HABERAL, Mehmet:
Kişinin kendi dışındaki insanlara yararlı olabilecek hizmetler yapmadan yaşayacağı bir yaşam ve geçireceği zaman, sonlarında pişmanlık duyulacak bir "kaybedilmiş yaşam ve zaman" olur.
HACI Bektaş-ı Veli:
Arslanlarla ceylanlar dosttur kucağımızda...
Bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
Bir olalım, iri olalım, diri olalım.
Dikkat et; lokma seni yemesin, sen lokmayı ye...
Dili, dini, rengi ne olursa olsun; iyiler iyidir.
Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu!
Eğer bir insan hem çalışkan hem akıllı ise takdir et; çalışkan fakat akıllı değilse dikkat et; akıllı fakat tembel ise ikaz et!
Eline, beline, diline sahip ol!
En yüce servet ilimdir.
Hararet nardadır, sac'da değil
Keramet başdadır, tac'da değil
Her ne arar isen, kendinde ara,
Kudüs'te, Mekke'de, Hac'da değil.
Hiçbir milleti ve insanı ayıplamayınız.
İlim beşikte başlar, mezarda biter.
İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
İncinsen de incitme!
Kadınları okutunuz, kadınlarını okutmayan milletler yükselemez.
Nefsinize ağır geleni kimseye uygulamayınız.
Sevgi varken nefret niye,
Barış varken savaş niye,
Kardeşlik varken didişmek niye,
Dostluk varken düşmanlık niye,
Hoşgörü varken bağnazlık niye,
Özgürlük varken tutsaklık niye,
Adalet varken haksızlık niye?
Yetmişiki milleti bir gör!
Yolumuz ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur.
HACİP, Yusuf Has:
Arslan köpeklere baş olursa, köpeklerin her biri karşısındakilere arslan kesilir. Eğer arslanlara köpek baş olursa, o arslanların hepsi köpek gibi olur.
Bilgi kimya gibidir, eşya onun etrafında toplanır; akıl onun sarayıdır, bilgi içinde eşya yığılır.
İki türlü insana insan derler; biri öğreten, biri öğrenen...
İnsan hayvandan bilgiyle ayrılmıştır, bilgiden daha büyük başka ne vardır?
İnsan, insanlık ile adını yükseltir.
İnsan kırk yaşına gelir ve kendi doğasını bilmezse, nutuk sahibi olmasına rağmen o tam bir hayvandır.
İnsanın değeri bilgi, akıl ve anlayıştır.
İnsanın ismi kaldı, insanlık kayboldu; bu insanlık nereye gitti, ben de arkasından gideyim.
İşe yarayan insan faydalı olandır.
Kendine hakim ol.
Kendini unutma, sözünü her an hatırla.
Kendisini bilmeyen kendini kendinden uzaklaştırır.
Ne kadar bilsen de yine ara, "bilirim" dersen, sen henüz bilgiden uzaksın, bilenler arasında sen bilgisizlerden sayılırsın.
HADİS-İ Şerif:
Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.
HAIG, Matt:
Başında beklenen su kaynamaz. Kuantum fiziği hakkında bir tek bunu bilsen yeter.
Bu dünya, başka şeylerin içine sarılmış şeylerin gezegenidir. Ambalajların içinde yiyecekler, kıyafetlerin içinde bedenler, gülüşlerin içinde hakaretler...
Dünya'da bir yerden başka bir yere anında gidemiyorsunuz. Teknoloji henüz o noktada değil. Bir yere varmak için epey zaman harcamak zorundasınız; yollar, raylar, kariyerler, ilişkiler... Her şeyde böyle bu...
HAKAN, Ahmet:
Hiçbir zaman figüran olmamak, her zaman kahraman olmaktır yalnızlık.
Yüreğinin derinliklerinden ara sıra kafayı çıkaran o esrarlı sancıyı saymazsak yeryüzünün en şahane şeyidir yalnızlık.
HALEFOĞLU, Yusuf Ziya:
Aşk ile yaptığınız her şey güzeldir; zira aşk hayatın aslıdır, özüdür. Kainatın yaratılış sebebidir.
Erdem adil olmaktır; iyi, doğru ve güzele gidiştir.
Erdem, bilgidir.
Erdem, kişinin kendisine karşı sorumluluklarını yerine getirmesidir.
Erdem, "komşun farkına vardığında, utanacağın bir şey yapma..." ilkesine dayanır.
Erdemli insan yaşamını aklı ile yöneten, tüm karar ve davranışlarına aklı ile karar veren insandır.
Farkına varılmış, itiraf edilmiş her yanılgı çok daha kolay düzeltilebilir, yinelenmesinin önüne geçilebilir. Her türlü yanıltımızın veya kusurumuzun tespit edilmesi, açıklanması kendimize karşı kazanmış olduğumuz bir utku ve başarı yapıtına eklenmiş bir yapraktır.
Hem oyuncu, hem seyirci ya da hem oyuncu, hem eleştirmen olmak zordur.
Kendimizin ve yaptıklarımızın tutsaklığından kurtulmalı, başkalarının da yaptıklarının doğru veya haklı olabileceğini kabullenebilmeliyiz.
Kendini tanıyan insan yavaş yavaş özüne inmeye başlar ki bu o insanın kendine gelmesini sağlar.
Tolerans göstermek bir erdemdir.
HALİD, Leyla:
Çiçeklerimizi koparabilirler, ama baharın gelişini engelleyemezler.
HALİL Rıfat Paşa:
Gidemediğin yer senin değildir.
HALL, Philip Baker:
Biz geçmişi unutabiliriz, ama geçmiş bizi unutmaz.
HALL, Richard Melville:
Bkz.: Moby.
HALLOCK, Addison H.:
Bir arkadaşınızdan ödünç para istemeden önce, hangisine daha çok gereksinmeniz olduğuna karar verin.
HALMAN, Talat:
Varlığımı yararlılığa ve yaratıcılığa adayacağım. Topluma, insanlığa ve doğaya hizmeti sürdüreceğim. Yaşama dört elle, bin yürekle sarılacağım. Zamanı etkinlikle ve üretkenlikle değerlendireceğim.
HALMOS, Paul:
Matematik bazı fikirleri daha kısa, daha yalın anlatabilmek için bulunmuş, her gün kullandığımız dilden daha kesin, daha ince bir dildir.
HALVETİ, İbrahim:
Gönül kalsın ama yol kalmasın!
HAMILTON, Ian:
"Conk Bayırı" tepelerine yaklaşmış ve tutunmuştuk. Türkler bu ana kadar işgal ettiğimiz mevzileri geri alamamışlardı. "Conk Bayırı"nda Türkler çok iyi bir kumandaya sahipler, bunu ilave etmeliyim. Başlarındaki generaller bizi baskınla bastırmadıkça yenemeyeceklerini biliyorlar. Haliyle durmadan baskın taarruzu deniyorlar. Zararı yok, ölmeyeceğiz ve asla teslim olmayacağız. (10 Ağustos 1915)
HAMMER-PURGSTALL, Joseph Freiherr von:
Tarih, Türklerden çok şey öğrendi. Onların elinden çıkma öyle eserler var ki bunlar medeniyetin birer süsüdür.
HAMZATOV, Resul:
İnsanoğluna konuşmayı öğrenebilmesi için iki yıl, dilini tutmasını öğrenebilmesi için altmış yıl gereklidir.
HAN, Muhammed Eyüb (Pakistan Devlet Başkanı):
Kemal Atatürk yalnız bu yüzyılın en büyük adamlarından biri değildir. Biz Pakistan'da O'nu gelmiş geçmiş bütün çağların en büyük adamlarından biri olarak görüyoruz. Dünyadaki bütün Müslümanlar, gözlerini sevgi ve hayranlıkla O'na çevirmişlerdir. O Müslüman dünyasında yeniden siyasi uyanış yönünde ileriye doğru cesur bir adım atan bir avuç insandan biridir.
HANCOCK, John:
Kendi küçük işlerine sahip olanların sayıları arttıkça ülkeler daha güvenli yerler olacaklardır. En iyi vatandaşlar, ülkelerinin gelişmelerinde en çok çıkarı olanlardır.
HANEKE, Michael:
Teorilerle film çekemezsiniz, pratiktir esas olan. "Film yaratmayı öğrenmenin tek yolu yapmaktır" ifadesi klişeleşmiş olsa da doğrudur. Aynı şey bütün sanat ya da zanaatler için de geçerlidir.
