KADDAFİ, Muammer:

Kendileri (ABD ve AB ülkeleri) virüs yaratacak, tüm dünyaya yayılmasını sağlayıp size aşısını (panzehirini) satacaklar. Böylece kapitalist şirketler ve para baronları kazanç sağlayacak... Fakat önce çözüm bulmak zaman alacakmış gibi davranılacak ve herkese çözüm bulma çabasındaymış gibi davranacaklar. Oysa çözümü zaten kendi ellerinde. (Muammer Kaddafi'nin 24 Eylül 2009'da "Birleşmiş Milletler"de yaptığı konuşmasından)

KADİMÎ (Yavuz Sultan Selim'in Saraydaki Adamlarından):

Baban bile olsa Türk'ü katlet!

KAFKA, Franz:

Bir kitap, içimizdeki donmuş denize indirilmiş bir baltadır.

Dışarıya kapanmak esasen içeri açılmaktır.

Huzur mu istiyorsun? Az eşya, az insan!

Kendimden başka bir eksiğim yok!

Ne kadar okursan oku, bilgine yakışacak şekilde davranmıyorsan cahilsin demektir.

Okuduğumuz kitap bir yumruk gibi tepemize inip bizi uyarmadıktan sonra neye yarar?

Öyle zaman olur ki, odada yalnızken bile yok oluverir insan... Bunun nedenleri çoktur, kişi yaşarken bile ölebilir.

Vicdanın derin yaralar alması iyidir.

KAFTANCIOĞLU, Ümit:

Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer.

KAHLO, Frida:

Ayaklar, uçmak için kanatlarım varken sizi neden arayayım?

Sevgi basitti, karmaşık olan bizlerdik!

KAHVECİ, Adnan:

Bizim bağımsız olmamız için Amerika ve IMF'den kurtulmamız gerekir.

KAISER Wilhelm II:

Bir denizci devletin gemici yetiştirebilmesi büyük bir donanma teşkil etmesinden güçtür. Çünkü devlet gerek görünce bir kaç donanma alabilir. Fakat kendisine lazım olan binlerce becerikli gemiciyi alamaz. Bunun için gemici yetiştirmeliyiz.

KAL-EL Eşari:

Kuteybe her gün talan yapıyor
Servetlere yeni servetler katıyor!

KALAFATİS, Hrisostomos (İzmir Metropoliti):

Evlatlarım, bugün İsa'nın en büyük mucizesini göstermiş oluyorsunuz. Bu uğurda ne kadar Türk kanı döküp içerseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız. Ben de bir bardak Türk kanı içmekle, onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım. Bütün azizler arkanızda... (Mayıs 1919)

KALENDEROĞLU:

Işığa, havaya ve suya nasıl ortaklaşa sahip olunuyorsa, mal ve mülkte de eşitlik ve ortaklık olması gerekir. (1526)

KALIN, İbrahim:

Asıl tehlikeli olan, Batı'yı bir günah keçisi ilan edip İslam dünyasının kendi sorunlarını ötelemek ve onlarla yüzleşmekten kaçınmaktır. Bu tavır bir fayda sağlamadığı gibi, sonuçta bizi zihni tembelliğe, ahlaki konformizme ve sahte bir güven duygusuna götürür. Tarihi ve güncel gerçekler dikkate alındığında, hem İslam hem de Batı toplumlarının eş zamanlı olarak aynaya bakması ve muhasebe yapması gerekiyor.

Merkezde Asya var. Batı Avrupa, Asya'nın batı ucuna tekabül etmektedir.

Yaklaşık iki asırdır Müslüman kitleler kendilerini tarihin dışında, kültürel geri kalmışlık sendromuyla hareket eden özneler olarak görüyor. Şanlı bir geçmiş ve güçlü bir "ben" bilinciyle, mevcut siyasi, sosyal ve ekonomik daralma arasındaki gerilim, tepkisellik olarak ortaya çıkıyor. "Kurban edilmişlik" psikolojisi, Müslüman dünyayı modernite karşısında umutsuzluğa, kırgınlığa, öfkeye mahkum ediyor. Batı, İslam dünyasının "modern ötekisi" haline gelmiş durumda. İslam dünyasının kendi değerlerine dayanan bir gelecek inşa etmesi, bu psikolojiden kurtulmasına bağlı. Kendi tarihinin öznesi olan bir İslam dünyası, geçmişiyle barışık, geleceğine güvenle bakabilen bir dünya olacaktır. Bunun için Müslüman dünyanın Batı algısını gözden geçirmesi ve bir "öteki" olarak Batı'yı aşması gerekiyor.

KALININ, Mihail:

Gençlik çağı en büyük kavrama yeteneği çağıdır. Gençlik çağının özelliği, idealist coşkuları içinden duymasıdır. Gençlerde sürekli kendini feda etme isteği vardır.

Gençlik, kitle olarak olağanüstü bir biçimde samimi ve dürüsttür. İnsan, olgunluk çağında ne kadar samimi ve dürüst olursa olsun, hayat deneyimi, hayattan edindiği pratik dersler ölçüye vurulduğunda samimiyet ve coşkulu gençlik emelleri daha ağır basar.

KALINKILIÇ, Emel:

Affedin. Affetmediğiniz herkes ile enerji bağı oluşturursunuz. Bu negatif bağ, sizden sürekli enerji çalar. Affetmek ise sizi özgürleştirir.

KAMALAK, Mustafa:

Dünyada en acınacak insanlar idealini yitirmiş, davasını satmış insanlardır. Bunların elde ettikleri makam ve mevkiler sattıkları davanın bedelidir.

KAMAROV, Eli:

Yoksulluk, işlemediğiniz bir suçun cezasını çekmektir.

KANADA Atasözleri:

Nisan yağmuru Mayıs çiçeği getirir.

KANDEMİR, Ali:

"Milli Birlik", milletçe ağlayıp milletçe gülebilmektir.

KANDINSKY, Wassily:

Bizler, Cengizhan'ın torunlarıyız!

KANIK, Orhan Veli:

Bakakalırım giden geminin ardından;
Atamam kendimi denize, dünya güzel;
Serde erkeklik var, ağlayamam.

Bedava yaşıyoruz bedava
Hava bedava bulut bedava
Dere tepe bedava
Yağmur çamur bedava
Otomobillerin dışı
Sinemaların kapısı
Camekanlar bedava
Peynir ekmek değil ama
Acı su bedava
Kelle fiyatına hürriyet
Esirlik bedava
Bedava yaşıyoruz bedava...

Bir elinde cımbız, bir elinde ayna
Umurunda mı dünya?

Eskiler alıyorum,
Eskiler alıp yıldız yapıyorum...

Yosma kadınların, dünyadan elini eteğini çekme zamanları geldiği vakit, işin yalnız dedikodusu ile geçinir bir halleri vardır. Yalnız yosma kadınlarda değil de hevesi kursağında kalmış, yahut, bir baltaya sap olamamış insanlarda bu hal göze çarpar. İşte münekkitlerin hali de bana bunları hatırlatıyor. İşin dedikodusu ile geçinmeyi bir iş saymak istiyorlar.

Yüz karası değil, kömür karası
Böyle kazanılır ekmek parası...

KANSU, Mazhar Müfit:

Herkes bilmelidir ki, genç "Cumhuriyet Hükümeti" kışkırtıcılık ve irticaya, her türlü lanetli faaliyetlere kesin surette göz yummayacağı gibi, hatta kesin tedbirleri sayesinde eşkiya hareketlerine yer vermeyecektir. Senelerden beri şeyhlerin, ağaların, beylerin baskısı altında sömürülen, eriyen, inleyen bu bölgenin (Doğu ve Güneydoğu) zavallı halkı, artık sizin kışkırtıcılığınızdan ve kötülüğünüzden kurtularak Cumhuriyetimizin verimli ilerleme ve saadet vaat eden yollarında yürüyerek, refah ve saadet içerisinde yaşayacaktır. Siz de döktüğünüz kanların, söndürdüğünüz ocakların cezasını adalet sehpasında hayatınızla ödeyerek hesap vereceksiniz. İşte Cumhuriyetin sert, fakat adil kanunlarının hükmü budur. (Şeyh Sait İsyanı hakkında)

KANSU, Şevket Aziz:

Irk terimi, zoolojik bir olayı ifade eder. Irk kelimesi çok kere dil, kavim, kültür, millet, medeniyet ve çevre, vs. olay ve kavramları ile istenerek veya istenmeyerek karıştırılmıştır. Mesela yanlış olarak bir Ari ırktan veya bir Latin ırkından bahsedilmiştir. Irk, fiziki karakterlerin bir iştiraki gibi tarif edilmelidir. Halbuki milliyette ruhi unsurlar, kültür bahis konusudur.

Millet, ırk gibi, kalıtım bakımından bir ataleti değil, insanlığın tarihi ve kültürel kazançlarını kendi fertlerine eğitim, ilim, sanat, felsefe, edebiyat, tarih vasıtalarıyla vermek, aşılamak gibi muazzam bir cehit savaşı sayesinde mevcut olan ve kalabilen dinamik bir realitedir.

