S. İbn Eşref:
Türklerin bedenleri ve sesleri gibi konuştukları dil de uludur. Her Türk kendini aslan, düşmanını av, atını ceylan sayar.
SABANCI, Güler:
Bu yüzyıl kadınlara ait olacaktır.
Güler Sabancı'dan Kadınlara Üç Nasihat
1. Pes etmeyin. Yılmak yok. İş hayatı zordur, kadınlar için daha da zordur. Çalışın ve sabredin. Yerinizde sıkı durun.
2. İnsanlara uzanın. Yardım isteyin. Akıl isteyin. Danışın. Soru sorun...
3. En zor şartlarda bile, zorlansanız da, sıkılsanız da, dişlerinizi sıkıp gülümsemeye devam edin.
Günümüzde dünyadaki en kuvvetli üç trend; iklim değişikliği, şehirleşme ve kadının iş hayatına katılımıdır.
Pamuk prensesin uyanmak için prense değil, eğitime ihtiyacı var!
Toplumsal gelişme konusunda sürdürülebilir adımlar atılmasında kadın liderlerin kilit bir rolü var. Ancak her konuda olduğu gibi tek başlarına yapamazlar, bu hep beraber yapılacak bir iş ama kadınların tetikleyici bir rolü olduğuna inanıyorum.
SACHS, Jeffry:
Facianın kast sistemi var. Çünkü facialar hep yoksulları vurur. Zenginlerin yoksullara yardımı yetersiz!
Zenginliğe zenginlik katmanın kendinize de toplumumuza da yararı yok. İyilikleri, tüm dünya için yararlı olacak şeyleri katlayın. Toplumların mutluluğu için mutlak zenginliğin, mutlak gücün yerini ılımlılık almalıdır.
SADIK, Muhammed:
Mustafa Kemal Atatürk'ün etkisi Türkiye'nin sınırlarını aşarak çok uzaklara erişmiş ve sömürü tutsaklığı altında inleyen herkese esin kaynağı olmuştur. O, yeni bir uyanışın kapısını açmış, Asya'da özgürlüğü başlatmıştır. Türkiye'deki kurtuluş akımıyla Ankara'da sömürgeciliğin ölüm çanlarını çaldırmıştır.
SAFA, Peyami:
Her hastalık önce ruhta başlayıp, sonra vücuda sirayet eden bir isyandır.
İyi, doğru ve dürüst olanlar kaybetmez, onlar kaybedilirler!
Kitap yüklü merkeplere değil, kitabın içindekileri sindirebilmiş insanlara ihtiyacımız vardır.
Kitaptan ve hayattan doğan ihtilaller vardır. Birincilerin hareket noktası ideal, ikincilerin hareket noktası realitedir.
Yaşlanarak değil, yaşayarak tecrübe kazanılır. Zaman insanları değil, armutları olgunlaştırır.
SAGAN, Carl:
Kişi, inanmadığı şeylere inanır görünmeyi meslek haline getirecek denli değer yitimine uğramış ve aklının saflığına tecavüz etmişse; diğer her türlü suçu işlemeye de kendini hazırlamış demektir.
Olağanüstü iddialar olağanüstü kanıtlar gerektirir.
Yaşam, daima yolunu bulacaktır.
SAID, Edward:
Gözünüz haminizin üstündeyken bir entellektüel gibi düşünemezsiniz.
Uygarlığın üretilmiş görkeminden çok, birlikte yaşayan, birbirinden etkilenen kültürlerin ortak çalışmaları üzerine yoğunlaşmalıyız.
SAINT Jerome (St. Jerome):
Bkz. HIERONYMUS, Eusebius Sophronius.
SAINT-EXUPERY, Antoine de:
Aşk insanların birbirlerine bakması değil, birlikte aynı yöne bakabilmeleridir.
Büyük bir görünüm gibi bir şey göstereceğim sana, yavaş yavaş, bütünüyle çıkacak sisin içinden, parça parça değil. Çünkü heykeltıraşın gerçeği de böyle. Önce burunun, sonra çenenin, sonra kulağın belirdiğini nerede gördün? Yaratım bir anda sağlanmış bir imgedir her zaman, bir parçadan bir parçaya, ayrıntılı anlatış değil. Yaratıcı imge üzerinde kaynayan, yorumlayan, etkileyen, çevresinde yapılar kuran çokluğun işidir bu.
Gözler kördür, insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görebilir.
İnsanlar bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar ama yine de aradıklarını bulamıyorlar; aslında aradıklarını tek bir gülde ya da bir damla suda bulabilirler.
Nereye gittiğini bilen bir kişi gördü mü, insanlar hemen O'nu uzaklaştırırlar.
Ölümü kabul ediyorum, tehlikeyi değil. Doğru bir şey öğrendim. Savaş, tehlikenin göze alınması değil. Vuruşmanın da değil. Bazı alanlarda, savaşçının, adıyla sanıyla ölümü göze almasıdır savaş!
SALİH Paşa (Sadrazam - Vatan Haini):
İngiltere'ye direnip durmak gereksiz ve tehlikelidir.
SANCAR, Aziz:
Bilim öğrenmeye çalışın; günlük dedikodularla, politikalarla uğraşmayın. Memlekete hizmet için, Avrupa ve ABD seviyesinde olmak için bilim lazım.
İslam dünyası emperyalizmin oyuncağı olmuş ve cehalet çukurunun dibine batmıştır. Maalesef birbirlerini öldürmekle meşguldürler!
İslam dünyasının 500 yıldır bilime katkısı yoktur!
SANDBERG, Sheryl:
Hem başarılı olup hem de herkes tarafından sevilmeyi beklemeyin.
Erkeklerde başarı ve beğenilme oranı elele ilerlerken, kadınlarda bu durum büyük farklılık gösterir.
SANDERS, Otto Liman von:
1914 Kasım ayının ortalarına doğru, İslamiyet'in bir zamanlar en kıymetli silahı olan cihat, savaşın terazi kefesine atıldı ve törenle ilan edildi. Çok dindar olan Anadolulu askerler için cihada gerek yoktu; onlar, cihat olmadan da padişahları için kahramanca ve düşünmeksizin ölüme giderlerdi. Türk egemenliği altında olan Müslüman Araplar için ise cihat, Türkler ve Araplar arasındaki kökü derinlere giden zıtlıkları ve Türk yönetimine karşı nesillerdir büyüyen ve beslenen genel hoşnutsuzluğu dengeleyememişti.
Büyük iş başardınız! General Hamilton kazanmış olsaydı, İstanbul yolu açılmış olacaktı ve olay tarihe büyük bir İngiliz zaferi olarak geçecekti. Savaşın gidişi değişecekti. İngilizler, İstanbul'a Ruslarla birlikte gireceklerdi. Siz, yetersiz bir güçle bu büyük savaşın gidişini tersine çevirdiniz. Bu zafer, tarihe sizin adınızla geçti! (Mustafa Kemal'e hitaben)
SARAMAGO, Jose:
İnsanın hiç tanımadığı birine ağlaması kadar saygıdeğer başka bir davranış olamaz.
Kendinden dışarı çıkıp kendine bakmadıkça, kim olduğunu asla bilemezsin!
SARTRE, Jean Paul:
Hayatta yapılacak o kadar çok hata var ki, aynı hatayı yapmakta ısrar etmenin anlamı yoktur.
Hiçbir özür, hiçbir bahane insanların özgürlükten kaçmasına yetemez.
İnsan düşünmeye, eylemeye, konuşmaya başladığı ve hatta herhangi bir insanla karşılaştığı alelade bir anda bile farkında olsun ya da olmasın bir politik yaklaşıma angaje olur.
İnsan, Tanrı olmak için savaşan bir varlıktır.
İnsan, yaşadığı çağdan sorumludur.
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir.
Savaşı zenginler çıkarır, yoksullar ölür.
Uyursan gece biter, uyumazsan sen...