HANNIBAL:
Ya bir yol bulacağız ya da yeni bir yol yapacağız.
HARDENBERG, Georg Philipp Friedrich Freiherr (Novalis):
Tiyatro, insanın canlı yansısıdır.
HARE, Augustus William:
Bilgi, sevgiyle zekanın anasıdır.
Düşünce rüzgar, bilgi yelken, insanlık bir kayığın kendisidir.
HARKABI, Yehoshafat:
İsrail rejiminin uygulamaları dünyadaki günahsız Yahudileri olumsuz etkileyebilir.
HARMSWORTH, Alfred Charles William:
Haber bir yerlerde güç odaklarının örtbas etmeye çalıştığı şeydir, gerisi reklamdır.
HARRIS, Neil Patrick:
İşteki insanların benden çok ilginç beklentileri var, çalışmam gibi mesela...
HARRIS, Richard:
Bize aslında kim olduğumuzu gösteren şey, yeteneklerimizden çok seçimlerimizdir.
HARRIS, Samuel B.:
Mantığı önemsemeyen insanlara, mantığın önemini göstermek için mantıklı bir argüman sunabilir misiniz?
HARRIS, Sydney J.:
İdealist kısa dönemi düşünmez. Çıkarcı uzun dönemi önemsemez.
Gerçekçi ise kısa dönemde yapılan ve yapılmayanların uzun dönemi belirlediğine inanır.
Kötümser yalnız tüneli görür, iyimser tünelin sonundaki ışığı görür,
gerçekçi ise tünelle birlikte hem ışığı hem de gelecek treni görür.
HAS HACİP, Yusuf:
Helalin adı kaldı gören yok, haram kapışıldı hala doyan yok!
HASAN Rami Paşa:
Devletin şan ve şerefine uygun tek bir gemiye bile sahip olamamış olan "Osmanlı Bahriyesi"nin gelecek 150 senede işi, Allah'a kalmıştır. (31 Mart 1898, "Yunan Savaşı" sonunda "Sadaret"e yazdığı tavsiye raporundan)
HAŞİM, Mustafa (Paşa) - Maarif Nazırı:
Mektepler olmasa "Maarif"i ne güzel idare ederdim.
HATEM bin Yusuf:
Hatem bin Yusuf Belh'de doğmuş ve miladi 852 yılında vefat etmiştir. "Hatem-i Esam" diye anılmaktadır. Esam "sağır" demektir. Bu lakapla anılmasına şu olay neden olmuştur:
Kendisi kundura tamirciliği yapmaktaydı. Bir gün dükkanına ayakkabısını tamir ettirmek için gelen bir kadın kazayla ayıp bir ses çıkardı ve utancından yerin dibine girecek şekle geldi. Hatem ayakkabısını tamir edince kadın borcunu sordu. Hatem kadının hatasını anlamamış gibi davranarak:
- Kadın, yüksek sesle konuş, duyamıyorum! diyerek sağır gibi davrandı.
Kadın, o kadar rahat bir nefes aldı ki, yeniden doğmuş gibi oldu.
Hatem bin Yusuf o günden sonra o kadının ölümüne kadar tam kırk yıl herkese sağır gibi davrandı. Bu yüzden kendisine "Esam (sağır)" denildi.
HAWKING, Stephen:
Açgözlülüğümüz ve aptallığımızla kendi yaşamımızı tehlikeye atıyoruz. Küçük, gittikçe kirlenen, kalabalık gezegenimizdeki kendimizi bir türlü anlayamıyoruz.
Bazen bir adım öteye gitmek yıllar alabiliyor. Bunlardan biri kara deliklerdi ve 29 yıl sürdü.
Bazı insanlar aşk, güzellik, keyif gibi kavramların bilimle açıklanamayacağını iddia ediyor, ama artık bunlar evrim teorisiyle açıklanabilir.
Bilginin en büyük düşmanı bilgisizlik değildir, bildiğini zannetmektir.
Bilgisayar virüslerini bir yaşam olarak görüyorum. Aynı zamanda virüsler bize şu ana kadarki insan doğasının kendine ne kadar yıkıcı bir dünya yaptığını da yansıtıyor. Kendimize benzeyen bir hayat yarattık.
Biz sadece ortalama bir yıldızın gelişmiş maymunlarıyız. Fakat evreni anlayabiliyoruz. Bu da bizi çok özel kılıyor.
Darwinci evrim gereği, saldırganlık içgüdüleri bizim genlerimizle ilişkilidir. Ancak günümüzde bu saldırganlığın, nükleer ya da biyolojik savaş yolu ile insanlığı yok etmesi mümkündür. Mantığımız ve aklımız yoluyla, bu içgüdümüzü kontrol etmemiz gerekmektedir.
Engeli olan insanlar; engelinizin size mani olmadığı konulara yönelin ve bu engelin size müdahale etmesine izin vermeyin. Fiziksel olan engelinizi ruhunuza yansıtmayın!
Gelecekte bizi ne kadar gelişmiş bir dünya beklediğini görmek için tek yapmamız gereken kendimize bakmak...
Gökyüzündeki yıldızlara bakın, yere değil. Gördüklerinizden anlamlar çıkarın ve bu evrenin nasıl varolduğuna kafa yorun. Meraklı olun.
Hayatta sıkıntı yaşadığınız zamanlarda öfkeli olmanız anlamsızdır. Ben böyle bir durumda o sorun hakkında düşünürken başka bir iş üzerine yoğunlaşırım.
İnsan soyu ya uzayda koloniler kurarak türünü sürdürmeli ya da kaçınılmaz sonunu beklemelidir.
İnsanları ölümden sonra hayat ya da cennetin beklediği inancı, ölümden korkan insanlar için bir peri masalıdır.
Kara delikler, boyandıkları için kara değildir. Onları sonsuz birer hapishane gibi düşünsek de cisimler kara deliklerden kurtulabilir, bir kara delikten evrenin diğer ucuna geçiş yapabilirler. Eğer kendini bir kara deliğin içinde hissediyorsan vazgeçme, çünkü her zaman bir çıkış yolu vardır.
Sessiz insanlar en gürültülü zihinlere sahiptir.
Tanrı sadece zar atmıyor, aynı zamanda zarları görülemeyecek yerlere gözleri kapalı olarak atıyor.
Tüm evreni bir formüle sığdırsak bile, bu eşitliklerden ve formüllerden oluşacaktır. Bilimin bu matematiksel yaklaşımı yine de evren modelinin neden var olduğunu açıklayamayacaktır.
HAYYAM, Ömer:
Adalet, kainatın ruhudur.
Aşk benim, şarap benim
Kime ne zararım var?
İçerim, tozarım ama ilmimle
İnsanlığa hizmetim var.
Sense yetimin hakkını yersin,
Sonra da "Allah derim, unuturlar" dersin.
Senden daha arsız, senden daha zalim mi var?
Ben olmayınca bu güller, bu serviler yok
Kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok
Sabahlar, akşamlar, sevinçler, tasalar yok
Ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok...
Beni özene bezene yaratan kim? Sen...
Ne yapacağımı da yazmışsın önceden...
Demek günah işleten de sensin bana...
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
Bir insan olmalı; hem dinleyen, hep dinleyen, söz'ü sesli de sessiz de ileten, iziyle yürüten, gözüyle titreten...
Bir insan olmalı, güneş'e ışığını yansıtan... Gölgeye, ötedeki aydınlığı anlatan; hayalin acısına, gerçeğin tadını katan...
Bir insan olmalı; en yalın haliyle, en zor anlaşılan, gönlüne sırça bir köprüyle ulaşılan, bazen uzaklaşan, bazen de uzlaşılan...
Bir insan olmalı; hem ateşi, hem suyu barındıran, kah durgun, kah bir volkanı andıran, zıtları barıştırıp, dengeye inandıran...
Bir insan olmalı; amaçları aşan, salt yaşayan... Bir insan ki, insanlığa yaraşan... Ulaşan...
Celladına aşık olmuşsa bir millet,
İster ezan ister çan dinlet.
İtiraz etmiyorsa sürü gibi illet,
Müstehaktır ona her türlü zillet.
Gezdim Halep ile Şam'ı, eyledim ilmi talep...
Meğer ilim bir hiç imiş, illa edep, illa edep!