KANT, Immanuel:

Aydınlanma, insanın kendi aklını özgürce kullanabilme cesaretini göstermesiyle başlar.

Her yandan "Düşünmeyin, aklınızı kullanmayın!" diye baskı yapıldığını duyuyorum. Subay, "Düşünme, denileni yap!", maliyeci "Düşünme, vergini öde!", din adamı "Düşünme, inan!" diyor.

Yasalar karşısında insan, başkalarının hakkına tecavüz ettiği zaman suçludur. Etiksel olarak ise bunu aklından geçirdiği anda bile suçludur.

KANUNİ Sultan Süleyman (I. Süleyman):

Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık da ölüme götürür.

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...

Padişah doğru yoldan uzaklaşırsa, yeniçerilerin O'nu doğru yola getirme hakkı vardır!

KAPIŞMAK, Aşkım:

Bugün insanlarla ne konuşacaksan unutma, yarın başkalarından aynısını duyacaksın. Şimdi düşün bakalım, kulaklarının duymak istediğini dilin başkasına söyleyebilir mi?

İnsan, fiziksel beğenilme arzusunu öncelik yaparsa, zihinsel becerilerinin önemi azalır. Her türlü ilişkide öncelik kişilik, karakter ve ruhsal özelliklerimizde olmalıdır. Yoksa kişiler sürekli cinsel yakınlaşma ve zihinsel, duygusal uzaklaşma yaşamaya mahkum olacaklardır. Ne kadında keşfedilecek derinlik ne de erkekte kabul görecek şefkat ve koruma duygusu kalacaktır.

Öyle bir iste ki sanki dünya sana hizmet ediyor gibi, öyle bir vazgeçme ki ne kadar arzu varsa korkup kaçsın önünden, öyle bir inan ki uykusuzluk mücadelen olsun ve öyle bir bekle ki gönderene selam olsun. Unutma; olmuyor başkadır, yapamıyorum başka...

Tek bir duygu üzerinden kendini beklentiye sokma. Unutma! Bedenin için gelenler, başka bedenler için giderler.

KARA, Taylan:

Bir yazarın edebi değeri güncel siyasette aldığı tutumda değil, eserlerinin güncel siyaseti aşan bir düzlemde insanla kurduğu estetik ilişkide saklıdır.

Bir yazarın en önemli şeyi vicdanıdır. Vicdan ancak bağımsız olduğu zaman var olabilir. Yazar, sırtını dayayacağı bir güç arayışına girdiği anda ise ruhunu ve vicdanını yitirir.

Devletler, var olduğundan beri kime para vereceğini çok iyi bilir. "Devlet geleneği" bu konuda hiç yanılmamıştır; hangi yazara para, hangi yazara hapis cezası verileceği çok iyi bilinir. Tarihe bakıldığında bu seçimin büyük bir titizlikle yapıldığı görülecektir.

İnsan türü, var oluşunu en yüce erdemlerle en aşağılık alçaklıkların arasında geniş düzlüklerde konumlandırmıştır.

Sanat siyasete karıştırılamaz, çünkü zaten siyasetten asla ayırt edilemez.

KARABEKİR, Kazım:

Ey Türkoğlu! Sen pek safsın, seni herkes aldattı. Erdim diyen, döndüm diyen çemberinden atlattı.

Milletimizin birliğini temsil eden Meclisimizin yarattığı milli zaferlerle şarkta ve garpta milletimizi saran esaret zincirini kırdık!

KARADOĞAN, Arzu:

İnsanı sevene değil, hayvanı sevene inanıyorum. Çünkü artık insanı sevmenin yolu menfaatten, hayvanı sevmenin yolu merhametten geçiyor.

KARAKAŞ, Sabiha:

Dersim isyanında asker gelmeseydi, namusumuz bile kalmayacaktı. Sabahlara kadar bu gece hangimizi kaçıracaklar diye korkuyla bekliyorduk. Bu isyanı başlatan Seyit Rıza'dır. Gelirler; senin köyünü basarlar, malını mülkünü alırlar, yakar yıkarlardı. Karşı çıkarsan da öldürür, giderlerdi.

KARAKAYA, Özgür:

Çevremizde yaşayan canlılara sevgimizi göstermek dokunmaktan geçer.

Her insan ayrı bir dünyadır.

"Yaşama dokunmak" ömür boyu devam eder ve insana sunulan en değerli armağandır.

KARAKURT, Esat Mahmut:

Ülkemizde okur yazarlığın gelişmesine katkıda bulunmak için yazdım.

KARAKUŞ, Hidayet:

Her okumuş aydın olamadığı gibi, her sanatçı da aydın olamıyor ne yazık ki...

KARAMAN, Suay:

Ülkemizin aydınlık geleceği için, emperyalistleri ve yerli işbirlikçilerini kovmak için bilinçlenmeli ve örgütlenmeliyiz.

Özel bir insana rastlamak bir an, özel biri olduğunu anlamak belki bir saat, o özel birini sevmekse belki bir gün sürebilir. Ama, o insan ömür boyu unutulmaz.

KARAMAN, Suphi:

Aslında 27 Mayıs sadece bizlerin gözünü açmadı, Amerika'nın da gözünü açtı. Ordu içinde taraftar kazanma gayretleri arttı. Kaldı ki bizler de Amerika'nın emperyalist olduğunu 1960'lardan sonra öğrendik.

Dünyanın hiçbir yerinde ihtilal yapanlar kendilerini kanunla bağlamazlar, ama yeni kanun yaparlar.

KARAMANLIS, Konstantin:

Demokrasi intikam almaz... Sadece hatırlar.

KARAMANOĞLU Mehmet Bey:

Divanda, dergahta, mecliste, meydanda "Türkçe"den başka dil kullanılmayacaktır!

KARAMOLLAOĞLU, Temel:

Batılılar 'Benim karnım doyuyorsa geri kalanların canı cehenneme" diyorlar. "Ne yapıp yapıp biz bunları kavga içinde tutalım" istiyorlar. Müslümanları birbirleriyle çatıştırmak istiyorlar. Mezhep farklılıklarını bunun için kaşıyorlar.

Demiri demirle dövdüler, biri sıcak biri soğuktu; insanı insanla kırdılar, biri aç biri toktu.

Emperyalistler mezhep farklılıklarını gündeme getiriyorlar, ırkçılığı aramıza sokuyorlar. Bölgemizi işgal edip kaynaklarını sömürmek istiyorlar. Her iki tarafı da kendi verdikleri silahlarla donatıyorlar. Aklımızı başımıza almazsak, biz bu beladan kurtulamayız.

İçinde yaşadığımız bölge, dünyanın adeta merkezidir. Tarih boyunca bu bölge büyük önem taşımıştır. Dünyada hakimiyet kurmak isteyenler tarafından bölgemiz stratejik kabul ediliyor. Dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz yatakları da bu bölgede... O yüzden ellerini bu bölgeden çekmiyorlar.

Müslüman ülkelerin birbirine düşmesi düşündürücüdür. Bugün yaşadığımız farklı bir dünya... Zalimler gücü ellerine geçirmişler, kendi menfaatleri için o gücü sonuna kadar kullanmaktan çekinmiyorlar.

KARAOSMANOĞLU, Yakup Kadri:

Aydınlarımız halk kavramını Batı bilimlerinden aldıkları için bizim halkı da Batı'daki örgütlenme yollarına göre yönetmeyi düşünüyorlar ve bu yolda kazanılan tecrübelerin sonuçsuzluğunu görünce onu yararsız bir kitle olarak anlıyorlar. Oysa halk, bu aydınlardan oluşan sınıfın ortamı dışında kendi hayatını yaşıyor.

Bu memleketin asıl sahibi, dağ başında gördüğüm oduncu çocuktur ve yalnız O, bu taşlar, bu topraklarla konuşmasını biliyor; bu toprakların, bu taşların sırrı yalnız O'na açılıyor.

Hakkından emin ve istiklaline bağlı bir millet, tecavüze uğradı mı, O'na saldıranın gücünü görmez ve derhal silaha sarılır. Hareketinin sonunu düşünmez bile! Kendi asil iradesine tabidir. Hiçbir aklın, mantığın, hesap kitabın nasihatini dinlemez! Ancak bu cins milletlerdir ki yaşamaya layıktır.

Yıllar yarlardan, yarlar yıllardan vefasız...

KARASU, Toksöz Bayram:

Hepimizin şiddetle arzuladığı mutluluk, kayıp çocukluk cennetimiz, yani kendimizi her şeye kadir, her hakka sahip ve ölümsüz hissettiğimiz zamanlarla bağlantılı bir duygudur.

KARAY, Refik Halit:

Anadolu'da bir patırtı, bir gürültü, kongreler, beyannameler falan, sanki bir şey yapabilecekler. Blöf yapmanın sırası mı? Hangi teşkilatın, hangi kuvvetin var? Bu ne hayal... Kuzum Mustafa, sen deli misin? (1919)

İkbal sarhoşu en çabuk ayılan bir sarhoştur. Masa başındaki koltuğunu altından çeker çekmez süt dökmüş kediye, sarığı alınmış hocaya, karaya vurmuş balığa, gerdeğe girmiş alığa veya zifaf odasından çıkmış hadıma döner, sünepeleşir.

