DAC, Pierre:

Meselelere sırt dönerek onlarla yüzleşilmez.

DAGERMAN, Stig:

Savaş, kötü bir eğitmendir. Bodrumlarda yaşayan Almanlara savaşın derslerini anlatmaya çalışanlar, ne yazık ki savaşın onlara, bu belayı başlarına saran rejimden nefret etmeyi ve aşağılamayı öğretmediğini bilmiyorlar. Sürekli ölüm tehlikesi altında yaşamak iki şeyden daha fazlasını öğretmez: korkmak ve ölmek.

DAĞHAN, Gözde Gülce:

İnsan, ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görebilir.

Sözlerdeki incelik güven yaratır, düşüncedeki incelik derinlik yaratır, duygulardaki incelik ise sevgi yaratır.

DAĞLARCA, Fazıl Hüsnü:

Atmosferi, bir yandan sadece kendinize ait duygularla hissederken aynı zamanda başka bir şairden, nesnelerden ya da çevreden kaynaklananlarla algılarsınız.

Milletler büyük evlatlarının varlığıyla nefes alırlar.

Şiirin ölümsüzlüğü, onun sürekli olarak içimizde titreyişidir.

DALI, Salvadore:

Hırs ve isteğe dayanmayan akıl, kanatları olmayan bir kuşa benzer.

DALOKAY, Vedat:

Her zaman kültür yobazları olmuştur.

DAMAR, Arif:

Yaşamak sadece sevmektir, inan bana.
Sevmeyenler dünyamızda yaşamıyor.

DAMAT Ferit Paşa (Sadrazam - Vatan Haini):

Padişah'ın ve benim yegane ümidimiz, Allah'tan sonra İngiltere'dir.

DAMON, Matthew Paige:

Her zaman gerçek bir "hiç kimse" olmaktansa, sahte bile olsa "biri" olmanın iyi olacağını düşünmüşümdür.

DANFORTH, Nicholas:

95 yıldır Türkiye "Sevr"i yenmenin ekonomik ve politik meyvelerini toplamaktadır. Fakat, devam eden savaşın sona erdirilmesi için "Sevr" karşıtı politik modelde esneklik gerekmektedir.

Kürt milliyetçileri, devlet olmayı başarmanın yolunun "Sevr"den geçtiğine hala inanmaktadırlar.

DANGERFIELD, Rodney:

Karımla ben yirmi yıl çok mutlu yaşadık. Sonra da tanıştık.

DANIEL, Samuel:

Eğlence gençlikte günah, yaşlılıkta çılgınlıktır.

DANİMARKA Atasözleri:

Sağır bir kocayla, kör bir kadın mutlu bir çifttir.

DANİŞMEND, İsmail Hami:

Ulusların karşı koyamayacağı tek kuvvet adalettir.

DARİMİ, Ebi Muhammed Abdullah bin Abdurrahman Ed:

İlim yeryüzünden kaldırılmadan ilim öğrenmeye çalışın. Çünkü ilmin kaldırılması demek, alimlerin ölüp dünyadan gitmesi demektir.

DARROW, Clarence Seward:

Nefretin ve kıyımcılığın insanların yüreklerini denetlemeyeceği bir zamanın geleceğini iddia ediyorum. Bir gün gelecek mantıkla ve akıl yürütmeyle her türlü yaşamın korunmaya değer olduğunu anlayacağız. Ve göreceğiz ki, merhamet insanoğlunun gösterebileceği en yüce duygudur. En büyük ödülüm, öfkeyi merhametle dengelemek, nefreti sevgiyle yenmek konusunda insanlığa ufak da olsa bir katkıda bulunduğumu bilmek olacaktır.

DARWIN, Charles:

Bilim ve sanat, bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur. Tavuk toplum önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz.

Bir saatini bile boşa harcamaya cesaret eden insan, yaşamın değerini henüz keşfedememiş demektir.

Hayatının bir dakikasını dahi boşa harcamaya cüret edebilen bir insan, hayatın değerini anlamamıştır.

Hayatta kalmasını bilenler ne çok güçlü ve ne de çok zeki olanlar değil, değişime ayak uydurmasını becerebilenlerdir.

Zevki ve acıyı, mutluluğu ve ızdırabı hissetme yetenekleri esas alındığında, insanlar ve hayvanlar arasında fark yoktur.

DAVID, Jacques-Louis:

Sanatta bir fikrin nasıl canlandırıldığı ve o fikrin ifade ediliş biçimi, fikrin kendisinden çok daha önemlidir.

DAVIGNON, Etienne:

İş dünyası toplumu etkiler, siyaset toplumu etkiler; sağduyudur bu. İş dünyası demokratik seçimlerle belirlenmiş liderlerin haklarıyla yarışmaya kalkamaz.

DAVUTOĞLU, Ahmet:

Işid terörist bir örgüt değildir, öfkeden bir araya gelmiş bir insan topluluğudur.

DAWKINS, Richard:

Bilimin dinle ortak bir iddiası vardır: Kökenlerle, yaşamın doğasıyla ve evrenle ilgili derin soruları yanıtlayabilmek. Ama benzerlik burada sona erer. Bilimsel inançlar delillerle desteklenir ve bunlarla bir sonuç elde edilir. Mitler ve inançlar ise delillerle desteklenmez ve bir sonuca götürmez.

Dünyadaki bütün dinlerde ortak bir buluşma noktası vardır: Ezici bir çoğunluk salt ailesinin ait olduğu dini seçmektedir. En iyi delile, en iyi mucizelere, en iyi ahlaki yapıya, en iyi ibadethaneye, en iyi müziğe sahip olanı değil... Sıra tezgahtaki dinlerden birisini seçmeye gelince, dinlerin potansiyel erdemleri, aile etkisinin yanında hiçbir şey ifade etmiyor. Bu açık bir gerçek ve kimse de inkar edemez. Ama bunun nedensiz doğasını çok iyi bilen biri, bir şekilde dinine sıkıca bağlanıyor, hem de öyle bir fanatik oluyor ki, başka bir dine inananı öldürmeye hazır hale geliyor.

Gerçekleri kutsal kitaplara göre yorumlayanlarla tartışamazsınız!

Gerçekten iyi olmaya çalışmaktaki tek sebep Tanrı'nın onayını ve ödülünü almak ya da kınaması ve cezalandırmasından sakınmak mıdır? Bunun ahlaklı olmakla hiçbir ilgisi yoktur, bu yalnızca yağcılık yapmaktır, dalkavukluktur. Her hareketini, hatta derin düşüncelerini gözleyen gökyüzündeki kontrol kamerasını ya da kafanın içindeki küçük ileti cihazını gizliden gizliye kollamaktır.

İman mükemmel bir kaçamak, düşünmemek ve kanıtları değerlendirmemek için mükemmel bir mazerettir. İman, kanıtsızlığa rağmen; hatta belki de sadece bu yüzden inanmaktır.

Sonsuzluk insanın bencil genlerindedir; genlerimiz yaşamdaki donanımlarını yaratıp, bedenden bedene geçerek ölümsüzleşir.

DAZHAO, Lİ:

İmparatorlar, savaş ağaları ve emperyalizm "Ekim Devrimi"nin güçlü eğilimi karşısında tutunamayacak ve sosyalizm gelecekte dünyanın bütününü kapsayacaktır.