Her ağızda bir yemin artık,
Sakın ha inanmayınız.
Biri bir şey mi söyledi;
Söz'e değil, söyleyene bakınız.
Herkese vefalı olsaydı dünya
Sıra mı gelirdi senin yaşamana?
Irmaklarından şaraplar akacak diyorsun
Cenneti ala meyhane midir?
Her mümine iki huri diyorsun
Cenneti ala kerhane midir?
İçin temiz olmadıktan sonra
Hacı hoca olmuşsun, kaç para!
Türban, çarşaf, takke, sarık
Tanrı kanar mı bunlara be alık...
Kim senin yasanı çiğnemedi ki söyle
Günahsız bir ömrün tadı ne ki söyle
Niceleri geldi, neler istediler,
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler,
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
O gidenler de hep senin gibiydiler.
Niteliksiz insanlarla birlikte yaşamak zorunda olmak, gerçekten cehennemde yaşamaktır.
Seninle bir pergelin iki ayrı kolu gibiyiz, ne kadar dönersen dön yine aynı yerde karşılaşırız.
Sırtından vurana kızma,
O'na güvenip arkanı dönen sensin.
Arkandan konuşana da darılma,
O'nu insan yerine koyan yine sensin!
Yaptığım kötülüğü
Kötülükle ödetirsen sen;
Sen ile ben arasında
Ne fark kalır ki Tanrım söyle?
HAZLITT, William:
Giysilerini kendilerinin en önemli yanı sayanlar genellikle giysilerinden daha değerli olamazlar.
Sessizlik de bir çeşit konuşma sanatıdır.
HAZRETİ Ebubekir:
İffetli olmak, fakirliğin süsüdür.
Şükür, nimetin süsüdür.
Sabır, belanın süsüdür.
Yumuşak huyluluk, ilmin süsüdür.
Tezellül ve tevazu, talebenin süsüdür.
Ağlamak, korkunun süsüdür.
Başa kakmamak, ihsanın süsüdür.
Kötü komşudan evinizi, kötü arkadaştan da ziyaretinizi uzak tutunuz. Kötü komşu sırları yayar, kötü arkadaş da insanı rezil eder.
Mal hırsızlarda, silah sokakta, karar acizlerde olursa, orada düzen bozulur.
Manastırlarda münzevi bir şekilde yaşayan ve her şeyini Allah'a bırakan rahibeleri öldürmeyiniz, onları özgür bırakınız ve manastırlarını tahrip etmeyiniz. (VII. yüzyılda Suriye ve Irak'ı fethe giden askerlere hitaben yaptığı konuşmadan)
HAZRETİ Ömer:
Bir kimsenin kıldığı namaza ve tuttuğu oruca bakmayınız. Konuştuğunda doğru söylüyor mu, kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete riayet ediyor mu, helal ve haram gözetiyor mu, insanlara ve diğer canlılara merhametli davranıyor mu, ona bakınız!
Fazla gülmeyi terk edene heybet verilir, fazla konuşmayı terk edene hikmet verilir, fazla yemeği terkedene lezzet verilir, mizahı terk edene zerafet verilir, başkalarının kusurlarıyla uğraşmayı terk edene kendi kusurlarını ıslah etme imkanı verilir.
HEALY, Denis Winston:
Dünyamızda olgular kazara yaşanmaz; ister ulusal sorunlara yönelik olsunlar, ister ticari, hayata geçirilmek üzere tasarlanırlar. Bunların çoğu sahnelenmiş ve ipleri ellerinde tutanlar tarafından hazırlanmıştır.
HEATHCOTE, Edwin:
İstanbul, benim hep eleştirdiğim burjuva tek kültürlülüğe karşı bir antitez oluşturmaktadır.
HECHTER, H:
Yetişen zekaları kitaplarla beslemeyen milletler hüsrana uğramaya mahkumdur.
HEGEL, Friedrich:
Despotizm demek, kanun yokluğu demektir. Despotizmde, özel irade kendi başına kanun sayılır ya da daha doğrusu kanun yerini alır.
HEINE, Heinrich:
Kadını anlayan erkek çok azdır. "Erkeği anlayan kadın var mı?" diye sorarsan dostum, kumda iğne nasıl bulunsun?
Size acılarımdan dert yanınca esnediniz, hiç bir şey demediniz; onlardan zarif şiirler çıkarınca övdünüz, iltifatlar ettiniz.
Sözcüklerin bittiği yerde müzik başlar.
HEINLEIN, Robert Anson:
Bu dünyada hayvanlara nasıl davrandığımız, cennetteki statümüzü belirleyecektir.
HEMINGWAY, Ernest:
Başkasından üstün olmanın onurlu bir tarafı yoktur; asıl onur, kişinin eski halinden üstün olmasıdır!
Bilgeliğin, yapabilme gücünün ve kavrayışın sırrı alçak gönüllülüktür!
Hayata kendimizden ne katıyorsak, hayattan da onu alırız.
Hayattaki en güzel şey, tüm kusurlarınızı bilmesine rağmen sizin hala muhteşem olduğunuzu düşünen birisinin olmasıdır.
Zeki insanların mutlu olmaları, hayatta nadir görülen şeylerdendir.
HENDRIX, Jimmy:
Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yendiğinde bu dünya aydınlığı tanıyacak!
Zamanım gelince ölecek olan benim; o halde bırakın da hayatımı istediğim gibi yaşayayım.
HENNICKE, André:
Kötülük bir virüstür, bulaşıcı ve yok edici...
HENRY, M.:
Kimse, duymak istemeyen kadar sağır olamaz.
HENRY, Thierry:
Birçok ırk ve birçok insan futbolun içerisinde... O yüzden ırkçılığa dur demenin en iyi yollarından biri futboldur.
HENTSCHEL, Jesko:
Bugün Türk toplumunda önemli eşitsizlikler mevcut. Kızlar ise bu konuda özellikle dezavantajlı. İlkokul mezunu, yoksul bir anne-babanın çocuğu olarak uzak bir köyde dünyaya gelen bir kız çocuğu, büyük bir olasılıkla gelişiminin neredeyse tüm alanlarında zorlu bir mücadele verecektir. Batının kıyı şeridindeki bir kentte, yüksek öğrenim görmüş varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen bir erkek çocuğa göre, böyle bir kız çocuğunun düşük kilolu doğma olasılığı dört kat, yetersiz beslenme sebebiyle büyüme geriliği yaşama olasılığı ise on kat daha fazladır. Ayrıca bu kız çocuğunun aşılanma olasılığı, erkek çocuğa göre üç kat daha azdır. Benzer biçimde, bu kız çocuğunun lise eğitimini tamamlama olasılığı beşte bir iken, erkek çocuk büyük bir olasılıkla liseyi bitirip üniversiteye devam edecektir.
HENZE, Paul (CIA İstasyon Şefi):
Türk halkına sabah akşam 'federasyon'dan bahsedilmeli, kulakları bu duruma alıştırılmalıdır.
Türkiye'nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis, Meclis'i ikna ettiğimizde ordu, orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor. Eğer Amerika'nın çıkarı Türkiye'de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan "Başkanlık Rejimi"ne geçilmelidir. Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi Amerikan çıkarlarına yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz! (2006 yılında Beyaz Saray'a verdiği bir rapordan)
HEPBURN, Audrey:
Bir kadının güzelliği gözlerinde görülür. Çünkü aşkın yerleştiği kalbine açılan kapı gözleridir.
Bir kadının güzelliği ne giydiği kıyafetleri, ne sahip olduğu bedeni ne de saçını tarama şeklidir. Bir kadının güzelliği gözlerinden okunur, çünkü gözler O'nun kalbine açılan kapılardır ve sevginin ikametgahıdır. Bir kadının güzelliği geçen yıllarla artar. Çünkü bir kadının gerçek güzelliğini yansıtan ruhu, şefkati ve tutkusu zamanla gelişir.
Eğer güzel gözlerin olmasını istiyorsan insanlara iyiliklerle bak.
Eğer saçların güzel olsun istiyorsan bırak çocuklar ellerini geçirsin saçlarından.
Güzel dudaklara sahip olabilmek için sadece güzel sözler söyle.
Hiçbir zaman yalnız olmadığınızı bilmenin huzuruyla yürüyün.
