ŞAFAK, Elif:

Aşk, egonun azaldığı yerde başlar. Ego ne kadar yüksekse aşk o kadar cılız olur.

Aşk, karşıdakini yüceltebilmektir.

Kaç hayat yaşayınca yorulur insan, kaç seneden sonra yaşlı, kaç hezimetten sonra bezgin, kaç sevdadan sonra kalpsiz, kaç kelimeden sonra lal olur kişi...?

ŞAHABEDDİN, Cenap:

Ağaçların çiçekler gözü, kuşlar dilidir.

Ahmak, ışıkla alevi karıştırır ve kendisini her yakanı güneş sanır.

Başkaları düştü mü, "Çürük tahtaya basmasaydı" deriz. Kendimiz düşünce, bastığımız tahtanın çürük çıkmış olmasından şikayet ederiz.

Cenap Şahabettin'e:
- "Şu edepsize neden bir tokat vurmadın?" dediklerinde şu cevabı vermiş:
- "Eldivenim yoktu, iğrendim."

Dostu üzmek, düşmanı sevindirir.

En çok bolluk getiren yağmur alın teridir.

Eşeği mektep müdürü yapan, dershanelerin ahıra döndüğünden şikayet etmemelidir.

Gençlik çabuk geçer derler, maalesef ihtiyarlık da öyle!

Hayat merdivenlerini çıkarken insanlara iyi davranalım, çünkü inerken aynı insanlara yine rastlayacağız.

İhtiyarlarda maziyi görürüz. Halbuki iyi baksak istikbalimizi görürdük.

Kadın olsun, kitap olsun cildine aldanmayıp içindekilere bakılmalıdır.

Kavak ağacını beğenen ve seven pek az kişi gördüm, çünkü dosdoğrudur.

Meşe gölgesinde filizlenen yosunlar, çok kez kendilerini meşe fidanı sanırlar.

Neleri bilmediğini bilen çoktur; güçlük, neleri hiçbir zaman bilemeyeceğini bilmektir.

Seni sevenleri sevmek, sevginin değiş tokuşudur.

Yalanı söküp atmadan gerçeği dikmeye çalışma, tutmaz.

Yalnız kendi nefsini düşünerek dost arayan, hizmetçi arıyor demektir.

Yüksek fikirler, yüksek dağlara benzer; alışık olmayanları ürkütür.

Zirvelerde kartallar da bulunur, yılanlar da... Ancak birisi oraya süzülerek, diğeri ise sürünerek gelmiştir. Önemli olan nereye gelmiş olduğunuzdan çok nereden ve nasıl geldiğinizdir.

ŞAHİN, Halil:

Cumhuriyet rejiminin ilkelerinden birisi olan laikliğin birincil şartı, inançlara saygılı olmaktır. Ama salt dinsel inançlara mı? İnsanoğlunun tüm değerlerine saygılı olmak laikliktir.

2. Mahmut döneminden beri edindiğimiz kötü bir alışkanlık var; yabancılar akıl verir, biz yaparız.

ŞAHİN, Osman:

Ben "Köy Enstitüleri"ni, bozkırda çalınan Vivaldi müziğine benzetirim hep. Bitmez tükenmez baharların, mevsimlerin bozkıra gelişini müjdeleyen Vivaldi müziği... "Köy Enstitüleri"ni kapatanlar, bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmışlardır.

Oğlum, nereye gidersen git, gittiğin yolun doğruluğunu anlamak istersen ara sıra geri dön ve gör ateşimizi; sakın ateşimizden ayrılma! (Osman Şahin'in anası, oğlu "Köy Enstitüsü"ne gideceği günün sabahında evin açıklığına büyükçe bir ateş yakar ve bu sözleri söyler.)

Oğlum, kalem defter dediğin aynıdır. Önemli olan senin neler yazacağındır. At, binicisi kadardır, unutma! (Aynı gün Osman Şahin'in babasının söylediği sözler...)

ŞAİR Eşref:

Biri soğan soyuyor yaşarıyor gözler
Biri devlet soyuyor aldırmıyor öküzler...

Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için
Gelmesin, reddeylerim billahi öz kardeşimi
Gözlerim ebna-yı ademden o kadar yıldı ki,
İstemem ben fatiha, tek çalmasınlar taşımı...

Kişi, kamil oldu mu üstad mertebesinde,
Ona madde üstünde bir değer vereceksin...
Baktın ki; hali, tavrı değişti meclise gelişte,
Çüüşşş... deyip, sırtına bir semer vereceksin!..