Yazarın elinde çağından kaçmak için hiçbir olanak bulunmadığına göre, kaçmaya kalkışacak yerde onu sımsıkı kucaklamasını istiyoruz; çağı O'nun tek şansıdır: ikisi de birbiri için yaratılmışlardır. Balzac'ın 48 günleri karşısındaki kayıtsızlığına, Flaubert'in Komün olayı karşısındaki korkulu anlayışsızlığına, "yazık olmuş!" diyoruz; ama onlar için yazık olmuş. Önlerine çok büyük bir fırsat çıkmış, ama onlar bunu bir daha yakalayamamak üzere kaçırmışlar. Biz ise çağımızın hiçbir şeyini kaçırmak istemiyoruz.
SAVATER, Fernando:
Özerklikle milliyetçilik yumuşamadı, bilendi! Ayrılıkçılık, bölgecilik ve bölgesel milliyetçilik fırsatçı bir hastalıktır. Bu hastalık, zayıflayan organizmalara saldırıyor. İspanyol devleti bir "Özerklik Devleti" olmaktan çıkıp, "Milliyetçilikler Devleti" halini aldı. Demokratikleşmenin olmazsa olmazı sayılan yerelleşme ve yerinden yönetimler egoizmi beslediği, eşitlik ve dayanışma duygularını zedelediği için aslında demokrasinin düşmanı! (İspanya'daki ayrılıkçı hareketler üzerine)
SAWADOGO, Yacouba:
Eğer kendi köşenize çekilirseniz, bildiklerinizin insanlığa hiçbir faydası olmaz.
SAY, Fazıl:
Dinsizden, dine zarar gelmez. Tarih boyunca dine en büyük zararı verenler hep din istismarı yapanlar, din üzerinden güç elde etmeye çalışanlar olmuştur.
SAYGUN, Ahmed Adnan:
Kimseyi taklit etmeye çalışmayın, kendinizi ve kendi öz kültürünüzü ortaya koyun.
SAYGUN, Ergin:
Türk milletinin kaderini belirleyen ve "Türkiye Cumhuriyeti"nin kurulmasında mihenk taşı olan üç nokta vardır: "Çanakkale", "Sakarya", "Kocatepe".
SAYILI, Aydın:
Batı Avrupa'nın bilgisizlik karanlığından sıyrılıp kurtulması, "İslam Dünyası"ndan aldığı feyiz sayesinde mümkün olmuştur. Yoğun çeviriler yoluyla Batı Avrupa milletlerince "İslam Dünyası"ndan alınan bu etkide tıp ve felsefe yanında başta aritmetik, cebir, geometri, trigonometri ve astronomi olmak üzere, o çağın aşağı yukarı bütün bilim dalları yer almaktaydı. Bilim, felsefe ve tıp kitaplarının onikinci yüzyıl boyunca Arapça'dan Latince'ye çevirisinin Batı Avrupa'da onikinci yüzyıl rönesansı ile "Karanlık Çağı" sona erdirmiş olduğu, yerinde belirlenmiş bir olgudur.
SAYLAN, Türkan:
Ben on çağdaş insan yüz gerici kafaya bedeldir diye düşünüyorum. Diyelim bir doktor, bir öğretmen, bir yönetici çağdaş kafaya sahipse o bütün çevresine örnek olarak bu ışığı götürebiliyor. Şunu da biliyoruz ki olumsuz, gerici, yıkıcı her şey yok olmaya mahkumdur.
Ben sadece yüreği insan sevgisiyle dolu bir hekimim. Ülkemi, insan haklarına ve hukuka saygılı, demokrasiye inanan hükümetlerin idare etmesini isteyen bir vatanseverim!..
Bir doktorun tek arzusu hastasını sağlığına kavuşturmak, yaşamını uzatmaktır. Ben bundan fazlasını yaptım; hastalarıma yaşam şartlarını da hazırladım, onlara iş ve aş buldum, çocuklarına kanat gerdim. Yoksul olmaları, çaresiz olmaları koşuluyla, hiç ayırım yapmadan...
Bugün bizde aydın deyince, işte okur yazar, üniversite mezunu, kafası çalışan biri geliyor akla... Ama aydın olmak çok farklı bir şey, aydınlanmaya yatkın olmak ve bunun için çalışmak, uğraşmak anlamına geliyor. Bulunduğu ortamı, çevresini biçimlendirmek, haksızlıklara karşı çıkmak, koşulları değiştirmek, kısaca yapıcı olmak. Düşünen, gören, duyarlı olan ve sorumluluk taşıyan eğitimci kişi diye tanımlayabiliriz belki aydını...
Eğer bir yerlerde bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur. Işıyacaksın! Ölüme saniyeler kalmış olsa bile...
Otoriter yaklaşıma ben de karşıyım ama demokrasinin kötüye kullanıldığını hissettiğim yerde de yasaların ve kuralların sonuna değin işlemesinden yanayım. Yasaların uygulanması, eğitimin zorunlu olması, bunlar çok ama çok önemli... Türkiye'de birçok şeyin oturtulması yasaların işlemesine bağlı. Bu açıdan Jakoben olduğumu da söyleyebilirim. Demokrasiyi ve laikliği yıpratacak hiçbir şeye ödün vermememiz gerekiyor.
SCHILLER, Johann Christoph Friedrich von:
Affetmek ve unutmak, iyi insanların intikamıdır.
Akıl ve dirayetin ak saçlılar gibi, ama yüreğin masum çocukluk yüreği olsun.
Böcek olmayı kabullenenler, ezilince şikayet etmemelidirler.
Brutus'un yaşadığı yerde Sezar ölmeye mahkumdur.
Gençliğimizin rüyalarından ayılmalıyız.
Gözyaşları biçmek istemeyen kimse sevgi ekmelidir.
Salim limanda olanlar, rahat öğüt verirler.
Sanatlar, hürriyet tarafından emzirilince büyürler.
SCHLESINGER, Arthur Meier:
İnsan hakları dini bir fikir değildir, Avrupa'nın son dörtyüz yılda ürettiği laik bir fikirdir.
SCHMIDT, Rob:
Hafta sonunda yeteri kadar gün yok!
SCHMITT, Carl:
Demokrasi, modern parlamentarizm olarak adlandırılan şey olmaksızın da var olabileceği gibi, parlamentarizm de demokrasi olmaksızın var olabilir. (1923)
Tartışma ve kamusallık ilkeleri gerçekten ortadan kalkarsa, günümüzde parlamentarizmin yeni temelini nerede bulabileceğini ve parlamentonun bu durumda nasıl doğru ve adil olarak kabul edilebileceğini anlamıyorum.
SCHNEIDER, Stefan:
Artık kimse sadece kendi ülkesinde yaşamıyor, yabancı dil öğrenmeden bir hayat düşünülemez.
SCHOPENHAUER, Arthur:
Bir bilgi dalı olarak felsefe, neye inanmamız gerektiği veya neye inanabileceğimiz ile zerre kadar ilgili değildir; onun tek ilgilendiği şey, ne bilebileceğimizdir. Bilgi, inançtan çok daha sert ve sağlamdır, dolayısıyla bu ikisi çarpışacak olursa inanç parçalanır.
Çok insan kafaları olmadığı için kafayı bozmuyor.
Dinler ateş böcekleri gibidirler, parlayabilmek için karanlığa gereksinim duyarlar.
Hayvanlara merhamet değil, adalet borçluyuz.
Her çocuk bir bakıma bir dahi ve her dahi bir bakıma bir çocuktur.
Her insan kendi görüş alanının sınırlarını dünyanın sınırları zanneder.
İnsanın içi ne kadar boşsa, dışa o kadar önem verir!
İnsanın kırk yaşına kadar geçen yılları bir kitap, geri kalan yılları da o kitabın eleştirisidir.
Kader kartları karıştırır, biz de oynarız.
