ABAELARDUS, Petrus:

Felsefe; inanılanın inanılmaya değer olup olmadığını araştırmaktır.

ABALIOĞLU, Nadir Nadi:

Çağdaş uygarlığa sırt çevirmek Atatürkçülükse, biz Atatürkçü değiliz. Hayatta en hakiki mürşit ilim değilse, biz Atatürkçü değiliz. Vicdan ve fikir özgürlüğü doğruyu savunmak hakkını bize vermiyorsa, biz Atatürkçü değiliz. Ulusal bağımsızlık başkalarının uydusu halinde yaşamak anlamına geliyorsa ve halkçılık ilkesi, halkın bir mutlu azınlık elinde cennet vaatleriyle ömrü billah sömürülmesi sayılıyorsa, biz Atatürkçü değiliz.

ABASIYANIK, Sait Faik:

Ben bayrakları değil, insanları severim.

Bir insanı sevmekle başlar her şey...

ABBEY, Edward:

Büyümek için büyümek, bir kanser hücresinin ideolojisidir.

ABD Anayasası:

Meclis, konuşma ve basın hürriyetlerini kısan kanunlar yapamaz.

ABDULLAH, Bessam Abu:

Geleceğin akıllı ve hikmet sahibi insanlara ihtiyacı var, savaşçılara değil!

İnanıyorum ki zeytin dalı, ağaca dönüşecek ve o ağaçtan evlatlarımız ve torunlarımız da yararlanacak. Nefret, kin, mezhepçi, ayrımcı, aşırı milliyetçi dil ve tutum bölgeye kanlı facialardan, yıkımlardan başka şey getirmedi.

ABDURRAHMAN Efendi (Adana Valisi):

Ayaklanma için sebep yoktur. Fransızlar bizim iyiliğimizi istiyorlar. (05.11.1920)

ABDÜLHAK Molla:

Hazır ol cenge, eğer ister isen sulh-ü salah!

ABDÜLHAMİT Han (2. Abdülhamit):

Ben fenalığı iki, iyiliği bir defa düşünürüm!

Beni evhamlı sanıyorlardı, hayır! Ben sadece gafil değildim, o kadar. Kırk yıl şu devletlerin birbirine düşmesini bekledim. Onlar birbirlerine düştü, şimdi ben tahtta değilim.

Bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır, kanla verilir!

Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen, cevizin hepsini kabuk zanneder.

Düşmanın kurtuluş reçetesi öldürmek içindir. Esaretin bir çeşidi de borçlandırmadır.

Kim ki kale kurup top endah iderek tepük oynaya, boynu vurula...

Millet birbirini kırıp geçireceğine bırakın beni öldürsün. İcabı halinde donanmayı kaybetmemek için canımı vermeye hazırım.

Savaş yalnız sınırlarda olmaz. Savaş, bir milletin topyekün ateşe girmesidir. Eğer bu bütünlük sağlanmamışsa zafer tesadüfi, yenilgi kaderdir.

Tekerrür eden tarih değil, hatalardır!...

Toplumu daha kolay güdebilmek için onu bilgisiz, cahil bırakmak gerekir.

ABDÜLNASIR, Cemal:

Çocukluk yıllarımda, havada ne zaman bir uçak görsem, kendi kendime mırıldanır ve okuduğum şarkının anlamını eleştirirdim: "Ey büyük Allah'ım, İngiliz'i kahret!" Zamanla öğrendim ki, dedelerim buna benzer bir bedduayı vaktiyle Türklere karşı ederlermiş...

ABDÜRRAHİM Fevzi (Bahriye Dairesi Reisliğinin Kurucu Reisi):

Hiç bir milletin Deniz Kuvvetleri bizim bugün içinde bulunduğumuz zorluklarla karşılaşmamıştır. Deniz Kuvvetlerimizin materyali bugün Abdülhamit istibdadının bıraktığı mirastan daha sönük ve daha azdır. Buna rağmen personelin subay kısmı en yeni bir Donanmayı en üstün bilgilerle sevk-i idare edecek kifayet ve kabiliyettedir. Halen Deniz Kuvvetlerimizin kadrosunu teşkil eden subaylar Deniz Kuvvetlerini ve Donanmayı ölümsüzlük sırrına eriştirmekle mükelleftirler. (1924 - Deniz Kuvvetlerine yayınladığı ilk prensip mesajı)

ABELARD, Pierre:

Günah bir eylem değildir. Günah eylemin biçimindedir, niyettedir. Niyeti kötü olmayan kişinin yaptığı iş kötü olsa bile O kötülük yapmış olmaz; fakat kötülüğe niyet eden kişi o kötülüğü yapmaya fırsat bulamamışsa bile kötülük yapmış sayılır.

ABHAZA Atasözleri:

İyi gelinin varsa oğlun var demektir.

ABUŞOĞLU, Tamer:

Türkiye, Türkiye'den ve Türkler tarafından yönetilmelidir.

ACEMOĞLU, Daron:

Özgürlük aşağıdan gelen bir kavramdır, yukarıdan değil...

ACHARD, Marcel:

Kadın duyduğuna inanır, erkek gördüğüne.

ACKLES, Jensen:

Yalnız olmadığıma inanmak istiyorum, ama bunu destekleyecek hiçbir kanıt bulamıyorum.

ACTON, John Emerich Edward Dalberg:

Demokrasinin kötü olan bir yönü, çoğunluğun tiranlığına dönüşmesidir.

İktidar bozar, mutlak iktidar mutlak bozar.

AÇAR, Mehmet:

Bir halkın sahip olduğu topraklardaki zenginliği isterseniz önce o halkı düşman edersiniz kendinize...

ADAMS, Henry:

Bir öğretmen ebediyete hükmeden insandır. Tesirlerinin nerede biteceği asla bilinemez.

ADAMS, John:

Bir ulusu fethetmenin ve köleleştirmenin iki yolu vardır. Birisi kılıçla, diğeri borçla...

Bu dünya, olası dünyaların en iyisi olabilirdi, tabii eğer içinde din olmasaydı.

Bütün insanlarda bir tehlike vardır. Özgür bir ülke için tek kural şudur; güce sahip olan herkes halkın özgürlüğü için bir tehlikedir.

ingilizcenin yazgısı, gelecek ve onu izleyen yüzyıllarda, Latincenin geçen yüzyıllarda ya da Fransızca'nın bu yüzyılda olduğundan daha da yaygın bir dünya dili haline gelmektir.

İnsanlığın içine düştüğü kederlerin suistimal edilmesinin en kötü örneğinin iması bile beni neredeyse ürpertiyor; örneğin İsa'nın çarmıha gerildiği haç. Bu üzüntü makinesinin ne gibi felaketlere yol açtığını düşünün!

Mürettebat farklı yönlere kürek çekiyorsa, kaptanın limanı görmesi hiçbir işe yaramaz.

ADAMS, Phillip Andrew Hedley:

Marx hatalıydı. Din insanlığın afyonu değildir. Afyon; uyuşturucu, hissizleştirici, sıkıcı şeyleri akla getiriyor. Ama din, sıklıkla korkunun afrodizyağı, gaddarlığın anfetamini olmuştur. En iyi olduğu durumlarda ruhları ayağa kaldırmış, çan kuleleri dikmiştir. En kötü olduğu durumlardaysa bütün uygarlıkları mezarlığa çevirmiştir.

ADDAMS, Jane:

En büyük insan, kendini en çok sayıda insanın yerine koyabilendir.

ADDISON, Joseph:

Gerçek mutluluk kendisini gizler... O önce insanın içinde bulunur.

Renkler her dili konuşur.

ADENAUER, Konrad Hermann Joseph:

Alman mucizesi olarak tanımlanan ekonomik kalkınmamızı "Tiyatro"ya borçluyuz. Bu nedenle "İkinci Dünya Savaşı"ndan sonra ilk iş olarak tiyatro binalarımızı onardık.

ADIVAR, Abdülhak Adnan:

Osmanlı Türkiyesi uzun yıllarda matematik, fizik, tabii ilimler ve tıpta hala Ortaçağ'ın koyu dumanları içinde boğulmuş kalmıştı.

ADIVAR, Halide Edip:

23 Mayıs 1919 tarihinde Halide Edip Adıvar'ın yaptığı Sultanahmet Konuşması: "Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece, karanlık bir gece... Fakat insanın hayatında sabahı olmayan gece yoktur. Hanımlar, bugün elimizde top, tüfek denilen alet yok, fakat ondan büyük, ondan kuvvetli bir silahımız var: Hak ve Allah var. Tüfek ve top düşer, hak ve Allah bakidir. Topun yüzüne tükürecek kadar evlatlar, analar, kalbimizde aşk ve iman, milliyet duygusu var. Sesimizi mutlak dünya işitecektir; işitmek ve işittirmek için bugün kuvvetli ve metin bir millet halinde bulunmalıyız. Ruhu göklerde olan ecdadımız, minarelerimizden yedi yüz yılın şanlı Osmanlı tarihinin bugünkü faciasını seyrediyor. Bu tarihi, bu muazzam meydanda zafer alayları yapan kahraman ecdadımızın ruhları karşısında, başımı kaldırıyor ve diyorum ki: "Ben Türk ve Müslüman tarihinin bedbaht bir kızıyım. Eskileri kadar kahraman, fakat bedbaht, yeni milletin de bedbaht bir anasıyım. Asırlardan beri sinsi sinsi devam eden Avrupa'nın istila siyaseti her vakit Türk toprakları üzerinde en vicdansız bir şekilde tecelli etmiştir. Ayda ve yıldızlarda zapt edilecek Müslüman ve Türk toprakları ve milletleri olduğunu haber alsa oraya istila ordusu göndermek için mutlak yol bulacak olan Avrupa'nın eline nihayet bir fırsat geçmiştir. Bu zalimleri en evvel kendi milletleri mahkum edecektir. Sizin iki dostunuz var: Bugünkü Müslüman alemi ve millet hakkı için bağıracak milletler! Birini kazandınız, ötekini bugünkü açtığınız davanın hak ve ulviyeti kazanacaktır. Hükümetler düşmanınız, milletler dostunuz, kalbinizde isyan kuvvetinizdir!"

Avrupalı itilaf devletlerinin tecavüz siyaseti bazen hıyanetle ve daima haksız olarak Türkiye'ye çevrilmiştir. Eğer ayda ve yıldızlarda da Türk'le Müslüman bulunduğunu söyleseler oralara da istila orduları gönderirlerdi.

Ben bu bayrağın altında doğmuş bir Türk kadınıyım. Burada yaşadım, burada öleceğim.

Gece en karanlık ve ebedi göründüğü zamandır ki, gün ışığı en yakındır.

Kadınlar kendilerini sevenler için değil, onlara hükmedenler için can verirler.

Yalnız topla tüfekle değil, iradenle de cesur olacaksın.

ADIZES, Ichak Kalderon:

Sadece kar için yönetmek, skor tablosuna bakarak tenis oynamaya benzer.

ADLER, Alfred:

Üstünlük kompleksinin temelinde her zaman bir aşağılık kompleksi yatar.

ADLER, Paul S.:

Hiyerarşinin işlediği yerde elemanları geliştirmeyi unut.

ADORNO, Theodor Ludwig Wiesengrund:

Bilim, itaatsiz olana gereksinim duyar.

İnsanlar gençliklerinde besledikleri umutlarına ihanet edip yaşamlarını dünyanın gidişatına göre ayarladıkları için sanki erken gelen bir çöküşle cezalandırılıyorlar.

Kültür endüstrisi yapay gereksinimler yaratır. Kapitalist sistem tarafından yaratılan bu yapay gereksinimler yine kapitalist sistem tarafından doyurulur. İnsanların gerçek gereksinimleri olan özgürlük, kendini ifade gücü ve yaratıcılık yerini yapay mutluluklar ve güdümlü bir yaşam tarzına bırakır.

ADRİAN, Cem:

Umut, hiç görmeyen birisine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız...

Yalnızlık, senden daha çok seviyor beni...

AESKHYLOS:

Tatlı şeyler, sonu iyi biten acılardır.

Yeminine bakıp insana inanma, insana bakıp yeminine inan...

AFRİKA Atasözleri:

Aslan, ceylan, sırtlan ve zebra yan yana koşuyorsa orman yanıyor demektir.

Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar tarihler avcıları övecektir.

Bilge herşeyi bilmez, sadece ahmaklar herşeyi bilir.

Gözlerin rengi ve biçimi ne kadar farklı olursa olsun gözyaşlarının rengi aynıdır.

Hızlı gitmek istiyorsan yalnız git, uzağa gitmek istiyorsan birlikte git.