ŞAKED, Ayelet (İsrail Adalet Bakanı):

Uluslararası topluma, İsrail'in de yararına olan, Türkiye ve İran'ın arasında yer alacak bir Kürt devleti kurulması konusunda çağrı yapmalıyız. Kürtler, İsrail halkının dostudur!

ŞALCIOĞLU, Kalust:

Aklında olanı hayata geçirecek cesareti olmayanların ömürleri, cesaretli ve başarılı insanların dedikodularını yapmakla geçer!

ŞANSAL, Barbaros:

İnsan, insana kırılabilir; insan, insanı kırdırabilir. Ama insan toprağa kırılmaz, insan toprağa kırılırsa yatacak yeri olmaz.

ŞARK Atasözleri:

Dostunuzu sık sık ziyaret edin; çünkü üzerinde yürünmeyen yollar diken ve çalılıklarla kaplanır.

ŞEF Seattle:

Eğer ortak bir tanrımız varsa, taraf tutuyor olmalı... Biz onu asla görmedik. O, size haklar verdi, fakat Kızılderili çocukları için hiçbir sözü olmadı.

ŞEMS-i Tebrizi:

Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır. Akıl temkinlidir, korka korka atar adımlarını. "Aman sakın kendini" diye tembihlenir. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: "Bırak kendini, ko gitsin!" Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

Aşk bir seferdir. Bu sefere çıkan her yolcu istese de istemese de tepeden tırnağa değişir. Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır. Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma! Ayrımlar ayrımları doğurur. Aşkın ise hiçbir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur. Başlı başına bir dünyadır aşk. Ya tam ortasındasındır, merkezinde ya da dışındasındır, hasretinde...

Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma. Bütün kapılar kapansa bile, sonunda kimsenin bilmediği gizli bir patika açılır.

Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları. Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir. Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı sevin. Yakında gül yollayacak demektir.

Biz dile, söze bakmayız. Gönle, hale bakarız.

Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken sen hiç ol. Menzilin yokluk olsun. İnsanın çömlekten farkı olmamalı. Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutan da benlik zannı değil, hiçlik bilincidir.

Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama. İkisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak; nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.

Değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. "Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz. Senden yepyeni ve taptaze bir "sen" zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

Edep bilenler başkadır, canı ruhu yanmış aşıklar başka.

En çok kimi seviyorsan seni en çok o yorar ki bu tuhaftır. Seni en çok kim yoruyorsa en çok O'nunla huzur bulursun ki bu daha tuhaftır. Ve, huzur bulduğunuz şeyler için her zaman yorulmaya değer...

Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur. Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.

Ey insan! Kaf dağı kadar yüksekte olsan da, kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma! Her şeyin bir hesabı var, üzdüğün kadar üzülürsün.

Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret. Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi. Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz. Daima şu "an"ın hakikatini yaşa...

Hak yolunda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol, silenlerden değil.

Hayatta her şey olabilirsin; fakat önemli olan, hayat içerisinde insan olabilmektir.

Hayatta ne yaparsak yapalım niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.

Kadın; bilmeyene 'nefs', bilene 'nefes'tir.

Okuyarak öğreneceksin, ama severek anlayacaksın!

Önemli olan yükseklere çıkıp hayata tepeden bakmak değildir, önemli olan ne kadar yükselsen de her şeye eşit mesafeden bakabilmektir.

Sen ol da ister yar ol, ister yara; lütfun da başım üstüne, kahrın da...

Sevgi herkese verilir, sadece hak eden alır!

Sevgisini kaybeden hemen kusur görmeye başlar.

ŞEN, Şener:

Aile, dostluk hepimizin özlemini duyduğu şeyler... Naif, duyarlı, birbirini kollayan, saygı duyan insanları özlüyoruz.

En namuslu sözler, en namussuz insanların dilinde...

"Pragmatik yaklaş, bir ilişkiye çıkarın varsa gir, yoksa girme" gibi yeni değerler bizleri iyilikten uzaklaştırıyor.

ŞEN, Takmaz Sühan:

Cehaleti bilim, susuzluğu su giderir. İnsan ol! Yaşam hak ettiğini verir...

ŞENBAYRAK, Ayhan:

"İçtenlik" başkalarına yakınlıkla değil, kendi "iç"ine yakın olmakla başlar.