Tüm dinlerin ortak gereksinimi yaygın şekilde ve belirli derecede cehalettir ki ancak bu ortamda yaşayabilirler.
SCHUMPETER, Joseph Alois:
Kapitalizm, ne ev kadınının fasulye ile nohut arasındaki seçiminin üretimi etkilemesi, ne genç adamın fabrikada ya da çiftlikte çalışmayı seçmesi, ne de işletme idarecilerinin neyi ve nasıl üretecekleri hakkında söz sahibi olması demektir. Kapitalizm, bir kıymetler dizisi, hayat karşısında bir tutum ve bir medeniyet, eşitsizliklerin ve aile servetlerinin medeniyeti demektir.
SCHWARZENEGGER, Arnold:
Başarıya giden merdiveni eliniz cebinizde tırmanamazsınız.
SCHWEIKART, Hans:
Tiyatro, seyircisine, kendi yaşantısında bilmediği şeyleri, yani daha çok bilmekten kaçındığı gerçekleri göstermekle yükümlüdür.
SCIORRA, Annabella:
Bazen kazandığında, kaybedersin.
SCOTT, Walter:
Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır.
SEKMAN, Mümin:
İnsanları kaderleri karşılaştırır, karakterleri yakınlaştırır, kararları anlaştırır.
SELÇUK, İlhan:
Emperyalizme karşı bağımsızlık, padişahçılığa karşı cumhuriyetçilik, şeriata karşı laiklik, tutuculuğa karşı devrimcilik, ümmetçiliğe karşı milliyetçilik... İşte "Cumhuriyet" bu temel üzerine kurulmuş ve yükselmiştir!
Her şeyin yalan üzerine yürüdüğü bir ülkede 1 Nisan yapmak istiyorsanız doğruyu söyleyiniz!
SENECA, Lucius Annaeus:
Altın ateşle sınanır, insanlar zorluklarla...
Aslında insanı en çok acıtan şey hayal kırıklıkları değil, yaşanması mümkünken yaşayamadığı mutluluklardır.
Başkalarının senin sırrını açıklamasını istemiyorsan, sen kendi sırrını açıklama!
Cüret edemememizin nedeni işlerin zorluğu değildir. Biz cüret edemediğimiz için işler zor görünür.
Din; sıradan insanlar tarafından doğru, zeki insanlar tarafından sahte, liderler tarafından kullanışlı kabul edilir.
İyi yaşamak için acele et ve şunu bil ki her gün başlı başına bir hayattır.
Kitapsız yaşam; kör, sağır ve dilsiz yaşamaktır.
Paylaşacak dostlarınız yoksa, iyi şeylere sahip olmanın bir anlamı da yoktur.
Yanıtları diz çökerek ve gözleri kapalı arayanlardan daha cahil ve işe yaramaz insanlar yoktur.
Yaşlanmadan önce iyi yaşamak, yaşlandıktan sonra da iyi ölmek isterim.
Yoksul malı az olana değil, fazla istekte bulunana denir!
SERDAROĞLU, Emin Bülend:
Garb'ın cebin-i zalimi affetmedim seni
Türk'üm ve düşmanım sana kalsam da tek bir kişi...
SERDAROĞLU, Rıfat:
Ey Türk insanı! Özgür olmak istersin, ama izin beklersin. Hakkını talep edersin, ama lütuf istersin. En kutsal değerlerine saldırılır, suspus olursun. Her şeyin düzelmesini arzularsın, ama sadece ve sadece durur, seyredersin.
Gelişmemiş, kalkınmamış, zenginleşmemiş toplumlarda demokratik rejimi yaşatmak mümkün değildir. Bu toplumlar, dine veya güce dayalı diktatörler tarafından yönetilmeye mahkumdurlar!
Milletlerin yurtseverlikten başka surları yoktur.
Yerkürenin verebileceğinden fazlasını alırsak o zaman yerküreyi tüketiriz. Ayrıca yerküreden aldığımızı kirletip, tekrar yerküreye verdiğimiz zaman yerküreye daha da zarar vermiş oluruz.
SERGE, Emilie:
Akıl hazır değilse, göz göremez.
SERTEL, Sabiha:
Geçmişi toptan inkar etmek, tarihin akışı içinde meydana gelen tekamülü inkar etmektir.
Her devrin edipleri, şairleri yaşadıkları devrin ve toplumun mahsulüdür. Sosyal yapıda yer alan gelişmeler, edebiyatta da etkisini gösterir.
SEYDOUX, Lea:
Ben kinci biri değilim. Sadece canımı acıtan insanların, hiçbir şey olmamış gibi yaşamlarını sürdürmelerini istemiyorum.
SEYYİD Ahmet er-Rifai:
Ben size "sebeplere sarılmayı bırakarak ticaretle ve sanatla ilgilenmeyiniz" demiyorum, fakat "haram ve gaflet karıştırmayınız" diyorum.
Bir adamın akıllı olduğu sıkıntı zamanında sabırlı, bolluk zamanında alçak gönüllü, her işte ihtiyatlı ve hak gözetici olmasından bilinir.
Biri sana "Ben göklere yükseldim veya yükselirim" derse O'na inan, inkar edip yalanlama! Eğer yalancı ise yalan kendisinedir, sana bir zararı yok. Eğer o kimse doğru söylemişse O'nu yalanlayıp inkar ettiğinden dolayı sen zarar görürsün.
Boş sözden, dedikodudan ne kadar başlar uçmuş, ne kadar kişinin inancı mahvolup gitmiştir.
Derviş olana göre bir nefes alacak kadar zaman, pek değerlidir. Vaktinizi boşa geçirmekten sakınmalısınız; çünkü zaman kılıçtır, iyi ameller işlemezseniz sizi keser.
Dostunun düşmanlarından uzaklaşmayınca, kendisine yaklaşamazsın. Düşmanlarıyla düşüp kalkarsan seni kabul eder mi?
Halkın haklarını bilip tamamıyla yerine getirirseniz, yani büyüklere hürmet, küçüklere merhamet, kötülük edenlere iyilik, iyilik gördüklerinize layık olan davranışı gösterip, halkın büyüklerinin öğüdünü dinler, kötülerinden uzaklaşır, biçarelere yardım ederseniz, halk sizden emin olur, hepsinin güvenini kazanırsanız, nefsinizi iyi yönetmedeki başarınızdan dolayı akıllı ve hikmet sahibi kimselerden sayılmış olursunuz. Eğer nefsinizi bilmeyerek cahillik eder ve halk katında değer bilmezlikte bulunursanız, kendinize yazık etmiş olursunuz. Kıvılcımı üstünüze sıçratıp kendinizi ateşle yakmayınız!
Hikmeti bulduğunuz yerden alınız! Dikkat nazarınızı hikmet ve hakikate açınız, nereden çıktığına ve kimden göründüğüne bakmayınız!
İnsanın kendine kendinden öğüdü olmazsa, edilecek vaaz ve nasihatten faydalanamaz. Gaflette kalan biçare nasihatten ne fayda görebilir? Gaflet yüreğin karalığıdır.
İnsanların ayıbına bakmamak dervişliğin şartlarındandır.
Kalp bir cevherdir; gaflet toprağı ile karanlık ve yıkık hale gelir ki, cilası fikir, nuru zikir, koruyucusu sabırdır.
Kimseyi küçük görmemelisiniz! Dünya işlerine ve toplumların hallerine ve adetlerine ibret gözüyle bakmalısınız.
Kolaylıkla ve zahmetsizce dost arayan, vaktini dostsuz geçirir.
Mevcudatı genellikle beğenmek muhabbetin sağlamlığına, onları kısmen beğenmek ise zulmete yol açar. Nurlar kalpte yerleşirse, organlardan iyilik doğar. Dünya sana yönelirse onun meşguliyeti bitmek tükenmek bilmez, yüz çevirdiğinde ise ateşine katlanılmaz. Akıllı olan, ikbalinde meşguliyet, idbarında hasret olan şeye güvenmez. İddia sahibi olmak ahmaklıktır, kalp onu tutmaya dayanamayıp dile sevk eder. Ahmağın dili de onu söze getirir.