Sevgili beyaz adam; doğarım siyahım, büyürüm siyahım, üşürüm siyahım, korkarım siyahım, hastalanırım siyahım ve ölürüm hala siyahım... Sen beyaz adam; doğarsın pembesin, büyürsün beyazsın, güneşlenirsin kızarırsın, üşürsün morarırsın, korkarsın sararırsın, hastalanırsın yeşilsin ve ölürsün grisin... Ve hala utanmadan bana renkli dersin...

Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir; çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar verir!

Uzlaşmacılar öldü, kindarlar hayatta!

Yaşlı bir bilge öldüğünde bir kütüphane yanmış demektir.

AGAMBEN, Giorgio:

Her tarih anlayışının içerisinde mutlaka kendisinde örtük olarak bulunan, onu koşullandıran ve bu nedenle de açığa çıkarılması gereken belli bir zaman deneyimi yer alır. Aynı şekilde, her kültür her şeyden önce, belli bir zaman deneyimidir ve bu deneyimde bir değişiklik olmadan yeni bir kültür mümkün değildir. Bu nedenle, özgün bir devrimin ilk görevi sadece dünyayı değiştirmek değil, aynı zamanda zamanı değiştirmektir.

AGAR, Herbert Sebastian:

Bizi özgür kılan hakikat, genellikle, duymak istemediğimiz hakikattır.

AGEE, Philip:

Cia’da bizim için demokrasinin beş paralık bir değeri yoktu. Yani bir hükümet seçimle iş başına gelmiş ve bizimle de işbirliği yapacaksa, çok güzel… Ama bizimle işbirliği yapmayacaksa o zaman bizim için demokrasinin hiçbir anlamı yoktu. Ve bugün için de bir anlamı olduğunu sanmıyorum.

AĞAOĞLU, Ahmet:

Şahsi hükümette halk bir tek şahsın keyif ve hevesine tabi olduğundan milyonlarca insanın bu keyif ve hevese itaat etmesi için halkı korkutmak ve yıldırmak yegane çaredir. (1930)

AĞIRBAŞ, Jale:

Sivil toplum örgütü üyelerinin de siyasi partilerde emek vermeleri gerekir.

AHİ Evran:

Elin, kapın, sofran açık; dilin, belin kapalı gerek...

AHMED Bin Hanbel:

Konstantiniyye (İstanbul) elbette fethedilecektir. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, o asker ne güzel askerdir!

AHMEDİNEJAD, Mahmud:

Düşmanlıklar, ancak düşmanlara zarar verir.

AHMET Efendi (Saray Müftüsü):

Üzerimize düşen vazife, memleketimizi muhafaza ve müdafaa etmektir. Boşu boşuna oturursak miskinlik ve zilleti kabul etmiş oluruz. ("Kurtuluş Savaşı"mızda doğru tavır alabilen ender din adamlarımızdan)

AHUNDZADE, Mirze Feteli:

Dünyada Araplar kadar güzel masal uyduran, Farslar kadar bu masalları güzel anlatan ve Türkler kadar bu masallara kolaylıkla inanan ikinci bir millet yoktur!

AIKEN, George:

Bir gün uyanıp da insanoğlunun aynı ırk, renk ve dine ait olduğunu görseydik, öğlene kadar yeni önyargılar bulmak zorunda kalırdık.

AIKMAN, Leo:

Bir insan hakkında, başkalarının O'nun için söylediklerinden çok, O'nun başkaları için söylediklerinden fikir edinilebilir.

AISOPOS (Ezop):

Huzur içinde yenen yavan ekmek, endişe içindeki ziyafetten iyidir.

AJAR, Emile (Romain Gary):

Rol yapmazsanız asosyal, uyumsuz ya da sinir hastası damgası yersiniz.

AKALIN, Erdal:

Cumhuriyet Bayramı, Türk İnsanı'nın ümmet kulu olmaktan çıkarak çağdaş ve uygar vatandaş olmasının kapısını açan tarihi karar gününün yıldönümüdür!

AKAN, Tarık:

Ben sanatın gücüne inananlardanım.

AKARSU, B.:

İnsanın insan olması, insanın kendi olması, kendi kimliğini bulması, kendinin bilincine varması dile bağlıdır ve kullandığımız dilimiz kimliğimizdir. Dil gelişemeyince düşüncenin gelişmesi de durur. Dünyayla bağlantı kuran dilin gelişmesi engellenmişse, bir ulusun düşünmeye dayanan felsefe alanında, dolayısıyla bilim alanında başarı ortaya koyamayacağı da açıktır.

AKBAL, Oktay:

Ben kendimi bildim bileli gazetelerde, dergilerde edebiyatımız üzerine türlü yazılar okumuşumdur. Bir şey hallolmadı bu yazılarla, tartışmalarla... Ama yine de yazmak, söylemek lazım. Evvelce de söylediğimiz gibi, ilk şart, toplumun sanata ve sanatçıya hor bakmaması, ona layık olduğu değeri vermesidir.

Hayal ve yaradılış zenginliğine geniş kapılar açmaktan, o hazineyi yeryüzüne teslim etmekten asla kaçınmayınız. Çünkü bence sanatçı için her şeyden önce sanatı gelir.

Okullarımızda okutulan edebiyat dersleri bir fosil yığınından başka bir şey değildir. Bu derslerde insan edebiyatı seveceği yerde, ondan nefret etmesini öğrenir.

Sanat yapma konusunda hevesli olanlara bir kaç tavsiyem olacak... Öncelikle sanatın gerçekten güç bir iş olduğu ne kadar erken bilinirse o kadar karlı çıkarlar. Bu kişiler vaktinden önce ağır yükler, büyük davalar peşinde koşmamalıdırlar ve gündelik politikanın bayağılıklarından kaçınmalıdırlar. Bence sanatçı için her şeyden önce sanatı gelmelidir. Bu konudaki bütün tartışmalara, aksi fikirlere, iddialara rağmen sözümün bütün sorumluluğunu yüklenerek, gerçek sanat adamı önce bu temel fikri kavrayan kişidir, diyorum.

AKBAY, Ertuğrul:

Mutlu olmanın yolları:
1. İnançlı ve tevekküllü olmak,
2. Sağlıklı olmak,
3. Kıskanç ve kindar olmamak,
4. Merhametli ve affedici olmak,
5. Nefret etmemek,
6. Vicdanlı ve yardımsever olmak,
7. Dürüst olmak,
8. Açgözlü ve bencil olmamak,
9. Beş duyuya hakim olmak...

AKÇURA, Yusuf:

Bize Osmanlılık ve ümmetçilik yaramaz, bize Türklük gerekir!

Eğer Cumhuriyet gericiliğe ve bölücülüğe kılıcını vurmazsa, onlar Cumhuriyeti yıkacaklardır. (Eğer Cumhuriyet Ortaçağ güçlerinin kökünü kazımazsa, Ortaçağ güçleri ilk fırsatta emperyalizme dayanarak Cumhuriyet ile hesaplaşacaktır!)

Osmanlı milleti oluşturma hareketi boş bir girişimdir. Tek çıkar yol Türk milliyetçiliğidir.

Türkiye Cumhuriyeti, Türkçülük fikrinin tahakkukudur.

Türkiye Devleti'nde hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir; millet, halk, mukadderatını bizzat ve fiilen yönetir. Demek ki Türkiye Devleti kayıtsız şartsız bir halkçılıktır, bir demokrasidir. Halk, millet sık sık toplanarak kendi mukadderatını, memleketin mukadderatını yönetmek için vekil edeceği adamları seçer. Ve seçmeden evvel memleketi ne yolda idare edeceklerine dair fikirlerini öğrenir, mukayese eder ve ona göre seçer. Bunun mutlaka böyle olması gerektiğine inanan "Anadolu ve Rumeli Müdafaai Hukuk Cemiyeti" maksatlarını, fikirlerini azami derecede yaymaya çalışıyor. Eskiden olduğu gibi yalnız teşkilat kuvvetiyle değil, asıl fikre çekmek suretiyle seçimlere katılıyor. "Büyük Millet Meclisi"nce yeniden seçim kararı verilir verilmez "Müdafaai Hukuk Cemiyeti", derhal programının ana hatlarını dokuz umdede toplayarak yayınladı. Gazeteler her gün bu umdeleri yazıyorlar, açıklıyorlar, yorumluyorlar, ayrıca risalelerle de izahına çalışıyorlar. Taraf taraf "Müdafaai Hukuk"un mensupları -mebus adayı olsun olmasın- bu umdeleri halka, şehirlilere, köylülere her sınıf ahaliye anlayacakları dille anlatmaya uğraşıyorlar. Türkiye'nin her tarafında, camilerde, konferans salonlarında, kahvelerde, meydanlarda umdeleri açıklayıp anlatmakla meşgul gayretli arkadaşlarımız var. Demek "Müdafaai Hukuk", milletin anlayarak oy vermesi esasını yalnız teoride kabul etmekle kalmamıştır, bugünkü seçim devresinde tatbikatını da icra ediyor; demek "Müdafaai Hukuk" teşkilatla beraber açık, aşikar, sarih ve kati fikir ve umdelere dayalı bir seçimde kazanmak için meydana atılmıştır. (11 Mayıs 1923 günü Darülfünun Konferans Salonu'nda İstanbullu aydınlarla yaptığı söyleşiden)

AKDEMİR, Ali:

Eski model ve stratejiyle, eski sonuçlarla yetinmek yerine; yeni ve fakat başarılı olmuş yöntem ve stratejiyle daha anlamlı sonuçlar elde edinilebilir.

AKGÜÇ, Öztin:

Bir ülkede delalet ve gaflet içerisinde politikacılar olabilir, satılık ya da kiralık kalemler bulunabilir, gözünü mevki hırsı bürümüş, ödün vererek bir yerlere gelme çabasında olan yeteneksiz, liyakatsız bürokratlar köşe başlarını tutmuş olabilir. Yabancılarla işbirliği yaparak onların sözcülüğüne soyunmuş iş adamları da gözlemlenebilir. Bunlar doğal ve olağan karşılanabilir. Olağan olmayan ve tehlikeli olan toplumun gaflet, delalet ve en azından kayıtsızlık içerisinde olmasıdır. Bir toplum mezarını kazıcılara şak şak tutmaz, onlara yardımcı olmaz, çevresinde dönen oyunlara bigane kalamaz. Aymazlığın da bir sınırı olmalıdır, aymazlık sağduyuyu kirletmemelidir. Eğitim yetersiz olabilir, dezenformasyon yaygın olabilir; lakin bir toplum sağduyusunu, bağımsız, hür yaşama, varlığını koruma içgüdüsünü yitirmemelidir. Etrafındaki bu kadar olaya karşı uyanmayan, aymayan, geleceğini görmeyen bir toplum bölünmeye de, yoksulluğa da, bağımsızlığını yitirmeye de müstahaktır, belayı hak etmektedir.

 

"Halka karşı halk için" değil, "halkla beraber halk için" anlayışı Atatürkçülüğün temel ilkelerindendir.

 

Sorunların çözümünde dış güçlerden medet, yardım beklenemez; bu yolla bağımsızlık korunamaz.

 

Türkiye hızla kalkınabilmek, çağa uymak için devrimci olmak zorundadır.

AKHAN, Gizem:

Yaşadığım dünyayı koruma güdüsüyle bir eylem yaptım; şiddet kullanmadım, dünyayı kirletenlere karşı mücadele verdim. Hiçbir suç işlemediğim için korkmadım ve ceza almaktan da endişe duymadım.

AKIN, Sunay

Bazen dünyanın en zor mesleğidir kendi duygularına tercüman olmak...

AKKAPILI, Deniz Tuncay:

Bu toplum daha doğmamış çocuğu için bile vatanına, milletine, ana-babasına, kendisine hayırlı bir evlat olsun diye dua eder. Bunu da tüm kalbiyle söyler. Ne para, ne şan, ne şöhret ne de biat; vatanına, milletine hayırlı bir evlat!

AKPINAR, A. Metin:

Gerçek liderler halkta umut yaratanlar değil, umudu gerçeğe dönüştürenlerdir.

AKSAK, Burak:

Çocukluk yaptın da gönlüme salıncak mı kurmadım?

AKSOY, Bülent:

Bir sanat esasen kendi gücüyle ayakta kalır. Kendi gücüyle yaşayamayan bir sanatı devlet dahil kimse kurtaramaz.

AKSU, Sezen:

Müzik hayatı ve zevkleri inceltir; daha rafine, daha toleranslı, daha esnek, hayata daha geniş vizyonla bakan insanlar yetişmesine büyük katkı sağlar.

AKŞİN, Sina:

Din oltasına yakalanan "homo ahretus"lar, bu dünyayı ıskalarlar ve öbür dünya için yaşarlar.