DE GAULLE, Charles:

Sarı Fransızların, siyah Fransızların olması iyidir. Bu, Fransa'nın bütün ırklara açık olduğunu gösterir. Fakat bunların küçük bir azınlık olarak kalması gerekir. Aksi takdirde Fransa, Fransa olmaktan çıkar. (5 Mart 1959)

Sartre'a dokundurmam! Çünkü Sartre Fransa'dır! (Sartre'ın De Gaulle'e yönelttiği sert eleştirilerden sonra söylenmiştir.)

Yurtseverlik kendi halkını sevmektir, milliyetçilik ise başka halklardan nefret etmektir.

DEASON, Earl:

Eleştiri kaldıracak kadar büyük değilsen, övülmeye değmeyecek kadar küçüksündür!

DEBRAY, Regis:

Cumhuriyetin birincil erdeminin bellek olmasına karşılık, demokrasinin gücü unutmada yatar. İnsanın insanı yaptığı yerde, doğan her çocuk 6 bin yaşındadır. Eğer elinizde tarihten başka bir şey yoksa, geçmişten kendinizi ayırmanız, kendi kendinizi sakatlamanızdır.

DEFOE, Daniel:

İnsanlar hatalarını mutluyken değil, ancak mutsuzken anlar.

DEFTERDAR Sarı Mehmet Paşa:

Aslı olmayan bir suçu yükleyip yalan yere kimseye cürüm işledi demiyeler. Zira çok vakit geçmeden bunun cezasını görmeleri mukadderdir. Nitekim bir kimse kardeşi için kuyu kazsa o kuyuyu kendisi için kazmış olur.

Bir devlet hizmeti birisine rüşvetle verilirse görevi rüşvetle alan kişi devlet tarafından çeşitli zulümler yapmaya yetkilendirilmiş sayılacağından, ahaliye zulüm yaparak halkı perişan ve mamur mülkü de harap eder. Toprak ve köyler ziraatçilerden boşalınca memlekete ve hazineye günden güne zayıflık çöker; kıtlığa, kaza ve belaya sebep olmak ihtimali dahi kaçınılmaz olur.

Bütün amirler adaletli olmalıdır. Zira adalet, hazinenin artmasını ve halkın çoğalmasını sağlar. Hazine ise halkın çokluğundan ve ülkenin bayındırlığından kaynak alır. Memleketin ümranı ise adalet iledir.

Hazine vergi veren halkın çokluğu ile oluşur. Hazine toplamak ülkenin bayındırlığı ve iyi hal iledir. Ülkenin bayındırlığı da adalet, iyilik ve zalimlere karşı koyma siyasetiyle mümkündür. Başka türlü olmaz.

Her yaşlı ve genç tarafından anlaşılmıştır ki bu aldatıcı dünya kalıcı olmayıp, devamına ve yerinde durmasına itibar edilmemelidir.

İdarecilerin başlıca görevleri dar gelirliler ve ülkenin bütün kullarının güven ve rahatını, dirlik ve düzenini korumaya, halkın durumunu iyileştirerek doğruluk ve adaleti su gibi akıtıp haksızlıkları ortadan kaldırmaya, bozukluk ve zulümleri gidermeye çalışmaktır.

Kanaatkar olup aç gözlülükten çekinmek gerektir. Zira mal toplama ve saklama, sahibini dünyada huzursuz ve güçsüz kılar, sahibine azap çektirir ve onu pişman eder. Ama ne fayda!..

Maliye hazinesi kimsenin miras kalmış mülkü değildir. Bunun için gereksiz harcamalardan kaçınıp dünya ve ahiretin azap ve eziyetinden çekinmek herkese lazımdır.

Temelden alınan toprakla temele zayıflık gelir; yüzeyin ise o ağır yükü çekmeye kudreti kalmadığından evin büsbütün harap olmasına sebep olur. Vergide halkın kalkınmasını esas alıp, durumlarının denge ve düzeniyle ilgilenmek ve ülkenin şen ve esen olmasına dikkat etmek her yönden ve her şeyden elzemdir.

Zalimlerin zulmünden ve valilerin de önem vermemeleri yüzünden halk vatanını terk ederek başka diyarlara dağılıp perişan olacağı gibi, birçok yer halksız ve değerlendirilmekten uzak kalacağından hazine gelirlerinde önemli azalmalar olacaktır.

Zayıf ve miskinlerin hallerinden de gafil olmamak gerektir. Onların halini sormayı borç bilmek gerektir. Zira halkın gönlünü kazanma Hakk'ın rızasını kazanma gereğidir. Kendisine vazife verilmiş kimse kapısını kapar da mazlumlar ve muhtaçlar ona ulaşamazsa; o kimsenin de çok ihtiyacı olduğu bir yerde rahmet kapısı kapanır ve o kimse Allah'ın rahmetinden mahrum kalır.

DEKKER, Thomas:

Yaşlılık da sevgi gibidir, saklanamaz.

DELACOUR:

Bazı kadınlar "kendilerini almış olmaları"ndan dolayı hiçbir zaman affetmezler kocalarını... Bazı erkekler de karılarını hiç affetmezler "kendilerine varmış olmaları"ndan dolayı...

DELACROIX, Ferdinand Victor Eugéne:

Aşkı anlatabilmek için yeryüzünde var olan dillerden başka bir dil ister.

DELEUZE, Gilles:

Sözcüklerin kabuğunu kırın, şeylerin kabuğunu kırın. Arzunun kabuğunu kırın. Hayatımızın kabuk bağlamaması için kabukları kırmak zorundayız.

DELİBAŞ, Mehmet (Vatan Haini):

Halifenin müttefiki olan İngilizler Pınarbaşı'na doğru geliyorlar. Onlarla birlik olup Kuva-i Milliyecileri yeneceğiz. (1920)

Kim Kemalci milliyetçilerle birlikte Yunan'a karşı gelirse şer'an kafirdir. (1920)

DELUZY, Dorothee:

Bir düşmanı bağışlamak, bir dostu bağışlamaktan daha kolaydır.

DEMING, William Edwards:

Sadece çok çalışma, iyi niyet ve çaba ile değişim gerçekleştirilemez. Dönüşüm için bilgiye sahip olma, öğrenme ve uygulama gereklidir.

DEMİR, Kartal:

Olumsuzluğu, olumluluğa dönüştürmek mümkündür.

DEMİR, Meral:

Duvarların sesini ancak d/inleyen işitir.

DEMİRAĞ, Nuri:

Avrupa'dan, Amerika'dan lisanslar alıp tayyare yapmak kopyacılıktan ibarettir. Demode tipler için lisans verilmektedir. Yeni icat edilenler ise bir sır gibi, büyük bir kıskançlıkla saklanmaktadır. Binaenaleyh kopyacılıkla devam edilirse, demode şeylerle beyhude yere vakit geçirilecektir. Şu halde Avrupa ve Amerika'nın son sistem tayyarelerine mukabil, yepyeni bir Türk tipi vücuda getirilmelidir.

Göklerine hakim olamayan milletler, yerlerde sürünmeye, yerin dibinde çürümeye mahkumdur.

Türk zeka ve kabiliyeti işletilecek, yaban ellere muhtaç olmaksızın hava kuvvetlerimizin gerektirdiği bütün işleri kendimiz yapacağız.

Zafer süngünün ucunda değildir. Zafer kartalı süngünün ucundan kalktı, havalandı, tayyare kanadının üstüne kondu.

DEMİRAL, Nusret:

Bizler; gözünde vatanını, gönlünde Atatürk ilke ve inkılaplarını tutabilen, vicdanında dinini saklayabilen, milliyetçilik ve laiklik düşüncesi içinde görev yapanlardanız.