İnsan başkalarını aldatmak idmanını önce kendi yapar.

KARŞILAYAN, Ali:

Kriz dönemleri hem tehlike, hem de fırsat zamanlarıdır.

KARTAL, Kinyas:

Ben toprak ağasıyım! Topladım tüm ağaları, Menderes'e gittik ve pazarlık ettik. Dedik ki: "Köy Enstitüleri'ni kapatırsan şu gördüğün doğudaki tüm toprak ağaları ve batıdan Emin Sazak'ın oyları sana... Kapatmazsan oy yok!"

Köy Enstitüleri kesinlikle komünist uygulama değildi. Doğuda en yüksek eğitim gören insan benim. Köy Enstitüleri, bizim devlet üzerindeki gücümüzü kaldırmaya yönelikti. Bunu içimize sindiremedik. Benim Van yöresinde 258 köyüm var. Bunlar devletten çok bana bağlıdırlar. Ben ne dersem onu yaparlar. Ama köylere öğretmenler gidince benim gücümden başka güçler olduğunu öğrendiler. DP ile pazarlığa girdik ve Köy Enstitülerini kapattık.

KARUN:

Karun'a "Zenginliğin sırrı nedir?" diye sormuşlar. O da "Halka avuç açmamaktır" demiş.

KAŞGARLI Mahmut:

Gördüm ki Yüce Tanrı, devlet güneşini Türkler'in burçlarından doğurmuş, göklerdeki burçları onların devletleri çevresinde döndürmüş. Onlara Türk adını kendisi vermiş. Mülk ve saltanatı onlara vererek, onları asrın hükümdarı kılmış. Cihan halkının dizginlerini onların ellerine bırakmış ve onları bütün insanlardan üstün eylemiş. Doğrulukta onlara her zaman yardımcı olmuş, onlara intisap edenleri, onların hizmetinde bulunanları hep aziz kılmış ve bütün dileklerine erdirmiş, kötülerin şerlerinden korumuş.

İnsan şişirilmiş tulum gibidir, ağzı açılınca söner.

KATIE, Byron:

Acı çekmenize asla suçladığınız kişi neden olmaz.

KAUTSKY, Karl:

"Biz beklemeyi öğrendik" dedi Engels bana, "ve şimdi siz de sizin zamanınızın gelmesini beklemeyi öğrenmelisiniz." Ancak bu bekleme ile kollarınızı kavuşturup ağzınızı açarak kendiliğindenci gelişmenin kızarmış güvercinlerinden birinin boğazınızdan aşağıya uçmasını beklemeyi kastetmedi; örgütleme ve propaganda çalışmasıyla, yorulmak bilmez bir çalışmayla beklemeyi kastetti. (Chicago, 1899)

KAYA, Halil:

"Köy Enstitüleri"nde disiplin yöneticiler, öğretmenler, öğrenci kolları aracılığı ile demokratik düzen içinde sağlanırdı. Her hafta büyük salonda toplanılır, o haftanın işleri görüşülür, herkes fikrini serbestçe söyler; öğretmeni, yöneticiyi tenkit eder, gerekli şeyleri ve önerileri sunardı.

KAYA, Şükrü:

Avrupa'nın üzerinde ağır bir kara bulut var. Biz yurdumuzu bu tehlikeli ateşten korumaya hazırız, ancak iç cephemizden de emin olmak zorundayız! (İçişleri Bakanı / 1927-1938)

Biz akan, coşan inkılap çağlayanı içinde birer su zerresiyiz. Güneş ziyası ile ara sıra parlayan bu zerrelerin o büyük şelalenin kütlesine katılıp gitmesi mukadderdir. Kuvvet ve kudret o küçük zerrelerden doğan çağlayandadır, millettedir.

Dinler, işlerini bitirmiş, vazifeleri tükenmiş, yeniden uzviyet ve hayatiyet bulamayan müesseselerdir. Dinler, vicdanlarda ve mabedlerde kalmalı, maddi hayat ve dünya işlerine karışmamalıdır.

Tarihte deterministiz, icraatta pragmatik maddiyatçıyız.

KAYKI, Ali:

Akıl bilginizden değil, daha çok gönül bilginizden emin olun. Akıl insanı her zaman olmasa da çok kere yanıltabilir, fakat gönül öyle değil...

Akıl ne kadar bilgili olursa olsun aşkın bir damlasıdır. Çünkü; gönül coşar, aşk yaratır ve akıl öğrenir. Bunun için aklın her zaman bir sınırı vardır. Ama gönlün ve aşkın sınırı yoktur.

Aramak düşüncenin hareket noktası, bulmak varıştır. Düşünen insan, varılan her hedeften sonrasının da olduğunu / olabileceğini varsayandır.

Asalet insanın özündedir. Asil insan, özü ile bütünleşmiş olandır.

Asıl gelişmişlik teknolojide değil, insanda olmalıdır. Böylelikle doğa da tahrip edilmemiş olur.

Aşk ile temizlenen/aydınlatılan gönül pırıl pırıldır. İnsan, işte bu parıltıda kendi gerçekliğini görür.

Aykırılık; insanlık için doğru yerde ise güzellik, yanlış yerde ise ihanettir.

Baba oğlunu kendinden ileriye taşıyamamışsa ya beceriksizliğindendir ya da oğlunun haylazlığından...

Bazı insanlar gereksiz o kadar çok şey okurlar ve öğrenirler ki, asıl okumaları ve öğrenmeleri gerekenleri düşünmezler. Yani kendilerini...

Benliğini aşmış, hakikatte evrenselleşmiş insan birey olmaktan çıkmış ve kendi varlığını insana değil, insanlığa adamış olandır.

Bilim ile bilimsellik içiçedir. Gönlümüzün arılığa ihtiyacı olduğu kadar, akıla da ihtiyacı vardır. Akıl bilmek ile olur, insan ne kadar çok bilirse o kadar akıllıdır.

Bilmek anlamak değildir. Ezbercilik de dolaylı bir bilme metodudur. Bilinen hemen unutulabilir, ama anlaşılmış olan kolay kolay unutulmaz.

Bir kimse düşünce ve davranışlarıyla eşeklikte diretirse O'na insan olduğunu hatırlatmakta israrcı olmayın.

Çabaları insanlara zulüm edip sonlarını hazırlamak olanlar, bunun yanlışlığını ancak kendi sonları gelince anlarlar; ama ne çare, sondadırlar.

Deryanın ortasına atılan bir leş arınır, derenin ortasına atılan kokutur.

Dilleri, dinleri ve renkleri ne olursa olsun insanlar hep aynıdırlar. Farklılık, bildikleri ve isteklerindedir.

Dünyanın en aptal insanı, kendinden cahil olanın öğüdünü tutandır.

Düşmanına bile dürüst ol. Dürüstlüğün O'na örnek olsun.

Gönül, bilgisini gönül gözü ile gösterir. Gönül gözü de ancak arındırılmış, aydınlanmış gönülden görür.

Güneş orada ise, aydınlığını görebilecek göz sendedir.

Güzelliği yaşayamamış insanlar, kötülüğün ne derece zararlı olduğunu bilemezler.

Hakk'ın huzuruna genişlemiş göbek ile değil, arınmış ve aydınlanmış gönül ile çık. Bunu gören Rabbin, mekanından hoşnut ve senden de razı olsun...

Hakk'ın sevgilisi olmuş insanlar, ölümsüzlüğün de kaderleri olduğunu bilsinler.

Her ağacın kurdu kendinden olsa da bu her meyvesi kurtlu olacak anlamına gelmez.

Her nesne önce pişer, devamında yanar. Oysa insan yana yana pişer.

Herşey en iyi yaşanıldığı kadar bilinir.

Hiçbir şey yok olmaz, aslına döner.

İnsan bildiğinden değil, bilmediğinden korkmalıdır. Korkusuz olmak için bilmediklerinizi öğreniniz. Öğrendiğiniz güzelliği ise sevip sahipleniniz.

Karşılığı olmasa da insanlık için yapılan her fedakarlık, güzelliğe doğru atılan bir adımdır.

Mutlaka unutmamamız ve olması gereken, düşüncemizin kaynağının sevgi olmasıdır. Düşüncenin temelindeki sevgi bizi doğruya, güzelliğe, dolayısı ile özgürlüğümüze götürür.

Sadece bir şeye koşullanıp ondan başkasını kabul etmemek cahilliktir.

Size birisi bir fenalık ettiğinde kızıp karşılık vermişseniz, biliniz ki gururunuz okşanmıştır. Siz birine bir fenalık ettiğinizde kendinize kızıp, O'ndan hemen özür dilemişseniz biliniz ki onurunuz okşanmıştır.

Var olan herşey insanda mevcuttur. Öğrendiğiniz her yeni şey, varlık alemindeki keşiflerimizdir. Kendimizi bugün keşfedersek yarınlardaki aramalara gerek kalmaz.