"İttihat Terakki", "Milli Demokratik Devrimi" gerçekleştirmek için yola çıkmıştı. Atatürk de aynı şeyi yapmak istiyordu. Tabii arada büyük farklar var: "İttihat Terakki", bunu meşrutiyet düzeni içinde -yani padişahlı bir düzen içinde- yapmaya çalışıyordu. Başaramadı. Savaş yenilgiyle bitti. Daha radikal çözümler gerekli oldu. Atatürk cumhuriyetçiydi, padişahlığa karşıydı. Zaten Padişah vatana ihanet ederek kendini devre dışı bıraktı. Padişah, ağalık düzeninin doğal lideri... Ayrıca Batılılar "Sevr Antlaşması" ile baklayı ağızlarından çıkarmış oldular. Bu da durumu çok değiştirdi ve radikalleştirdi. "İttihat Terakki" ile Atatürk'ün hedefleri aynı olmakla beraber, değişen koşullar çok daha köktenci yollardan gidilmesi zorunluluğunu doğurdu.

AKŞUN, Ertürk:

Bu şehirde kalabalıklar, yalnızlığın kalın perdeleridir.

İnsan hasta olduğunda canının, yalnız kaldığındaysa ruhunun farkına varır.

Korkan insan hem kendi yaşamına hem de diğer yaşamlara yasak koyar. İnsanların kaybedecekleri şeyler çoğaldıkça korkuları da çoğalır. Mülkiyet, korkuların başıdır.

Özlemek; özlenen hiç farkında olmasa da, özleyen kişiyi gene de mutlu eder.

Yalnızlık, bir ağacın toparağa kök salması gibidir. Bir ağaç toprağa ne kadar kök salarsa o kadar gelişir, büyür, sağlıklı olur. Yalnızlık, derinlemesine büyümek demektir. İnsan da ancak yalnız kaldığında bir ağacın toprağa kök salması gibi derinlemesine büyür. Buna sağlıklı büyüme veya gelişme denir. Yalnız kalmaktan korkan kişi, sarmaşık gibi yüzeysel büyür. Yaşamak için hep birilerine ihtiyaç duyar. Bağımlı olur. Bağımlı kişiler son derece kıskanç olurlar. Sürekli kaybetmekten korkarlar, günümüzün gençleri gibi...

AKTAŞ, Miraç Çağrı

Hayat kaybettiğin yerden başlar.

İmkansız yoktur, sadece az isteyen insan vardır.

Tırtılın "yolun sonu" dediğine Tanrı "kelebek" demiş. Hiçbirimiz bizi bekleyen güzellikleri bilemeyiz.

AKTUNÇ, Hulki:

Yazıyorum, çünkü hala yan yana gelmemiş kelimeler var!

AKYOL, Mehmet:

Politik arenanın çirkinliği, herşeyin politik rant sağlayan bir meta olarak algılanması ve maalesef sanatın da acımasızca ve kaba bir şekilde bu arenaya çekilmek istenmesi Türkiye sanatı ve sanat kültürü adına bir kayıp, bir düşmanlıktır.

AL-MA'ARRI, Abul Ala:

Dünyada iki çeşit insan var: Aklı olan ve dini olmayanlar, dini olan ve aklı olmayanlar...

ALBERT, Geoffrey F.:

Genelde fikrimizi korumak yerine değiştirmek daha fazla cesaret gerektirir.

ALBRIGHT, Madeleine:

Irak Savaşı'nda yarım milyon çocuğun öldüğü söylenmekteyse de buna değer miydi derseniz, inanıyoruz ki değerdi.

İddiaya girerim ki, ABD olarak bizler, Irak halkını Saddam'ın düşündüğünden daha fazla düşünüyoruz. Eğer zor kullanıyorsak, bunu ülkemiz için yapıyoruz. Biz, büyük bir ulusuz. Çünkü Amerikalıyız. Biz büyüğüz ve geleceğe bakıyoruz.

ALCOTT, Amos Bronson:

Ülkülerimiz bizden daha temizdirler.

Yolculuk ederken gözlerini yanına almayı unutma.

ALCOTT, Louisa May:

Benim en yüksek emellerim uzakta, güneşin ışıklarındadır. Onlara ulaşamayabilirim; ama başımı kaldırıp onlara bakabilir ve güzelliklerini görebilir, onlara inanabilir ve peşlerinden gitmeye çabalayabilirim.

ALÇI, Rüştü:

Adalet yoksa, cennet te güzel değildir.

Ayak genellikle ele hizmet eder, ama bu durum ele üstünlük sağlamaz.

Bir fikrin doğruluğu inananların çokluğu ile ölçülmez.

Çukura baş eğmeden bakılmaz.

Elmanın içindeki kurt dışarı çıkmadan elmayı tarif edemez.

Ezerek yükselemez, ezdiğiniz kadar alçalırsınız.

Fakir parayı harcarken, zengin kazanırken mutlu olur.

İnsana arya yapmak yakışır, bağırmak yakışmaz.

İnsanlığı alçaltan herhalde kendisini de alçaltır.

Milletvekili olmak kolay, milletin vekili olmak zordur.

Öğünmek ayıptır, ben hiç öğünmedim demek de...

Para, kazanırken değil harcarken mutluluk veriyorsa güzeldir.

Rahatlamanın önünde sıkıntı vardır.

Sofrayı seyretmekle tadına varılmaz.

Şöhret aniden gelmişse ağır bir yüktür.

Üretimdeki başarı insana rahatlık, paylaşmadaki başarı ise huzur verir.

Üstün insan yoktur, gelişmiş insan vardır.

ALDERSON, M. H.:

Eğer ilk defasında başaramadıysanız ortalamaya yaklaşıyorsunuz demektir.

ALDİNÇ, Ayşegül:

Kırkına kadar Tanrı'nın size verdiği hediyelerle idare edersiniz. O yaştan sonra da hak ettiğiniz görüntüde olursunuz.

ALDORT, Naomi:

Çocukken yeterince ilgi, şefkat ve sevgi görmediyseniz, sevginin mücadeleyle elde edilen bir şey olduğunu öğrenmişsinizdir.

Ebeveynlik kendinizi tatmin etmekten, başkalarının tatminleriyle mutlu olmaya doğru büyük bir adım atmayı gerektirir.

Kendinizi severek başka insanların sizi sevmesini kolaylaştırırsınız.

Sevginizi çocuğunuza kesintisiz olarak aktarabilmek için, öncelikle kendinizi sevmeli ve takdir etmelisiniz.

İyiliklerin her zaman bir karşılığı vardır. O da vermektir.

Yaşadığımız en büyük korkulardan biri, yeterince sevilmemek, sevginin göstergesi olan şeylerden mahrum kalmaktır... Bunun nedeni çocukken koşullu ve kesintili sevgi görmüş olmamızdır.

ALFIERI, Vittorio:

Aynaya bakacağına, üstündeki elbiselere bak!

Çok yalan söyleyenin ettiği yemin de çok olur.

ALIGHIERI, Dante

Bugünün bir daha asla doğmayacağını düşünün.

Geniş varlık denizinin her yanında büyük bir aşk akışı vardır. Fiziksel devinim, bitkisel yaşam, zihinsel yaşam... Hep evrensel aşkın derece derece yükselen aşamalarını oluşturur. Aşağı derecelerinde yanılmayan aşk, akılla aydınlandığı zaman iyilik ve kötülüğe eğilim kazanır. Aşk kusursuz olmayan iyiliklerin üzerinde de vardır. Hatta irade, hile ve şiddet kullanmak yoluyla bir başkasının kötülüğüne çalışmış olsa bile yine aşka uyar. Kötülükler aşktan uzaklaşma oranında bir takım derecelere sahiptir ve kötülük aşka yaklaşmak için sarf ettiği güç oranında erdeme yaklaşmış olur... Cehennem bile adalet kadar aşkın eseridir.

İnsan özgür olmadan mutlu olamaz.

Küçük bir kıvılcım, yangına sebep olur.

ALİ Kemal (Vatan Haini):

Padişaha sadakatle bağlı Anadolu halkı Mustafa Kemal denen şakiye haddini bildirecektir!

ALİ Rüştü (Medrese Çıkışlı Adliye Nazırı - Vatan Haini):

Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz! Yunan ordusunun ilerlemesi hükümetimizin programına uygundur. Bu ordu bizim ordumuzdur! (12.07.1920)

ALİ, Muhammed:

Bkz.: CLAY, Cassius Marcellus.

ALİ, Sabahattin:

Anladım ki bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş...

Bir insanın vicdanı varsa eğer, solcu olmaktan başka bir seçeneği yoktur.

Bütün kavgamızda kendimiz için hiçbir şey istemedik. Yalnız ve yalnız, bu yurdun bütün yükünü omuzlarında taşıyan milyonlarca insanın derdine derman olacak yolları araştırmak istedik.

Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?

Odamda beni kitaplarım bekler. Bu yegane tesellidir.

Rıfat Ilgaz'ın tüm şiirlerinin konusu kendi küçük dertleri, dilekleri. Ama hayret! Bunların hiçbiri sadece Rıfat Ilgaz'ın dertleri değil... Hepsi geniş bir kitlenin, insanlığın dertleri. Toplumsal şiir nedir diyenlere bu şiirleri göstermek gerek. En kişisel, en özel şeyler nasıl toplumun malı olabilirmiş, insan kendi sıradan dertlerinin dışına nasıl çıkar ve onları nasıl biraz yukarıdan, dudaklarında hazin bir tebessümle seyredebilirmiş... En basit kelimeler, en özentisiz tasvirlerle nasıl bu hayat dolu tablolar, koskoca bir toplum parçasını yansıtan manzaralar çizebilirmiş. Bütün bunları Rıfat Ilgaz'dan öğrenmek mümkün.

ALİLİ, Teoman:

Türkiye, Yugoslavya olmaz!

ALİYEV, İlham:

Türkiye'nin gücü bizim gücümüzdür.

ALLEGRI, Alessandro:

Uyuyan köpeği uyandırmaya gelmez.

ALLEN, Woody:

Bazı insanlar kırıldığında düzelemez, aynı kalır...

Bıraktığında sana acı verecek kadar hiç bir şeyi sahiplenme!

Eğer arada bir başarısız olmuyorsanız, yaptıklarınız pek yenilikçi değil demektir.

Yaşlanmanın sağladığı hiçbir avantaj yoktur. Ne daha akıllı, ne daha zeki, ne daha nazik olursunuz. Buna karşın sırtınız daha fazla ağrır, yediklerinizi daha zor hazmedersiniz, gözünüz daha az görür, işitmek için kulağınıza aygıt takarsınız. Eğer mümkünse yaşlanmayın...

ALMAN Atasözleri:

Bir ülke yalnız adaletle ebedi olur, adaletsizlikle yıkılr.

Dikenler arasında güller de yetişir.

Gözler kendilerine, kulaklar başkalarına inanırlar.

Güvercin kargalarla arkadaşlık yaparsa tüyleri beyaz kalır, fakat kalbi kararır.

Herkes kendi mutluluğunun demircisidir.

Hiçbir şey pişirildiği gibi sıcak yenmez.

Kapı ve duvar dinleyen, kendi ayıbını duyar.

Kargalarla yarenlik eden güvercinin tüyleri beyaz kalır, ama kalbi kararır.

Konuşulan bir sevinç iki kat olur, paylaşılan bir acı yarıya iner.

Söylenti gerçekten daha büyüktür.

Şapkasını çıkaran tüm diyarı dolaşır.

Şeytanla sofraya oturanın kaşığı uzun olmalı.

Tanrı yavaş öğütür, ama iyi öğütür.

Türkler kahve köpüğüne benzerler; çabuk kabarır, çabuk sönerler.

Ufak hırsızlar asılır, büyük hırsızlar serbest bırakılır.

Üç kişinin bildiğini bütün köy biliyor demektir!

ALOGAN, Yavuz:

Hem düşmanından korkan hem de kendisini bilmeyen hemen teslim olur!

ALTAN, Ahmet:

Atatürk öldüğünden beri hala zenginlik ve özgürlük üretemiyorsak sebebi Kemalizm'dir.

Bir kadın değil, bir hayat seçersin.

Hayatınız, seçtiğiniz kadındır.

Memleketi bir çift kadın memesine satarım.

ALTAN, Çetin:

Dünyada insanlar gerçekte ikiye ayrılırlar... Mesleği olanlar ve mesleksizler... Mesleksiz olanlar her işi yaparım diyenlerdir... Bir mesleği iyi yapabilmek ise, o meslekte evrensel standartları benimsemekle mümkün olur... Mesleğinizi dünyada iyi yapabilecek bir donanıma kavuştuysanız, çağdaş bir insansınız... Mesleğinizi iyi yapmak yerine 'başka şeyleri iyi yapmayı' tercih ediyorsanız çağdaşlıktan nasibinizi almamışsınız demektir.

Gözden düşmenin yolu ilk başta göze girmektir. Göze giren şey bir süre sonra gözde fazlalık yapar... Böylece göze batmaya başlar... Göze batan şey, gözden düşmenin başlangıcıdır... Çünkü gözüne batan şeyden insan kurtulmak ister...