DEMİRCİ, Atalay:

Ya ağlamasın hiç kimse,
Ya da gülmesin şu her zaman gülenler;
Ya kimsede olmasın para denen illet,
Ya da paylaşmasını öğrensin paralı millet;
Ya kimse söylemesin sevdiğini;
Ya da yapsınlar sevginin asıl tarifini;
Ya bayramlar hiç yaşanmasın,
Ya da bayramlarda et yemeyen kalmasın...

DEMİRCİOĞLU, Nejat:

Yeni evli bir çift gülüyorsa nedenini herkes bilir. On yıllık evli bir çift gülüyorsa nedenini herkes merak eder.

DEMİRDAMAR, Rümeysa:

Şerefsizlik; ağacın gövdesine açılmış yarık gibidir, gün geçtikçe büyür.

Yarını satın alacak tek şey bugündür.

DEMİREL, Süleyman:

70'li yıllar... CHP'li bir vekil her gün Süleyman Demirel'e küfür ve hakaret ediyor... Ancak, bir sabah gazeteler Demirel'e küfür ve hakaret eden bu CHP'li vekilin AP'ye transfer olduğunu yazıyor. Bunun üzerine Senato Başkanı İhsan Sabri Çağlayangil, Demirel'e sitemkar bir şekilde "Bu aşağılık köpeği neden partiye kabul ettiğini" soruyor. Süleyman Demirel gülümseyerek şu meşhur yanıtını veriyor: "Karşı evin köpeği olarak her gün bana havlayacağına, benim bahçemde beslenip her gün karşı evin sahibine havlasın diye..."

Açım diyene geber diyemezsiniz.

Arkamıza bakarak önümüzü göremeyiz.

Bana bakın, bana bakın. Bende Menderes'i ararsanız bulamazsınız. Ben Menderes olmayacağım.

Bana Türkiye'nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz "İyidir" derim. İki kelimeyle anlatın derseniz "İyi değildir" derim.

Bir insanın yapmadığı şeylerden duyduğu pişmanlıklar, başaramadığı şeylerden duyduğu pişmanlıklardan fazladır.

Bize plan değil, pilav lazım.

Bu kadar çok kişiye devlet sanatçısı ünvanı vermemize gelen tepkiler için ne diyeceğim? Efendim, ünvanı verince herkese verdiniz diye eleştiriyorlar, vermeyince sanatçıyı korumuyorsunuz diye eleştiriyorlar.

Demokrasilerde çare tükenmez.

Derin devlet, normal devletin raydan çıkmış halidir.

Doğmamış çocuğa don biçilmez.

Dün dündür, bugün bugündür.

Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz.

Ege bir Yunan gölü değildir, bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh Ege göl değil, denizdir.

Eğer basit ve anlaşılabilir ifade edemiyorsanız yeteri kadar anlamamışsınız demektir.

Fırat'ın kenarındaki bir kuzudan ben sorumluyum.

Galibiyetin sahibi çoktur, mağlubiyetin sahibi yoktur; yenilgi ise yetimdir!

Geçmiş pişmanlık, gelecek endişe demektir; huzur sadece anda ve bugündedir.

Git dene, başaramazsan geri dön.

Hakiki dost iyi günde davetle, kötü günde kendiliğinden yanınıza gelendir.

Her şeyi araştıralım, yarın güneş doğacak mı diye de araştıralım.

Her tohum kendi toprağında yeşerir; tohum çiçeğini, çiçek de meyvesini göremez.

Huzurlu bir yaşam için dinleten değil, dinleyen; yargılayan değil, anlayan; eleştiren değil, hoş gören ve affeden; kavga eden değil bölüşen ol!

Kan döken insanlar "Biz kan dökmekten vazgeçtik" derlerse, "iyi yaptınız, alın size bir mükafat verelim" denmesi mümkün değil. Kan döken insanlara "Aman vazgeçmeyin, kan dökmeye devam edin" demek de mümkün değil. Kan döken insanlar bundan vazgeçerlerse, bu iyi olmadı demek de mümkün değil.

Kaybettiklerinin kazancın da olabileceğini unutma!

Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.

Kimse beni yanlış çıkarmak için, bakalım yollar yürümekle eskir mi diyerek daha fazla yürümemiştir.

Konuşmaya başlamadan önce şu dört şeyi mutlaka düşünün: Söylediklerimin gereği var mı? Anlattıklarım iyilik ve şefkat içeriyor mu? Sözlerim birini incitebilir mi? Söz ettiklerim sessizliği bozacak kadar değerli mi?

Memleket meseleleri bir parkta oturarak halledilseydi, çok büyük bir park yaptırır, hep beraber içinde otururduk.

Memleketin ekonomik durumunu tek kelime ile ifade etmek gerekirse "iyi"dir, iki kelime ile ifade etmek gerekirse "iyi değil"dir!

Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele yapacak bir mesele kalmaz.

Mizah bir yumruktur, ne zaman kime vuracağı belli olmaz.

Mutluluk küçük şeyleri büyük fırsatlar gibi değerlendirebilme becerisidir.

Mümkünü namümkün, namümkünü mümkün yapmak namümkündür.

Pırlanta büyük, yüzük yapamıyorsunuz; ama pırlanta olduğu için kaldırıma da koyamıyorsunuz.

Sabır öfkeden, nezaket nefretten daha iyidir.

Silah satan barış ister mi? İlaç satan sağlık ister mi? Din satan ilim ister mi? Hırsız olan hukuk ister mi?

Siyaset şapkadır, devlet ise baş. Bu yüzden kafayı eskitmemek gerekir.

Siyasette 24 saat bile uzundur.

Sorunun yanlış sorulması, cevabı yanlış kılar!

Suyun derinliğini asla iki ayağınla birden ölçme.

Tarihe bakın, kibir siyasette sizi bataklığa sürükler. Siyasete buradan yaklaştığınızda kibrinde boğulmuş şöhretler tarihin raflarında hüzünle dururlar.

Tencerenin düşüremeyeceği hükümet yoktur. Kaynamayan tencere her iktidarı götürür!

Ülkede benzin vardı da içtik mi?

Yıllarınızı nasıl geçirdiğiniz, o yılların içine ne kadar çok hatırlanabilir güzel an ve anı sığdırdığınız, kaç yıl yaşadığınızdan çok daha önemlidir.

Yollar yürümekle aşınmaz.

DEMİRKOL, Didem:

Evlilik sakız gibidir. Sakız çene kemiklerini güçlendirir. Evlilik de öyle... Sürekli tartışma ve bağrışma zamanla çiftlerin güçlü birer çene yapısına sahip olmalarını sağlar.

Evlilik sakız gibidir. Sakızın ağızda bıraktığı tadı sadece çiğneyen bilir. Tatlı mı yoksa acı mı olduğunu başka kimse bilemez. Onlar sadece senin sakız çiğnediğini bilirler, o kadar...

DEMİRSOY, Ali:

Bu dünya ve bu ülke sadece biz insanların değil, tüm varlıkların yuvasıdır. Onlara bu hakkı vermeyenler yarın lanetlenecek insanlar olacaklardır.

Evrim kuramı değişmeyecek tek kuramdır!

DEMİRTAŞ, Metin:

Havasız koğuşlara alışılır
Yatılır of demeden hücrelerde
Hiçbir şey öldürmez insan yüreğini
Öldürür eğilmek bir ekmek uğruna
Üç kuruşluk adamlar önünde.