İlk önce diğerleri, sonra sen diyen anlayışa göre diğerleri senden önce gelir. Onun için söylenme, buna alış...
HEPBURN, Catherine:
Aşkı sıradan kadınlar yaşar. Güzel olanlar kendilerini sergilemek için çalışmaktan aşka zaman bulamazlar.
Beni tehlikelerden koruyacak kıyafetleri giymeyi tercih ederim.
İnsan yaşadıkça anlıyor ki, kendi kayığını kendin çekmezsen bir yerlere gidemiyorsun.
HERAKLEITOS:
Adalet, milletin ekmeğidir ve milletler de doğal olarak daima adalete acıkırlar.
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir!
Hep yarın yapacağım dersen, yarın hiç gelmez.
Her sabah uyandığında iki seçeneğin var: Ya tekrar uyuyup bir rüya görmek ya da uyanıp rüyanın peşine düşmek...
HERBERT, Auberon Edward William Molyneux:
Mutluluğa giden iki yol: Kendinden çok şey ve başkalarından az şey bekle...
HERBERT, Frank:
Korkmamalıyım, korku akıl katilidir. Korku toptan yok oluşu getiren küçük ölümdür. Korkumla yüzleşeceğim. Üzerimden ve içimden geçmesine izin vereceğim. Ve geçip gittiği zaman, geçtiği yolu görmek için iç gözümü ona çevireceğim. Korkunun gittiği yerde hiçbir şey olmayacak. Yalnızca ben kalacağım.
HERBERT, George:
Büyük ağaçlar gölge vermekten başka işe yaramazlar.
Eğer bir örs isen kendini sabit tut, eğer bir çekiç isen zamanında vur!
Komşunu sev, ama bahçe duvarını asla kaldırma...
HERMAN, Edward S.:
Kitle iletişim araçları topluma genel mesaj ve simgeler iletme görevi görür. Bireyleri oyalamak, eğlendirmek, bilgilendirmek ve toplumun kurumsal yapılarına entegre edecek değer, inanç ve kuralları telkin etmek onların işlevidir. Zenginliğin belli odaklarda toplandığı ve büyük sınıfsal çıkar çatışmalarının olduğu bir dünyada bu rolü gerçekleştirebilmek sistemli bir propagandayı gerektirmektedir.
HERODOT (Halikarnassoslu Herodotus):
Barış zamanı oğullar babalarını toprağa verirler, savaş zamanı babalar oğullarını...
HEROLD, Don:
Hiçbir zaman çıktığın kapıyı hızlı çarpma. Geri dönmek isteyebilirsin.
HERRIOT, Edouard:
Atatürk'ün askerlik tarafına hayret etmiyorum. Her meslekte deha sahibi insanlar vardır, buna şaşılmaz. Fakat İsviçre Medeni Kanunu'nu kabul etmek ve Türkiye'de yürürlüğe koymak! Bu adeta dehanın da üstünde bir şey. İşte buna hayranım!
HERSCHEL, John Frederick William:
Bir insana okuma aşkı ve O'nu tatmin edecek bir kitap verin, emin olun ki bu adam mutlu olacaktır.
HERZBERG, Frederick:
İnsanların iyi işler yapmalarını bekliyorsanız, onlara öncelikle yapacakları iyi işler vermelisiniz.
HERZEN, Alexander:
Gerçek bir İskitli, bu eski dünya kendi kendisini yok ederken keyifle izliyorum ve sizin için içimde en ufak bir acıma duygusu bile yok!
Moskova Rusya'nın kalbi, Petersburg ise aklıdır!
HESIODOS:
Sirius yıldızı tepedeyken bozulan bağın üzümü, göbeği uzun kesilince kısık ve genizden konuşanın sesi güzel olur.
HESSE, Hermann:
Birisi mutluluğuyla ya da erdemiyle övünüyor, böbürleniyorsa, onda bunun ikisi de yok demektir.
Nasıl ki delilik yüksek bir anlamda tüm bilgeliğin başlangıcıysa, şizofreni de tüm sanatın, tüm düşlerin başlangıcıdır.
Şefkat, sertlikten daha güçlüdür. Suyun kayalardan, sevginin şiddetten daha güçlü olması gibi...
HICKS, Bill:
Neye inandığınızı bilmiyorum ve gerçekten umursamıyorum; ama kabul etmelisiniz ki inançlar tuhaftır. Birçok hristiyan boyunlarına haç takıyor. İsa geri gelse bir daha haç görmek ister mi sanıyorsunuz? Haç'a çivilenmiş bir adamdan bahsediyoruz.
HIERONYMUS, Eusebius Sophronius (St. Jerome/Saint Jerome):
Güzellik, fazla süslenildiğinde kaybolur.
Hediye atın dişlerine bakılmaz.
HIPPOCRATES:
Hastalığın en güzel ilacı, o hastalıktan korunmanın çarelerini öğrenmektir.
Yediğin ilacın, ilacın yediğin olsun.
HIRSCH, Ernst:
1938 sonlarında Türk vatandaşlığına geçmek dileğinde bulunmuştum. Beni seven meslekdaşlarım, İslam dinini seçmem halinde vatandaşlığa geçmemin daha kolay olacağını söylediler. Ben, Türkiye'ye bağlılığımı o güne kadar sürdüregeldiğim çalışmalarımla yeterince ispat etmiş olmam nedeniyle bu öneriyi reddettim. Uzun bir süre sonra, davet edildiğim bir resmi makamda, Türk vatandaşlığına kabul edildiğim söylendi. Şaşkın bakakalmıştım. Bir anda Atatürk'ün, "Ne mutlu Türküm diyene" cümlesi döküldü dudaklarımdan!
Atatürk adında bir şahıs hukuki anlamda, artık mevcut değildir. Dolayısıyla O'na yasa yoluyla da bir imtiyaz sağlanması söz konusu olamaz. "Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun" yolu ile ceza hukuku normlarıyla korunması öngörülen hukuki varlık ve şahıs olarak Atatürk değildir. Burada korunmak istenen "Türkiye Cumhuriyeti"nin kurucusuna karşı Türk milletinde genel olarak, yaygın bulunan hayranlık ve saygı duygusudur. İşte ceza tehdidi altına konulmak istenen davranışlar, halkın içinde yaşamayı sürdüren bu saygı duygusunu, yani merhumun anısını zedelemeye müsait davranışlardır. Bu kanun ile bu olağanüstü şahsiyetin anısını koruma konusunda ben de karınca kararınca bir katkıda bulunabildim.
"Atatürk Aleyhinde İşlenen Suçlar Hakkında Kanun"a karşı çıkanlar, Ticanilere ve bunların saldırılarına besledikleri sempatiyi, birtakım anayasal endişelerin arkasına saklamaya çalışmaktadırlar. (1951)
Atatürk'ün bedenen ölmesi, bütün halkı, bütün tabaka ve çevreleri sarstı. Sanki gerçekten de bütün Türklerin babası ölmüştü. Atatürk'ün naşını içeren lahdin önünden son saygı görevini yerine getirmek amacıyla geçen insan kalabalığı öylesine muazzamdı. Cenaze alayının geçtiği kilometrelerce uzunluktaki caddeler boyunca gözyaşları içinde hıçkıran insanlar duruyordu, bütün pencereler, bütün evler ağlayan insanlarla doluydu. Kortejde yürüyen bizler için, sanki bütün İstanbul bir sel gibi akmış gelmiş ve ağlayan bir duvar oluşturmuştu. 1938 yılının o Kasım günündeki gibi içten bir halk yasını ne daha önce yaşamıştım ne de daha sonra, bir daha böyle bir şeye tanık olmadım.
Kitaplığı olmayan üniversite, cephaneliği bulunmayan bir kışlaya benzer.
Türk vatandaşı olma isteğime olumlu yanıt verilmesi beni çok sevindirdi. Sevinmek ne söz, çok mutluydum ve Atatürk'ün ünlü cümlesi "Ne mutlu Türk'üm diyene" döküldü dudaklarımdan... (Eylül 1943)
HITCHENS, Christopher:
Kanıt gösterilmeden yapılmış bir iddiayı çürütmek için kanıta gereksinim yoktur.
Küçük çocukları cehennem ile korkutmak, kadınları ikinci sınıf insan yerine koymak... Bu, dünya için iyi bir şey midir?