Nefse ait güçlerden en üst seviyede olanı şehvettir, onu rahatsızlık verici bir korku ya da kuvvetli ve sağlam bir şevkten başka bir şey yok edemez.
Nimeti inkar etmek; onun yok olmasına sebep olur, karşılığı budur. Nimetin şükrü, nimetin değerini itiraf etmektir.
Senden üstün olanlarla sohbette dikkat edilecek edep, iyi hizmettir. Aynı seviyeden olanlarla sohbet, onları kendine tercih etmektir. Kendinden aşağıda olanlar hakkında edep, onlara şefkatli davranmak, öğüt vermek ve güzel terbiye etmektir.
SEZER, Zeki:
Borç alan, emir alır. Tümüyle ekonomide dışa bağımlı hale geldiğimize göre, siyasal bağımsızlığımız da tehdit altındadır.
SHAKESPEARE, William:
Annemin ölmeden önce bir kere daha beni sevdiğini söylemesini çok isterdim.
Arkadaşlığın bitmesi, arkadaşınızın sizi incitmesine yol açabilir.
Aslında hiçbir şey iyi veya kötü değildir. Her şey bizim onlar hakkında ne düşündüğümüze bağlıdır.
Aşkla tanışılan güne kadar hiçbir şey mükemmel değildir.
Bir insanı ölümden kurtaramazsam da, O'nun için en azından dua edebilirim.
Çoğu kez dışarıya nasıl çıkaracağımızı bilemediğimiz sevimli ve hoş kişilikler vardır kalın kabuklarımızın altında!
Dünyada en akıllıca yer yaşlı insanların dizlerinin dibidir.
Dünyayı aldatmak isteyen dünyanın rengine bürünmelidir.
Düzeyli olmak parayla satın alınacak şey değildir.
En ölümcül sürgün, sevdiklerinizden ayrı kalmaktır.
Geç kalan teselli, idamdan sonraki affa benzer.
Göründükleri gibi olmalıdır insanlar; eğer değillerse, hiç görünmesinler daha iyi...
Gülümsemek, surat asmaktan çok daha cana yakındır.
Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla geri dönmez.
Hayatı yaşamaya değer kılan şeyler genelde günlük küçük olaylardır.
Hayatta ciddiyet kadar bizi eğlendiren dostlara da ihtiyacımız var.
Hiç kimse, duymak istemeyen biri kadar sağır olamaz.
İçinde müzik olmayan insan, tatlı seslerin uyumuyla heyecanlanmayan insan; hainliklere, kötü hilelere, yağma ve yıkımlara yatkındır. Ruhunun içgüdüleri geceler kadar uyuşuktur ve duyguları cehennem kadar karanlıktır. Güvenilmez böyle bir insana... Müziği dinle!
İnsanın ne kadar az zamanı varsa, o kadar çok şey yapası vardır.
İnsanlar göründükleri gibi olmalıdırlar; eğer değillerse, hiç görünmesinler daha iyi...
İnsanlar görüştükleri insanları titizlikle seçmeli, çünkü davranışlar bulaşıcı hastalıklar gibi birbirine geçerler.
İyi bir oyunun son söze ihtiyacı yoktur.
Kadınlar güller gibidirler; bir kez açıldılar mı, yaprakları hemen dökülmeye başlar.
Kadınlar ne kadar severse o kadar korkar. Sevgileri de kuşkuları da varsa aşırıdır, yoksa hiç yoktur.
Koca selleri meydana getirenler, küçük dereciklerdir.
Ne adaletsiz bir dünya; kimi günahları ile yükseliyor, kimi iyilikleri ile kaybediyor!
Ne derlerse desinler, bence Tanrı her şeyi bir günde yapmadı.
Ne olacağımızı değil, ne olduğumuzu biliriz.
Para önden gidip insana bütün yolları açar.
Sadece iki durumda fikir vermeli insan; yaşam söz konusu olduğunda ve bir de talep edildiğinde...
Sahne, çağının aynası ve kısaltılmış tarihidir.
Samimi ol, fakat sakın laubali olma!
Sizin deneyimlediğiniz, başkalarının da yararlanabileceği fırsatlar asla tümüyle kaybolup gitmiş sayılmaz.
Uyuyan bir çocuğu kucağında tutmak... Dünyanın en huzurlu anıdır.
SHAKUR, Tupac Amaru:
Bir kilisenin altından tavanı varken dünyada yoksulluğun olması doğru mu?
Eğer kutsal kitapları gerçekten tanrı yazdıysa, onları yeniden gözden geçirmesi gerektiğini düşünüyorum, çünkü hayat çok değişti.
İyi bir kalçanın iyi bir beyinden daha fazla prim yaptığı bir ülkede hiçbir şey değişmez.
Savaşlar için paraları var, ama fakirleri doyuramıyorlar.
SHARIATI, Ali:
Okuyun, çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor.
SHARMA, Robin:
Ailemiz aracılığıyla insanlığımız güçleniyor, içgörümüz açığa çıkıyor. Aile vasıtasıyla kendimizi daha iyi anlamaya başlıyor; içgörü, bilgi ve bilgelik kazanıyoruz.
Ailenizi kendi küçük topluluğunuz ve en büyük mutluluğunuzun kaynağı olarak görün.
Başarı kazanma işi bir popülerlik yarışı değildir.
En güzel anlarımız sevdiğimiz insanlarla geçirdiğimiz anlardır.
İhtiyaçlarınızı azaltmadığınız sürece, asla doyuma ulaşamazsınız.
İnsanlar sen istediğin kadar hayatındalar, göz yumduğun kadar dürüstler ve onları affettiğin kadar iyiler...
Mutluluğun sırrı basittir. Yapmayı sevdiğiniz bir şey bulun. Tüm zihin gücünüzü, tüm enerjinizi bu sevginize yöneltin. Bolluk yaşamınıza akacak, tüm arzularınız yerine gelecektir.
Toplumsal baskının ve isteklerin, sizin farklılığınızı yok etmesine izin vermeyin... Dünyanın en saygıdeğer ve etkili insanlarının yaşamlarını incelerseniz başkalarının kendileri hakkında ne düşündüklerini umursamadıklarını görürsünüz... Toplumun genel geçer düşüncelerinin eylemlerine yön vermesine izin vermektense, kalplerinin onları götürdüğü yere gitme cesaretini gösterirler ve kimselerin gitmediği yollardan giderler. Böylece hayallerinin ötesinde başarılara kavuşurlar.
Yarını iyileştirmenin tek yolu bugün neyi yanlış yaptığını bilmektir.
SHAW, George Bernard:
Aptallar, utanılacak bir şey yaptıkları zaman mazeret diye o işi her zaman yaptıklarını söylerler.
Bir milletin ahlakı dişlere benzer, çürüdüğü oranda acı çekilir.
Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, bilin ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.
İnsanın kendini berbat hissetmesi, mutlu olup olmadığına önem verecek kadar boş zamanı olmasından ileri gelir.
Kadınların siyasal güçleri yoktur sözde; oysa akıllı kadınlar, aptal kocalarını hiç güçlük çekmeden parlamentoya sokar, hatta bakan koltuklarına oturturlar.
Kan kokusu almış bir köpek balığından daha tehlikelisi, petrol kokusu almış Amerikan emperyalizmidir!
Kendi dilini tam olarak bilmeyen, başka bir dili de öğrenemez.
Susmak, en etkili konuşmadır.
Yalancının cezası kendisine inanılmaması değil, O'nun kimseye inanmamasıdır.
SHEERAN, Ed:
Parçaları toparlayacağım ve bir lego evi inşa edeceğim. Eğer işler yanlış giderse, onu devirebiliriz.
SHEFFIELD, John:
İstediğin kadar oku, bilgine yakışır şekilde hareket etmezsen cahilsin!