ŞENER, Cemal:

Alevilik Kürt kökenli değil, Türkçe kökenlidir. Çünkü Aleviliğin kurucusu olarak kabul edilen Hacı Bektaş Veli, Türk'tür. Türkçe konuşup yazmıştır. Pir Sultan Abdal, Şah İsmail, Yunus Emre, Fuzuli gibi önemli Alevi düşünür ve dava adamları Türkçe yazmış ve konuşmuşlardır. Bugüne kadar hiçbir klasik Alevi düşünürünün Kürtçe konuşup yazdığına tanık olunmamıştır. Kürtçe ya da Zazaca konuşulan Doğu Anadolu'nun bazı yörelerindeki Alevi Cem ayinlerinde söylenen deyişlerin Türkçe okunmasının kaynağı da bu olsa gerekir.

Eğer bir gün yolunuz düşer de bir Alevi-Bektaşi evine konuk olursanız, bu yoksul ama sıcak evde bir olay hemen dikkatinizi çekecektir. Bir köşede bağlama sazı, gazete ya da dergiden kesilmiş soluk bir Hz. Ali resmi ve hemen yanında da Mustafa Kemal Atatürk'ün bir portresinin asılı olduğunu göreceksiniz.

Osmanlı'nın Fars ve Arap etkisinde kalarak Türklere yabancılaştığı dönemde, bu etki sonucu ortaya çıkan Osmanlıca'ya karşı Türkçeyi yaşatma mücadelesini Alevi ozan ve düşünürler vermiştir.

Türkiye'deki Aleviler Kürt değildir. Kürtçe ya da Zazaca konuşan Aleviler ise sonradan Kürtleşen Türklerdir.

ŞENGÖR, Celal:

Cehalet tüm fenalıkların anasıdır.

Memleketimde her elimi attığım yerde cehalet çirkefine bulaşmaktan bıktım.

Türk halkını gerçekler asla ilgilendirmiyor! Bunun nedeni de yüz yıllardır almış olduğu inanç eğitimidir. Görmeden, kontrol etmeden, araştırmadan, muhakeme etmeden inanmayı öğrenmiş bir toplum gerçeği asla aramaz. Gerçeği aramayan toplumlarda ise tüm rezillikler birbiri ardına gelir ve bu da hiç kimseyi rahatsız etmez. Tabii ki bunun sonu da felakettir. İşte tüm İslam aleminin içinde bulunduğu durum bunun sonucudur.

ŞENSOY, Ferhan:

Aptalların en akıllı tarafı; onlar hiç vakit kaybetmez, başkalarının vakit kaybetmesini sağlar ve bu konuda harıl harıl çalışırlar.

Birileri bir şeyleri düşünmek zorunda ki birileri bir şeyleri düşünmesin.

Cinayet dediğin illa da kanlı bıçaklı olmak zorunda değildir, aşk da bir cinayettir.

Çok kadınlar bilmek gerek, bir kadının kıymetini bilmek için...

Dostluklar meyhanelerde perçinleniyor. İçmeden sevemiyoruz birbirimizi. Çok insancıl bir durum değil yani ayık halimiz.

Düşünmek bir tuzaktır, akıl dürter huzuru. Mutlu yaşamak için, aptal olmak gerekli!

Eğer güçsüzsek güçlü olmaya her sabah yeniden ant içmenin anlamı yok. Ant da içki gibidir; fazla içilmemeli, her şeyin fazlası sakıncalı...

Hiç kitap okumayan birinin, hayatının sonunda kitap sayfası olan ağaçtan ne farkı var kımıldayan canlı olarak?

Hiçbir okul mesleğinin erbabını mezun etmez, o mesleği seçmeye niyetli adaylar yetiştirir.

İnsan bir güzelliğin farkına varamıyorsa, o güzelliği hak etmiyor demektir.

Kendi üstüne basa basa attığın her adım, her yeni günde tükenen geceden kalma umutların... Adına hayat diyorlar işte gün görmeden yaşamanın...

Memleket, üç beş oduncu, kömürcü pezevenge kalmış... Ya terkedeceksin ya da kalıp direne direne kazanacaksın!

Olduğun yer ne kadar yüksekte olursa olsun, en büyük lüks bırakıp gitmektir.

Rıza ancak aksini tercih ettiğinizde ezilmeyeceğiniz, aç kalmayacağınız, dışlanmayacağınız, dövülmeyeceğiniz şartlar sağlandığında rızadır.

ŞERİATİ, Ali:

Bu dünyası olmayan dinin, öbür dünyası da yoktur.