HITLER, Adolf:
Mustafa Kemal; bir millet, bütün vasıtalarından mahrum edilse dahi, kendini kurtaracak vasıtaları yaratabileceğini ispat eden adamdır.
Yalan ne kadar büyükse, inananı da o kadar çok olur.
HIZIR, S. Ersu:
Dünyamızın en önemli sorunu eğitimdir. Eğitimsiz insanın sonunu düşünmeden yaptığı hareketler dünyamızın en büyük problemidir.
HİDAYET, Sadık:
Yaralar vardır hayatta, ruhu cüzzam gibi yavaş yavaş ve yalnızlıkta yiyen, kemiren yaralar...
HİKMET, Nazım:
30 Ağustos yalnız biz Türklerin değil, insanlığın büyük zaferlerindendir. Çünkü 30 Ağustos'ta ilk defa biz Türkler insanlığa, sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı muzaffer olabilmenin yollarından birini gösterdik. Bu, sömürgeciliğe karşı silah elde çarpışmakla mümkün oldu.
Alçaklığın, hainliğin, ikiyüzlülüğün, puştluğun, kısacası cümle kokuşmuşluğun at oynattığı bir dönemde yaşamdan zevk alabilmek ancak zayıfların bahtiyarlığıdır. Esas olan sadece yaşamak değil, insana yakışır şekilde ve onurlu yaşamaktır. Teslim olmadan, boyun eğmeden, sürünmeden, el etek öpmeden yaşamaktır...
Artık ne geri gelmeni beklerim ne de ben gelirim. Nasılsa ben bir şey kaybetmedim, sen bensizliği seçtin. Karar senin...
Artık şaşırtmıyor beni dostun kahpeliği, elimi sıkarken sapladığı bıçak. Nafile, artık kışkırtamıyor beni düşman...
Burjuvazi kavgaya davet etti bizi, davetleri kabulümüzdür.
Bugün yapılan terör Türk milletine karşıdır ve Türk milletini imha etmek için, yok etmek için yapılan terördür. Türk milleti yok olmaz. Her şeye rağmen Türk milleti yaşayacaktır. Her şeye rağmen biz, "İkinci Milli Bağımsızlık Savaşı"ndan muzaffer çıkacağız.
Cebimde yoktu, yüreğimden verdim.
Dost uğrunda ölmek kolay, fakat uğrunda ölünecek dostu bulmak zordur.
En güzel günlerimiz, henüz yaşamadıklarımız...
Gerçek şair kendi aşkı, kendi mutluluğu ve acısıyla uğraşmaz. Şiirlerinde halkının nabzı atmalıdır.
Gitmek sadece bir eylemdir; unutmak ise kocaman bir devrim...
Gülümsemek, adaleti bozuk düzene sessiz bir küfürdür. Gülümseyin...
Hani derler ya ben sensiz yaşayamam diye, işte ben onlardan değilim; ben sensiz de yaşarım, ama seninle bir başka yaşarım.
Hiçbir korkuya benzemez halkını satanın korkusu...
İnsan birisiyle yaşlanmalı, birisi yüzünden değil!
İnsanların kanatları yok, insanların kanatları yüreklerinde!
Kardeşlerim, bakmayın sarı saçlı olduğuma; ben Asya'lıyım, Afrika'lıyım...
Kelebek misalidir aşk; anlamayana ömrü günlük, anlayana bir ömürlük!
Kimi der ki kadın uzun kış gecelerinde yatmak içindir. Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir. Kimi der ki ayalimdir, boynumda taşıdığım vebalimdir. Kimi der ki hamur yoğuran... Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal. O benim kollarım, bacaklarım, yavrum, annem, kız kardeşim, hayat arkadaşımdır.
Kimselere anlatamadım, kendime bile... Ola ki ağzımdan kaçırır, bir daha tutamam seni...
Küçük bir mutluluk istiyorum; o kadar küçük olsun ki, istemesin kimse benden onu!
Nasıl öfkelenmem düşündükçe memleketimi? Çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin...
Ne kadar seviyorsun dersen, o kadar işte. Tavanı kadar sokağın ve dibi kadar cehennemin!
Onlar ki...
Sana düşman, bana düşman,
Düşünen insana düşman,
Vatan ki bu insanların evidir,
Sevgilim, onlar vatana düşman...
Öyle ölüler vardır ki, ben onların öldüklerini düşündükçe, vakit olur, yaşadığımdan utanırım.
Özlemin azı çoğu olmaz, ağırdır işte...
Sabahın sahibi vardır, gün daima bulutta kalmaz.
Sen yanmasan, ben yanmasam, biz yanmasak nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?
Sevmek için "yürek", sürdürmek için "emek" gerek... Sevgi ne boğazda, ne mum ışığında yemek yemek ne de pahalı bir pırlanta demek! Sevgi, bir lokmada iki mutlu insan demek...
Sevmek, sevdiğin kişiyle birlikte olmak değildir. Çünkü aşk, O'nunla yaşamak değil, O'nu yaşamaktır aslında...
Sorma bana ne kadar seviyorsun diye! O kadar işte! Tavanı kadar sokağın, dibi kadar cehennemin.
Sömürgeciliğin her şeye rağmen yıkılmaya mahkum olduğunu gösteren milletlerden biri de benim milletimdir.
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da; hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...
Teşekkül eden bir millet, yaşayan bir millet ölmez. Türk milleti denilen bir millet, Türkiye halkı denilen bir halk! Bu halkın yok olması imkansızdır.
Ve benim birdenbire yüzünü değil, gözünü değil, sesini göresim geldi.
Yalnızlık insana çok şey öğretirmiş; ama sen gitme, ben cahil kalayım.
Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine...
Yaşamak ümitli bir iştir sevgilim, yaşamak seni sevmek gibi ciddi bir iştir.
Yeryüzünde tek esir yurt, tek esir insan; gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli büyük hürriyete şiirlerimiz...
Yok öyle umutları yitirip karanlıklara savrulmak; unutma, aynı gökyüzü altında bir direniştir yaşamak...
Yoldaş demek; mükemmel bir kafa, mükemmel bir yürek, yumruklarıyla erkek, gözleriyle çocuk, dost demektir. Yoldaş demek, yarin yanağından gayri her yerde hep beraber diyebilmektir. Yoldaş demek, güneşi içenlerin türküsünü birlikte söyleyebilmektir. Yoldaş demek; sözü söz, aynı yürek çarpıntısı, yol arkadaşı, can yoldaşı olabilmektir. Yoldaş demek; aynı güzel günlere, güneşli günlere, gündüzlerinde sömürülmeyen, gecelerinde aç yatılmayan, ekmek-gül ve hürriyet günlerinde inanmak, motorları maviliklere sürebilmektir. Yoldaş demek; beraber güneşe gülebilmek, beraber döğüşebilmektir.
Yüreğin kadını erkeği yoktur. Bir mert olanı vardır, bir de namert olanı...
Yürekli bir kadının başı, yüreksiz bir erkeğin omuzuna ağır gelir!
Yüz Türkiye olsa, elinizden gelse yüzünü de zincire vurur, yüz kere satarsınız. Milletimin en talihsiz gecesi, ana rahmine düştüğünüz gecedir.
HİNT Atasözleri:
Başkalarından üstün olmamız önemli değildir. Asıl önemli olan şey, dünkü halimizden üstün olmamızdır.
Eğer birileri oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa kesinlikle altını kirletmiştir.
İnsan servet veya bilgisiyle değil, tavır ve davranışlarıyla asil olur.
İşlemeyen demiri kendi pası, insanı ise tembelliğe alışması mahveder.
Kardeşinin salını karşıya geçirmeye yardım et, göreceksin ki, sen de karşıdasın.
Kuvvetine güvenerek zayıfları hor görenin kuvveti, başına bela olur.
HİSAR, Abdülhak Şinasi:
Bizde hayli yayılmış olan zararlı bir yanlış da sanatın laubalilikle imtizaç (uygun/uygun olma) edebileceği zannıdır. Bir kere sadelik, tabiilik, natüralizm yahut realizm ayrı ve sanatla telif edilir (uzlaşır) şeyler olmakla itibariyle, laubaliliği severim demek, sanatı sevmem demekle müsavidir (eşit). Çünkü sanat bir takım kaidelere riayetle başlar.
Cemiyet içinde bile muzır (zararlı) olan laubalilik sanatı öldürür. Zira sanat ve edebiyat laubali bir mahalle kahvesinde külfetsiz bir konuşma değildir.