SHEPPARD, Kate:
Sizin tek bir oyunuzun o kadar da önemli olmadığını düşünmeyin. Susuzluktan kurumuş toprakları tazeleyen yağmur da tek tek su damlalarından oluşur.
SHERRILL, Charles Hitchock:
Öyle zamanlar oldu ki, anıları içinde benim eşsiz nitelikte gördüklerimi düzeltti: "Hayır! Ben bunda yanlışım. Eğer şöyle düşünseydim ve yapsaydım sonuç daha eksiksiz olacaktı." Gerçekçilik O'nun korkmadığı şeydi. (Emekli general ve diplomat Charles Hitchock Sherrill'in 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk için söylediklerinden...)
SHKLOVSKY, Viktor:
Eğer nesne kendini sevdirmeyi bilmiyorsa bu, nesnenin kendi suçudur!
SIBELIUS, Jean:
Eleştirmenlerin sözlerine aldırmayın, şimdiye kadar hiçbirinin heykeli dikilmemiştir.
SIGURA, Nisim:
Dostlarınızın, her şeyden daha önemli olduğunu unutmayın.
SIĞIRCI, Durmuş:
Arada bulutlar gölgeler güneşi, bilerek akşamları mola verir karanlıklara, ama sabahları bir doğuşu vardır ki uzaklardan, balçıkla sıvayamazsınız güneşi.
Durdum divana, uydum imama anlayışı, namaz ve niyazda geçerlidir. Onun dışında, özel ve genel yaşamda herkes özgürce kanun ve kurallara uyarak yaşar; ama robot gibi yetişenler, herkesin kendisine tabii olmasını, robotik davranışlar sergilemesini isterler.
İnsanlar bir kızarken bir de gülerken aynaya baksınlar. Hangi halde görünmek istediklerine kendileri karar versinler. Ne var ki yaratılan güzelliğe imreni ile bakanlar kızgınlığa sırt çevirirler.
İnsanlar kuş değil ki kafese koyasın, günümüzün çocukları afacan, kapıyı kapasanız bacadan girmeyi başarırlar, ah bir de hepinizin bildiği ulusal isteklerimiz doğrultusunda, bacadan girmelerini istemiyoruz ama, ne istediğimizi başarsalar!
İnsanları içki, kumar ve yolculukta tanımak yetersiz kalır. Arabasına hafif toslayacak, otobüsten inerken yeni ayakkabısına basacak, çıkarlarına dokunacaksınız; işte o zaman hoşgörü sınırları zorlandığında sergilediği tavırları göreceksiniz ya da kısaca düşman olduklarına yaklaşımına, onlara kullandığı dile bakarak değerlendireceksiniz.
Kızdığınızdaki yüz ifadeniz, güldüğünüzde de kaybolmaz.
Kin ve nefret ekenler, kin ve nefret biçerler.
Özgür birey; düşünerek doğruyu bulan, inandığı dava için yılmadan mücadele eden, ram olmayan bireydir. Demokratik yaşamda özgür birey yetiştirmek çok kolay, ancak antidemokratik düzende o kararlılığı gösterenler daha azdır; ya riyakar, ya yalancı ya da yalaka olurlar.
Sanat, insanın yaşam zenginliğidir.
Sanatçısına sahip çıkan bir toplum kültürel, estetik duygu ve düşüncelerin gelişimi için en önemli sorumluluğu yerine getirmiş demektir.
Yaratan demiş ki; bakmayın sizleri eşit yaratmadığıma, kiminiz kör, kiminiz topal, kiminiz varsıl, kiminiz yoksul olabilirsiniz, bana "Ram"sınız, itiraz etme hakkınız yok. Ama ben size akıl verdim, adaletten ayrılmayın, çocuklarınızı ayırd etmeyin; insanlara, hayvanlara, doğaya gözünüz gibi bakın. Eğer benim gibi size "Ram" olacaklarınız yoksa vay halinize. Sizden hesap soracaklardan kurtulamazsınız.
SIMMEL, Georg:
Bazı hayvanlar bir haksızlık yapıldığını yaklaşık olarak sezebilirler, ancak hiçbir hayvan özür dilemez.
SIMONE, Nina:
Önyargının en kötü tarafı, kırgın ve öfkeli hissettikçe kendinden şüpheye düşmendir. Belki de yeterince iyi değilimdir diye düşünmeye başlarsın.
SINATRA, Frank:
Alabileceğiniz en iyi intikam, çok başarılı olmanızdır.
SİMAVİ, Sedat:
Kalemine daima efendi kal. Uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kalemini kır ama sakın satma!
SİNANOĞLU, Oktay:
Dünyanın hiçbir ülkesi, 'yabancı dille eğitim' yoluyla ilerlememiştir. Yabancı dille eğitim, kültürel soykırımdan başka bir şey değildir.
SİRMEN, Ali:
Hep geride tutulmak istenen kadın toplumun öncüsü olabilir ve orada insanlığın yıldızını parlatıverir.
SMITH, Earl Edward Tailer:
Castro iktidara gelinceye kadar ABD'nin Küba üzerinde öyle büyük etkisi vardı ki, ABD elçisi ülkenin ikinci adamıydı. Hatta bazen Küba Başkanı'ndan bile önemliydi.
SOFOKLES:
Dere kenarındaki ağaçlardan, dallarını eğenler kurtulur taşkınlardan, oysa köklerinden sökülüp gider kaskatı direnenler. Yelkenlerini sonuna kadar gererek rüzgarı karşılayan denizci, alabora olup ters dönen teknesiyle sürdürür yolculuğunu...
Kimse, yaşlı bir adam kadar sevemez.
Korkuya yer vermeyen bir devlette, kanunlar hiçbir zaman gerekli saygıyı görmezler.
SOKRATES:
Benim vazifem, size para ile erdemin elde edilemeyeceğini; genel olsun, özel olsun her türlü iyiliğin ancak erdemden geldiğini söylemektir.
Dürüst bir insan daima çocuk kalır.
Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız cehaletin bedelini hesaplayın!
Endişelerinizden kurtulmak istiyorsanız, yaşamaktan en çok korktuğunuz şeyin bir gün başınıza geleceğini kabul edin.
Hiç kimse beslenmeleriyle ve eğitimleriyle sonuna kadar ilgilenmeyeceği çocukları dünyaya getirmemelidir. Çocuklar zevk tohumu değildir.
İnsan gülmediği günü yaşadım diye hayat defterine kaydetmemelidir.
İnsanlar yüksek mevkilere ulaştıkça Tanrılaştıklarını zannederler, düştükleri zaman insanlıklarının da elden gittiğini görürler.
Ne pahasına olursa olsun, evlenin. Karınız iyi çıkarsa mutlu olursunuz; yok fena çıkarsa o zaman da filozof olursunuz.
Önemli olan şey yaşamak değil, iyi ve doğru yaşamaktır!
Sadece bir iyi vardır, bilgi; ve sadece bir kötü vardır, cehalet!
Sadece bir şey bildiğim için ben yaşayan en bilge kişiyim, bildiğim bu şey hiçbir şey bilmediğidir.
Sorgulanmamış bir hayat süren insanların hayatı, kendi ellerinde ya da kendi kontrollerinde değildir. Onların denetimi dışarıdan gelmektedir.
Zulme karşı çıkmak, zalime boyun eğmemek delilik değil, bilgeliktir. İlkel insanlar, büyük zalimlerin gölgesinde üreyen ve yürüyen küçük zalimler bunu anlayamaz!
SOLLERS, Philippe:
Evlilik, çoğu zaman taraflardan birinin kurban konumunda olduğu bir çatışmadır. İnsanlar birtakım hesaplarla ya da aldatıcı hayallere kapılarak evlenir; zaman, kitabına uygun bu kırılgan sözleşmeyi yıpratır, evlilik bozulur, insanlar yeniden evlenir ya da karşılıklı hayal kırıklıkları arasında çakılıp kalır.