Kentliler ve köylüler vardır. Kentliliğin simgesi etli, şaraplı, kadınlı, kahkahalı sofra demektir. Köylülüğün simgesi de kadınsız, kahkahasız, erkek erkeğe kahveler demektir. Allah hepimizi kadınsız, kahkahasız, erkek erkeğe kahvelerden kurtarsın.

ALTAN, Mehmet:

Bir toplum için medeniyetin tek ölçüsü vardır; kadına nasıl baktığı...

ALTAN, Sanem:

Gücü yaratan sahip olduklarımız değil, sahip olduklarımızı nasıl kullanabildiğimizdir.

Siyaset değildir dünyayı yöneten, dünyayı ekonomi yönetir. Hatta artık teknolojinin bu kadar ilerlediği bir çağda dünyayı bir fikir, bir küçük alet, tek bir kişi şekillendirebilir.

Yönetimde kim olursa olsun erkek egemenliğini tehdit edecek her kadın 'kötü kadın' muamelesi görür.

ALTAY, Fahrettin:

Atatürk aslında mücadelesine "Kurmay Mektebi"nde hep beraber olduğumuz zamanlarda başlamıştır. Atatürk geceleri arkadaşları ile yaptığı toplantılarda iktisadi meseleleri, Avrupa devletlerinin siyasetlerini tartışmaya açmaktaydı.

Bazı siyasetçilerin milli bağımsızlık meselesindeki tutumlarını anlamakta zorluk çekiyorum.

Bir ulusun devlet adamları memleketin ulusal çıkarlarını unutup kişisel çıkarları ile sen-ben kavgasına kapılırlarsa, o memleketin her türlü gücü yok olmuş ve fenaya gidiş başlamış demektir.

Bizim Anadolu topraklarımız bölgenin kalbi gibidir.

Bütün vatan sathı derin bir keder ve öfke içindeydi. "İttihat ve Terakki"ye karşı kurulmuş olan "Hürriyet ve İtilaf Fırkası"nın ileri gelenleri işgalcilerin İstanbul'a gelen zengin iş adamları ile kendi iktisadi menfaatlerinin peşindeydiler. "Dolmabahçe" önünde namlularını İstanbul üzerine çevirmiş emperyalistlerin harp zırhlıları durmaktaydı. Vahdettin'in sarayında Prenses Sabiha Sultan'ın Ömer Faruk Efendi ile aşkı konuşulmaktaydı. İstanbul'da öyle bir çürümüşlük yaşanmaktaydı ki bunu hiçbir romancı yazamazdı.

İşgal günlerinden söz ediyorduk. Atatürk'ün o günler devam ederken derin bir acı çektiğini görmüşümdür. İşgal zamanları O'nu derinden yaralamıştı. O günlerden söz edildi mi bir acı hep yüzüne gelip otururdu. Atatürk milli bağımsızlık meselesinde sarsılmaz bir kıskançlığa sahipti.

ALTHUSSER, Louis:

Despotizmin ilk özelliği, deyim yerindeyse hiçbir yapısı olmayan bir siyasal rejim olmasıdır. Ne siyasal, ne hukuki ve ne de toplumsal bir yapısı vardır.

ALTIOK, Metin:

Ay dokundu omzuma irkildim
Göğün puslu balkonunda
Birdenbire insanları özledim.

ALTMAIER, Peter:

Atatürk tarafından kurulan büyük ve onurlu bir Türkiye daha açık ve demokratik bir toplumu kaldırabilir ki böyle bir ülke birçok Ortadoğu ülkesi ve dünyadaki birçok Müslüman için örnek oluşturabilir.

AMADO, Jorge:

Hastaneye düşmüş bir yoksul, kısa sürede bir cesede dönüşür.

AMATO, Giuliano:

Gerçek şudur ki, ulus devletlerin elinden alınacak egemenlik gücü, buharlaşıp kaybolacaktır. Artık, açıkça tanımlanabilir egemenlikler kalmayacaktır.

AMERİKAN Atasözleri:

Altın ateşle, kadın altınla, erkek kadınla imtihan edilir.

Başarının ana babası çoktur, yenilgiyse yetimdir.

Birleşmek başlangıçtır, birliği sürdürmek gelişmedir; birlikte çalışmak başarıdır.

Kaybetmekten yılmayan, kazanmanın eşiğindedir.

Maymunu ormandan çıkarabilirsiniz, ama ormanı maymunun içinden çıkaramazsınız.

Odununu kendi kesen, iki kere ısınır.

AMICIS, Edmondo de:

İstanbul Türk halkı Avrupa'nın en nazik ve en kibar insanlarıdır. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan işitilir. O kadar müsamahakardırlar ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördüğümüz kolaylığın fazlasını görürsünüz. (1880)

AMIEL, Henri Frederic:

Başarılı eylemler gerçekleştirebilmek için hiçbir şey kararlı bir zihin ve tükenmeyen bir enerjinin birleşiminden daha kullanışlı olamaz.

Dürüst insan, incindiği zaman uzaklaşır ve hiçbir şey söylemez.

Kurnazlık her işe yarar, ama hiçbir iş için yeterli değildir.

AMİN, Samir:

Eğer bir hareket, toplumu ileriye taşıyıp dönüştürme perspektifine sahipse, koşulsuz ve ikircikli olmayan tarzda sosyal ilerleme perspektifine sahipse ve öyle hareket ediyorsa, o hareket ilericidir.

ANAR, İhsan Oktay:

Benim dünyada tattığım en büyük lezzet, hayat değil, insanlık! Her zaman olduğu gibi şimdi de, yaşıyor olmanın değil, insan olmanın zevkini çıkarıyorum.

ANDAÇ, Feridun:

Dilim, yurdumdur!

ANDAY, Melih Cevdet:

Anladık ölüme çare yok
Kazaya belaya çare yok
Saç dökülmesine
Yüz buruşukluğuna çare yok
Anladık çare yok
İşsizliğe de mi yok
Açlığa da mı yok
Anlamadık gitti
Çare yok.

Yaşamak güzel şey doğrusu
Üstelik hava da güzelde
Hele gücün kuvvetin yerindeyse
Elin ekmek tutmuşsa bir de
Hele tertemizse gönlün
Hele kar gibiyse alnın
Yani kendinden korkmuyorsan
Kimseden korkmuyorsan dünyada
Dostuna güveniyorsan
İyi günler bekliyorsan hele
İyi günlere inanıyorsan
Üstelik hava da güzelse
Yaşamak güzel şey
Çok güzel şey doğrusu...

Atatürk, ulusumuzun zorlandığı bir savaşı kılıç gücü ile bize kazandırmış bir kahramandı. Uğraşısı askerlik, yani savaş sanatı... Peki, nasıl oldu da "sanat" ile "savaş" yan yana geliverdi? Gerçi düpedüz savaş tutkunları, savaş sevdalıları vardır, olagelmiştir hep; gene de adam öldürmek değildir tümden bu tutkunun özündeki; cesaret, şeref, kahramanlık, mutlu bir yarın kaygısı gibi duygusal etkenlerdir. Dahası var; bunca savaşa girip çıkmış bu büyük asker, barışın en içten savunucularından biriydi!

İbrahim Balaban resim dünyamıza taptaze bir hava getiriyor. Özsüz, konusuz, salt çizgiden, renkten kurulu biçimcilik akımına karşı koyması, stilizasyonda hayat ölçüsünü bir an unutmaması O'nun belki en büyük başarısıdır.

ANDERSEN, Hans Christian:

Kişi kendi kusurlarını açıklamaktan hoşlanmaz. Bu işi başkaları zaten yeterince yapmaktadır.

ANDREAS-SALOME, Lou:

Dünya sana hediye sunmaz, inan bana... Bir yaşam istiyorsan, çal onu!

ANDREASEN, Nancy Coover:

Asıl onarılması gerekenin "kendiliklerimiz/ruhumuz" olduğunu kabullenmek zorundayız.

Psikiyatri, insancı bir uzmanlık dalıdır. Ruh hekimleri insana ulaşmaya çalışırken ellerinden gelen yardımı yapmak isterler. Bu güdü bazen bireysel düzlemi aşıp topluma yönelir, bir bütün olarak topluma yardım etmek isterler. Bu belki de aşırı olabilecek bir benimsemedir. Ruh hekimlerinin yardım edebilecekleri bir anlamda doğrudur, ancak kendi sınırlarını da bilmek zorundadırlar.

ANISHINAABE Kızılderilileri:

Yoksul olmak dürüst olmamaktan daha küçük bir sorundur.

ANISTON, Jennifer:

Ne kadar güzel, zengin ya da başarılı olduğunuz fark etmez; 40 yaşına kadar hala evlenip çocuk sahibi olmadıysanız, insanlar sizin mutsuz ve umutsuz olduğunuza dair konuşmaya devam eder.

ANNA, Stefano d':

Sadece olduğun kadarına sahip olabilirsin. Daha fazlasına sahip olmak için daha fazlası olmalısın.

ANOUILH, Jean Marie Lucien Pierre:

İnsan yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlıdır.

ANSEN, Metin:

1919'larda Mustafa Kemal'i anlamayan, O'nu desteklemeyen, hatta kendisine karşı duran kesim bugün de varlığını korumakta, etkisini sürdürmektedir.

Uluslar hakkında önyargılarımızı oluştururken ve insanları suçlarken, kendi tarihinin de karanlık sayfalarını unutmamak gerekir. Tarih bilimi ancak böylece öznellikten çıkar, nesnel olur.

ANTER, Eddi:

Bedelini ödemediğiniz hiç bir şeyin tadını çıkartamazsınız.

ANTOINETTE, Jeanne Marie:

Ekmek bulamayanlar pasta yesinler.

ANUŞİRVAN (Adil Nuşirevan):

En uzun ömürlü insan çok şey öğrenen ve öğrendikleriyle kendisinden sonra gelenleri eğiten veya iyi bir şöhrete sahip olup kendinden sonrakileri onunla şereflendiren kişidir.

ANZAVUR Ahmet (Kuvva-i Muhammediye Birlikleri Komutanı - Vatan Haini):

Göğsümde iman, başımda kuran ve elimde padişah fermanıyla geliyorum. Başta Kemal olmak üzere Kuvva-i Milliyeci subayların hepsini keseceğim, Kemal'in kafasını padişaha götüreceğim. (01.10.1919)

Padişah Yunanlılarla harp edilmesine razı değildir. Yunanlılar bizim dostumuzdur. Padişahın emir ve rızası hilafına olarak, onlara silah çekmek küfürdür, isyandır. (1920)

APAÇİ Kızılderili Kabilesi:

Düşmanımı cesur ve kuvvetli yap! Eğer O'nu yenersem utanç duymayayım.

APAYDIN, Talip:

Biz köy öğretmenleri halkı okutup uyandıracaktık. Yoksulluktan, karanlıktan, ortaçağın yanlış inançlarından kurtaracaktık. Halk düşmanları ile savaşacaktık. Her gün her derste bunu işitiyor, bunu düşünüyor, bunu konuşuyorduk.

Yıkacağız başka çare yok, yıkıp yeniden yapacağız temelden çatıya, uygarca; sonra girip adam gibi yaşayacağız.

APOLLINAIRE, Guillaume:

Şu anda ve daha sonra mutlu olmak için uğraş vermeye mola vermeli ve sadece tam anlamıyla mutlu olmalıyız.

AQUINAS, Thomas

Devletin gücü ve yaptırımları keyfi, zalimce ve acımasız olamaz. Devletin gücü Tanrının istencini yansıtan Tanrısal yasa ile sınırlıdır.

Hayatın ortaya koyduğu en büyük gerçek; her canlının kendi yaptıklarını kendisinin belirlediğidir. Eğer birşey bir diğeri tarafından yönlendiriliyorsa, o ölü birşeydir.

İktidar gücü Tanrıdan halk aracılığıyla gelir.

İnsanın iyi bir hayat sürmesi iki koşula bağlıdır: Birincisi, erdeme uygun davranmak; ikincisi ise erdemli bir eylem için gerekli olan maddi gereksinimleri sağlamaktır.

Tek kitaplı insandan korkarım.

ARAGON, Louis:

Mutlu aşk yoktur! Bir tek aşk yoktur acıya gark etmesin, bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara, bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda ve bir tek aşk yoktur, yaşayan gözyaşı dökmesin!

ARAL, Oğuz:

Tanrı çocukları, sarhoşları ve mizahçıları korur.

ARAP Atasözleri:

Adaletsiz ülke güneşsiz dünyaya benzer.

Allah'ın gülü dikenli yarattığına hayret edeceğiniz yerde, dikenler arasında gül yarattığına hayret ediniz.

Ayakkabım yok diye üzülüyordum ta ki ayaksız bir adam görene kadar...

Ben isterim, sen istersin, ancak Allah ne isterse onu yapar.