DEMOKRITOS:

Adaletsizlik eden kişi adaletsizliğe uğrayan kişiden daha mutsuzdur.

Akıllı olduğuna inanmış birini akıllı kılmaya çalışmak boşa vakit harcamaktır.

Birçok insan akıllılığın ne olduğunu bilmediği halde akıllıca bir yaşam sürdürür.

Cinsel edim kısa süren bir inmedir: cinsel edimde insan, insan olmaktan çıkar, insan olmaktan uzaklaşır, insan olmaktan ayrılır birdenbire bir darbe yemiş gibi...

Doğa ve eğitim birbirine yakındır. Çünkü eğitim insanı dönüştürür, bu dönüşümle insanda ikinci bir doğa yaratır.

Dünyalık elde etmek yararsız değildir. Adaletsizce olursa; en kötüdür.

Hekimlik bedenin kötülüklerini, bilgelik ruhun kötülüklerini iyileştirir.

İnandırma yolunda söz altından daha ağırdır.

İnceliksiz davranışa dinginlikle katlanabilmek gönül yüceliğidir.

İnsanı mutlu kılan ne bedensel güçlükler ne zenginliklerdir; insanı mutlu kılan dürüstlük ve sakınıklıktır.

İyi insan olmalı ya da iyi insanlara benzemeye çalışmalıyız.

Kalabalıklar mutsuzluk içinde bilgeleşir.

Konuşmaya değil eylemde bulunmaya ve erdemli davranmaya harcamalıyız tüm çabamızı.

Mutsuzluk içinde doğru düşünmek ne güzel şeydir.

Ödev insanı adaletsiz olmaktan engeller; en azından, kendi adaletsizliğine sahip çıkmaktan engeller.

Pers kıralı olmaktansa bir doğa yasası bulmayı yeğlerim...

Ruhun iyiliklerini aramak kutsal iyilikleri aramaktır; bedenin iyilikleriyle yetinmek insani iyiliklerle yetinmektir.

Sizin için değersiz olan birinin sizi yönetmesi sıkıcıdır.

Sözlerime kulak verseler, sözlerimi anlasalar, çok zaman şerefli insanlar olarak davranacaklar ve böylece bir çok kötü eylemden uzak durmuş olacaklar.

Utanılası eylemlerinden pişmanlık duymak, yaşamını kurtarmaktır.

Yanlışlardan sakın; korkuyla değil, ödev duygusuyla.

Yasaya, yetkeye, daha yaşlıya öncelik vermek görev duygusuna sahip olmaktır.

Zenginliklere kesin olarak egemen olan birinin sizi yönetmesi sıkıcıdır.

Zenginliklere kesin olarak egemen olan kişi iyi insan olamaz.

DEMOSTHENES:

En kolay şey insanın kendisini aldatmasıdır, çünkü bir insan genellikle istediği şeyin gerçek olduğuna inanır.

DENEUVE, Catherine:

Konu aşk olduğunda geçmiş tecrübeler hiçbir işe yaramıyor.

DENİZ, Sema:

Çocuğunla elbette tartışacaksın. Bazen kızacak, hatta bağıracaksın; sen de insansın, hep aynı olamazsın. Ama şu üçünü yapmamaya çalışman harika olur: 1) Hakaret içeren sıfatlar kullanma, 2) Küsme ve lütfen sakın iletişimi kesme, 3) Sevginle veya kendinle tehdit etme... Eğer elinde olmadan bunlardan birini yaparsan da özür dile mutlaka!

Evlatlarınızı başıboş bırakmayın! Herşeyden, ama herşeyden önce sevgi ve şefkatinizle doyurun ruhlarını... Karnı aç bile olsa ruhu sevgiye doymuş bir çocuk yolunu şaşırmaz. Kim ne vaat ederse etsin, ruhunu satmaz!

Kadın ve erkek birbirlerine şehvet duymaktan başka şeyler de yaşayabilirler; mesela fikirleri uyuşur, arkadaş olurlar. Hem fikirleri hem kalpleri uyuşur, dost olurlar. Birlikte çalışıp üreterek meslekdaş olurlar. Okuyup öğrenip gelişerek ve ülkelerine hizmet ederek iyi vatandaş olurlar. Kadın ve erkek sadece halvet olmazlar, aydınlık fikirli ve güzel gönüllü iseler toplum için faydalı birey olurlar.

DENİZ, Vahit:

İnsan olmanın erdemi, bireyi ve toplumu huzura götürecek insani nitelikleri yaşatmak için gereken özveride bulunmaktır.

İnsanın yüksek değerleri ve kültürleri kazanabilmesi bazı kurallardan ve onlara saygılı davranmaktan geçmektedir.

Korkan insan özgür düşünemez, insan korktuğu şeyleri de sevemez.

Özgürlüğüne sahip çıkmayan insan biyolojik olarak canlı olmakla birlikte, beyin açısından bir robottur. Robotlaşarak çağdan ve bilimden kopan insanları ve toplumları kendilerinin dışındaki güçler, hem de katı bir biçimde yönetirler.

DENKTAŞ, Rauf:

Atatürk olmasaydı bugün Anadolu'nun birçok yerinde çan sesiyle uyanacaktık. O'nun koyduğu anayasanın ilkelerine dokunulamaz...

Hayatta hiçbir zaman yalpalamayacaksın, düşüncelerinde bir ileri bir geri adımlar atmayacaksın; her dönemin adamı değil, her dönem adam olacaksın.

DENNET, Daniel:

İnsanlara, hayatlarını ahmaklığa adadıklarını söylemenin kibar bir yolu yoktur.

DERVİŞ Vahdeti (Volkan Gazetesi):

Devlet; insanların yaptıkları kanunlara göre değil, şeriat esaslarına göre idare edilmelidir.

Kadınlar sokaklarda dolaşmamalı, evlerinde oturmalıdır.

Mektepli zabitan askeri dinden çıkarıyor, vazifelerinden atılmaları icap eder.

Şeriat hakimiyeti son buluyor. Buna dinimiz izin vermez. Şeriat hakim olmazsa kılınan namazlar kabul edilmez. Kadınları dinden çıkaracaklar. (31 Mart 1909 İsyan Günü yaptığı hınç dolu konuşmadan...)

DERVİŞ, Suat:

Ben bebeklerimi tavan arasına attıktan sonra kendi kitaplarımda bebekler yarattım; hayatla ve muhitle alakası olmayan bebekler ve onlara kah Zehra, kah Fatma, kah Zeliha isimlerini koydum. Onları ben yaratmıştım. Ben rüya gördüm, hayatı tanımıyordum. Artık rüya görmüyorum. Beni bebekler değil, insanlar alakadar ediyor. Beni hayal değil, hayat alakadar ediyor. Çünkü hayat ve hakikat en güzel rüyadan, en parlak hayalden çok daha zengin, çok daha cazip...

Bizim barış kavramımızın içinde, faşizmi yere sermiş, dövüşçü bir barışın, yağmurdan sonraki dinginliği vardı. Barışa dövüşe dövüşe, vuruşa vuruşa varılacaktı.

Edebiyatta yapmak istediğim şey, memleketimin bugünkü sosyal, düşünce ve estetik değerleri arasındaki denkliği yansıtmak; içinde yaşadığım, içinden çıktığım cemiyete lisan verebilmektir!

DESCARTES, Rene:

Düşünüyorum, öyleyse varım!

Eğer gerçeği gerçekten bilmek istiyorsan, yaşamında bir kez olsun herşeyden şüphe et!