Evlilikte, her iki taraf ta eşit olarak ve birbirini sürekli olumlu etkileyerek kendi yaratıcı karakterini korumalıdır.
Her türlü gericiliğe karşı bir sosyal eleştiri ve özgürlüğe düzülen şiirsel bir güzelleme olarak evlilik? Deneyin...
SORAL, Bartu:
"Kalkınma Anayasası"nın birinci maddesine göre dünyada bir ittifaka girip kalkınan tek bir ülke bile yoktur. Kalkınma bir ülkenin özgün ekonomi stratejileri ile olur!
SORGUN, Taylan:
Mustafa Kemal Paşa'nın kadrosuyla birlikte başlattığı "Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali" dünyanın dördüncü büyük devrimidir. Dünyayı siyasi ve iktisadi bakımdan derinden etkilemiştir. "Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali" bütün dünyayı etkilerken taç ve tahtların da yıkılmasına öncülük etmiştir. Cumhuriyet; "Milli Mücadele ve Anadolu İhtilali"nin esaslarının başındadır, tahtlar ve taçlar yerine halk egemen olmuştur.
SOROS, George:
Türkiye'nin en iyi ihraç ürünü ordusudur!
SOSEKI, Natsume:
Kırıldıkça değişirsin, değiştikçe güçlenirsin, güçlendikçe umursamazsın; "Onlara" teşekkür et.
SOUTHEY, Robert:
Görünene göre karar verenler, ne kadar az şey gördüklerini bilmeyenlerdir.
Ne kadar uzun yaşarsanız yaşayın, ilk yirmi yıl ömrünüzün en uzun yarısıdır.
SOUZA, Alfred:
Dans et! Sanki seni hiç kimse izlemiyormuş gibi...
Sev! Sanki önceden hiç incinmemiş gibi...
Şarkı söyle! Sanki seni duyabilecek kimse yokmuş gibi...
Yaşa! Sanki cennet bu hayatın kendisiymiş gibi...
SOWELL, Thomas:
Hayat bizden istediklerimizi sormaz, seçenekler getirir.
SOYAK, Hasan Rıza:
Atatürk bilhassa Van'da yaratılmasını tavsiye ettiği "Modern Kültür Merkezi"ne çok önem veriyordu. Ona candan bağlanmıştı. Bu iş için Van sahillerini seçmesinin çeşitli sebepleri vardı: Coğrafi bakımdan elverişli oluşu, ikliminin o havalideki diğer yerlere nisbetle mutedil, toprağının münbit olması, gölün gemi işletmesine de müsait küçük bir deniz halinde bulunması bunların başlıcaları arasındadır. Atatürk onbeş sene içinde bütün bu müesseselerin başarı ile işleyeceğine, ondan sonra diğer bölgelerle beraber bu bölgede de başka üniveriste ve yüksek okullara ihtiyaç duyulacağına inanıyordu. Böylece zamanla, mükemmel bir plan dahilinde inşa edilmiş, yepyeni modern ve medeni bir Van şehri meydana çıkmış olacaktı. Üniversitenin muhtaç olduğu öğretmenler İstanbul'da veya memleket dışında okuyup yetişmiş ehliyetli ve akıncı ruhlu kimselerden seçilecekti. İcabına göre dışarıdan yabancı profesörler getirmek, göz önünde tutulan tedbirlerdi. (Atatürk'ten Hatıralar, C. 2)
Atatürk, "Birinci Dünya Harbi"nden sonra Avrupa'nın muhtelif memleketlerinde, bir takım şeflerin ortaya attıkları ideolojilerle onların tabii neticesi olarak meydana gelen idare sistemlerinin şiddetle aleyhineydi.
Atatürk, İtalya zavallı Arnavutluk'u istilaya başladığı zamandır ki, olanca kuvvetiyle harekete geçerdi ve ne yapar yapar bu kahpece tecavüzü inleyerek İtalyanların Arnavutluk'ta yerleşmelerine katiyen meydan vermezdi. Bence bu insafsız saldırışa karşı hareletsiz ve seyirci kalmamız, hiç de iyi olmamıştır.
Eğer Atatürk bugün dünya için bir şans eseri olarak sağ kalsaydı, bu tecavüz harbi (İkinci Dünya Savaşı) karşısında vereceği karar, nasıl tecelli ederse etsin, mutlaka en doğru, en isabetli, hem memleketimiz hem de dünya hesabına en hayırlı ve behemehal başarılı bir karar olurdu. (İkinci Dünya Savaşı içinde iken Hasan Rıza Soyak'ın eski başvekillerden Fethi Okyar ile İstanbul'da evinde yaptığı görüşmede Fethi Okyar'ın "Atatürk sağ olsaydı bu harbe girer miydi?" sorusuna hayatta olmayan biri hakkında düşünce belirtmenin mümkün olmadığını hatırlattıktan sonra verdiği yanıttır.)
Şu kanaatimi belirteyim ki, eğer Atatürk sağ olsaydı, "İkinci Dünya Harbi" Balkanlar'a inmezdi.
SPENCER, Herbert:
Bir insanın değeri okuduğu kitaplarla ölçülür.
Yaşamak için yeterli güce sahip olan milletler yaşarlar ve onların yaşaması iyidir; yaşamak için gerekenlerden yoksun olan milletler ölürler ki bu, onlar için en iyi durumdur.
SPINOZA, Baruch:
Anlamak, sevmenin başlangıcıdır.
Barış savaşın yokluğu değil, ruhun kuvvetinden kaynaklanan bir erdemdir.
İnsanlar, bize zarar verdikleri için değil; yaptıkları haksızlıklarla ruhumuzun ışığını söndürüp içimizdeki saldırganlığın ortaya çıkmasına sebep oldukları için tehlikelidirler.
Sevgi ne kadar büyükse kederi de o kadar büyük olacaktır.
Sevginin ölçüsü, ölçüsüz sevmektir.
Tanımak, anlamak, harekete geçmek gerekir. Dünya hayal kurmak için değil, başka bir şekle dönüştürmek içindir.
SPITZER, Eliot:
Aldatırken yakalandığınızda, beyhude inkarlar ve zayıf özürlerden daha kolay bir şeyler denemelisiniz.
SPOEHR, Thomas:
Hepimizin kafasında her şeyi yapabilecek kaabiliyete sahip ABD vatandaşı imajı var. Ancak bu imaj, artık gerçeklerle örtüşmüyor.
STAEL, Anne Louise Germaine de:
Başka ülkeleri ne kadar çok görürsem, kendi ülkemi o kadar çok severim.
STALIN, Josef:
Alman birlikleri iyi bir disipline sahiptir, ancak "Anavatan" savunması gibi yüksek bir amaçtan yoksundurlar, amaçları boyun eğdirmektir. Bizim birliklerimiz ise işgal altındaki "Sovyet Anavatanı"nı korumak yüksek amacına sahiptirler. Ancak sıkı bir disiplinden yoksun olduklarından yenilginin acılarını taşıyorlar. Bu durumda, düşmanlarımızdan öğrenmemiz gerekir mi? Ben, bunun zorunlu olduğunu düşünüyorum.
Eğer kendi sanayinizi kurmazsanız, sizi yeryüzünden silerler. (6 Mayıs 1932 tarihinde İsmet İnönü ile yaptığı görüşmede İsmet İnönü'ye yaptığı uyarı)
En büyük korkum sokakta yalnız başıma yürümektir.
Her komutan, Sovyet askeri ve siyasi komiser anlamalıdır ki imkanlarımız sınırsız değildir. Sovyetlerin toprakları çöl değildir. İnsandır, işçidir, köylüdür... (Hitler orduları tarafından) Ele geçirilen ve bundan sonra ele geçirilmek istenen yerler aynı zamanda ordunun ekmeği ve ikmalidir, sanayinin metali ve petrolüdür. Orduyu besleyen demiryolları ve diğer araçlarıdır.