Bıyıksız adam kuyruksuz kediye benzer.

Hele toz duman bir dağılsın; ata mı bindin, eşeğe mi anlarsın!

Kanun, aptallara rahmet etmez!

Kanun, şapşalları iki kere affetmez! (Humus deyişi)

Sadece kalpten çıkan bir söz kalbe ulaşabilir, ağızdan çıkan bir söz kulağı geçemez.

Sadelik sonsuz bir hazinedir. Çılgınca arzu ettiğine ulaşamasan da elindeki ile mutlu olmayı bilmelisin.

Sakın bir toplulukta öğüt vermeye kalkma.

Söz ağzından çıkana kadar senin esirindir, ağzından çıktıktan sonra sen onun esiri olursun.

Yiğit harpte, dost dertte, olgun adam hiddette belli olur.

Yol boyunca sana havlayan her köpeğe cevap verirsen menzile ulaşamazsın.

ARAS, Tevfik Rüştü:

1930'lu yılların sonunda Soçi'ye gittim, orada Stalin tarafından kabul edildim ve O'nunla çok açık süren bir görüşme yaptım. O zamanlar yabancıları nadiren kabul ediyordu. Göz göze konuştuk. Stalin bana "Milletler Cemiyeti"nde silahsızlanmayla ilgili olan "Cenevre Müzakereleri"ni sordu. Sorularından, O'nun, bu meseleyi ve müzakerelerin özünü çok iyi bildiği anlaşılıyordu. Stalin'in, uluslararası meselelerde büyük bir birikime sahip ve bu meselelere sağlıklı bir yaklaşımı olduğuna ikna oldum. Türkiye'yle ilgili meselelerde oldukça dostane bir tutum aldı. Kendiniz karar verin: Biz, o sıralar Sovyetler Birliği'nden büyük miktarlarda kredi aldık, tekstil fabrikaları inşa edildi ve o günden beri onlar, dostluğumuzun anıtı olarak duruyorlar. Moskova, ordumuz için top ve ateşli silahlar temin etti.

1935 yılı Mart ayında Hitler'in mecburi askerliği ilan etmesi üzerine haklı endişeler belirdi. Bizler olayları çok yakından izliyorduk. İstemeyerek yüklendiğimiz "Birinci Dünya Savaşı" tecrübesi gözümüzün önünden asla ayrılmıyordu. Mecbur olmadıkça ve savunma gereği belirmedikçe aceleyle ittifaklara koşmanın ne büyük yanlışlık olduğunu iyice öğrenmiştik. Uluslararası konferanslarda kollektif emniyet ve bölge nizamını ileri sürmekte önde bulunanlardan sayılıyorduk. (Atatürk döneminde aralıksız 14 yıl Hariciye Bakanlığı yapan ve "İkinci Dünya Savaşı" sırasında Londra'da Türk Büyükelçisi olan Tevfik Rüştü Aras'ın hatıralarından)

1938 yılında Büyük Önderimiz Atatürk'ü kaybettiğimiz zaman Avrupa açıkça "İkinci Dünya Savaşı" tehdidi altında bulunuyordu. Atatürk'ümüzün tasvibi ile ufukta beliren bu savaşta memleketimizin tarafsız kalması kararlaştırılmıştı. Dış politikamızın sevk ve idaresi buna göre yapılmış ve yapılıyordu.

Atatürk yalnız İngiltere değil, hiçbir büyük devletle ittifakın taraflısı olmamıştır. Böyle ittifakların sakıncalarının faydalarından daha çok olduğu kanaati her ikimizde de vardı. Bölge nizamını tercih ettik. (20 Mayıs 1971 tarihli Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan açıklamalarından...)

Eğer "İkinci Dünya Savaşı" Balkanlar'a sirayet etmeseydi, savaş sonunda ayakta kalan Birleşik Amerika ve Sovyetler olarak iki dev devletten sonra Dünyanın üçüncü büyük kuvveti "Balkan Birliği" olacaktı. Bu ihtimal pek mümkündü. Yalnız bunun ilk şartı Balkanlar arasında mevcut olan ahengi kurmakla beraber bunların ayrı ayrı veya hep birlikte, "İkinci Dünya Savaşı"nda tarafsız kalmaları lazımdı.

Türkiye, Atatürk'ün politikasını "İkinci Dünya Savaşı Dönemi"nde titizlikle izleseydi, "Balkan Antantı"na ve "Sadabat Antlaşması"na dayanan Türkiye ve müttefikleri, 1945 yılının üçüncü büyük kuvveti; Türkiye, ekonomik ve siyasal açıdan gelişmiş bir toplum olacaktı. (15 Mart 1971 tarihli Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan açıklamalarından...)

ARBUTHNOT, John:

Her siyasi parti, kendi yalanını yutarken ölür.

ARCHIDAMUS:

Büyük bir ordu için en asil ve güvenli şey, tek bir ruh hali içinde hareket ediyor gözükmesidir.

ARCHIMEDES, Domenico-Fetti:

Bana yeterince uzun bir kaldıraç ve sağlam bir dayanak noktası verin, dünyayı yerinden oynatırım.

ARDOĞAN, Leman:

Hayat kısa gelen bir battaniye gibidir.
Yukarı çekersin, ayak parmakların isyan eder.
Aşağı çekersin, omuzların titrer.
Ama yine de neşeli insanlar dizlerini karınlarına çeker, rahat bir uyku uyumayı başarırlar...

AREL, Hüseyin Saadettin:

Türk musikiyle doğar, musikiyle yaşar, musikiyle ölür.

AREN, Sadun:

Esas olan yoldur, molalar yola dahildir.

Türkiye'de sosyalizm uzun yıllar yasaklı olduğu için insanlarda, bu yasak kalkıp sosyalist fikirler, yani sosyalizmin gerçekleri bir kez açıkça söylenebilirse, halkın bunları hemen benimseyeceği ve sosyalist olacağı sanısı vardı. İşte şimdi sosyalistler parlamentoya girmişler ve oradaki kürsüden fikirlerini açık bir biçimde söylemeye ve radyo ve basın aracılığıyla da tüm halka duyurmaya başlamışlardı; ama ülkede sosyalizmden yana belirgin bir hareket, değişme olmuyordu. Ayrıca, seçim kampanyası sırasında, mitinglerde, kahve toplantılarında ve radyo konuşmalarında her şey açık seçik söylenmiş olduğu halde pek az oy alınmıştı ve bu oyların kısa dönemde anlamlı ölçülerde artırılmasının pek kolay olmayacağı da ortaya çıkmıştı. (1993)

ARENDT, Hannah:

Dünya ne insanlar tarafından yaratıldığı için ne de insan sesi çınlıyor diye insanidir, yalnızca diyalog nesnesi olduğunda insani olur. Dünyada ve bizde olup biteni konuşarak insanileştiriyoruz ve bu konuşma içinde insan olmayı öğreniyoruz.

Siyasal olanın amacı ya da var oluş nedeni, özgürlüğün virtüozluk olarak görünebileceği bir mekan oluşturmak ve bu mekanı muhafaza etmektir.

Toptan tahakküm, birlikte var olmanın olanaksız olduğu tek yönetim biçimidir.

Totaliter örgütlerde herkes, şefin yalan söylediğini bilir.

ARF, Cahit

Güzellik, insanda sonsuzluk duygusu uyandırandır.

Üniversite kurulmaz, üniversite olunur.

ARGYLL (İngiliz Milletvekili):

Türkiye'ye sunulan teklifleri bağımsızlık iddiasında bulunan bir hükümetin kabul etmesi mümkün olamaz. Bu teklifler bağımsızlık fikriyle zıttır. Teklifler yabancı denetimi öngördüğünden baskı yapılmaksızın kabul edilmesini beklemek büyük ölçüde boştur.

ARIBURNU, Orhan Murat:

Umut fakirin ekmeği, ye Memet ye!..

ARIK, Mehmet Halil:

Bir değer biçeceksen ademoğluna, huyuna bak... Değer huydadır!
Olgun mudur ham mıdır bilmek istersen, eline bak... Hüner eldedir!
Bilmek istersen ademoğlunun meclisteki yerini, diline bak... Adap dildedir!

ARIKSOY, Samim:

Yare bir baksın, ne mümkün gözde sevda olmasın.
Sen de sev, lakin bu sevda sözde sevda olmasın.

ARISTIDE, Jean-Bertrand:

Bütün ömrüm boyunca Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ü anlamış ve O'nun ilke ve düşüncelerini uygulamış olmaktan dolayı mutluyum.

ARISTOFANES:

Kötü olaylar, kötü sebeplerden kaynaklanırlar.

ARISTOTELES:

Adalet devletten önce gelir.

Akıllı insan düşündüğü herşeyi söylemez; ama her söylediğini düşünür.

Atlar at olarak doğar; insanlar insan olarak doğmaz, insan olunur.

Bir şehir, sakinlerine emniyet ve saadet verecek şekilde inşa olunmalıdır.

Bir yengece, doğru yürümesini asla öğretemezsiniz.

Birbiriyle tartışmaya girecek insanların önce herhangi bir nokta üzerinde birbirleriyle anlaşmaları gerekir.

Çok süslenenlere bakın, hepsi de gizlenmek istiyordur.

Dostunun kusurlarını O'na yalnızken  söyle, başkalarının yanında ise O'nu daima öv.

Eğitimin kökleri acı, fakat meyveleri tatlıdır.

Erdemin kazanılma yolu duygularımızın eğitiminden geçer.

Gerçek arkadaş, iki gövdede yaşayan bir ruhtur.

Her insan öfkelenir, bu kolaydır; fakat tam adamına, tam ölçüsünde, tam zamanında, tam yerinde ve tam usulünde öfkelenmek ne herkesin kudretindedir, ne de kolaydır.

Hırs ve para düşkünlüğü, belki de tüm öteki ihtiraslardan daha fazla suç nedenidir.

İnsan, sosyal ve dolayısı ile politik bir hayvandır.

İnsanların en çok korktukları rüzgarlar saklı yerlerini açan rüzgarlardır.

İyi bir insan olmak ile iyi bir yurttaş olmak asla aynı şey değildir.

Kalbi eğitmeden aklı eğitmek, eğitim değildir. Vicdan sahibi olmadan bilgi sahibi olmak tehlikelidir.

Kendini olduğu gibi kabul etmek istemeyen tek varlık insandır.

Kötü insanlar korkudan boyun eğerler, iyi insanlar ise sadece sevgiden...

Mevkilerini para ile satan kimseler, masraflarını geri almak yoluna düşerler.

Mutluluk kendi kendine yetenlerindir.

Perslerin yaşam tarzı, bünyesinde ölüm ve korkunun tohumlarını taşır; Yunanlarınki ise hayat ve cesareti...

Ruh güzelliği beden güzelliği kadar çabuk görünmez.

Sevdiklerinizle siyaset yapmayın, siyaset dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam eder, siz dostlarınızı yitirmekle kalırsınız.

Sevmek acı çekmektir, sevmemek ölmek. Sevmek zevktir ama yalnız sevilmenin hiçbir zevki yoktur.

Sözün en güzeli söyleyenin doğru olarak söylediği, dinleyenin de yararlandığı sözdür.

Sürekli yaptığımız şey neyse, biz O'yuz. O halde mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır.

Şüphe, bilgeliğin başlangıcıdır.

Yapma gücümüz olduğu kadar, yapmama gücümüz de vardır.

Zayıf, daima adalet ve eşitlik ister; halbuki bunlar kuvvetlinin umurunda bile değildir.

ARITMAN, Canan:

Cumhuriyet devrimleri toplumumuzda kadını sadece erkeklerle eşit birey yapmakla kalmamış; kadının statüsünü yükseltmiş, kadına saygıyı da sağlamıştır. O nedenle de en çok kadınlar "Cumhuriyet"e, "Cumhuriyet Devrimleri"ne sahip çıkmalıdırlar.

ARİF, Ahmed:

Asıl iş anlamak durdurulmaz çığı
Sonsuz akımı...

Dayan kitap ile;
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile.
Dayan rüsva etme beni!...

Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun?

Ömrümüz çelimsiz, kısa
Çabamız korkunç ama...

ARKAN, Ali Osman:

İnsanlar eğlenebildikleriyle arkadaş olurlar, anlatabildikleriyle dost, ağlayabildikleriyle kardeş...

Sevmek söylemek değildir, alıp yüreğine koymaktır.

ARKIŞ, Nurdoğan:

Her insan benliğini tanıyabilir, gönlünün muradını bilebilir. Yeter ki doğru yere bakmayı, doğru yerde aramayı bilsin.

ARMSTRONG, Louis:

İki tür müzik vardır, iyi ve kötü... Ben iyi olanını yaparım.

ARNAVUT Atasözleri:

Çabuk gelen kötü şans, geç gelen iyi şanstan iyidir.