İnsan düşünen hayvandır.

Kafalarınızın içini boşaltın, bir masanın üstünü boşaltır gibi... Sonra her şeyi yeniden yerleştirin.

Önemli olan akıllı olmak değil, aklı yerinde ve zamanında kullanmaktır.

Unutma, sana ışık tutanlara sırtını dönersen göreceğin tek şey kendi karanlığındır.

Var olan her şeyin yok olandan gelmesi imkansızdır.

Yalnızlık, bir daha kırılmayacağın ve üzülmeyeceğin bir huzurdur. Onu çekilmez yapan tek şey ise yenilmişlik duygusudur.

DESPORTES, Vincent:

Yarım savaş yapılmaz.

DESTANOĞLU, Ayşe:

Kendin mutlu olmadığın sürece başkalarını da mutlu edemezsin.

DESTOUCHES, Louis-Ferdinand:

Değer taşıyan tek hikaye vardır; o da bedelini sizin ödediğinizdir.

DEV JI, Nanak:

Müslüman, Sih, Hindu ya da Hristiyan olmaya karar vermezden önce "insan" olmaya karar vermek gerekir.

DEVLET Memurluğu Yemini:

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na, Atatürk İnkılap ve İlkelerine, Anayasada ifadesini bulan Türk Milliyetçiliğine sadakatle bağlı kalacağıma; Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını milletin hizmetinde olarak tarafsız ve eşitlik ilkelerine bağlı kalarak uygulayacağıma; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyip, koruyup bunları geliştirmek için çalışacağıma; insan haklarına ve Anayasanın temel ilkelerine dayanan milli, demokratik, laik bir hukuk devleti olan "Türkiye Cumhuriyeti"ne karşı görev ve sorumluluklarını bilerek, bunları davranış halinde göstereceğime namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.

DEWAR, Thomas:

Aşk, masraflarla çevrilmiş bir duygu okyanusudur.

Zihinler paraşüt gibidir, sadece açıkken işe yararlar.

DEWEY, John:

Halkın nefret ettiği yabancı kuvvetler, bu memleketlerden elde ettikleri kukla hükümetleri öyle haince kullandılar ki işte emperyalizm.

DHAMMAPADA:

Hayatın amacını geçici şeylerde, ünvanda ve bedenlerinde görmeyenler; işte onlardır hayatın gerçeğini bilenler.

DIAMOND, Barbara L.:

Eğer "barış"ı anlatan evrensel bir ses olsaydı bile ben yine de kedilerin mutluyken çıkardığı mırıltıyı tercih ederdim.

DICKENS, Charles:

Bana biri hakaret ettiğinde ruhumu yüceltirim. Öylesine ki, kırgınlık oraya ulaşamaz.

DICKINSON, Angie:

Modaya uygun giyinmek çok kolay. Kadınlar için çok, erkekler için az giyineceksiniz; o kadar...

DICKINSON, Emily:

Beyin, gökyüzünden daha geniştir.

Bir tek kalbin kırılmasını önleyebilirsem boşuna yaşamış olmayacağım. Bir yaşamdan acıyı alabilirsem ya da bir acıyı hafifletebilirsem veya bir ardıç kuşunu yeniden yuvasına koyabilirsem boşuna yaşamış olmayacağım.

Hiçbir başarı kazanamayanlar için en tatlı şey, başarıdır.

DICKSON, Paul:

Bir devlet, Shakespeare'in eserlerinin çok iyi bir baskısını yapabilir, ama o eserleri asla yazamaz.

Bir günde durup dinlenmeden sekiz saat çalışıyorsanız, sonunda patron olur ve günde yirmi saat çalışmaya başlarsınız.

Birisi size "küçük bir sorunum var" diyorsa, bilin ki sorun altından kalkabileceğinizden çok daha büyüktür.

Bir işi yapamayan veya öğretemeyen, o işi denetlemeye memur edilir.

Bir kişi bir çukuru bir dakikada kazıyorsa, altmış kişi aynı çukuru bir saniyede kazamaz.

Bir sirkin tümünü yönetmek durumundaysanız, palyaçoyu oynamak kolay değildir.

Bir toplantıda size karşı olanların sayısı ikiye yükselmişse, toplantıyı ertelemek yapılacak en iyi iştir.

Bürokratla aşık atılmaz. Tanrı bile günahları affeder, bürokrat hiçbir şeyi affetmez.

Danışman, saatinizi ödünç alan ve sorduğunuzda saatinize bakarak size zamanı söyleyen kişidir.

Eğer bir sorun birçok toplantı yapılmasını gerektiriyorsa, sonunda toplantı yapılması sorundan daha önemli hale gelir.

Elinde mikrofon olan biriyle hiçbir zaman tartışmaya girmeyin.

Gelişim iyi bir şeydir, ama beş kere sıfır hala sıfırdır.

Her dağınıklıkta bir basitlik, her uyumsuzlukta bir armoni, her zorlukta bir fırsat vardır.

Hiç kimseyi dinlemeyen de, herkesi dinleyen de kaybeder.

İşçilerine fındık fıstık alacak kadar para verirsen, onlardan da maymun kadar verim beklersin.

Kalabalık bir asansör, kısa boylu bir adam için daha değişik kokar.

Kamudaki bürokrasi, sonunda özel sektörde de bürokrasi yaratır.

Otuz dakikadan beri tartışıyorsanız ve hala kimin kaybettiğini anlayamamışsanız, kaybeden sizsiniz demektir.

Önceki patrona sizin yaptıklarınızı, astlarınızın size yapmalarına asla izin vermeyin.

Patron "isterseniz yapın" diyorsa, bu "istemeseniz bile yapın" demektir.

Patron olmadan patron gibi düşünmeye kalkma, patron olamazsın.

Patronunuzun patronunu, patronunuzun sırtından alabilirseniz, patron olursunuz.

Seçenek yoksa, sorun da yoktur.

Şirket adına gelen mektupları bizzat kendi açan bir patronla çalışılmaz.

Toplantı ne kadar uzun olursa olsun, en önemli kararlar son beş dakikada alınır.

Uzun dönemli planlama, genelde kısa dönemde işe yarar.

DIDEROT, Denis:

Adaletin aklını kaybettiği yerde felsefe susar.

Allah'ı tabiattan kovduk, şimdi o kilisenin duvarları arasında...

Başkalarına mutluluk sağlayabilen kişi mutludur.

Düzen getirmek isteyen kişiden kendinizi sakının; düzenlemek, her zaman başkalarını rahatsız ederek kendini başkalarının efendisi kılmaktır.

En kötü babalar gençlikte yaptıklarını unutanlardır.

Erkekler yattıkları her kadını sevmezler, sevdikleri kadınlarla yatmazlar.

Güler yüzle söylenen yalanı bir anda yuttuğumuz halde acı gerçeği ancak damla damla yutarız.

İnsanın kuvvet ve zaaf, ışık ve körlük, bayağılık ve yücelikten olduğunu söylemek yargılamak değil, O'nu tanımlamaktır.

İnsanlar ikiye ayrılırlar: Tanıdıkça büyüyenler ve tanıdıkça küçülenler...

DIERL, Anton Josef:

Düşünen insanda Tanrı, bu evrendeki kendi bilincine varır. Bu nedenle insan, daha doğrusu kamil insan yeryüzündeki gerçek Tanrı'dır.

DIETRICH, Marlene:

Erkekler hep kadınların iç güzelliklerini sevdiklerini söylerler, ama komik olan hep başka yöne bakarlar.