Zaman içinde sabır ile hareket ederek bilmek istemek ve aramak, insana istediğini ve aradığını buldurur.

KAZANCI, Ertuğrul:

Adalet kuvvetli, kuvvet de adil olmalıdır.

KEATS, John:

Şiirsiz yapamayacağımı anladım.

KEBLE, John:

Senden iyilere yerini vermesini bil.

KEÇECİZADE Mehmed Fuad Paşa:

Üçyüz senedir yabancılar dışarıdan, biz içeriden Osmanlı'yı yıkamadık! (III. Napolyon'a hitaben)

KEKEVİ, Aydoğan:

Mustafa Kemal Atatürk sadece Türk ulusunun ak yazgısı değil, aynı zamanda laik Türkiye Cumhuriyeti'nin olduğu kadar "sömürülen uluslar"ın ilham kaynağı ve geleceğidir.

KELLER, Helen:

Yüzlerini güneşe çeviren insanlar gölge görmezler.

KELLY, Liz:

Şiddete maruz kalan bir kadının her şeyden önce yaşadıkları hakkında konuşmaya ve düşünmeye gereksinmesi vardır. Böylece kadın, yaşadıklarının şiddet olduğunu anlayabilir.

KEMAL, Namık:

Bais-i şekva bize hüzn-ü umumidir Kemal, kendi derdi gönlümün billah gelmez yadıma... (Derdim kamunun derdidir, kendi derdim -yemin ederim ki- aklıma bile gelmez.)

Bir ülkedeki ahlak bunalımının bir kaynağı da ana babaların çocuk eğitiminde tuttukları yoldur.

Görmeden ölürsem millette ümit ettiğim feyzi, yazılsın seng-i kabrime vatan mahzun, ben mahzun...

KEMAL, Orhan:

Ben yaşadığımı yazdım.

KEMAL, Yaşar:

Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır.

"Demokrat Parti"nin kurucuları "Cumhuriyet Halk Partisi"nin üst kesimlerinden geliyorlardı. Onlar için demokrasi kelimesi, arkasında saklanılması gereken kapkara bir perde idi. Ve bu demokrasi yalanı ile Türkiye, "Avrupa Konseyi"ne ve "NATO"ya girmeyi başardı. Avrupa bu yalana kanar mıydı? Katiyen. Ancak Batılı ve çağımıza kendileri de pek uygun olmayan bu demokrasiler "Sovyetler Birliği"ne karşı müttefik arıyorlardı ve göz göre göre Türkiye'yi aralarına aldılar.

Hayat, umutsuzluktan umut yaratmaktır.

İnsan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez.

İnsan, evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar.

İnsanlık bütün kötülükleri alt ederek buraya kadar gelmiştir. İnsanlık gür bir ışık seli gibi iyiliklerle, eşitliklerle, barışlarla, güzelliklerle, umutlarla çağımıza geliyor. Bundan sonra insanlık değeri, çağımızdaki kişilik değerleri bir tek şeyle ölçülecektir, o da, bir ulusun, bir değerin, bir kişinin barışa ne kadar yardım ettiğiyle, savaşa, silahlanmaya ne kadar düşman olduğuyla...

O iyi insanlar güzel atlara binip çekip gittiler; demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.

KENCE, Aykut:

İtaatkar bir toplum çok daha kolay yönetilebilir.

Türkiye, yaratılışçılığın resmi bir devlet politikası olarak eğitim sisteminde yer aldığı tek laik ülkedir. Bu da Türkiye'nin laiklikten uzaklaşması, bilimden ve bilimsel düşünceden koparak ortaçağ karanlığına dönmesi anlamına gelir.

Türkiye'de kimi kesimlerin ortak hedef belirlemiş gibi, özellikle "Evrim Kuramı"na saldırmaları son zamanlarda giderek artmıştır. Bunun amacı da bilimsel düşünceyi, bilimi gençlerimiz ve halkımızın zihninden silmek, Türkiye toplumunu boyun eğen insanlardan oluşan bir yapıya dönüştürmektir.

KENNAN, George Frost:

ABD olarak dünya servetinin yarısına sahibiz, ama nüfusumuz dünya nüfusunun sadece yüzde 6'sı. Bu dengesizliği koruyabilmemiz için çok güçlü olmamız lazım. Bunun için de duygusallığı, demokrasiyi, insan haklarını filan bir tarafa bırakıp, mutlak güç sahibi olmaya ve karşıtlarımızı ezmeye bakmalıyız.

KENNEDY, John Fitzgerald:

Çince de kriz kelimesinin yazılışı iki karakterden oluşur. Bir tanesi tehlikeyi simgeler, diğeri ise fırsatı.

Denizlerle ilgili bilimsel çabalarımızın nedeni merak değil, hayatta kalmamızın denizlere bağlı olduğuna inanmamızdandır.

Dünyanın her yerinde devasa ve amansız bir gizli yapı tarafından durdurulmak isteniyoruz. Bu yapı nüfuz alanını genişletmek için örtülü araçlara dayanıyor; işgal yerine sızmaya, seçimler yerine ayak kaydırmaya, özgür tercih yerine yıldırmaya, gündüzün orduları yerine gecenin gerillalarına güveniyor. Bu öyle bir sistem ki ince ince örülmüş, çok etkili bir makinenin inşasına bolca insani ve maddi kaynak sağlamış durumda... Bu makine ise askeri, diplomatik, istihbari, ekonomik, bilimsel ve politik operasyonları birleştirmekte... Hazırlıkları yayınlanmıyor, gizleniyor; hataları manşete çekilmiyor, gömülüyor; muhalifleri övülmüyor, susturuluyor; hiçbir harcama sorgulanmıyor, hiçbir söylenti gazetede haber olmuyor, hiçbir sır ifşa edilmiyor.

Düşmanlarınızı affedin, bu bir büyüklüktür. Ama onları unutmak büyük bir aptallıktır.

Eğer insanların icat yeteneği tükenmediyse, onları işten çıkartan yeni makinelerde bu adamları işe geri döndürme yeteneği de olmalıdır.

Özgür bir toplum yoksul çoğunluğa yardım edemiyorsa, zengin azınlığı kurtaramaz.

KENTER, Müşfik:

Dolu dolu caddelerde, tıklım tıklım kaldırımlarda elleri cebinde dolaşan kişidir yalnız...

Sevmediğin birine asla "seni seviyorum" deme, içinde olmayan duygulardan varmış gibi söz etme, kimsenin hayatına kalbini kırmak için girme, sevgi dolu gözlere asla yalan söyleme; çünkü birine verebileceğin en büyük acı, aşık olmadığın birini kendine aşık etmektir.

Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke, sevilmediğimizi anladığımızda, o kişiye yüreğimizi kapatmak...

Üzülüyorsun, takma diyorlar.
Kızıyorsun, değmez diyorlar.
Boşveriyorsun, gamsız diyorlar.
Susuyorsun, iki çift laf et diyorlar.
Konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar.
Çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar.
Alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar.
Bağırıyorsun, sakin ol diyorlar.
Aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar.
Dikine gidiyorsun, yaşına başına yakışmaz diyorlar.
Ölünce ne diyecekler?
Muhtemelen; Ölüm sana yakışmadı.
Normal tabii, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler.

KENYA Atasözleri:

Bir yalan ne kadar hızlı olursa olsun, hakikat ona yetişip geçer.

KENYATTA, Jomo:

Batılılar geldiklerinde ellerinde İncil, bizim elimizde ise topraklarımız vardı. Bize gözlerimizi kapatarak dua etmeyi öğrettiler. Gözümüzü açtığımızda bizim elimizde İncil, onların ellerinde ise topraklarımız vardı.

KESKİN, Birhan:

Sultan Sazlığı'nda boynu eğri bir kuşun ince boynuna yediği kurşun gibi hainiz hepimiz.

KESKİN, Haldun:

Zeytinyağı doğallıktır, sağlıktır, lezzettir... Binlerce yıllık bir kültürdür... Hayattır... Sıkılan ilk danedir, süzülen ilk damladır, bandırılan ilk ekmektir... Alınteridir... Sevinçtir... Mutluluktur... Zeytinyağı yaşama biçimidir... Sadakattır... Tutkudur... Berekettir... Ciddiyettir... Zeytinyağı bir gelenektir...

KIBRIS Erenköy Sancağı'ndan Türkiye'ye Mesaj:

Son mermimize kadar kendimizi savunacağız ve son mermimizi de kendimize saklayacağız. Gelirseniz kurtuluruz, gelmezseniz vatan sağ olsun!

KIERKEGAARD, Soren Aabye:

Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek. Savaşlar, açlıklar, salgınlar, ölümler, katledilen hayvanlar. Yanan bir dünya, kan kusan bir doğa. Ve bir tiyatro gibi sanki olup bitenden habersiz seyreden biz insanlar...