Mahalle kahvesi ruhu da, kafayı da daraltır, ismine layık olan sanat bizi, onun laubaliliğinden çekip kurtarmak, temizleyip yükseltmek içindir.
HİTİT Atasözleri:
Aşağıda yer alan sözler dört bin yıllık bir "Hitit Duası"na aittir:
Tanrım, beni yavaşlat.
Aklımı sakinleştirerek kalbimi dinlendir...
Zamanın sonsuzluğunu göstererek bu telaşlı hızımı dengele...
Günün karmaşası içinde bana sonsuza kadar yaşayacak tepelerin sükunetini ver...
Sinirlerim ve kaşlarımdaki gerginliği, belleğimde yaşayan akarsuların melodisiyle yıka, götür.
Uykunun o büyüleyici ve iyileştirici gücünü duymama yardımcı ol...
Anlık güzellikleri yaşayabilme sanatını öğret; bir çiçeğe bakmak için yavaşlamayı, güzel bir köpek ya da kediyi okşamak için durmayı, güzel bir kitaptan birkaç satır okumayı, balık avlayabilmeyi, hülyalara dalabilmeyi öğret...
Her gün bana kaplumbağa ve tavşanın masalını hatırlat. Hatırlat ki yarışı her zaman hızlı koşanın bitirmediğini, yaşamda hızı arttırmaktan çok daha önemli şeyler olduğunu bileyim...
Beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak dostlar ver.
Heybetli meşe ağacının dallarından yukarıya doğru bakmamı sağla. Bakıp göreyim ki, onun böyle güçlü ve büyük olması yavaş ve iyi büyümesine bağlıdır...
Beni yavaşlat Tanrım ve köklerimi, yaşam toprağının kalıcı değerlerine doğru göndermeme yardım et.
Yardım et ki, kaderimin yıldızlarına doğru daha olgun ve daha sağlıklı olarak yükseleyim.
Ve hepsinden önemlisi...
Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için cesaret, değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmek için sabır, ikisi arasındaki farkı bilmek için akıl ve hikmet, beni aşkın körlüğünden ve yalanlarından koruyacak dostlar ver...
Ho Yao TSO:
Türkiye ile Çin arasında tam 3000 yıllık dostluk bağları vardır. Bundan dolayı bu kadar eski bir dost memlekete elçi gönderildiğimden kendimi bahtiyar addediyorum. Memleketinize geldikten sonra Türkiye'de, Çin'e karşı büyük bir teveccüh mevcut olduğunu memnuniyetle gördüm. Yeni Türkiye'de gördüklerim beni hayrette bırakmıştır. Kısa bir müddet zarfında Türk ulusunun yaptığı büyük inkılaplar Uzak Şarktan ulusların bile takdir ve hayranlığını kazanmıştır. Atatürk'ün adı bugün Uzak Şark'ta hürriyetin ve istiklaliyetin timsali olarak kabul edilmiştir. Bunun için Türkiye'nin kıymetli önderlerini yakından görmek, yakından tanımak ve onlardan ders almak üzere Ankara'ya geldik. Yeni Türkiye bizim için canlı bir ibret dersidir. Çin ulusu, Türkiye'nin yürüdüğü yoldan ilerlemeye azmetmiştir. (Ankara, 1934)
HOBBES, Thomas:
Başka bir ülkedeki değişik yönetim biçimini örnek almak, insanları sık sık yönetim biçimini değiştirmeye yöneltir. Çünkü insan doğasının kendisi yeniliği arzu etmeye yatkındır. Dolayısıyla insanlar, yenilik sonucunda zengin olmuş ülkelere komşuluktan ötürü yenilik yapmaya tahrik edildiklerinde, onları değişime davet etmiş olanlardan memnun kalmamaları ve kargaşanın devamından zarar görseler de ilk başlangıçları sevmemeleri imkansızdır; tıpkı uyuz olmuş köpeklerin artık acıya tahammül edemez hale gelinceye kadar kendi tırnaklarıyla kendilerini hırpalayıp durmaları gibi...
İnsanın başındaki en büyük tehdit, yine kendi türünden gelmektedir. İnsan, doğası gereği bencil ve kötüdür. Kendi çıkarı için ötekine zarar vermekten kaçınmaz.
Sosyal düzen, huzur ve barış için tüm insanların kötülük yapmaktan ve suç işlemekten vazgeçmesi gerekir. Ancak bu vazgeçiş, tüm insanlar için aynı derecede gerçek kılınamayacağı için, bu vazgeçişi mutlak ve bütünsel kılmak amacıyla korkutucu ve caydırıcı bir güce; bir çeşit Leviathan'a, Tevrat ve İncil'de geçen kötücül, güçlü ve korkutucu bir deniz canavarı kadar etkili bir varlığa, yani "devlet"e gereksinim vardır. "Devlet", bu gereksinim doğrultusunda, insanların kendilerini birbirlerinden korumak maksadıyla ortaya koyduğu sosyal sözleşmenin, yani "hukuk"un uygulanabilirliğini gerçek kılmak için var olmuştur.
HOBSBAWM, Eric:
Uluslararası güçlere bakıldığında İspanyol İç Savaşı; bir Avrupa savaşının faşist ve komünist devletler arasında verilen, ikincisinin birincisine kıyasla dikkat çekici biçimde daha ihtiyatlı ve daha az kararlı olduğu minyatür bir uyarlaması idi.
HOCA Ali Rıza Bey:
Can sıkılınca resim yapmayı bırakmalıdır. İstek baki iken terk olunursa yine istekle çalışmak müyesser olur.
Resim insanın dikkat nazarını artırır.
Resim umumi bir dildir. Resimden dilsiz çocuklar, vahşiler dahi anlar.
HOELDERLIN, Johann Christian Friedrich:
Bir ülkede akıl ve sanattan çok servete değer verilirse, bilinmelidir ki, orada keseler şişmiş, kafalar boşalmıştır.
Hiçbir varlık, insan kadar yükselemez ve onun kadar alçalamaz.
HOFFER, Eric:
Düşmanınızın neden korktuğunu anlamak için, sizi ne ile korkuttuğuna bakın.
Kendimize söylediğimiz yalanları daha yüksek sesle söyleriz.
Mutluluğumuzun bir bölümünü, az çok işe yaradığımızı gösteren iyiliklerimizden sağlarız.
HOFFMAN, Philip Seymour:
Biri, hakkınızda bir fikre kapılınca, O'nu tersine inandırmanız imkansızdır.
HOLBACH d', Paul Heinrich Dietrich:
İnsanlara kendi akıllarına saygı duymaları ve cesur olmaları telkin edilmeli ve kendileri için arkasından koşması gereken hayallere gereksinimleri varsa; doğruluk, iyilik ve barış sevgisini benimsemeleri öğretilmelidir.
HOLLAND, Josiah Gilbert:
Bir erkeğin bu dünyada sahip olabileceği en değerli şey, bir kadının kalbidir.
Bizi, bizden başka kimse utandıramaz.
Ülkü, dünyayı yaşatan bir güçtür.
HOMEROS:
Gençlikte, güzellikte akıl arama!
Ölçüsü kaçtı mı, en güzel şeyler bile bıktırır insanı...
HOPE, Dolores:
Hiçbir kadın aynı erkekle 50 yıl evli kalamaz. 25 yıl sonra O, artık aynı erkek değildir.
HOPİ Kabilesi:
Bir düşman çok, yüz dost azdır.
Ölüler güç ve bilgilerini beraberlerinde götürmez, yaşayanlara ilave ederler.
HORNER, David Murray:
"Çanakkale Savaşları", savaşa İngiliz bayrağı altında katılan Yeni Zelanda'nın uluslaşma sürecine çok önemli katkılarda bulunmuştur. 1915'te Yeni Zelandalılar, kimliklerini "İngiliz İmparatorluğu" içerisinde tanımlamaktaydılar ve bağımsızlık kazanmak gibi istekleri yoktu.
HOSSEINI, Khaled:
Senin mutlu olmana, ancak senden bir şeyler talep etmeye hazırlandıklarında izin verirler.
HOUSE, Gregory:
Eğer teselli olacaksa, zaten herkes yalnız ölür.
Kurallar, kendi kararlarını veremeyen aptallar için bir kılavuzdur.
