür bilgiyi, sanatı, ahlaki örf ve adetleri, ferdin mensubu olduğu cemiyetin bir üyesi olması itibarıyla kazandığı alışkanlıkları ve diğer bütün maharetleri içine alan gayet karışık bir bütündür.

TYSON, Neil deGrasse:

Bilimin en güzel tarafı, siz inansanız da inanmasanız da gerçek olmasıdır.

TZEU, Lao (M.Ö. 600):

Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar, bir kapı kapanırken başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.

Aç gözlülükten daha büyük felaket yoktur.

Ağaç diken sonsuzluğa inanıyor demektir.

Binlerce kilometrelik bir yolculuk bile tek bir adımla başlamak zorundadır. Kalk ve hayata yürü!

Bir memlekette ne kadar çok yasa ve kural varsa, orada o kadar da çok hırsıza ve hayduta rastlanır.

En iyi asker saldırmaz. Üstün savaşçı sessiz başarır. En büyük fatih mücadele etmeden kazanandır. En başarılı yönetici emretmeden yönlendirendir.

Halk kendisine dürüst davranılmadığı için dürüst olmaktan çıktı ve güzel işlerle sonuçlanmayan güzel sözler dinleye dinleye güvenini yitirdi.

TZU, Sun:

Düşmanı ve kendini tanırsan, yüz kere savaşsan tehlikeye düşmezsin. Düşmanı tanımayıp kendini tanırsan bir kazanır, bir kaybedersin. Ne kendini ne de düşmanı tanımazsan, girdiğin her savaşı kaybedersin.

Hükümet ile komutan birbirine yakınsa o ülke güçlü olur, ilişkileri zayıfsa ülke mutlaka zayıf düşer.

Maharet yüz savaşta yüz zafer kazanmak değil, düşmanı savaşmadan mağlup etmektir.

Strateji olmadan taktik, yenilgiden önceki gürültüdür.

Yüzlerce savaş kazanmak başarı değildir. Başarı, düşman askerlerinin savaşmadan teslim olmasını sağlamaktır.