KILIÇ Ali:

Atatürk artık son günlerini yaşıyordu. Bu arada Başbakan Celal Bayar İstanbul'a gelmişti. Atatürk'ü ziyaret ederek bütçe hakkında bilgi sunacaktı. Doktorlar Bayar'dan, Atatürk'ü sadece çeyrek saat kadar meşgul etmesini rica etmişlerdi. Atatürk, Bayar'ı dikkatle dinledikten sonra şunları söyledi: "Çocuğum, ne yapılacaksa çabuk yapılmalı. İki yıllık bir zamanınız var. Behemehal dünya bir savaşa gidiyor. Bu durum karşısında bütçe görüşlerine ve formüllerine uyarak hareketsiz kalmak doğru değildir." (Kılıç Ali Bey'in anılarından...)

Gazi bizim Gazimiz, kainat ve insanlığın ulu Gazisi... Gaziantep'in yüreğinden coşan sesi dinliyor musun? Bu ses, tek ses olarak neden senin büyük yüreğine akıyor? Gaziantep seninle yeniden kuruldu, çünkü sana inandı, bağlandı. Sana inanan, sana bağlanan kendi varlığına inanır. Hakka inanır, sonsuzluğa bağlanır. Sen her şeysin, Gazisin. Büyük Türk'ün bizzat kendisisin, özüsün, kütük adın Gazi Mustafa Kemal'dir. Fakat doğuş adın, tarih adın, asıl adın Türkiye'dir.

KILIÇ, Mahmut Erol:

Bir toplumun felsefesinde "iyi insan", "kamil insan" hedefi yoksa, evrende boşluk yoktur görüşünce "kötülük" yönüne, "karanlıklar" yönüne doğru eğilim öne çıkar.

Kötü insan üretiminin nedenlerini bulmamız gereklidir.

KILIÇDAROĞLU, Kemal:

İnsanlık, yoksulluk ve acı çekiyor. Maddiyat insanları daha adil ve mutlu yapamadı.

Sivas Katliamı, toplumsal kutuplaşmanın ne boyutta acılara sebep olacağının kanıtıdır. Barışı esas kılmak, bir ülke için en büyük iyiliktir!

KILINÇ, Koray:

İyi şarkılar ve iyi adamlar peygamberler gibidirler. Uyarırlar ve öğretmek isterler, öğrenmeyi istersen ne ala...

KIM, Sang H.:

Mağlubiyet, son derece motive edicidir. Dibe vurduğunuzda, en tepeden başka gidecek yeriniz kalmaz.

KING, Martin Luther:

Bir insanın uğruna öleceği bir şeyi yoksa, yaşamaya da hakkı yoktur.

Bir yerdeki haksızlık, adalet için her yerde tehlikelidir.

Her şey sona erdiğinde düşmanca davrananların kelimelerini bile hatırlamayacağız. Tek hatırladığımız dost görünenlerin sessiz kalmaları olacak...

Karanlık karanlığı kovamaz, bunu ancak aydınlık yapar. Nefret nefreti yenemez, bunu sadece sevgi başarır.

Kuşlar gibi uçmasını, balıklar gibi yüzmesini öğrendik. Ancak bu arada çok basit bir sanatı unuttuk, kardeş olarak yaşamayı...

Uçamıyorsan koş, koşamıyorsan yürü, yürüyemiyorsan sürün; ama hareket etmeye devam et, geleceğe ulaşma çabanı sürdür!

Yaşamın uzunluğu değil, nasıl yaşanıldığı önemlidir.

KING, Riley B. (B. B. King):

Bir çalgıyı güzel çalabilirsin. Ama üç-beş notadan fazla çalacaksan, anlatacak bir hikayen olmalı...

KING, Stephen:

Amatörler ilham bekler, biz profesyonellerse çalışırız.

KINISON, Sam:

Terörizm beni hiç endişelendirmez. İki yıldır evliyim.

KIPLING, Rudyard:

Doğu Doğu'dur, Batı Batı'dır ve bu ikili hiçbir zaman bir araya gelmeyecektir; ta ki yer ve gök, Tanrı'nın büyük hüküm kürsüsünde hazır bulunana dek...

Eğer hayal kurabilir, fakat hayallerinin esiri olmazsan;
Eğer düşünebilir, fakat düşüncelerinin kölesi olmazsan;
Eğer iş işten geçtikten sonra kalbini, sinirlerini ve enerjini tekrar seferber edebilir ve gayene ulaşmaya çalışabilirsen;
Eğer ne sevdiğin dostlarının ne de düşmanlarının sözleri seni incitmezse;
Eğer herkese kıymet verir, fakat kimseye fazla güvenmemeyi bilirsen;
Eğer her dakikanın altmış saniyesini faydalı olarak doldurabilirsen;
İşte o vakit, dünya da, içindeki her şey de senindir.

Tanrı her yere yetişemiyordu ve bu yüzden anneleri yarattı.

KIRAÇ, Suna:

Çocuklarımızı sokaklarda başı boş bırakmamalıyız, iyi bir eğitime erişim imkanı vermeliyiz.

Siyasi krizler aşılır, ekonomik krizler çözülür, ancak iyi eğitilmemiş nesilleri onarmak mümkün olmaz.

KIRCA, Levent:

Sarhoş taklidi yapanı alkolik sananlar, dindar taklidi yapanı da müslüman sanırlar.

KIRK, Theodore van:

Silahların yasaklanmasını görmek istiyorum. (Hiroşima'ya atom bombasını atan uçağın rotacısı)

KIRMACI, Ekrem Kemal:

İnsanlar anılarda kaldıkları süre içinde yaşarlar. Anılarınızı öldürmeyin!

KISAKÜREK, Necip Fazıl:

Amerikan politikasını korumakla mükellefiz... Amerikan siyasetini tutmak biricik yol... Amerika'dan nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalı. Yoksa bir Amerikan bahriyelisinin, iki yana açık bacakları arasında mütalaa ettiği kadından ileri geçemeyiz. Dış siyasetimizde Amerikan siyaseti ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını kendimize birbirinden ayrılmaz bir siyaset bütünlüğüne göre ayarlamakta büyük ve her işe hakim bir mana gizlidir. (Büyük Doğu, 17 Temmuz 1959)

Aya giden, yıldızlara giden milletlere imrenen Türk gençliği! Yirmi yaşındaki Fatih'in ahlak fezasından düştüğünüz bugünkü çöplüğe bakın ve utanın!

Ayağın taşa takıldığında "Allah kahretsin" bile deme, dua et ki taşa takılan bir ayağın var.

Basit kişiler hep ilgi görür, kaliteli kişiler hep yalnızdır. Ucuz malın alıcısı çoktur.

Büyük randevu... Bilsem nerede, saat kaçta? Tabutumun tahtası, bilsem hangi ağaçta?

Dün geçti, bugünü düşünüyorum, yarın var mı? Gençliğine güvenme, ölenler hep ihtiyar mı?

Elin oğlu okur atomu böler, bizimkiler okur milleti böler.

Hohlaya hohlaya buz dağlarını eritmiştim, bir de avucuma baktım ki bir avuç çamur kalmış!

İki insan çeşidi vardır; zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen ve zaman geçtikçe yüzsüzleşen...

İnsan sevme hissini israf etmemeli... Kim ne kadar sevilmeye layıksa, O'nu o kadar sevmeli...

İnsanın kazandığı paradan değil, paranın kazandığı insandan korkulur.

Kızgınlık gürültülüdür, kırgınlık sessiz...

Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çökerler!

Mutlu adam, dünyayı bir acı gurbet bilen; öz vatan pınarından, ölümü şerbet bilen...

Ne kadar göz bebeği varsa üst üste gelse; yine aynı manzara, ayrı görüş herkese...

Siz hiç sarrafın bağırdığını duydunuz mu? Kıymetli malı olanlar bağırmaz. Domates-biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz. Eskici bağırır, ama antikacı bağırmaz. İnsan bağırırken düşünemez. Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir. Popçular, rakçılar boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor. Ama Dede Efendi'yi okuyanlar bağırmıyor.

Şah damarına bakmayı akıl edemeyenler, Allah'ı hep gökyüzünde aradılar.

Tuttuğun el helalin değilse, helakin olabilir.

Yola çıktıklarını yolda bulduklarına değişirsen, hem yolunu kaybedersin hem de dostunu...

KISSINGER, Henry Alfred:

Kendi içimizdeki (A.B.D.) hainleri en ağır şekilde cezalandırır, başka ülkelerin hainlerini ise el üstünde tutarız.

Petrolü kontrol ederseniz ulusları yönetirsiniz, gıdayı kontrol ederseniz tüm insanlığı yönetirsiniz.

KIŞANAK, Gültan:

Tarihe ve kültüre sahip çıkmak, insanlığa sahip çıkmaktır.

KIŞLALI, Ahmet Taner:

Atatürkçülük sadece geçmişin bekçiliği değil, aynı zamanda geleceğin kuruculuğudur.

KIZILDERİLİ Atasözleri:

Ağlamaktan korkma! Zihnindeki ızdırap veren düşünceler gözyaşı ile temizlenir.

Anlatılanları iyi dinle, ama hepsini doğru sanma...

Bana söylersen unutabilirim, gösterirsen anımsayabilirim, ama beni de katarsan anlarım.