Saat 7.00'de randevu verip 9.00'da gidin. Yollara düşmemişse artık sizi sevmiyor demektir.

DIMITROV, Georgi:

Faşizm, finans kapitalin en gerici, en şovenist, en emperyalist unsurlarının açık terörist diktatörlüğüdür.

Halkın yaşamıyla ilgili sorunları çözerken bireysel isteklerden, kavramlardan ve liderlerin hesaplarından daha güçlü bir şey vardır: Kitlelerin ihtiyaçları ve istekleri...

Her kim ki kendisine emekçi kitlelerinin ulusal duyguları ile alay etme hakkı tanındığını ya da alay etmeye zorlandığını düşünüyorsa gerçek bir sosyalist değildir.

DIOGENES:

Ben Dünyalıyım.

Dışarıdan güçlü görünüyor olabilirsin, ama savaşlar içeride kazanılır.

DISNEY, Walter Elias:

Başlamanın en iyi yolu konuşmayı bırakıp, yapmaya koyulmaktır.

Hayal edebilirseniz yapabilirsiniz. Her şeyin bir fareyle başladığını hiç aklınızdan çıkarmayın.

Peşinden gidecek cesaretiniz varsa, bütün hayalleriniz gerçek olabilir.

DISRAELI, Benjamin:

Alışkanlıkların zinciri önce hissedilmeyecek kadar hafif, sonra kırılamayacak kadar güçlü olur.

Hareket her zaman mutluluk getirmez ama hareket olmadan mutluluk olmaz.

İnsanın, cahil olduğunu bilmesi bilgiye atılmış ilk adımdır.

Kişi zengin ya da yoksul olsun, hastalığı iyileştiren de mutsuzluğu mutlu kılan da zihindir.

Partiler, düzenli düşüncelerdir.

Umutsuzluk, sersemlerin elde ettiği bir sonuçtur.

DITKA, Mike:

Kazanmadan önce hak ettiğinize inanın!

DIYOJEN:

Dünya nimetlerine önem vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır.

İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir.

Mağrur zengin hor gördüğü filozofa:

- "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem"
der.

Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir:

- "Ben çekilirim."

DiFRANCO, Ani:

Doğru tutulduğunda herşey bir silahtır.

DİKBAŞ, Yılmaz:

Demokrasiye karşı savaşan ABD imparatorluğu yıkılmadan dünyanın çoğu yerinde gerçek demokrasinin yeşerip gelişmesi mümkün olmayacaktır. Türk ulusu, böyle bir devrimi eninde sonunda başaracaktır; bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın!

Serbest ticaret, ancak aynı gelişme düzeyinde bulunan ülkeler için yararlıdır. Farklı gelişme düzeyine sahip ülkeler arasında ise yalnızca zengin ülke lehine işler. Yoksul ülke, serbest ticaretten faydadan çok zarar görür.

DİKKAT Edilmesi Gereken Çok Önemli Temel Kurallar:

1. Temel ahlaki kurallar
2. Dürüstlük
3. Sorumluluk
4. Kanun ve kurallara saygı
5. Başkalarının hakkına saygı
6. Çalışkanlık
7. Tasarruf ve yatırım yapma isteği
8. İrade
9. Dakiklik

DİNÇEL, Savaş:

Ressam olur insanlar başkalarının kalbini kazıya kazıya... Ya da resim olurlar kazına kazına!

DİNÇMAN, Aslı:

Çevre bilincimi geliştirecek bilgilerle donanmayı ve bu bilgileri çevreme yaymayı alışkanlık; attığım her adımda çevreye duyarlı davranmayı bir yaşam biçimi olarak benimsiyorum.

DİNK, Hrant:

Biz yaşadığı cehennemi cennete çevirmeye talip insanlardandık. Türkiye'de kalıp yaşamak hem bizim gerçek arzumuz hem de Türkiye'de demokrasi mücadelesi veren, bize destek çıkan, binlerce tanıdık tanımadık dostumuza olan saygımızın gereğiydi.

Diaspora'ya sesleniyorum. 1915'e takılıp kalmayın, kendinizi 1915'e bağlamayın, kendinizi dünyadaki insanların soykırımı kabul edip etmemesine zincirlemeyin. Bu tarihsel bir acı mıdır? Biz yaşadık. Biz Anadolu insanıyız, acıyı onurla sırtlayıp taşırız; yaygara yapmadan, patırtıya vermeden acıyı sırtlar, taşırsınız!

Dünyaya diyorum ki, senin Ermeni soykırımını tanımış olman ya da tanımamış olman, benim için beş para etmez. Ermeniler Türkleri öldürmediler mi? Öldürdüler. 1918'li yıllarda Ruslar yukarıdan tekrar gelirlerken, intikam dediğimiz kavram neyse, lanet ediyorum o kavrama zaten, oldu bunlar...

Geçmişte İngilizlerin, Fransızların, Rusların, Almanların şu topraklar üzerinde oynamış oldukları rol neyse, bugün aynen tekrarlanıyor. Geçmişte Ermeni halkı onlara güvendi, kendilerini Osmanlı'nın zulmünden kurtaracaklarını sandı. Ama yanıldılar. Çünkü onlar geldiler, kendi işlerini, kendi hesaplarını yaptılar. Çekip gittiler ve burada kardeşi kardeşle kan içerisinde bıraktılar. Ve bugün Kürtlerin yaşadıkları aynı şey. Amerika geldi, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devleti oluşturmak üzere... Kürt kardeşlerimiz için orası bir çekim alanı oldu mu, ne oldu, başka bir şey mi oldu? Ümit mi oldu? Bu çok tehlikeli bir gidiş. Amerika bu. Gelir, o kendi hesabını yapar, işine bakar, işi bittiğinde de çeker gider. Ondan sonra da burada tekrar insanları kendi didişmesi içinde bırakır.

Hasta iki toplumuz biz, Türkler ve Ermeniler. Ermeniler büyük bir travma yaşıyor, Türklere yönelik. Türkler de Ermenilere yönelik büyük bir paranoya yaşıyor. İki toplum da klinik vakalar... Kim tedavi edecek bizi? Fransız senatosunun kararı mı, Amerikan senatosunun kararı mı? Kim verecek reçeteyi? Kim bizim doktorumuz? Ermeniler Türklerin doktoru, Türkler de Ermenilerin doktoru... Bunun dışında ilaç, hekim yok! Diyalog tek reçete! Bunun dışında bir çözüm yok, yok, yok!

Kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlandırmak hastalıktır; kimliğini yaşatman için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıklıdır.

Kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet, biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce...

Kürtleri, Ermenilerin düştükleri hataya düşmemeleri konusunda uyarıyorum.

Türklere diyorum ki, "Ermeniler niye bu kadar çok israr ediyor" diye, bu sorunun üzerinde durun. Biraz bunun üzerine empati yapın. O zaman belki bunların o duruşu üzerinde biraz onur göreceksiniz. Ermenilere de diyorum ki, Türklerin "Hayır, bu bir soykırım değildir" sözünün üzerinde de bir onur görmeye çalışın. Nedir o onurlu duruş? "Bir Türk olarak ben soykırıma karşıyım, ırkçılığa karşıyım, benim atalarım böyle bir şey yapamaz, çünkü ben yapmam!"

Yurt dışında Türk diye hakaret ediyorlar, yurt içinde de Ermeni diye...

DİNLER, Veysel:

Önden gidenlerin izlerinden açılır çığırlar...