ARNOLD, Matthew:

Demokrasinin zor yanı yüksek idealler bulmak ve korumaktır. Uluslar, onu oluşturan insanlarının sayısal çokluğu, özgürlüğü ve etkinliği ile tek başına gerçek büyüklüğü yakalayamaz; ama bu sayısallık, bu özgürlük, bu etkinlik sıradan insanın ötesinde bir ideal için çalışmaya başladığında gerçekten büyük olurlar.

Gazetecilik, aceleye getirilmiş edebiyattır.

Herkes kendi kişiliğinin yıldızıdır, bütün iş ve davranışlarımız ya iyilik ya da kötülük içindir.

ARNOLD, Max:

Fazla zırh ve çok az beyin; işte dinazorların neslinin tükenmesinin nedeni.

ARPAD, Alp:

Dilinden kes, aklına ekle.

Estetikle ilkellik ters orantılıdır, ama paralel yürür. Biri gidiyorken diğeri hemen gelir.

ARPAD, Hasan Behçet:

İnsanlar sivri köşelerle doludur. Büyük bir kısmını yaşam, kalanını kendileri törpüler, tesviye eder. Sivri kısımlar yuvarlanır, yaşlandıklarında yusyuvarlak olurlar. Yuvarlanamayanın hali harap, şekli ezik büzüktür.

ARSEL, İlhan:

XIX. yüzyılda Vahhabiler Türklerin müslümanlıkla ilgilerinin bulunmadığını öne sürmüşlerdir.

Arap, kendisini "Kavm-i Necip" şeklinde üstün görmek için çok uğraşmıştır.

Arap tanımlamasına göre Türk vahşidir, yağmacıdır, kaba ve haşindir, uygarlık düşmanıdır, kanun duygusundan yoksundur.

Muhammed'e göre Araplar için korkutucu ve felaket doğurucu iki millet vardır: Yahudiler ve Türkler.

Türk'e karşı en haksız, en ağır, en yersiz suçlamalar ve iftiralar daima Araptan gelmiştir.

ARSLAN, İbrahim:

Fotoğraf, insana ait her şeye tanık olma aracıdır.

ARUN, Nazlı Çetinok:

Başka insanlardan nasıl yardım isteyeceğinizi öğrenin.

Biliyoruz ki, biz mutlu isek herkes mutlu; herkes mutlu ise biz de mutluyuz...

Genel geçer ahlak/etik ve görgü kurallarını ihlal edenlere hoşgörü göstermeyin. Bu hem size, hem de bunlara dikkat etmesi gerekenlere en hayırlı davranış olacaktır.

Gerçekten ihtiyacınız olmayan hiçbir şeyi almayın.

"Hayır" demeyi öğrenin...

Her ne kadar evren mükemmel bir uyum ve akış ile varoluyor ise de siz yine de planlı olun, anın tadını çıkarırken gelecek için sadece olumluyu ve en hayırlı olanı dileyin. Harika bir sözümüz vardır: "Her işte bir hayır vardır". Bir an için olumsuz gelen bir durum, mutlaka gelecekte size hayır getirecektir.

Her türlü alanda kendi kural ve prensiplerinizi belirleyin.

Her zaman dürüst olun.

Herhangi bir durumda, halde, eylemde; içiniz huzursuz, endişe dolu ise bir süre, kısa bir süre ara verin, düşünün, tartın, öyle eyleme devam edin. Mutlaka bu durumda olumsuz bir hal vardır, bunu keşfetmeye çalışın.

Hukuksal hak ve özgürlüklerinizi mutlaka öğrenin. Yasaların size verdiği hakları bilin.

İnsan böyle deneyim kazanıyor, böyle öğreniyor "Düşe Kalka."

İnsiyatif vermeyi, delege etmeyi öğrenin.

Karar aşamasında kendinize zaman tanıyın, tartın, sağduyu ile karar verin.

Kararlarınızı size keyif veren şeyleri temel alarak verin.

Kendinizi önemli hissetme duygusundan vazgeçin: "Ben olmaz isem bu iş asla olmaz" gibi...

Olabilecek her yerde en basit seçeneği tercih edin.

Özgürlüklerinizin, başkalarının özgürlüklerinin başladığı yerde bittiğini bilin.

Yapmak istemediğiniz ve sevmediğiniz şeyleri bildirin.

ARUOBA, Oruç:

Kendi olarak sana gelen, sana gereksinimi olmadan seni isteyen, sensiz de olabilecekken senin ile olmayı seçen, kendi olmasını senin ile olmaya bağlayan... O, işte...

ARZIK, Nimet:

At, sahibine göre kişner!

ASAF, Özdemir:

Bir insan treni kaçırırsa başka bir tren gelir, O'nu alır; bir ulus treni kaçırırsa başka bir ulus gelir, O'nu alır.

Bir seviyi anlamak bir yaşam harcamaktır, harcayacaksın!

Bir zamanlar senin çirkinliklerin de güzeldi... Şimdi güzelliklerin bile çirkin...

Boşuna yorulma gönül, sadece sevmek yetmiyor.

Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.

Çokça yağmur yağsa temizlenir mi ki şu kirli dünya?

Dışarıdan baktım mı içime sığmıyorsun; içime girdin mi dışımda kalıyorsun.

Dünyayı gezdin gördün, nasıl buldun? Ülkeler vardı, insanlar bavulları taşıyordu; bir de ülkeler vardı, bavullar insanları taşıyordu.

Düşümde aşk ile karşılaştım, insanı arıyordu. Uyandım, insan ile karşılaştım; aşkı arıyordu.

Gece midir insanı hüzünlendiren, yoksa insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen? Gece midir seni bana düşündüren, yoksa ben miyim seni düşünmek için geceyi bekleyen?

Gelmeyecek bir gideni, olmayacak bir nedeni beklediniz mi?

Gemilerin çoğu insan hatası yüzünden batmıştır, deniz yüzünden değil...

Gerekince kaptanlar limanlara, askerler siperlere sığınırlar; aydınlar da şiirlere...

Her seven sevilenin boy aynasıdır. Sevmek sevilenin o aynaya bakmasıdır.

Herkes fazlasıyla sevmiş, ben eksikleriyle de sevdim oysa...

İnsan mı paraya bağlı yoksa para mı insana bağlı? Bu insana bağlı...

İnsanlar, insanların içinde, insanlara hasret yaşarlar.

"Kaybedeceğini bile bile neden mücadele ediyorsun?" dedi, öleceğini bile bile yaşadığını unutmuştu o an...

Kendi bahçesinde dal olamayan birisi, bahçemde ağaçlık taslamasın...

Kime sorsan evinde bir oda eksik...

Kimi gittikçe kalır, kimi kaldıkça gider...

Küçük adamlarla dolmuş milletler, büyük adamlarını anlamakta gecikir.

Nasihat; zamanında taze yenmemiş bir ekmeği, başkasına bayat yedirme denemesidir.

Sen bana sen desen de demesen de olur; ama ben sana sen diyeceğim, düşün dur.

Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor.

Ve bazen hayattır sevmek, birini çok uzaktayken bile yüreğinde taşıyabilmek...

Ya farkıma vardığında, farkın kalmamış olursa?

Yalnızlık, müziğin bile seni dinlemesidir.

Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılsa yalnızlık olmaz...

ASIMOV, Isaac:

Akıl, sadece bize sunulanlar dışında bir çözüm bulmaktır.

Aklın, Sokrates'ten bu yana, yobazlık ve hurafeye karşı açtığı savaş henüz kazanılmış değildir.

Yaratılışçılar, bir teoriyi, bütün gece sarhoş olduktan sonra hayal ettiğin bir şeymiş zannediyorlar.

Zekamız mutlak değil, sadece içinde yaşadığımız topluluğun ve bu topluluğun içinde de kendini bir yargıç olarak kabul ettirmiş oldukça küçük bir alt grubun bir fonksiyonundan ibarettir.

ASLAN, Mehmet Ali:

Çağdaş insan tek dile mahkum olan insan değil, çok dilli insandır.

ASLANTUĞ, Mehmet:

Hiçbir kadın geleceğini bir adamın vicdanına, aşkına, samimiyetine, gelecekte bir gün aklının karışmasına, yanılgılarına bırakmamalıdır.

ASPINALL-OGLANDER, Cecil Faber:

Bir tümen komutanının (Mustafa Kemal Atatürk'ten bahsediyor) üç ayrı yerde, tek başına giriştiği hareketlerle bir savaşın ve hatta bir ulusun kaderini değiştirecek yücelikte bir zafer kazandığı tarihte pek nadirdir. (Çanakkale Muharebesi, İngilizlerin Gelibolu Seferinin Resmi Tarihi, 1934, sayfa 250)

Türklere ne mutlu idi ki, 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal'den başkası değidi. Ve kadere hakim olan bu adam, derhal etkin bir komutan kudret ve yeteneği gösterdi. Düşmanın Conkbayırı'na doğru ilerlediğini işitir işitmez, bunun sahte bir harekat olmayıp kuvvetle yapılan ciddi bir taarruz olduğunu anladı. Bu hücumun Türk savunmasının tam kalbine karşı bir tehdit oluşturduğunu derhal değerlendirerek, savaşa bir tabur değil, bütün alayı atmaya karar verdi.

ASQUITH, Herbert Henry:

"Çanakkale"de, ordunun yardımı olmaksızın deniz filosunun başarı sağlayabileceği ümidine kapılmıştım, fakat şimdi bu işte müşterek bir harekatın zorunlu olduğunu anlıyorum.

ASSOULINE, Pierre:

Gülersen herkes seninle güler; ağlarsan, yalnız ağlarsın.

ASTELL, Mary:

Eğer bütün insanlar özgür doğmuşlarsa, nasıl oluyor da bütün kadınlar köle doğuyorlar? Erkeklerin tutarsız, belirsiz, anlaşılmaz, keyfi iradesine tabi olmak tam bir kölelik durumu değil de nedir?

ASTIVADA (Hitit Kralı):

Ben barışı kurdum. Ülkede yoksul bırakmadım. Buğday depolarını doldurdum. Herkes bol bol yedi, içti, huzur içinde yaşadı. (Üçbin Yıl Önce)

ASYA, Arif Nihad:

Işığı önüne al, yürü! Gölgen arkandan ister gelsin, ister gelmesin.

Kendi halkının menfaatlerini savunmaktan aciz olanlara dikkat ediniz.

Vazoyla saksının farkını sen söyleme, çiçeklerden sor.

AŞÇIOĞLU, Çetin:

Toplumun bir üyesi olarak insanın vazgeçilemez haklarından birisi de doğru ve güvenli yargılanma hakkıdır. Adalet ve yargıçlar bu hakkın güvencesidirler.

AŞIK Kusuri:

Buluta girmeyle güneş kaybolmaz
Yarılıp çıkması bir yele bakar
Çerçöp gelip su yolunu tutamaz
Silip süpürmesi bir sele bakar.

AŞIK Mahsuni Şerif:

Cahil bize "dinsiz" demiş, bizim dinimiz "sevgi"dir.

AŞIK Mevlüt Ahmedoğlu:

Edet (adet) değişildi, dil değişildi
Çoğaldı fitnelik, fer (kötülük) değişildi
Feşattar (fesatçı) yetişti, el değişildi
Düz yürüyen şaraat (kanun/nizam) kalmadı.

Derdi çekmekten men de (ben de) geldim amana (teslim oldum)
Nedendi asıdı (asi oldu) bütün insan insana
Vesiyettir (vasiyet) Mevlyüt (Mevlüt) söyle kanana
Bendelerde izzet, hörmet, mehramet (merhamet) kalmadı.

AŞIK Paşa:

Acı dirliğim isteyen
Tatlı dirilsin dünyaya
Kim ölümüm ister ise
Bin yıl ömür olsun O'na...
(13. yüzyıl)

AŞIK Seyrani:

Ey Seyrani var mı sözün hatası,
Bulunmaz dünyanın elbet ötesi,
Ermeni'nin Rum'un yağlı ketesi,
Kaypak müslümanı dinden çıkarır.

AŞIK Veysel:

Ben gidersem sazım sen kal dünyada!

Beni hor görme kardeşim; sen altınsın, ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz; sen gümüşsün, ben sac mıyım?

Benim sana verebileceğim çok bir şey yok aslında... Çay var içersen, ben var seversen, yol var gidersen!

Cahil insan gül ise de koklama.

Derdim yüreğimde, eller ne bilsin...

* * *

Kürdü Türkü ne Çerkezi
Hep Adem'in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi
(...)
Yezit nedir ne Kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardaş
Bizi yakar bizim ataş
Söndürmektir tek çaresi
(...)
Şu alemi yaratan bir
Odur külli şeye kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası

* * *

Seversin; alırsın, karın olur. Seversin; alamazsın, kara sevdan olur.