Barış ve mutluluk her anda mevcuttur. Barış ve mutluluk her adımdadır. Ruhun meseleleri için siyasi çözümler yoktur.

Başkalarının kalplerini incitmekten kaçın, çünkü başkasına verdiğin acının zehiri er ya da geç sana geri döner!

Bir kere "al şunu" demek, iki kere "ben vereceğim" demekten iyidir.

Biz ağaçlara zarar vermek istemeyiz. Ne zaman onları kesmemiz gerekse, önce onlara tütün ikram ederiz. Odunu asla ziyan etmeyiz, lazım olduğu kadar keser, kestiğimizin hepsini kullanırız. Eğer onların hislerini düşünmez ve kesmeden önce tütün ikram etmezsek, ormanın diğer bütün ağaçları gözyaşı dökecektir, bu da bizim kalbimizi yaralar.

Derinin rengi insanları farklı kılmaz. İyi iyidir, kötü kötüdür. Büyük yaratıcı hepimizi kardeş olarak yaratmıştır.

Dünyadaki herşeyin bir sebebi vardır. Her bitki bir hastalığı tedavi etmek için büyür ve her insan bir görevle yaratılmıştır.

Eğer bir ülkede gölgelerin boyu insanların boyunu geçmişse o ülkede güneş batıyor demektir.

Eğer herkes bir başkası için bir şey yaparsa dünyada ihtiyaç içinde kimse kalmaz. Sadece bir kişiye yardım et! Şimdiki usul bu değil... Ama inanıyorum ki insanlar bu yolu öğrenecekler.

Eğer sorsanız: "Sessizlik nedir?" Cevap veririz: "O, Büyük Ruh'un sesidir." Yine sorsanız: "Sessizliğin meyveleri nelerdir?" Cevap veririz: "Kendi kendini kontrol, gerçek cesaret demek olan metanet, sabır, vakar ve saygı."

Gözlerde yaş yoksa, ruh gökkuşağına sahip olamaz.

Gözün ile değil, yüreğin ile hüküm ver.

Hayvanlar olmadan insanlar nedir ki? Eğer bütün hayvanlar kaybolup giderse insanoğlu büyük bir ruh yalnızlığı içinde ölecektir. Hayvanlara ne olduysa insanlara da aynısı olur. Herşey birbirine bağlıdır. Yerkürenin başına gelen, yerkürenin çocuklarının da başına gelecektir.

Herşey halkadır. Her birimiz kendi hareketlerimizden sorumluyuz. Hepsi döner dolaşır, bize geri gelir.

İnsan doğadan uzaklaştıkça kalbi katılaşır.

İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez.

Nimet te külfet te "Büyük Ruh"un elindedir. Bazen O'nun külfeti bizi nimetinden daha fazla akıllandırır.

Senin vicdanını senden başkası temsil edemez.

Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenilmeyen bir şey olduğunu anlayacak.

Su gibi olmalıyız. Herşeyden aşağıda, ama kayadan bile kuvvetli.

Şeytan hakkında konuşmayın. Gençlerin kalbinde merak uyandırır.

Üç barış vardır: Birinci barış en önemli barıştır. İnsanın ruhundadır o... İnsan, kainatla ve kainatın bütün güçleri ile olan ilişkisini, beraberliğini fark ettiğinde, kainatın merkezinde "Büyük Ruh"un durduğunu ve bu merkezin her yerde, her birimizin içinde olduğunu fark ettiğinde birinci barış sağlanmıştır. Bu gerçek barıştır, diğerleri sadece bunun akisleridir. İkinci barış iki fert arasında olan barıştır. Üçüncü barış ise iki millet arasında yapılır. Fakat hepsinden önce anlamalısınız ki "gerçek barış" dediğim birinci barış, insanın ruhundaki barış yoksa ne fertler ne de milletler arasında barış olabilir.

Verdikleri sözün sadece birini tuttu çatal dilli soluk yüzlüler; topraklarınızı alacağız dediler ve aldılar.

Yağmur iyilerin üzerine de yağar, kötülerin de... Her birimizin farklı bir rüya gördüğünü hatırlatmakta fayda var.

Yanan her ateş bir yeşildir, tüterek ağlar.

Yanlışı gören ve önlemek için elini uzatmayan, yanlışı yapan kadar suçludur.

Yeryüzü bize atalarımızdan miras kalmadı, biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık.

Yükün dürüstlükse gücün düşer belki, ama "başın düşmez!"

KİREMİTÇİ, Tuna:

Fikirlerin esiri olmayın, bu en az duyguların esiri olmak kadar tehlikelidir.

Kötümserlerden uzak durun, karamsarlıkla beslenen insanlar enerjinizi yok etmesin.

KLEINROCK, Leonard:

Bazen güzel hayaller kurarak insanlığın faydası için önemli buluşlara imza atanlar, çoğu zaman bulduklarına da pişman olmuşlardır. Tıpkı atom silahını bulan, daha sonra da sonuçlarını gördüğünde intihar ederek vicdanını rahatlatmayı seçenler gibi...

Virüs ve spam'ler internetin karanlık yüzünü oluşturuyor. Buna dolandırıcılık, porno, kirli ve yalan bilgiler gibi daha başka suçlar eklenebilir. İnternetin kötü yanlarından insanlığı, devletleri ve şirketleri koruyabilmek oldukça zordur.

KNOX-JOHNSTON, Robin:

Denizi fethedemezsin. Ancak berabere kalırsın. Asla kazanamazsın. Belki yara almadan kurtulabilirsin, ama asla fethedemezsin onu...

KOCADAĞ, Kazım:

Barış ve uyum içinde yaşayan çağdaş, atılımcı ve üretici bir toplum ancak sağlam temeller üzerinde kurulacak dostluklar sayesinde oluşur.

KOCASAKAL, Ümit:

Atatürk düşmanlarıyla bir arada yürümem!

KOÇ, Ahmet Vehbi:

Atatürk askeri alanda olduğu gibi, ekonomik alanda da umut yaratmasını bildi. Kamu iktisadi teşekkülleri O'nun eseridir.

Devletim ve ülkem var oldukça ben de varım, "Koç Holding" de var, yoksa bir sıfır oluruz.

Evin varsa bir sıfır koymalısın varlıklar hanene,
İşin varsa bir sıfır daha koymalısın,
İş seninse üç sıfır daha koymalısın,
İşin iyi gidiyorsa üç sıfır daha,
Araban varsa bir sıfır,
Yazlığın varsa bir sıfır daha,
Daha sıralanabilir sıfırlar hanesi...
Ancak, sağlığın varsa bir koyarsın başına,
O zaman bütün sıfırlar anlamlı bir değere ulaşır.
Yoksa sonuç sıfırdır, hiç uğraşmayın boş yere...

İyi eleman seç, iyi para ver; çünkü kötü eleman sana pahalıya mal olur.

Türkiye'nin kalkınması planlı ve karma ekonomi sistemiyle mümkündür. Bugün memleket sanayii iki sektörden meydana gelmektedir, devlet sektörü ve hür teşebbüs sektörü. (24 Temmuz 1975 tarihinde zamanın CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'e hitaben yazdığı mektubundan)

Yabancı sermaye gelecekse amacı sizi ihya etmek değil, kar sağlamaktır. Sizin bu işte ne karınız olacağını onlar değil, siz hesaplayacaksınız.

KOÇ, ALi:

Eşitsizliğin ortadan kalkması için, kapitalizmin ortadan kaldırılması gerekir. Ben, en azından eşitsizliğin minimum seviyeye indirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gerçek sorun, kapitalizmdir.

KOÇ, Mustafa Vehbi:

Kadınsız toplum, yarınsız toplumdur.

KOÇ, Yıldırım:

Türkiye'de devletçilik uygulamaları 1930'lu yıllarda değil, daha önce, yani 1920'li yıllarda başlamıştır. Bu anlayış, Mustafa Kemal Paşa'nın düşünce sistemi içinde başından beri vardı ve 1923 yılından itibaren uygulamaya konuldu. 1930'lu yıllarda bu anlayış ve uygulama daha da pekiştirildi. Bunun bir nedeni "Lozan Antlaşması"nda gümrüklere ilişkin bazı kısıtlamaların 1929 yılında sona ermesi ve "1929 Büyük Buhranı"nın yıkıcı etkisiydi. Ancak devletçilik uygulaması "Cumhuriyet"in kurulmasıyla birlikte başladı.

KOÇAK, Ufuk:

Yağmuru, karı hissetmeyen, umut etmek dışında hiçbir şey yapmayan, bir ağaca, böceğe, taşa dokunmayan, yürümeyen, ev ve iş arasında gidip gelen herkes enkaz altındadır. Enkazdan çıkın, hayatı sevin!

KOENIG, Peter:

Kapitalizm tek geçerli seçenek filan değil, artık bir seçenek bile değil. Kapitalizm, tüm dünyada adaletsizlik, eşitsizlik, suç ve sefaletin bir numaralı sebebi... Ve kesinlikle sürdürülebilir değil.

KOFFKA, Kurt:

Bütün, kendisini oluşturan parçaların bir araya gelmesinden farklı bir şeydir.