DİNO, Abidin:

Ne şiirin resme ne de resmin şiire ihtiyacı vardır.

Mesaj, resimle izleyici arasında bir şeydir.

DİVİTLİ Eşref Hoca (Vatan Haini):

İngilizlere meydan okuyoruz. Bu en büyük küfürdür (1920).

DİYALEKTİK Düşünce:

Diyalektik düşüncenin dört temel kuralı vardır:
1) Her şey her zaman değişir.
2) Değişme sırasında bütün varlık ve ögeler, zıtlar da dahil olmak üzere, birbirini etkiler.
3) Her şey kendi zıddını da beraberinde getirir ve kendi zıddını yaratır. (Yadsınmanın yadsınması)
4) Nicelik değişmesi belli bir aşamadan sonra nitelik değişmesine dönüşür.

DODD, Clement Henry:

Atatürk Devrimi, insan haklarına ve halk egemenliğine dayalı bir devrimdir. Bu devrimde totaliter bir siyasal görüş hiçbir zaman görülmemiştir.

DODD, Ken:

Politikacılar bebek bezi gibidir, düzenli olarak aynı sebepten değiştirilmeleri gerekir.

DOĞAN, Çiğdem:

Sağlıklı ve özgüvenli bir çocuk yetiştirmek için tercihlerinin sonuçlarını yaşamasına, zorluklarla mücadele etmesine, başarı duygusunu tatmasına, sorumluluk almasına ve hata yapabilmesine izin verilmelidir.

DOĞAN, Zeki:

İzmir ve deniz... Askerler, böyle bağırmaktan kendilerini alamıyorlardı. Düşmanın katliama başladığı düşüncesiyle İzmir'e bir an önce girmek istiyorduk.

DOONA, Bae:

Geçmişten geleceğe, işlenen her bir suç ve yapılan her iyilik geleceğimizi yeniden şekillendirir.

Hayatlarımız sadece bize ait değil, beşikten mezara dek diğer yaşamlara bağlıyız.

DORAN, Nancy:

İnsanlara inanırsanız olanaksızı başarırlar.

DOSTOYEVSKI, Fyodor Mihailovic:

Aslında insanı en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil; yaşanması olanaklı iken yaşayamadığı mutluluklardır.

Avrupa'da asalak ve köleydik, ama Asya'da efendi olacağız!

Başkalarının zavallılığına bakıp kendi haline şükredenlerden tiksiniyorum.

Beraber gülmediğiniz bir insan ile mutlu olamazsınız.

Bir kadın hem zeki hem kıskanç olursa, iki kadın haline gelir ve bu bir felakettir işte!

Bir toplumda hırsızlar, katiller, serseriler rahat dolaşıyor ve iş yapıyorlarsa o toplum iyi yönetilmiyordur.

Bizim için Asya hala keşfetmediğimiz Amerikamız... Asya'ya doğru giderek, yenilenmiş bir ruh ve güç artışına sahip olacağız.

Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor, kendisine bir ülkü edinen pek az... Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu, bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?" Öte yandan iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar...

Bu kadar güzel bir gökyüzü altında, bu kadar kötü insan nasıl var olabiliyor?

Eğer iki insan gerçekten birbirlerini seviyorlarsa, aralarında olup biteni kimse bilmemeli.

Gülmekten daha güzel bir eylem varsa o da güldürmektir.

Hayatımızda en yüce, en güçlü ve faydalı dayanağımız, ana baba evinden kalma hatıralarımızdır.

Herkesi öldürüyoruz sevgili dostum. Kimini kurşunlarla, kimini sözlerle, kimini yaptıklarımızla ve kimini de yapmadıklarımızla...

İnan bana, dünyada yapılacak çok iş var.

İnsan yeryüzünde olan şeyleri görmemezlikten, bilmemezlikten gelme hakkına sahip değildir.

İnsanın ruhunu yücelten bir acı, ucuz bir mutluluktan evladır.

İnsanlar, kendileri mutsuz olmadıkça başkalarının mutsuzluklarını anlayamazlar.

İnsanların saadet kadar felakete de ihtiyaçları vardır.

Kadın, her şeyi gören gözü bile aldatır.

Kadınlar sözleriyle değil, gözleriyle konuşurlar; bu yüzden onları anlamak için dinlemekle yetinilmemeli, ayrıca izlemelidir.

Kendi planlarımızı yapıyorduk, ama kaderin de planları olduğunu unutmuştuk.

Kimi zaman insanda "hayvanca" bir zalimlik olduğundan dem vurulur. Bu hayvanlara yapılan korkunç bir haksızlık ve hakarettir. Bir hayvan asla insan gibi zalim olamaz; böylesine ustalıklı, böylesine sanatsal bir zalimlik sadece insanda olabilir.

Ne yaparsan yap, daima pişman öleceksin. Belki yaptıklarından belki de yapmadıklarından...

Ruhunu iyileştirmek için çocuklarla vakit geçir.

Rusya sadece Avrupa'da değil, aynı zamanda Asya'da da... Avrupa'nın bize Asyalı barbarlar diyeceğine dair aşağılık korkumuzu bir tarafa bırakmalı ve Avrupalıdan daha çok Asyalıyız demeliyiz.

Sağlam çocuklar yetiştirmek, bozulmuş yetişkinleri düzeltmekten kolaydır.

DOUGLASS, Frederick:

Okumayı öğrendiğiniz andan itibaren sonsuza dek özgürsünüzdür!

DOWNS, Hugh:

Mutlu insan belirli şartlar içerisinde olan değil, belirli tavırlar içerisinde olan insandır.

DÖBLİN, Alfred:

İki insanın seks yaşamını bir sözleşme ile yoluna koymak ve böylece karı koca arasındaki görevleri kanunun şart koştuğu bir buyruğa bağlamak, akla gelebilen en iğrenç ve aşağılayıcı kölelikten başka bir şey değildir.

DÖKMEN, Üstün:

Bir toplum üretmek istiyorsa "Köy Enstitüsü" kurar, üretmeden tüketmek istiyorsa "AVM" kurar.

Birbirimize saygılı olma konusunda üç tip temel hatamız var:
     1) Kendi fikri olmayan insanın duruma göre hareket etmesi,
     2) Adamına göre davranmamız,
     3) Keyfimize göre davranmamız...

Çocuğumuz düşüp kafasını masaya çarpınca biz hemen masayı döveriz, "Eh masa ehhh! Sen niye orada duruyorsun?" diye... Çocuk masa orada durmasa kafasını çarpmayacağını sanır ve büyüdükçe yaptığı her hatayı yükleyecek birini veya bir şeyi mutlaka bulur.

Çocuk sevgiden şımarmaz, tutarsız davranırsanız şımarır.

Geleceğin suçlularını yetiştirmenin 8 altın kuralı:
1. Daha küçükken çocuğa ne isterse vermeye başla ki herkesin O'nun geçimini sağlamakla mükellef olduğuna inansın!
2. Fena sözler söylediğinde gül ki kendisinin akıllı olduğuna inansın!
3. O'na düşünmeyi, beynini kullanmayı öğretme sakın. Bırak, 18'ine gelince kendisi karar versin!
4. Yerde bıraktığı her şeyi kaldır: Kitaplarını, giysilerini, papuçlarını... O'nun için her şeyi sen yap ki sorumluluklarını hep başkalarına yüklesin!
5. O'nun önünde sık sık kavga et ki bir gün aile parçalanırsa pek şaşırmasın!
6. O'na istediği kadar harçlık vermekten kaçınma ki asla kendi parasını kazanmanın ne demek olduğunu öğrenmesin!
7. Yiyecekmiş, içecekmiş, konformuş, tüm arzularını yerine getir ki istediklerini her zaman elde etmeye şartlansın!
8. Komşulara, öğretmenlere, polise vs. karşı hep O'nun tarafında ol ki hepsine karşı ön yargılarla davransın!