HUBBARD, L. Ron:
İnsanoğlu ancak hırs iddiası içinde bulunursa anormal çabalar sarf eder.
HUGO, Victor:
Af, insanlık dilinin en tatlı kelimesidir.
Aşk bir ağaca benzer, kendiliğinden biter, köklerini bütün varlığımızın içlerine dek uzatır ve yıkıntı haline gelmiş bir kalpte de yeşermeye devam eder. Açıklanması çok güç olan da şudur ki; bu tutku ne ölçüde kör olursa o ölçüde de ısrarcıdır. En çok da mantıksız olduğunda dayanıklıdır.
Aşk bir deniz, kadın onun kıyısıdır.
Az yalan söylenemez, yalan söyleyen her yalanı söyler.
Bazen alabileceğin en büyük intikam, affetmektir. Ve bazen karşındakine verilebilecek en güzel cevap gülüp geçmektir.
Beni en çok üzen bana yalan söylemen değil, benim bir daha sana inanmayacak olmam!..
Benim için Tanrı, ruh ve sorumluluktur. Bu üçü bir insana yeter. Gerçek, ışık, adalet ve vicdan... Budur Tanrı!
Bir çocuğa "yalan söyleme" demeyin, "doğruyu söyle" deyin. Birincisinde suçlamış, ikincisinde ise yol göstermiş olursunuz.
Bir kadınla iyi bir erkek birlikte değildir! Çünkü kadınlar kötü erkeklere aşık olup, iyi erkeklerle dertleşirler.
Bir ulusun büyüklüğü nüfusunun çokluğu ile değil, akıllı ve erdemli kişilerin sayısıyla ölçülür.
Birisi barışı başlatmalı, tıpkı savaşı başlattığı gibi...
Bu dünyada hiçbir şey zamanı gelen bir fikir kadar güçlü değildir.
En karanlık gece bile sona erer ve güneş tekrar doğar.
Güçlü ve acı kelimeler pek zayıf bir nedene dayanır.
Gülmek bir güneştir, insanın yüzünden hüzün ve keder kışını defeder.
Herhangi bir dine mensup olmak sizi iyi biri yapmaz, iyi bir insan olmak vicdanınızla ilgilidir.
Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıl nedeni, senin gibi olmak istediği halde asla senin gibi olamayacağını bilmesidir.
Hiçbir ordu, vakti gelmiş bir fikir kadar güçlü değildir.
İnsanlar, yalan söylemek zorunda kaldıkları kimselerden nefret ederler.
Kadını güzel yapan Tanrı, sevimli yapan da şeytandır.
Kalabalıklar her zaman tehlikelidir, içlerinde ruhlarını ucuza satan alçaklar barındırır.
Kırk yaş, gençliğin yaşlılığı; elli yaş, ihtiyarlığın gençliğidir.
Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz, bizse ortadan kaldırılmış yoksulluk...
Şairin vatanı uygar dünya; bu vatanın sınırı, barbarlığın başladığı karanlık ve ölümcül çizgi; bir gün, umuyorum, vatan tüm dünya, ulus insanlık olur.
Vicdan, insanın içindeki Tanrı'dır!
Yalan zeka işidir, dürüstlük ise cesaret... Eğer zekan yetmiyorsa yalan söyleme, cesaretini kullanıp dürüst olmayı dene...
Yaşamın büyük kaderleri için cesaret, küçük kaderleri için ise sabır gereklidir.
Yumuşak olma, ezilirsin; sert olma, kırılırsın.
HULL, R.:
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.
HUMBOLDT, Friedrich Wilhelm Christian Carl Ferdinand von:
Dilin gidişi, toplumun gidişiyle aynı yöndedir.
Gerçek vatan dildir. Vatandan en hızlı, en kolay uzaklaşma dil yoluyla olur ve hatta en sessizce gerçekleşen yol da budur.
HUME, David:
Tanrı kötülüğü engellemek istiyor da gücü mü yetmiyor? Öyleyse, Tanrı güçsüzdür. Yok gücü yetiyor da kötülüğü engellemek istemiyor mu? Öyleyse, Tanrı iyi niyetli değildir. Hem güçlü hem de iyi ise bunca kötülük nasıl oldu da var oldu?
HUNTINGTON, Samuel Phillips:
Belirmekte olan çağda, medeniyetlerin çatışması dünya barışının karşısındaki en büyük tehlikedir.
Eğer Batılı olmayan toplumlar modernleşmek istiyorlarsa, bunu Batılılar gibi değil, tıpkı Japonya gibi, kendi yöntemleriyle, kendi gelenek, kurum ve değerlerini kullanarak ve geliştirerek başarmak zorundadırlar.
Hem barışın hem de medeniyetin geleceği, dünyanın büyük medeniyetlerinin siyasal, ruhani ve düşünsel merkezleri ve önderleri arasında anlayış ve işbirliğine bağlıdır.
Kim olduğumuzu, bir tek kim olmadığımızı bildiğimizde ve çoğunlukla da kime karşı olduğumuzu bildiğimizde biliriz.
Kişinin ait olduğu medeniyet, o kişinin kendisini güçlü bir şekilde özdeşleştirdiği en geniş kimlik düzeyidir.
Türkiye bugün müttefikimiz, ama çıkarlarının Avrasya'da olduğunu göz ardı etmemeliyiz!
Türkiye laik Batı'yı bırakıp İslam dünyasına dönsün, kadın hakları gibi konulardan vazgeçip İslami değerlere sarılsın, Atatürk'ü şiddetle reddetsin.
Yunanistan batı medeniyetinin bir parçası değildir. Ancak batı medeniyetinin önemli bir parçası olan klasik medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
HURSF, Fannie:
Bir erkek terbiyeli olursa, bir kişi terbiyeli olmuş olur. Ancak kadın terbiyeli olursa, bir aile terbiyeli olmuş olur.
HUXLEY, Aldous:
Başka gezegenlerde hayat var mı diye merak ederiz, sanki bu gezegende yaşamayı becerebilmişiz gibi...
Ben ağaçların hepsini severim, ama zeytin ağacı bir başka... Her şeyden önce onun simgeledikleri; yapraklarıyla barış, altın sarısıyla mutluluk!
Deneyim; başınıza gelenler değil, başınıza gelenlerle ne yaptığınızdır!
Eğer farklıysanız yalnızlığa mahkum olursunuz!
Gülümsediğinde güzelleşmeyen hiçbir yüz görmedim.
Her şeyin üstüne geldiği falan yok, sadece senin çok üstüne düştüğün şeyler var.
İyilikten zarar gelmeyeceğini öğretirler, fakat arkanızdan enayi denileceğini öğretmezler.
Siz görmezden gelseniz de gerçekler var olmayı sürdürürler.
HÜSEYİN, Burhan:
Müzik ilahi kudretin seslerle ifadesidir.
Tanrı verdiklerini bir bir geri alır.
Önce çocukluk ve gençliği, sonra orta yaşlılık ve yaşlılığı alır; geriye ölüm kalır.
Yaşam iki karanlık arasında, elmas gibi parlayan bir ışıktır.
HÜSMÜLLÜ, Ömer Faruk:
Arkasından gidilen arkasındakilerden de sorumludur; arkadan giden ise sadece kendinden... Buna göre gideceğin yeri sen seç!
Aslında diriler ölülerle pek ilgilenmez ve uğraşmaz. O nedenle de -ne kadar kötü olursa olsun- dirilere göre, her ölü çok iyidir.
Başkalarının hatalarına gülme, alay etme. O hataları dikkatle izle ve onlardan ders çıkarmasını bil.
Bazen uzaklaştığın nokta vardığın noktadan daha da önemli olabilir.
Ben diyorum "seviyesiz", sen ise seviyesine inmemi söylüyorsun. İyi de, nasıl olacak bu iş?
Beni tanıyamamış olmandan şikayet etme! Beni ben bile tanıyamıyorken, sen nasıl tanıyacaksın?
Bildiklerinizi anlatınız, bunu yaparsanız sadece diğer insanlara değil kendinize de yarar sağlamış olursunuz. Çünkü insan, bildiklerini anlatırken de öğrenir.
Bilgenin esprisini aptalın anlaması için bazen saatler, hatta günler geçmesi gerekebilir.
Bilmediğini itiraf etmek bazılarına çok zor geliyor. Halbuki bilmediğini itiraf etmek o bilgiyi öğrenmekten daha kolaydır.