Tarih, sınıflar savaşının tarihidir.
Türkler bana sormadılar, eğer bana sorsalardı, ben onlara İngiliz-Türk ve Fransız-Türk paktlarının yapılmasına onay vermelerini önermezdim. Elbette, büyük donanmaya sahip devletler olarak hem İngiltere hem de Fransa Türkiye için gereklidir. Türkiye kendini Akdeniz'de büyük devlet olarak görüyor. İngiltere ve Fransa'nın Akdeniz ve Ege'de Türklere vermeleri gerekenleri, bu arada adaların geri verilmesi gerekir. SSCB bugün bunu karşılayabilecek güçte değildir. Bu nedenle ben, Türkiye'nin Akdeniz'de kendisine lazım olanı almak ve "Oniki Ada"daki çıkarlarını savunmak amacıyla, bir taraftan İngiliz ve Fransızlar, diğer taraftan ise İtalyanlar arasındaki çekişmelerden yararlanma niyetini tam bir anlayışla karşılıyorum. Bu doğrudur. Adalar sadece bu yöntemle alınabilir. Sonrası biraz karmaşıktır. Bu noktaya kadar Türkiye galip durumundadır.
Türkler bizi en nazik zamanlarımızda arkadan vurabilirlerdi, vurmadılar. Kendilerine karşı minnet duyuyoruz. Boğazlar'ın güvene layık bekçileri olduklarını ispat ettiler. Türkleri hem mükafatlandırmak hem de Boğazlar'ı daha iyi savunabilecek bir hale koymak lazımdır. Bulgaristan'a Karadeniz'de bir liman yeter. Bulgar sahilinin diğer kısımları hinterlandıyla beraber Türkiye'ye verilecek, bu maksat sağlanmalıdır.
STAND, George:
Başkalarını küçülterek büyüdüğüne inanan insanlar bulunduğu gibi, başkalarını korurken büyüdüğüne inanan insanlar da vardır.
STEINBECK, John:
Bu dünyada emin olduğum bir şey varsa o da kimsenin başkasının yaşamına karışmaya hakkı olmadığıdır.
Dünyada en değer verilmesi gereken şey, insanın özgür ve keşfeden zihnidir.
STEINBERG, Leo:
Sanat artık bizim bildiğimiz sanat değil. En geniş anlamında sanat, nakit para demek. Giderek büyüyen dorukları da dahil sanatın tamamı, bildik ekonomik değerler tarafından yutulmuş durumda. Bir on yıl daha geçsin, banka kasalarında resim biçimindeki teminatlara dayanan yatırım fonlarının saklandığını göreceğiz.
STEINEN, Gloria:
Samimi olarak söylüyorum. Bir kadının iki seçeneği vardır; ya bir feministtir ya da bir mazoşist...
STENDHAL, Marie-Henri Beyle:
Ufacık bir umut bile aşkın doğması için yeterlidir.
STEWART, Jon:
Senin cahilliğin rahat etsin diye kendimi sansürlemeyeceğim!
STEWART, Patrick:
Aile içi şiddetin bütün yoğunluğuyla yaşandığı küçük bir evde insan havayı koklamayı öğreniyor ister istemez!
Sırf biri tökezledi, yolunu kaybetti diye ondan sonsuza dek ümidi kesemezsin.
STOCKWELL, John:
Türkiye, başta CIA'nın, İsrail ve Batı istihbarat örgütlerinin merkezidir. Türkiye'nin her yerinde ve her sektöründeler. Özellikle dini tarikatlar ve sivil toplum kuruluşlarına dikkat ediniz. NATO'dan çıkmaz ve para ilişkilerini kontrol altına almazsanız ikinci bir Atatürk'e muhtaç kalabilirsiniz.
STRAUSS, Neil:
Çok öğren, az bil.
STUART, Dudley Coutts:
İlk defa yeni bir kitap okumaktansa, okunmuş bir kitabı tekrar okumak daha yararlıdır.
STUDI, Wes:
Bazen bir insanın gerçek mutluluğu bulmasının tek yolu, bir grupla birlikte kafayı bulmaktır.
SU, Ruhi:
Ağaç demiş ki baltaya, sen beni kesemezdin ama ne yapayım ki sapın benden... Ölen ben, öldüren benden...
İnsan olmak suçu; suçların en güzeli, en iyisi, en haklısı, en doğrusu olmalı ve herkes o suçu ömrü boyunca işlemeli!
SUAVİ:
Tecavüzü aklayan, tecavüzcüyü saklayan, yalanı zeka sayan, talanı alkışlayan, emekçisini soyan, şiddeti görev sanan bir ülkede insan kalabilmek!..
SULTAN IV. Murad:
Alçaklar! Unutmayın ki intikam gecikir, ama asla yaşlanmaz.
Bağdat'ı almaya çalışmak, Bağdat'ın kendinden daha mı güzeldi ne?
Kılıç kınından çıkmadıkça it sürüsü dağılmaz.
SUN Yat-sen:
Asya'nın konumunu iyileştirmek için Pan-Asyacılığı savunuyoruz. Asya halkları cömertlik ve erdem temelinde birleşirlerse güçlü ve etkili olacaklardır.
Devleti ancak insan öldürmek istemeyen yönetebilir.
Günümüzde Asya'nın iki bağımsız ülkesi, Doğu'da Japonya ve Batı'da Türkiye'dir. Bir başka deyişle Japonya ve Türkiye, Asya'nın Doğu'daki ve Batı'daki barikatlarıdır.
Japonya Asya'da, Avrupa'nın askeri uygarlığı konusunda bütünüyle uzmanlaşan ilk milletti. Japon ordusu ve donanması, Avrupa yardımı ve danışmanlığı olmadan, bağımsız bir biçimde kurulmuştu. Dolayısıyla Japonya, Doğu Asya'daki tek tam bağımsız ülkedir. Asya'da bir başka ülke daha vardır ki "Avrupa Savaşı"na (Birinci Dünya Savaşı) "İttifak Devletleri" safında katılmış ve nihai yenilginin ardından parçalanmıştır. Ne var ki savaştan sonra topraklarını geri kazanmasını becermiş ve bütün Avrupalıları sınırlarından dışarı sürüp atmıştır. Böylelikle bu ülke de, tam bağımsızlığını kazanmış bulunmaktadır. Söz konusu ülke Türkiye'dir. Günümüzde Asya'nın iki bağımsız ülkesi, Doğu'da Japonya ve Batı'da Türkiye'dir. Bir başka deyişle Japonya ve Türkiye, Asya'nın Doğu'daki ve Batı'daki kaleleridir.
SUNAY, Cevdet:
Ben içi boş bir kabağım. Kandilimin yağı çoktan tükendi. Siz kendinize başka birisini seçin. (Cumhurbaşkanlığı teklif edildiğinde söylediği sözler...)
Donumuza kadar her şeyimizi Amerika veriyor.
SUNGU, İhsan:
Oğlum İsmail Hakkı [Tonguç], neden kendini bu kadar yıpratıyorsun, nedir acelen, köylüler yabalarını dirgenlerini alıp, "Karaoğlan [Ulus] Alanı"na yürüyüp, Bakanlığı [Milli Eğitim Bakanlığı] sarıp biz okul istiyoruz diye boğazlıyor da mı bu kadar çırpınıyorsun? (1936 - İhsan Sungu, İsmail Hakkı Tonguç'un öğretmeni idi, bu sözü de "Talim Terbiye Kurulu Başkanı" iken söylemiştir.)
SUPÇİN, Emine:
Gölgesine sığınacağımız tek bayrak, ışığında birleşeceğimiz tek lider, üstünde oturacağımız tek toprak Atatürkiye'dir.