Güven, tek kullanımlıktır.

Hayallerinizdeki ağacı, siz izin vermeden kesmeye kimin gücü yeter?

DRUCKER, Peter Ferdinand:

Bir nokta çok açıktır: Dünyamız artık emin ellerde değildir. "Yeni Dünya Düzeni" yeryüzünü ölüme mahkum etmiştir.

Bugünün sorunları, dünün çözümleridir.

Doğru şeyi yapmak, bir şeyi doğru yapmaktan daha önemlidir.

Dünya artık emek-yoğun, malzeme-yoğun, enerji-yoğun değildir;
bilgi yoğun olmaktadır.

Geleceği tahmin etmenin en güzel yolu, onu yaratmaktır.

Gideceğiniz yeri bilmiyorsanız varacağınız yerin önemi yoktur.

Ondokuzuncu yüzyıla kadar hiç sona ermeyen zorlu görev, insan soyunun ve çevresinin doğal etkenlere karşı korunmasıydı. Ama bu yüzyılda yeni bir gereksinim belirmiştir: "Doğayı insana karşı korumak..."

DRUSUS, Nero Claudius:

İnsanın ömründeki en önemli olay iyi bir eş seçmektir.

DRYDEN, John:

Savaşta bütün gecikmeler tehlikelidir.

DUCASSE, Isidore Lucien (Comte de Lautréamont):

Martı bir yandan bağırıp, diğer yandan kanat çırparak fırtınanın yaklaştığını bize haber vermek için boşuna uğraşıyordu.

DUFF, Andrew:

Atatürk, derin devletin kurucusudur. (25 Mayıs 2004)

Türkiye'de devlet binalarından Atatürk resimleri indirilmelidir. (17 Eylül 2005)

DUGIN, Aleksandr:

Türkiye yeniden "Mustafa Kemal Dönemi" politikalarına dönmelidir.

DUGUIT, Leon:

Çok küçük bir başarı, çok büyük bir plandan daha iyidir.

DUHAMEL, Georges:

Zeytin ağacının vazgeçtiği yerde Akdeniz biter.

DUMAN (Şarkıcı):

Devlet en büyük vergiyi alkolden alıyorsa, en fazla parayı diyanete harcıyorsa, imamın maaşını sarhoş ödüyorsa, bu caiz midir? Bilemedim ki...

DUMANLI, Cihangir:

Emperyalizm "Kurtuluş Savaşı"nda yaşadığı acıyı unutmamış, Türkiye'den ve Türk ordusundan intikam almaya çalışmaktadır. Türkiye'nin bugün karşı karşıya kaldığı sorunların hemen hepsi "Sevr Anlaşması"nın bugünkü versiyonunu bize parça parça kabul ettirmek isteyen emperyalizmin intikam duygularından kaynaklanmaktadır.

DUMANOL, Ali Aslan (Eğitimci, düşünür, yazar):

Sözün az olsun, aydın olsun
Işık saçsın, bakan köre göz olsun!

DUMONT, Louis:

Öyle horozlar vardır ki, güneş onlar öttükleri için doğuyor sanırlar.

DUMOULIN, Daniel:

Türkiye! Atatürk'ü Allah'a borçlusun; geriye kalan her şeyi de Atatürk'e...

DURANT, Will:

Çoğu insanın sorunu akıllarından çok ümitleriyle, korkularıyla ya da arzularıyla düşünmeleridir.

DURBAŞ, Refik:

Günübirlik yaşarım ama günübirlik yazmam!

Sevda ne yana düşer usta
Hicran ne yana
Yalnızlık hep bana
Bana mı düşer usta?

DURNA, Mustafa:

Tanımadan sevilmez, görmeden ve duymadan bilinmez. Bazı şeyler vardır ki sözcüklerle anlatılamaz; görmemiz, hissetmemiz, yaşamamız gerekir.

DURRELL, Lawrence:

Akdeniz'in tümü, dişlerin arasındaki siyah zeytinlerin acı tadından yükseliyor sanki. Etten ve şaraptan daha eski bir tat; serin su kadar eski bir tat. Bölgede zeytin ve zeytin yağı kadar eski olan tek şey var: deniz; en eski antik toplumlardan bugüne kadar, hiçbir tabiat ürünü uygarlıklar üzerinde zeytin kadar biçimlendirici bir etkiye sahip olmadı.

Bütün Akdeniz, heykeller, palmiyeler, altın kolyeler, sakallı kahramanlar, şarap, fikirler, gemiler, ay ışığı, kanatlı gorgonlar, bronz adamlar, filozoflar, tüm bunlar dişlerin arasındaki kara zeytinin ekşi, sert tadından çıkmış gibi. Etten ve şaraptan daha eski bir tattan. Soğuk su kadar eski bir tattan.

DURSUN, Turan:

Akıl ve bilim aydınlık kesimdedir, din ve iman ise karanlık kesimde...

Daha güzel bir dünya, daha özgürlükçü bir dünya olmadan gerçekleşemez. Daha özgürlükçü bir dünyanın kurulabilmesi için ise "tabu"ların yıkılması gerekir. En başta "din"lerden, "inanç"lardan kaynağını alan tabular...

Din, inanca dayalı örgütlü şiddettir.

DUVERGER, Maurice:

Hukukun kuvvetinin azaldığı yerde, kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlar.

Kapitalist iletişim sistemi halkın ahmaklaşması sonucunu doğurur.

Politikacılar gelecek seçimleri, devlet adamları da gelecek nesilleri düşünür.

DÜLGER, Gonca Koparer:

Herkes kendi alanını koruyabilirse doğa da korunmuş olur.

DÜNDAR, Can:

Bir kişi eğilmez ve dik durursa, herkes cesaretlenir.

En yerinde tercih vazgeçiştir.

Hayatımda biri yok, birinde hayatım var.

DÜZAĞAÇ, Feridun:

Bir film şeridi gibi geçiyorum şimdi olmayanlarımın içinden; çok isteyince oluyordu hani, söyle nerdesin hiç gelmeyen?

DYER, Wayne Walter:

Cehaletin en büyük hali, hakkında hiçbir şey bilmediğin bir şeyi reddetmektir.

Kaç yaşında olduğunu bilmeseydin, kaç yaşında olurdun?

DYKE, Henri van:

Bir şeye ait herşeyi öğrenin; herşeye dair bir şeyler bilin.

Dünyada sahip olduklarınız, öldüğünüz gün başkalarının olacaktır; ama kim olduğunuz, sonsuza kadar sizin kalacaktır.

DYLAN, Bob:

Bazı insanlar onları dinlemediğim için bana kızıyorlarmış, ya da öyle bir şeydi; tam dinlemedim.

Bazı insanlar yağmuru hisseder, diğerleri ise sadece ıslanır.

Bir fincan kahve gibidir hayat; bazen tatlı, bazen değildir. Önemli olan kahvenin tadı değildir zaten, onu kiminle içtiğindir.

Kaç kulağı olmalı ki insanın ağlayanları duyabilsin ve kaç insan ölmeli ki artık bu kadarı fazla diyebilsin!