Eğer bir din yetimi korumuyor, kimsesize sahip çıkmıyor, ezilenlerin sesi ve soluğu olmuyorsa yalandır ve afyondur.

ŞEYH Bedreddin:

Ay ve güneş herkesin lambasıdır, hava herkesin havasıdır, su herkesin suyudur, ekmek neden herkesin ekmeği değildir?

Beni kara toprakta değil, hakikati anlamış insanların yüreklerinde arayın.

Hayatı ve dünyayı kendi küçük yapıları ile sınırlı tutanlar bizi anlamazlar.

Yahudisini, müslümanını ve hristiyanını, cümle insanları Tanrı eşit olarak yaratmıştır. Peygamberler ve din büyükleri bunların arasına nifak sokmuştur.

ŞEYH Edebali:

Cahil ile dost olma;
İlim bilmez, irfan bilmez,
Söz bilmez üzülürsün.

Saygısızla dost olma;
Usul bilmez, adap bilmez,
Sınır bilmez üzülürsün.

Açgözlü ile dost olma;
İkram bilmez, kural bilmez,
Doymak bilmez üzülürsün.

Görgüsüzle dost olma;
Yol bilmez, yordam bilmez,
Kural bilmez üzülürsün.

Kibirliyle dost olma;
Hal bilmez, ahval bilmez,
Gönül bilmez üzülürsün.

Ukalayla dost olma;
Çok konuşur, boş konuşur,
Kem konuşur üzülürsün.

Namertle dost olma;
Mertlik bilmez, yürek bilmez,
Dost bilmez üzülürsün.

***

Şeyh Edebali'nin damadı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu Osman Bey'e verdiği öğüt:

Ey oğul! Beysin...
Bundan sonra öfke bize, uysallık sana...
Güceniklik bize, gönül almak sana...
Suçlamak bize, katlanmak sana...
Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize, adalet sana...
Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana...
Acizlik ve yanılgı bize, hoş görmek sana...
Ey oğul!
Bundan sonra bölmek bize, bütünlemek sana...
Üşengeçlik bize, uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana...
Ey Oğul!
Sabretmesini bil. Vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.
Ey Oğul!
Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı.
Allah yardımcın olsun!

ŞEYHÜLİSLAM Yahya Efendi:

Mescitte riyapişeler ko etsin riyayı (İkiyüzlülüğü benimsemiş olanlar bırak camide etsinler riyayı)
Meyhaneye gel kim ne riya var ne mürai (Meyhaneye gel ki ne riya var ne mürai)

ŞİLİ Atasözleri:

Güzellik kadınlara verilen ilk hediye, aynı zamanda geri alınan ilk şeydir.

ŞİMŞEK, Mehmet:

Kadının olmadığı ekonomi tek kanatlı kuşa benzer.

ŞİNASİ, İbrahim:

Aklın ışığıdır iyiyi kötüden ayıran...

Kuvvetli zayıfı zorla ve eziyetle sindirir. İnsan aklı yasa yaptı bu zorbalığı önlemek için, buna felsefe dilinde adalet ve hak denildi.

Milletim insanlıktır, vatanım bütün yeryüzü. (Milletim nev-i beşerdir, vatanım ruy-i zemin.)

ŞİRAZİ, Hafız-ı:

Bir yerde gören göz yoksa, orada güzelliklerle çirkinlikler birbirine eşittir.

ŞİRAZİ, Sadi-i:

Ben doğru yolda kaybolmuş görmedim.

Bir bedenin organları gibidir Adem'in çocukları
Aynı kaynaktan çünkü yaradılışları
Biri hastalanırsa günün birinde
Kalmaz ki huzur diğerlerinde...

Bir kötü taş bir altın kaseyi kırar, ama ne taşın kıymeti artar ne de altının değeri eksilir.

Eksik olsun zilletle elde ettiğin yemek; tenceren kaynıyor, şerefin devrilmiş...

Hünkar yol vermeden, eşkıya kervan basamaz.

İnsanlarla ilişkin, ateşle ilişkin gibi olsun. Çok uzaklaşma donarsın, çok yaklaşma yanarsın!

Kırk derviş bir postta oturur, lakin iki hükümdar bir cihana sığmaz.

Kötü insan, başkasının üzüntüsü ile rahatlayandır.

Meyvasız ağaca kimse taş atmaz.

Sevginin olduğu yerdeki ot yemeği, nefretin olduğu yerdeki et yemeğinden lezzetlidir.

Üzülmezsen sen başkalarının sıkıntısına
Yaraşmaz insan demeleri sana...