SÜLEMİ, Ebu Abdurrahman:
Sahibine tevazu, halka nasihat etmek, tüm yaradılanlara şefkatli olmak gibi huylar kazandıran; başkalarının haklarına riayet etmeye, helalinden kazanmaya, haramdan korunmaya, emanetlere kem gözle bakmamaya, nefsin kötü ahlak ve arzularına karşı koymaya sebep olan her ilim faydalı ilimdir. Faydasız ilim ise bu faziletleri kazandırmayan ilimdir.
SÜLEYMAN Çelebi:
Her ne denlü çok yaşarsa bir kişi,
Akıbet ölmekdürür anın işi.
SÜLEYMAN'ın Özdeyişleri:
Ahlaksız kadının ağzından bal damlar, dili yağdan yumuşaktır; fakat etkisi pelinotu gibi acıdır, iki ağzı keskin kılıç gibi deler geçer. O kadının semtine uğrama, evinin kapısına yaklaşma ki itibarını başkaları almasın ve yılların acıya mahkum olmasın.
Akıllı oğul babasına sevinç verir, akılsız oğul ise anasına dert olur.
Alaycıyı düzeltmeye kalkışan kendini küçük düşürür, kötü insana yanlışını gösterenin kendisi kabahatli çıkar. Alaycıya yanlışını gösterme, yoksa senden nefret eder. Hikmetli kişiye yanlışını göster, seni sever.
Bir kadınla zina yapanın yüreğinde sağduyu yoktur, bunu yapan kendi kendini mahveder. Başını belaya sokar, saygınlığını kaybeder, utancı silinmez.
Cahilleri kendi isyanları öldürecek, akılsızları kendi kayıtsızlıkları yok edecek...
Eğer komşuna kefil oldun, yabancıyla el sıkışıp anlaştınsa ve ağzından çıkan sözlerle kapana kısılıp kendi sözlerinle tuzağa tutuldunsa gururu bırak, komşuna git, yalvar yakar! Tuzak kuranın elinden kendini kurtar...
Ey tembel; yoksulluk bir haydut gibi, yokluk bir eşkiya gibi üzerine gelir.
Gözlerin dosdoğru ileri baksın, bakışların önündeki yoldan hiç ayrılmasın.
Her şeyden çok yüreğini koru, çünkü hayatın kaynakları ondan çıkar.
Hikmet yüreğinde yer ettiğinde ve bilgi sana zevk verdiğinde düşünme yeteneği sana bekçilik eder, ayırt edici olman seni korur.
Hikmeti ve terbiyeyi küçümseyenler akılsızdırlar.
Hikmetli kişi dinler ve daha çok şey öğrenir. Anlayışlı adam sağlam rehberlik arayan kişidir; öyle ki, özlü, düşündürücü sözleri, hikmetlilerin deyişlerini, bilmecelerini anlasın.
Hikmetli kişiyi eğit, daha da hikmetli olur. Doğru kişiye öğret, bilgisine bilgi katar.
Hikmetli olursan yararı sanadır, alaycı olursan da zararını sen çekersin.
Hileli sözlerden uzak dur, dilin sahtekarlığa bulaşmasın.
İşe yaramaz, zararlı adam ağzında hileli sözlerle ortalıkta dolaşır; fesat yüreğindedir. Her zaman kötülük kurar, sürekli çekişme yaratır.
Kendi sarnıcının, kendi kuyunun suyundan iç. Pınarlarından sular dışarılara akıp gitmesin; onlar yalnızca senin için olsun, yabancılarla paylaşman için değil. Gençliğini paylaştığın karınla mutlu ol!
Kendi suçu kötü adamın yakasına yapışır, kendi günahının kemendi O'nu kıskıvrak yakalar; yaptığı akılsızlıkların çokluğu yüzünden yoldan çıkar, terbiyeyi kabul etmediği için ölür gider.
Oğlum, babanın verdiği terbiyeyi dinle, annenin öğrettiği kanundan sapma. Çünkü onlar senin başında bir zarafet çelengi, boynunda değerli bir gerdanlıktır.
Oğlum, günahkarlar seni ayartmaya çalışırsa, onlara uyma. Sen onlarla aynı yoldan gitme, tuttukları yola ayak basma. Çünkü onlar kötülüğe koşar adım gider. Bu yol, yolcusunu canından eder.
Tanrı'nın (Yehova) nefret ettiği ve tiksindiği şeyler: Yüksekten bakan gözler, yalancı dil, masum kanı eller, hainlik tasarlayan yürek, kötülüğe koşa koşa giden ayaklar, yalan soluyan yalancı şahit ve kardeşleri birbirine düşüren adam.
Tembelin eli O'nu yoksul eder, çalışkanın eli ise O'nu zengin eder.
Yazın hasadı kaldıran oğul sağgörülüdür, biçim zamanı uyuyakalan oğul ise yüzkarasıdır.
Yürüyeceğin yolu düzle, tuttuğun yollar sağlam olsun. Sağa sola sapma; kötülükten ayağını çek!
SÜREYA, Cemal:
Acı çektikçe insan olgunlaşırmış... Yalan be! İlk önce kalbin kırılır, sonra çürümeye başlarsın.
Başka sanatçıları sevmeyen, hiçbir hayranlık duygusu kalmamış bir sanatçı artık ölmüş bir sanatçıdır.
Birbirimize birkaç adım mesafelerdeyiz aslında, ama aramızda kilometrelerce gurur var!
Dokunulmasa da, görülmese de kalpte yer verilir bazısına nedensiz...
Dökmeye niyetim yok içimi, zor sığdırdım zaten...
Güzel hayat isteyen, güzel insan biriktirsin!
Kim istemez mutlu olmayı, ama mutsuzluğa da var mısın?
Masal dinlememiş çocuklar büyüyünce kedi resmini bile cetvelle çizerler.
Mustafa Kemal bir temeldir, bir yöndür. Yapılmış, her şeyi bitmiş bir bina değildir. Onu ancak devam ettirerek, sürdürerek sevebiliriz.
Mutlu olmanın yolunu karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk, yanıldık! Çünkü ne kadar mutlu ettiysek o kadar yalnız kaldık.
O beni herhalde sevmiş, oysa ben O'nu her halde sevmiştim.
Ne olmuş her fırsatta kendimle konuşuyorsam? Bakma sen yanlış demiş eskiler, kendi kendine konuşana deli değil, "yalnız" derler.
Uğraşamam dünümle ve dünümdekilerle, ben yarına bakarım yanımdakilerle...
SÜTÇÜ İmam Ali:
Her kim ki Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye aleyhine fetva verip düşmanlık yapar, bilin ki onların damarlarında kafir kanı akar!
SÜVARİ Yakup Çavuş:
Düşman sadece Yunan değildi; İngiliz'i vardı, Yunan'ı vardı, Fransız'ı vardı, İtalyan'ı vardı, Rus'u vardı... Vardı da vardı, bizimse bir Allahımız bir de Paşamız vardı.
SWABY, Rachel:
Bilime meraklı olup kendilerine rol model arayan kızlar, bu modelleri bulmak için uğraşmak zorunda kalmamalılar. Bilim dünyasındaki kadınları ek iş olarak laboratuvarda çalışan eşler veya anomaliler olarak değil de bilim insanları olarak görmenin yanı sıra kız çocuklarına hangi konularda iyi oldukları ve nelerden hoşlanmaları gerektiğiyle ilgili dayatılan fikirleri düzelterek hem yeni nesil kimyagerlerin, arkeologların ve kardiyologların yetişmesini hızlandırmış oluruz hem de dünyanın saklı kalmış tarihini açığa çıkarmaya bir nebze daha yaklaşırız.
SWIFT, Jonathan:
Herkes uzun yaşamak ister, ama kimse yaşlanmak istemez.
Kitaplar zekanın çocuklarıdır.
SYRUS, Publilius:
Başkalarını hep bağışla, ama kendini hiç bağışlama...
Bugün, dünün öğrencisidir.
Suçluyu affeden hakim, kendini mahkum etmiş olur.
Verilen öğütlerden yalnız akıllılar yararlanır.