Bir kale kapısından girdin diye güvendesin zannetme; bir kalbe girdin diye de kalıcısın zannetme!
Bir şeyi kafana boşuna takıyorsun. İnan ki o şeyin seni taktığı falan yok.
Boşuna bekleme, fırsat sana gelmez; sen ona gideceksin.
Cahille oynaşırken, nankörle paylaşırken, güçlü ile savaşırken dikkatli ol!
Çabuk edinilen dost, çabuk kaybedilir.
Çöplüğü, altın kafese tercih etmeyecek kuş yoktur; ama insan çoktur.
Değiştir kendini, değişsin dünya.
Demokrasi, kendini koruma yeteneği çok zayıf olan bir rejimdir. O nedenle demokrasi ve özgürlük düşmanlarının faaliyetlerini en iyi sürdürebilecekleri yerler demokratik ülkelerdir.
Ders veren arttıkça ders alan azalıyor; azaldıkça tam tersine artıyor. Ne garip bir durum!
Dili sivri ve eli uzun olanla arana mesafe koy!
Eğitimci isen çocuktan ders al, anne-baba isen çocuktan öğren, sanatçı isen çocuktaki yaratıcılığı gör.
Erdemi göklere çıkaran kendini beğenmiş insanlar! Ya onu insanların seviyesine yakın bir yere indirin ya da erdemli insanların sayısının artmasını istemediğinizi itiraf edin!
Evrendeki düzen değişmez, ama bu düzen içinde değişmeyen hiçbir şey de olamaz.
Gerçek özgürlük her istediğini yapmak değildir; yapmaman gerekenleri yapmamaktır.
Geride bırakacaksın diye üzüldüğün mal-mülk ise kralların, padişahların nice hazineler bıraktıklarını bir düşün. Bıraktıkların için değil, bırakamadıkların için üzülüyorsan, bu konuda da tek başına değilsin.
Gökyüzü sarhoşun ayakları altındadır, ama yeryüzü de kafasının üzerindedir.
Gökyüzündeki yıldızların hepsi dalgacı! Çünkü gece olunca bana göz kırpmaya başlıyorlar.
Güçsüzlüklerinden dolayı insanları kınayıp suçlayacağına güçlenmeleri için yardımcı olmalısın.
Günümüzde o kadar çok Leyla'sız Mecnun ve Mecnun'suz Leyla var ki...
Hak'ka aşık olan, can'a da aşıktır.
Hakkı olanın verilmesini beklerken ölenlerin kaç kişi olduğundan haberiniz var mı? Beklemekten vazgeç ve git al!
"Halkın seviyesine in!" telkinini vereceğinize "Halkın seviyesini kendi seviyene yükselt!" desenize...
Hasretlik vuslata, vuslat da ayrılığa gebedir.
Hayal gücünü kullanmadan içindeki zenginliği fark edemezsin.
Hayallerini kovmaya çalışan, boşu boşuna ruhunu yorar. Kovuldu zannedilen her hayal sonradan daha da güçlenerek geri döner.
Hayatta senin komik olarak gördüklerin başka insanlar için dram olabilir.
Hayvanlar bile bazen bunu yaparken, insanoğlunun isteklerine gem vurmamasını anlamak mümkün değildir.
Her işte en önemli olan, en uygun zaman...
Herkesin sana zıt gitmesini istiyorsan zıtlıklar içinde zıt bir insan olmalısın.
Hoşa giden hep en iyi değildir, hoşa gitmeyen de bazen en iyi olabilir.
İçimizde bir çocuk varmış, bulamıyorum. Çocuk olduğum için mi?
İkiyüzlülükten yakınıyordu; demek ki daha henüz yüzsüzle karşılaşmamış...
İlham, sanatçının hafif sarhoşluğudur.
İradesi zayıf olan kişiler gerektiğinde "hayır" demesini bilmezler. Bu nedenle de her "evet"den sonra pişmanlık yaşarlar.
İyilik tohumları ek, yeşermesi konusunda umutsuzluğa sakın kapılma. Baksana nifak tohumları ekenlerin bile yeşereceğine dair umutları var.
Kaos hiç olmadı ve hiç de olmayacak! Kaos zannedilenlerin hepsi -bazıları bizim idrak sınırımızı aşsa da- belli sebeplere bağlı, kendi kanunları içerisinde oluşmuş sistemli bütünlerdir.
Karşımıza çıkan sahte yüzlerin bazıları bizim için ayna görevi yaparlar!
Kendi gerçek değerini ortaya koy. Ne isen o olduğunu göster; ne az ne de çok. Tevazuunun aşırısı da, övünmenin aşırısı da aptalca bir davranıştan başka bir şey değildir.
Kendi uğursuz olan kara kediye bu özelliğini yüklemeye çalışır.
Kitap, hep karşılık beklemeden verir. Buna rağmen beleşçilerin kitap okumamalarını anlayabilmiş değilim.
"Konuş benimle" diyor; ancak ben değil, O konuşuyor.
Kutsalla yatıp kutsalla kalkan, gün gelir kutsal bir hasta oluverir.
Mağduriyetini kullanarak başkalarını mağdur edenlerin buna hakları var mı?
Milyonlarca kum taneciği bir tek inciyi korumak, saklamak için birlikte mücadele ederler.
Ne tuhaf bir yaratık şu insan? Gülerken gözlerinden yaşlar akıtabiliyor, ağlarken kahkahalarla gülebiliyor.
Nezaket asaletten gelir, rezalet ise sefillikten...
O beni unutmuş, lakin ben O'nu unutmayı unuttum.
Ölçüsüz davrandıysan ölçüsüz bedel ödeyeceğin için yakınamazsın!
Ölenleri övebilirsin, nasıl olsa artık senin rakibin olamazlar...
Önyargılarımızın bizi götüreceği yer, başka bir önyargıdır.
Paylaşmak istediklerini söyleyenlere, acılarının birazını ver bakalım, etrafında kaç kişi kalacak!
Ruhtaki rahat ve rahatsızlık hemencecik bedene, bedendeki de ruha yansır.
Sanata esir olan esaretinden asla yakınmaz.
Sen ölünce her şey ölecek; inanmıyorsan dene...
Seni görmediğinden yakınma! Yüreğini ver, bir de öyle baksın.
Seni sevdiğinden şüphe ediyorsan, o ilişkiyi hemen bitirmelisin. Yoksa zaten şüphe o işi yapacaktır.
Sevgili filozoflar, ölüm üzerine ahkam kesmek çok kolay; asıl zorluk ölmekte...
Sıradan insanın, sıradan olmayan bir tek yanını bana söyleyebilir misiniz? Ben bir türlü bulamadım da...
Sudaki görüntüsüne hayran kaldı, aynadaki görüntüsünden sonra ise düşüncesini değiştirdi!
Şatonu yakıp bu garibin kulübesinde yaşamayı kabul ettiğinde beni sevdiğine inanacağım.
Toplumsal yığınlar, kontrolü çok zor olan insan topluluklarıdır. Yakıp yıkmaya başladıklarında gündelik yaşamlarında çok korkak olan kişiler bile arslan kesilebilirler. Eylemleri bittikten sonra ise suçu işleyen topluluk olduğu halde cezaya çarptırılan bireydir.
Var olandan "yokluk" konusunda bilgi sahibi olmasını beklemek, yokluğu varlıkla açıklamaya çalışmak gibi saçma bir şeydir.
Vardığın noktadan gerçekten de geri dönmek istiyor musun? İyi düşün. Aynı noktaya tekrar gelemeyebileceğin ihtimalini de göz ardı etme.
Yenilmen değil, yenilgini nasıl açıkladığın önemli.
"Yer" yüzünden bıktım, sizin olsun; bana "gök" yüzünü verin yeter. Çünkü orada hayallerim var.
Yerinde ve haklı gurura bile karşı çıkanların gurursuz olduğunu söylersem, bunlar hemen benim gururumla oynamaya kalkacaklardır.
Yolu yokmuş, dağın umurunda mı?
Zaman alaycı bir sesle bana dedi ki: "Ey, aptal insan! Senin sandığının aksine tüketen benim, tükenense sensin."
HYPATIA:
Düşünme hakkınıza sahip çıkın, çünkü yanlış düşünmek bile hiç düşünmemekten daha iyidir.