KOHEN, Akilah Azra Sarızeybek:

Bazılarıyla kaliteli iletişim kurabilmenin tek yolu, onlarla araya mesafe koymaktan geçer.

KOHL, Helmut:

Türkiye'nin AB'ye tam üye olması, birlik için ciddi bir tehlikedir. Bu nedenle Türkiye'nin AB'ye alınmasına karşı çıkıyoruz.

KOLLWITZ, Kathe Schmidt:

Her savaş, kendisine cevap verecek başka bir savaşı içinde taşır. Her savaşa yeni bir savaş cevap verir, ta ki herşey paramparça olana dek...

KOLOĞLU, Orhan:

Geleceğin sağlıklı kurulması, tarihin gerçekçi ve duygusallıktan uzak sunulmasına bağlıdır.

KOMNINI, Anna:

Karşı konulmaz ve baş edilmez akışı içinde bütün yaratıkları sürükleyen zaman,herkesi ve her şeyi karanlıklara gömer. Ama tarihin anlattıkları, zamanın selleri karşısında bir set gibi durur, karşı konulmaz akışını göğüsler ve zamanın içinde yapılmış ne varsa, gücünün yettiğince onları birbirlerine bağlar, güvenliğe kavuşturur, unutulmanın hiçliğine sürüklenmelerine engel olur.

KONAK, Volkan:

Biz Türkiye'nin içindekileri sevdik insanıyla, otuyla, akarsuyuyla, kayan yıldızlarıyla. Ama şunu da söyleyeyim; bestelerimi beğenmezseniz size kırılmam, sizle ahbaplık edebilirim. Tuttuğum takımdan hoşlanmayabilirsiniz, sizle ahbaplık edebilirim, bir masada yemek yiyebilirim. Sevdiğim ya da çıktığım bir kadından hoşlanmayabilirsiniz, sizle ahbaplık kurabilirim. Ama Mustafa Kemal'i sevmeyen bir adamla ahbaplık edemem, O'nun dostu olamam. Çünkü Mustafa Kemal uygarlıktır, çağdaşlıktır.

KONFÜÇYÜS:

Ben gülünce gülen, ben ağlayınca ağlayan arkadaş istemem; zaten sudaki gölgem bile bundan iyisini yapar.

Bıyıksız bir adam ruhsuzdur!

Bilge olmak için üç yol vardır: düşünmek en asil, taklit etmek en basit, denemek ise en güzel yoldur.

Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.

Bir ülkeyi ele geçirmek isteyenler, önce dilini ele geçirirler.

Düşünmeden öğrenmek, vakit kaybetmektir.

Eğer planınız bir yıllıksa, pirinç ekin. Eğer planınız on yıllıksa, ağaç dikin. Eğer planınız yüz yıllıksa, çocukları eğitin!

Güneşin sana ulaşmasını istiyorsan, gölgeden çık!

İyi insan, güzel söz söyleyen değil; söylediğini yapan ve yapabileceklerini söyleyen insandır.

Karanlığa küfür edeceğine bir mum yak!

Ya bir yol bul, ya bir yol aç ya da yoldan çekil!

Yalan söyleyenler, doğru söyleyenlere inanmazlar.

KONGAR, Emre:

Şu ölümlü dünyada para için, pul için, iktidar için, siyaset için, hırs için başkalarının hürriyetlerini, onurlarını, mallarını, mülklerini zedelemeye değer mi?

KONGO Atasözleri:

Kadın gölge gibidir, kendisini takip edenden kaçar, önünden gidenin arkasından koşar.

KORAY, Semih:

Bilim ve teknolojisiz büyüme sahtedir.

"Cumhuriyet Bayramı" yalnızca Cumhuriyet değerlerine olan bağlılığımızı pekiştirmenin değil, aynı zamanda bu değerleri daha derinden özümsemenin bir vesilesidir. Cumhuriyet, saltanatın ve hilafetin yerine milletin teşkilatlanmış biçimi olarak kurulmuştur. İktidarın kaynağını din olmaktan çıkarıp, egemenliği kayıtsız şartsız millete vermiştir. (31.10.2016, Pazartesi)

Türkiye, her şeyin en iyisiyle en kötüsünün birlikte var olduğu yerdir.

KORKMAZ, Gürkan:

Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar... Ya ölmeli cellatlar ya da hiç doğmamalı çocuklar!

KOTOĞYAN, Agop (Kolsuz Agop):

Boş başak dik, dolu başak eğiktir derler. Ben hep eğik gezdim şu dünyada. Kibirden nefret ettim. Boş başaklar gibi diklenmedim, caka satmadım, her şeyi biliyorum demedim. Burnumun dikine gitmedim, bilginin ve bilimin ipine sarıldım. İşimi şansa bırakmadım. Çünkü, çok çalıştım ve boşluk bırakmadım.

Ülkemde çok acı çektim, sefaletin dibinde yaşadım. Doğrudur: Dedemi, çocukluğumu, kolumu kaybettim, ama yolumu kaybetmedim. Bu ülkede yaşayan milyonlarca insandan hiçbir zaman farklı olmadığımı düşündüm. Bu topraklarda yaşayan tüm insanları kardeşim olarak benimsedim. Bir ülkeyi sevmek demek, bu topraklarda geçirdiğin güzel ve iyi günleri sevmek demek değildir. İyi günde ve kötü günde burada olmak, vatanın yanında kalmak demektir yurt sevgisi.

KOTZEBUE, F. von:

İnsanlar yanlış yapabilirler, yalnız büyük insanlar yanlışlarını anlarlar.

KOYUNCU, Kazım:

Birbirimizi sevmemiz için birbirimize benzememiz gerekmez!

KÖKNEL, Özcan:

Duygusal zeka; duyguların başıboş bırakılmasını değil, etkili, uygun ve yararlı biçimde algılanmasını, anlaşılmasını, tanınmasını ve yönetilmesini sağlar.

KÖKSAL, Aydın:

Biz Atatürk'ün "Aydınlanma Devrimi"ni yaşamış, özümsemiş bir toplumun çocuklarıyız. O'nun ilkelerini biliyor, kendimize güveniyor, bilime inanıyoruz. Cumhuriyetimizin eğitimine, nesnel ve düşünsel her türlü birikim ve deneyimine sahibiz. Kendi sorunlarımızın çözümü için yabancılara değil, kendi yaratıcı gücümüze güvenmeyi Mustafa Kemal'den öğrendik. Çok ve büyük işler yaptık. Gelecekte de daha çok çalışacağız, daha çok ve daha büyük işler başaracağız!

KÖSE, Mustafa:

Din, mezhep, ulus ve etnik ayrılıkları körükleyerek, her türlü olanağı kullanmak yolu ile Osmanlı Devletini yıkıp parçalayan ve bölgemizde iyi komşuluk ilişkileri içinde süren barış atmosferini ortadan kaldıran emperyalist güçler savaşlar, açlık, salgın hastalıklar ve eşkiyalıklar sonucu vuku bulan milyonlarca ölümün gerçek sorumlularıdırlar.

KREISLER, Fritz:

Çok aşırı öğretim, çok az öğretmekten daha zararlı olabilir.

KREPINEVICH, Andrew:

ABD, Afganistan ve Irak'ta hükümetleri kolay devirdi, ancak uzun soluklu istikrar operasyonlarını başaramadı. Bunlar hem çok masraflı oldu hem de sonuçsuz kaldı. Artık yabancı bir ülke işgali çok daha zor. Bunun temel nedeni dünya üzerinde füzeler, toplar, havan topları ve güdümlü mermilerin yayılmasıdır.

KRISHNAMURTI, Jiddu:

Düşünmek gerçekten de acı vericidir. Çünkü farkındalık yaratır ve şüpheye yol açar. Düşünmek insana bir yük gibi görünür. Bu yüzden; insanların çok büyük bir bölümü düşünmekten kaçmak için, kendilerini bir ideoloji veya inançla hipnotize ederler.

Gerçek eğitim, insana düşünmeyi öğretir.

KROPOTKIN, Peter Alekseyeviç:

Bizler herkes için ekmek, iş, bağımsızlık ve adalet istediğimiz için cani miyiz?

KRUŞÇEV, Nikita:

Eğer Türkiye, Kıbrıs'ı istila ederse, Sovyetler Birliği'nin Türkiye aleyhinde harekete geçmek için başka bir şeyi kalmaz ve bu hareket askeri amaçlı olacaktır. (ABD Başkanı Lyndon Baines Johnson'a gönderdiği mektuptan)

Vassos Lissaridis'in Türkiye ile ilgili "Türkiye'den saldırı bekliyoruz, Rusya bizim için ne yapacaktır?" sorusuna karşılık olarak Nikita Kruşçev tabağındaki Yunanistan'dan gelen zeytini göstererek verdiği yanıt: "Bak bu zeytin senin vatanından gelmektedir. Size tehdit Türkiye'dendir. Güzel, hoş; ama bizim gibi muazzam ve güçlü bir ülke, Türkiye gibi küçük bir gücün ülkenizi istila etmesine izin vermez."