Umman olmak güzeldir; ama ummana karışmaya çalışan bir ırmak olup ıpıldamak daha güzel...

AŞIR, Ahmet:

Hayat yaşamayı, vefa hatırlamayı, dostluk paylaşmayı, özel günler ise hatırlanmayı bilenler için vardır.

ATA, Asıf:

Vatan için yaşamak, vatan için ölmekten çetindir.

ATABEK, Erdal:

Acımak sevgi değildir, üstünlüğün kabulüdür; hoşgörü sevgi değildir, istemediğine katlanmaktır; bağımlılık sevgi değildir, gereksinmenin karşılanmasıdır.

Çocuklarımızı refahımızın değil, hayatımızın ortağı yapalım.

ATAÇ, Nurullah:

İnsanların çoğu bu dünya kurulalı beri, belki de parçalanıp gidinceye değin, şairliği, şiiri sevmeyi bir hastalık, bir delilik saymışlardır. Aldatmayalım kendimizi, biz şiiri sevenler bir azınlığız, hiç bir zaman da kalabalık olmayacağız.

Yarın yorgun kimselerin değil, rahatına kıyabilenlerindir.

ATAER, Ece:

Barışı kurmak için en doğru anın, "hemen, şimdi" olduğunu çok iyi anlamak gerekir.

Sağlıklı insanlar savaştan nefret ederler.

ATAER, Ekrem:

İnsanlık artık dinlemek değil, sahaya inmek istiyor.

ATAKLI, Can:

Tipik din devletlerinde halkın bilim, sanat, kültür gibi konularla bağları çok zayıftır. Bu ülkelerde gerçekten iyi yetişmiş yazarlara, sanatçılara, din dışı konularda düşünürlere, felsefecilere rastlayamazsınız.

ATAM, Zahit:

İcazetle sanat yapılmaz, gerçek ödül de alınmaz.

ATAY, Barış:

Sanatçı, hiçbir şekilde iktidarın güdümünde değildir.

ATAY, Falih Rıfkı:

Atatürk'ün CHP'ye bıraktığı gerçek miras devrimleri idi. Bu devrimlerin iki esas temeli, laisizm ve eğitim birliği, CHP idaresi devrinde temelinden sarsılmıştır. CHP "İmam-Hatip Okulları"na fıkıh dersi koymakla eğitim birliğini yıkmıştır. O vakitten beri CHP Atatürk'ün değil, İnönü'nün partisidir.

Doğu'da kin, kolayca hıyanete kadar götürür!

"Dumlupınar Zaferi" vatan bütünlüğünü kurtarmıştır. Millet bütünlüğünü kurtaran ise eğitim ve laik devrimlerdir.

Eğer görüş ayrılığı aynı amaca yönelik değilse, ona 'görüş ayrılığı' denmez, 'amaç ayrılığı' denir.

Neyimiz varsa, bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaş olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu batının, vicdanımızı ve kafamızı doğunun pençesinden kurtarmışsak, şu denizler bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcağını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi'ne borçluyuz.

Öyle şartlar içinde Mustafa Kemal'in yaptığını yapabilecek cesarette demiyorum, belki O'ndan daha gözü pekleri vardı; azminde demiyorum, belki O'nun kadar azimlileri vardı; bilgili de demiyorum, şüphesiz O'ndan daha bilgili olanları vardı; fakat kırk yıllık ömrümde O'nun liderlik dehasında hiç kimseyi görmedim.

Şark milletlerini Garplı ve medeni olmadıkları için köle olmaya layık gören Garplılar, aynı milletlerin kendi medeniyetlerine girmesini men etmek için bütün politika ve silah fabrikalarını seferber etmiş gibidirler. Şimdi Garp'a karşı Müslüman taassubunu ateşleyenler, Garp papazlarıdır. Garp hürriyetten, ilimden, seviye ve şuurdan korkuyor. Garp'tan Şark'a şimdi şu haykırış geliyor: Aman, Garplı olmayınız. Şark milletlerine ilk öğretilecek hakikat budur: Her yerde mücedditler, fes ve sarığın üzerindeki kavuktan evvel silindir şapkanın üzerindeki sarığı çıkarmalıdırlar.

Yazar olarak topluma yön verenler meslek yaşamlarında ve yazarlıklarında emperyalizmin siyasetlerini hiç bir zaman akıllarından çıkarmamalıdırlar, çünkü emperyalizm hiç durmayacaktır.

Zehir kadar acı da olsa hakikat ilacını içiniz.

ATAY, Oğuz:

Anlamıyorlar, nazlanıyorum sanıyorlar. Oysa hiçbir şey istemiyor içim...

Bazılarımız şiirlere, şarkılara, filmlere, kitaplara tutunuyor. Sanırım artık insan, tutunamıyor insana...

Ben sadece namuslu olmakla övünen kişiyi adamdan saymıyorum. Toplumu iyiye, güzele götürmek için kendi gibi namuslu insanlarla birlikte bir çaba harcamamışsa, çevresindeki uygunsuz gidişe baş kaldırmamışsa, o kişi namussuzdur benim için...

Beni anlamıyorlardı. Zararı yok! Zaten beni daha kimler anlamadı...

Gel seninle bir daha ağlayalım yaşanmışlara, yaşanmamışlara ve bir de hiç yaşanamayacaklara...

Hayatım, ciddiye alınmasını istediğim bir oyundu.

Her anı ne yapmam gerektiğini düşünerek geçirdiğim için çabuk yoruldum.

İnsan, ağaçları kesip kağıt yapan ve sonra o kağıda "ağaçları koruyun" yazandır.

İyi geçinmek iki kişinin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmeleriyle olur!

Kimsenin yaşantısını beğenmedim, kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.

Yalnızlığı çok seversek, bir gün o da çekip gider mi?

ATEŞ, Kemal:

Aydın, karşısında dil yanlışı yapmaktan çekindiğimiz insandır.

Bir dilde her yıl pek çok sözcük yaratılabilir, türetilebilir; ancak üç yüzyılda tek bir ek yaratılamaz.

Dil gibi esnek bir dizge, katılıkları kabul etmez. Bir dilin yazılmış yüz kuralı varsa, yazılamamış bin kuralı olduğunu unutmamak gerekir.

Ek zenginliği Türkçenin doğurganlığının, üretkenliğinin, yaratıcılığının önemli bir kanıtıdır.

Lüks otellerin önünde bir havuz olmaktansa, biraz ötedeki mavi denizde küçük bir damla olmayı yeğlerim.

ATEŞ, Süleyman:

Cennet, müslümanların tekelinde değildir.

ATHERTON, Gertrude Franklin Horn:

Kadınlar, gururlarını kurtaran yalanlardan hoşlanırlar.

ATSIZ, Nihal:

Fahişeler vardır, namustan bahseder.
Kanaatini ve kalemini satmışlar vardır, vicdandan dem vurur.
Vurguncular vardır, ağızlarından fazilet sözü düşmez.
Çifte pasaportlular vardır, vatan diye haykırır.
Palikaryalar vardır, kahramanlık iddia eder.
Bazı iyi niyet sahipleri de bunların hepsine inanır.
Gel de bunların arasında huzur içinde yaşa...

Kahramanlık ne yalnız bir yükseliş demektir ne de yıldızlar gibi parlayıp sönmemektir. Bunun için ölüme bir atılış gerekir, atıldıktan sonra bir daha dönmemektir.

AUBIGNE, François d' (Marquise de Maintenon):

Kötülüğün içine kolayca girilir, ama güçlükle çıkılır.

AUDUBON, John James:

Gerçek muhafazakar, dünyanın kendisine bir miras olmayıp, çocukları için bir emanet olduğunu bilendir.

AUGUSTINE, St. (Aziz Augustinus):

Saadete erme dışında insanoğlunun felsefe yapması için hiçbir sebep yoktur.

Sabır, bilgeliğin yoldaşıdır.

Sevgi, ruhun güzelliğidir.

AURELIUS, Marcus:

Bir şeyi yapmak yalnızca sana zor geliyor diye bunun bir insan için olanaksız olduğunu düşünme... Eğer bir şey insan için olanaklıysa ve insan doğasına uygunsa, senin tarafından da yapılabileceğine inan!

Birisine bir iyilik yaptığında ne bekliyorsun? Doğru şeyi yaptığından ötürü hoşnut olman ve bu iyiliğin karşılığını beklememen gerekmez mi?

Birisinin hatasına öfkelendiğinde derhal kendine bak ve kendinin de nasıl hata yaptığını düşün; örneğin iyinin paraya ya da hazza ya da bir parça şöhrete eşdeğer olduğunu düşünmen gibi... Bunun bilincine vardığında, özellikle de seni öfkelendiren kişinin gergin olduğunu ve yapabileceği pek başka bir şey olmadığını ayrımsadığında öfkeni hemen unutursun... Ve eğer bir yolunu bulabilirsen, karşındaki insanın gerginliğini gidermelisin. Eğer birisi yanlış yapıyorsa, O'na nazikçe yol göster ve nerede yanlış yaptığını anlat. Eğer bu da O'nu düzeltmiyorsa kabahati kendinde ara, hatta daha iyisi hiç kimsede arama.

Doğa bizi iyi yürekli olmamız için yaratmıştır, yararlı bir şey yaptığımızda ya da herkesin yararına olacak bir şeye aracı olduğumuzda, kendi asli görevimize uygun davranmış olur ve kendimiz oluruz.

Düşünceni değiştirmek ve senin yanlışlarını düzelten birisinin söylediklerine uymak özgürlüğünden ödün vermek anlamına gelmez. Çünkü bu değişiklik senin iradenle olmuştur; kendi arzuna, değerlendirmene ve anlayışına uygun olarak yapılmıştır.

Eğer bir dış etken seni üzerse, duyduğun acı o şeyin kendisinden değil, senin ona verdiğin değerden geliyordur; onu da her an ortadan kaldırmaya gücün vardır.

Eğer gerçekten sahip olduğumuz biricik şey içinde bulunduğumuz an ise ve sahip olmadığımız bir şeyi yitirmemiz de mümkün olmadığına göre, birisinin elimizden alabileceği tek şey yaşadığımız andır.

İnsanlar birbirleri için yaratılmışlardır. Ya onlara doğru yolu göster ya da onlara karşı anlayışlı ol.

Madde durmadan akan bir nehir gibidir. Her zaman değişime uğrar, asla durağan değildir.

Sağlıklı bir göz, görülebilen her şeyi görmelidir ve 'yalnızca iyi olan şeyleri görmek istiyorum' dememelidir; çünkü bu ancak hastalıklı bir gözün durumudur. Sağlıklı bir kulak ve sağlıklı bir burun, işitilebilecek ve koklanabilecek her şeyi algılamalıdır.

Şunu asla aklından çıkarma; ister üç bin yıl yaşa, ister otuz bin yıl, şu anda sahip olduğundan başka bir yaşamı yitiremezsin ve mevcut yaşamın sona erdikten sonra da yeni bir yaşama sahip olamazsın.

AUROBINDO, Sri:

Birini küçümsediğini fark ettiğin zaman kendi kalbine bak ve deliliğine gül.

AUSEY:

Çevresinde olan olayların tümünden kendisini sorumlu tutan insan bireysel olarak dünyayı değiştirmeye yönelik ilk adımı atmış olur.

Evrensel anlamda yükselmek ancak başkalarını yükselterek gerçekleşir.

AUSTER, Paul:

Artık insanları tanımak için zaman kaybetmiyorum, nasıl olsa onlar zamanı gelince yaptıklarıyla kendilerini tanıtıyorlar.

Biliyorum ki düşmek değildir insanları üzen. Elinden tutar gibi yapıp, aslında itenlerdir hayata küstüren...

Bir defa aldatan kişiyi affedersen seni yine kullanır. Çünkü ihanet bir ruh hali değil, karakterin dökülüş biçimidir.

Hayallerinin peşinden koş, bir gün mutlaka yorulacaklardır.

Her yeni günü senin günün ilan et ve şımart kendini olabildiğince; bırak dünler üzülsün seçilmediğine...

İnsan iki şeyi unutamaz, sevdiğini ve onun yokluğunu... İki şeyi de saklayamaz, sarhoşluğu ve aşık olduğunu!

Kalbinde daha da büyüt sevgisini sevdiklerinin, bırak sevmediklerin üzülsün kalbinde onlara yer yok diye!

Keşkeleri hiç düşünme, mutlu ol seçimlerinle; bırak keşkeler üzülsün senin seçimlerine...

Sadece sahip olduklarını düşün; mutlu ol onlarla. Sahip olamadıkların üzülsün, senin olmadıklarına...

Sen O'nun hayatında bir seçenek isen, O'nun senin hayatında bir öncelik olmasına izin verme!

Sev kendini kimselerin sevmediği kadar, mutlu ol varlığınla; bırak seni sevmeyenler üzülsün, yüreklerine sığamayacak kadar büyüksün diye...