KSENOFANES:

Öküzler tanrılarının resmini yapsalardı öküz biçiminde yaparlardı.

KSENOKRATES:

İdea, yapıları doğa içinde her zaman var olan ve olacak olan varlıklara model teşkil eden nedendir.

KUBAN, Doğan:

Kalabalıklar aç ve çaresiz kalmadıkça, sözlerini anlamadıkları aydınlara kulak asmazlar!

Türkiye bugünkü varlığını Cumhuriyet'e borçludur. Türkiye'yi bugüne getiren laik Cumhuriyet'tir.

KUBELIK, Rafael:

Orkestra yönetkeni, istediği her şeyi orkestradan mutlaka almayı bilen otoritedir.

KUCURADI, Ioanna:

Bir tane insan hakkı ihlali vardır, o da kişiye farklı davranmaktır.

KUDELSKI, Andre:

Kapitalizmin geleceğini konuşacak olmamız, gelecekteki tek olası seçeneğin kapitalizm olduğu anlamına gelmez.

KUL, Ahmet Turan:

Yolu olan yorulmaz.

KULİN, Ayşe:

Aşk aynen yazıldığı gibidir; sesli başlar, sessiz biter.

Bir kadının en büyük kabusu, sevdiği adamın, O'nu aşık eden hareketlerini yapmayı bırakmasıdır.

Dünyanın en güzel hissi, birinin yüzündeki gülümsemenin sebebi olduğunu bilmektir.

İletişim çağında, parmağınızın altında her şey dururken siz artık dindar bir nesil yetiştiremezsiniz, oradan meyve toplayamazsınız.

KUNDAKÇI, Hasan:

Bayrak bir milleti temsil eder. Biz, rengini şehitlerimizin kanından alan bayrağımızın arkasından gider, O'nun altında savaşır ve ölürüz. O'na uzanan elleri kırar, dilleri keser kopartırız. Bunu da Türk Silahlı Kuvvetleri değil, Türk halkı yapar. Kıbrıs'ta bayrağımızı indirmeye kalkanı nasıl aşağı indirmişsek, burada da bayrağımızı indirmek isteyenleri, indiririz!

KUNDERA, Milan:

Bilgisizlik bir hatadır.

Cinsellik aşk değildir; aşk yaşamsal bir şeydir, yaşamı yazgıya çevirir.

Güçlüler güçsüzleri incitemeyecek kadar güçsüz olunca, güçsüzler çekip gidecek kadar güçlü olmak zorundadırlar.

Hatırlamak için yavaşlar, unutmak için hızlanırız.

KUNTAY, Mithat Cemal:

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.

Ölmüş gibi düşünsek bile bu vatan ölmez, zira dünyanın sırtı bu tabutun büyüklüğünü çekemez.

KUPFER, Edgar:

Başka canlılara bana da yapılmayacağını ümit edip yapılmasından korktuğum şeyleri yapmaktan uzak duruyorum.

Başka canlıları neden cezalandırayım ya da cezalandırılmalarına sebep olayım? Neden başka canlıların tutsak edilmesine, hapise atılmasına sebep olayım? Neden başka canlılara zarar vereyim ya da onlara zarar verilmesine sebep olayım? Neden kendi keyfim ve rahatım için başka canlıları yaralayıp öldüreyim, yaralanmalarına ya da öldürülmelerine sebep olayım?

Daha büyük, daha güçlü ve daha üstün olanların görevleri kendilerinden daha zayıf olanları korumaktır. Asalet bunu gerektirir.

Hayvanlar öldürüldükleri ve işkence gördükleri sürece insanlar da öldürülecekler ve işkenceye uğrayacaklar, savaşlar da olacak...

Hayvanları yemeyi reddediyorum, çünkü ben kendimi başka canlıların çektiği acı ve ölümle besleyemem.

Hepimiz uyuyoruz, hepimiz alışkanlıklarımız ve kalıtımsal tavırlarımızın içine kıvrılmış uyumakla meşgulüz.

O kadar çok acı çektim ki kendi acılarımı hatırlayarak başka canlıların acılarını hissedebiliyorum.

Ortalama Avrupalılar bir yandan son derece aydın düşünceleri ve güzel konuşmaları ile havalarda uçuyorlar; ama her türden zulmü gülümseyerek -bunu yapmaya zorunlu oldukları için değil, ama yapmak istedikleri için- yapıyorlar. Yaptıkları şeyler üzerine düşünüp bütün o korkunç şeyleri anlayacak yetenekten mahrum oldukları için değil, sadece gerçekleri görmek istemedikleri için...

KURAY, Sarp:

Ne değişir, isterse kesilsin devrimcilerin başları birer birer... Oysa bir yasadır bu, mümkünü yok! Devrimciler ölür, devrimler sürer! (Subay Bildirisi'nin son bölümünden)

KURTİZ, Tuncel:

Mesele ölmek değil, asıl mesele iz bırakabilmektir.

Ne kadar değişirsen değiş, nerede mutlu olduysan hep oraya çevirirsin kafanı...

Ölüm gibidir, sadakat pazarlığı olmaz; bir kere çizgiyi geçtin mi yoktur dönüşü...

Sömürü, işgal varsa; ya istiklal ya ölüm diyen de vardır.

KURTULMUŞ, Numan:

Biz aileyi sağlam tutabilirsek, kök hücre olan aileyi sağlam tutabilir, koruyabilir, iyileştirebilirsek diğer toplumsal hastalıkları da onararak şu fani toplumun içerisinde canlı tutmuş olabiliriz.

Türkiye'de aile yapsını bozmaya yönelik bazı sinsi ideolojik ve sapkın davranışlara rağmen, sistematik olarak çalışan bazı çevrelerin küresel eylemliliğine rağmen Türk toplumunun kök hücresi sağlamdır.

KURTULUŞ, Akif:

Kimse kimsenin yarasında mola vermiyor.

KUŞADALI İbrahim:

Enel Hak kelamından enel maal Hak kelamı evladır. (Ben Tanrı ile beraberim sözü, "Ben Tanrı"yım sözünden daha değerlidir.) (Bir başka yorum: Kurtuluş "Tanrı olmak"ta değil, Tanrı ile beraber olmaktadır.)

KUTLAR, Onat:

Hiçbir kutsal amaç, hiçbir ideoloji, hiçbir hak, hiçbir öfke, hiçbir yetki doğrulamaz öldürmeyi...

KUTLU, Mustafa:

Yeşil başlı gövel ördek ile Karacaoğlan'ın ilişkisini, Yunus Emre ile sarı çiçeğin dertleşmesini, ney sesi ile ahşap ışıltısını, yıldızla kervan, değirmen ile su, bahçıvan ile gül, kalemle kağıt münasebetini içimizin derinliklerine birkaç günde mi biriktirdik sanıyorsunuz?

KUTLUĞ Kül Bilge Kağan:

Ey Türk ulusu! Silkin ve kendine dön! Niçin yanılıyorsun? Bütün bunlar kendinden, kendi öz benliğinden uzaklaşıp düşmana dönük yaşadığın için oldu.

KÜÇÜK, Yalçın:

Ders kitapları, bilimsel gelişmenin ayak bağı ve giderek düşmanı olmaktadır.

Türkiye halkı ve aydını Osmanlı'dan beri temel bilimleri ve bilgileri, romancılardan aldılar. Siyasal çözümleme ve bilgileri de daha kolay olduğu için gazete köşelerinde her gün yazan fıkra yazarlarından öğrendiler. Daha kolayın çoğu zaman daha çok yanlışı içerdiğini düşünmeden...

KÜLTİGİN Kağan:

Türk beyleri ülkeye ve ulusa yararsız ama zararlı buyrukları yüzünden birlik bölündü, dirlik kalmadı. Dost ve düşman uluslar, egemenliğimize göz dikip başkaldırdılar. Kağanlığa göz dikenler, kağanları öldürdüler. Ülkenin düzeni, ulusun esenliği kalmadı. Çin ülkesi için, Çin ulusunun mutluluğu için Türk erleri Çin ülkesinin düşmanlarına karşı savaşa sokuldu. Türk'ün egemenliği, yurdu ve töresi unutuldu.

Türk ülkesinde düşmanla anlaşmış kişiler vardı. Ve onlar ülkeyi batırıyorlardı. Buyruklar, Tiğinler, Beğler Çin hükümdarına boyun eğdiler. Türk ulusu Çin ulusuna kul oldu. Türk Beyleri, kendi adlarını atıp Çin Beylerinin adlarını aldılar. Öz benliklerini yitirdiler. Çin hükümdarına sığıntı oldular. Özgürlük ve egemenlikten yoksun ve tutsak olarak elli yıl süren bir felaketli yaşamdı o! (Kültigin Anıtı - MS. 732)

KÜR, Pınar:

İnsanda en küçük yaşlardan itibaren hayal gücünü geliştiren edim okumaktır, okuduğu sözcükleri imgeleminde canlandırmaktır.

KÜRKÇÜ, Ertuğrul:

Demokrasinin tek olanağı halkın kendi öz eylemliliğidir... Bunun dışında bir demokrasi olanağı yoktur...