Sizi tatlı kılacak kadar mutluluğunuz olsun, güçlü kılacak kadar acınız ve sizi kullanmalarına fırsat vermeyecek kadar umudunuz...

AUSTIN, Alfred:

Göz yaşları, insan ruhunun yaz yağmurlarıdır.

AVAAZ Ekibi:

Her canlının hakettikleri saygıyı gördükleri bir hayatları olması gerekir.

AVAR, Banu:

Atatürk'ün dış politikası bize öğretilmemiş, hatta saklanmıştır. Balkanlar hakkında, güney ve doğudaki ülkeler hakkında, Araplarla ilişkilerimiz konusundaki dahiyane önerilerini Milli (!) Eğitim bize okutmamıştır. Başta "Nutuk" olmak üzere, birçok belge ve bilgi özellikle dikkatlerden kaçırılmıştır.

Bu milleti tanıyın, O'nu duyun ve anlayın! Aynı türküleri dinleyip zevk alabiliyor musunuz? Önce bunu bir tartın...

Kadın en önemli birleştirici ve örgütleyici ögedir. Emperyalizm o nedenle kadınları pasifize etmeyi ya da cinsel bölünmenin aktörleri haline getirerek işlevsiz kılmayı hedefler.

AVCIOĞLU, Doğan:

Çok uluslu şirketlerle onların işbirlikçilerinin 'kapitalist enternasyonalizm' dünyasında, milliyetçilik ve milli kurtuluşçuluk, 'proleter enternasyonalizmi' gibi bağışlanmaz bir suçtur!

Önümüzde iki yol var; ilk yol Batı merkezlerinde çoktan çizilmiştir ve "Sevr Antlaşması"nın ekonomik planda yürürlüğe konulmasından ibarettir. Bu neo-koloniyal ekonomik büyüme modelinin siyasal sistemi örtülü ya da örtüsüz faşizmdir. İkinci yol, "Sevr"i yırtıp günümüz koşullarında Lozan'a yönelmektir.

AVCU, Bahattin:

Tanıkların sustuğu yerde suçlular kahraman olur; gün gelir, an döner tanıklar da suçlu olur.

AVUSTRALYA Atasözleri:

Hepimiz bu anda ve bulunduğumuz yerde birer misafiriz. Bir geçiş yapıyoruz sadece. Gözlemlemek, öğrenmek, büyümek, sevmek ve evimize dönmek için geldik buraya...

AY, Nazif:

Çoğu din adamının zoruna gidiyor ama İslami kaynakların, dokümanların çoğunda sapkınlığa varan ifadeler ve uygulamalar yer alıyor. Fetvalar sapıklıktan geçilmiyor. İslam geleneği ve inancı pozitif hukukla çatışmaya başladı. İslam, gelenekselin dışına çıkma ve reform ihtiyacını artık bas bas bağırıyor.

Herkes kendi canından ve sağlığından sorumludur.

AYAN, Tamer:

İnsan, doğumundan ölümüne kadar ömür denilen merdivene tırmanır. Zamanı gelince aşağı yuvarlanıverir.

AYAZ, Vasfi:

Beyin tembelliği yaşayan bir toplum olduğumuzdan kitap ve gazete okumada dünya sıralamasının gerisindeyiz.

Sevgi; sınırları, kırmızı çizgileri olmayan kutsal bir duygudur.

Yardakçılar, yağcılığın üst sınırında, geçici bir cesaretin sahibi olurlar.

AYDEMİR, Şevket Süreyya:

Mustafa Kemal Atatürk, tarihi bir şahsiyettir. Bu şahsiyetin tarihin akışında bir rolü vardır. Hem de içinden çıktığı Türk toplumunun kaderine damgasını vuracak ve çağının olaylarına yön verecek kadar güçlü ve etkili bir rol. Bu bakımdan milletinin kaderine olan müdahalesi şüphe götürmez.

AYDIN, Ferudun Cemal:

Küçük bir selam büyük bir saygıyı getirir.

AYDIN, İclal:

Politikanın şerrinden sanatın merhametine sığınırım.

AYDIN, Nurullah:

Acizler için imkansız, korkaklar için müthiş gözüken şeyler kahramanlar için idealdir.

Adalete güven sarsılmışsa, toplumsal barış da güven de zedelenmiş olur.

Ağzından çıkan her sözün gölgen olduğunu unutma!

Ahlaklı insan sorumlu insandır.

Akıl ve beden sağlığının kıymetini bil, mutlu yaşarsın.

Akıllı insan başkalarının bilgisinden ve tecrübelerinden yararlanır.

Aklını canlı tut, oyuna gelmezsin.

Aldatan, muhakkak günü geldiğinde aldatılır.

Aydınların kafası karışmış ise toplumun dengesinin bozulması kaçınılmazdır.

Aykırı tipler her zaman kendini göstermek için bir yol arar. Sen akıllı ve bilgili insanlara önem ver.

Baskı ve zulme karşı bilinçlenmek ve örgütlenmek gerekir.

Bilginin anlamını bilmeyen bilgiyi doğru kullanamaz.

Bilgiyle donanmış, yetenekleri geliştirilmiş bireyler, en büyük güçtür.

Bir milleti ve devleti var eden dilidir. Dili bozulan milletin ayakta kalması mümkün değildir.

Çıkarını düşünen yöneticilerin elinde devlet uzun ömürlü olmaz.

Deşifre olmuş bir sır, sıradan bir bilgiden daha tehlikelidir.

Devlet ciddiyetinin kaybolmaya başlaması, kaosun başlangıcıdır.

Devlet otoritesinin zayıflaması, milletin ortak dokusunun parçalanması demektir.

Dünyada en zor şey, insan olarak kalabilmektir.

Düşünmeden konuşma, sözcüklerin anlamını bil, aksi halde dilin seni tanıtır.

Düşünmeye zaman ayır, kendine gelirsin.

Farklı inançtakileri olduğu gibi kabul etmek, insan olmanın temel şartıdır.

Gaflet içinde olan insana ne söylersen söyle, ne anlatırsan anlat, gerçeği gösteremezsin.

Gerçekler acıdır, ama hayallerle yaşayan insanın kendine gelmesi daha zordur.

Gerçekleri anlamayanlara, ne anlatsan boşunadır. O, bildiğine göre anlar.

Gerçekleri gizlesen de bir gün olan bitenler ortaya çıkar.

Haksızlıklar üzerine iktidar sürenlerin hazin dramı unutulmamalıdır.

Hayal kırıklığı yaşamak istemiyorsan önünü görecek tedbirleri almalısın.

Hırsı, aklının ve çıkarı inancın önünde olan insan iblisin yoldaşıdır.

İçinde yaşanılan toplumun tüm değerlerini savunmak geleceğe atılan temeldir.

İnsanı ırk, dil, din değil; insan olma bilinci insan yapar.

İnsanı insan olarak göremeyen, insan olamamış demektir.

İnsanı, insan olarak görmeyen anlayışın her zaman zararı olur.

İnsanların en kötüsü yüzünde maske, dilinde tatlı sözle dolaşıp kin akıtandır.

Kaosun onu hazırlayanları da içine aldığı bir gerçektir.

Kendinden fazla emin olanın hataları görmesi zordur.

Kendini, başkalarını fark ederek fark edebilirsin.

Kerizler yaşadıkça uyanıklar ölmez.

Kirli emelleri olanların, hayal kırıklığına uğraması kaçınılmazdır.

Korkuyu etkisizleştiren temel gerçeklik, cesaretle bezenmiş bilgidir.

Kötü niyetli insanın ne yapacağı belli olmaz, tedbirli ol.

Küçük düşünen liderler devletlerini de küçültür.

Mantıklı düşünen insanın öngörüsü de gerçekçi olur.

Mensubu olduğun milletin değerlerini tarihi kimliği ile bil ve hisset.

Moralinin bozulmasına meydan verme, toparlanman zor olur.

Ne yapıldığını iyi anlarsan, ne yapacağına doğru karar verebilirsin.

Neden mutlu olduğunu düşün. Bilgisiz mutluluğun geçici olduğunu anlarsın.

Okumazsan, araştırmazsan sana anlatılanları doğru kabul eder, köleleşirsin.

Olan biteni doğru kaynaktan öğren ki yanılmayasın.

Olumsuz insan zihin kirliliği yaratır.

Otoritenin zafiyeti kaos getirir.

Sözcükler tehlikeli değildir; tehlikenin kendisidir.

Temeli sağlam olan bina yıkılmaz, biligili insan ise sarsılmaz.

Tereddüt etme, hata yaparsın.

Toplumlar yetişmiş yönetici ve aydınlarıyla sağlıklı yaşar.

Uyarma, aydınlatma, bilgilendirme insanın insana yapacağı en büyük iyiliktir.

Ünvanla, makamla saygınlık kazanılmaz. Saygınlık, ürettiği ile kazanılır.

Yaşadığı toplumun değerleri ile ilgisi kalmamış kişinin, kimin sözcüsü olduğunu göz ardı etme.

Yaşamak için kendine ve insanlara zarar verme. Yaşamın anlamını düşün.

Yaşarken de, öldükten sonra da iyi anılmak istiyorsan dürüst ol.

AYDIN, Oktay:

Bir çocuk dünyaya geldiği andan itibaren hayattaki ilk ve en önemli yol arkadaşı anne-babasıdır. Anne-baba, çocuğun hayata açılan penceresidir.

AYDINLI Hacı Süleyman Efendi (İzmir Milletvekili):

Bugün köylerde ufak ufak okul yapmak, şehirlerde büyük büyük cami yapmaktan daha hayırlıdır. Eğitim düzeni olmayan bir milletin medeni düzeni de olmaz. Eşkıyalıkların, rezaletlerin, alçaklıkların nedeni hep cehalettir! (22 Mayıs 1920 günü Meclis'te yaptığı konuşmasından...)

AYFER, Murat Özgen:

Bana "Sen adam olmazsın!" demişti.
Yıllar geçti. Çeşitli yerler gezip gördüm.
Değişik insanlar tanıdım; dostlar edindim.
Okudum, inceledim, çalıştım, öğrendim.
Biraz da düşündüm, özgürce...
Noksanlarımın, yanılgılarımın farkına vardım.
Adamlar aradım, örnek almak için.
Acaba adam olabildim mi?

AYKAL, Gürer:

Müzikte bir uyum var; do, mi, sol. Bunu ortak bastınız mı güzel... Kulağa güzel... Müzik öğrenimi görmüş kişinin kulağına güzel gelebilir bu... Ama sokaktaki adam? O'nun kulağına güzel gelmeyebilir. Bir başka deyişle sokaktaki adamı ilgilendirmez bile... Verimin tümü, içindeki espriler, orkestrasyon, anlattığı şeyler, verdiği mesajlar, bunlar önemli...

Uyuşturucu bir müzik türü yaygınlaştırıldı, alışkanlık haline getirildi. Tüm dünya tarihinde ilerlemenin ilk hareket noktası olarak görülen müzik; Türkiye'de kaderciliğin, razı olmanın, sinikleşmenin, alın yazısının simgesi oldu. Elbette arabesk müzik insanın beynini uyuşturmakta, zihni yavaşlatmakta, mücadele azmini yok etmektedir.

AYSEVER, Enver:

Solcular hep siyasi suçlu, ötekiler hep hırsızlıktan...

AYTMATOV, Cengiz:

Her insan bir romandır, biraz kahramandır. Gün gelir anlar ki en çok harcadığı şey hayalleri değil, zamandır.

İnsanın vicdanı tohumdaki öz gibidir; o öz olmadan tohum filizlenemez, gelişmez.

Saban izine bir çekirdek, bir tohum tanesi atın, size yüz katını vereyim; küçük bir fidan dikin, kocaman bir çınar vereyim! Evler kurun, temel olayım! Üreyin, çoğalın, hepinize güzel bir barınak olayım! Derinim, yükseğim, büyüğüm, ucum bucağım da yok. Hepinize yeterim! (Toprak Ana'dan)

AYTOUN, William Edmondstoune:

Kadınların aşkları suya yazılmış, inançları da kuma çizilmiştir.

AYVERDİ, Ekrem Hakkı:

Ekrem Hakkı Ayverdi sık sık
- "Nasılsınız?" diye soran bir arkadaşına:
- "Uzun boylu, mavi gözlü" cevabını verirmiş.

AZAVEDO, Neil:

Kişinin zihni ne kadar kapalı olursa, ağzı o kadar açık olur!

AZERBAYCAN Atasözleri:

Helva helva demekle ağız şirin olmaz.

Hristiyanın çöreği diz üstünde... (Hristiyan çörek [ekmek] verir, ama seni de önünde diz çöktürür.)

İyiliğe iyilik her kişinin işidir, kötülüğe iyilik er kişinin işidir.

AZİZ Paul:

İktidar, Tanrı'dan gelir.