ZACHAU, Ulrich
Farklı geçmişlere sahip çocuklara fırsatlar sunduğunuz zaman, çocukların yoksulluk içinde büyümesine ve yaşamları boyunca yoksul kalmasına sebep olan yoksulluk döngüsünü kırmalarına imkan tanıyarak ekonomik büyümeyi teşvik etmiş olursunuz.
ZALEUCUS:
Başkasının kadınıyla yakalanan kişinin iki gözü birden çıkarılacaktır.
ZAPATA, Emiliano:
Güçsüz halklar, güçlü liderler çıkarır; güçlü halkların ise lidere gereksinimi yoktur.
ZAPPA, Frank Vincent:
Beyin paraşüt gibidir, açılmazsa çalışmaz.
ZARİFOĞLU, Cahit:
Bir incelik gösterin, incinmesin yüreğim.
ZATA:
Her yolun bir sonu olduğunun farkına varanlar için aşılamayacak hiç bir yol yoktur.
Paranın zenginliği için yaşıyoruz, çünkü gönül fakiriyiz.
ZEDUNG, Mao:
Ben, Çin'in Atatürk'üyüm.
Bir ülkede sık sık dinden ve Tanrı'dan bahsediliyorsa, ya malınıza ya da canınıza kasıt vardır!
Cesaret edersen doruklara tırmanmaya, hiçbir şey zor değildir bu dünyada...
Derin sularda yüzmek sığ sularda yüzmekten çok daha kolaydır.
Devletler bağımsızlık, milletler kurtuluş, halklar devrim istiyor!
Sade yaşa, sıkı çalış, halka hizmet et!
Siyaset, kan dökülmeyen savaş; savaş ise kan dökülen siyasettir.
Yeni bir sürecin ortaya çıkması nedir? Eski birlik ve onu meydana getiren karşıtlar, yeni bir birliğe ve onu meydana getiren karşıtlara yerlerini bırakırlarsa, eskinin yerine yeni bir süreç ortaya çıkar. Yeni süreç de yeni bir çelişkiyi içinde taşıdığından, şimdi de o çelişkinin gelişme tarihi başlar.
Yol ne kadar uzun olursa olsun ilk adım atılmalıdır!
ZELINSKI, Ernie J.:
Mutluluğun Reçetesi
Doyum sağlayacak kadar bir amaç,
Geçinebilecek kadar bir iş,
Temel gereksinimlere yetecek kadar zenginlik,
İş ve eğlenceyi dengeleyecek kadar sağlıklı bir akıl,
Birçok insanı beğenecek, bunlardan birazını da sevecek kadar şefkat,
Kendini sevecek kadar özsaygı,
Muhtaç olanlara verecek kadar iyilik duygusu,
Zorluklarla yüz yüze gelecek kadar cesaret,
Her an gülecek kadar mizah duygusu,
İyi bir yarını bekleyecek kadar umut,
Hayatı bütün değerleri ile yaşayacak kadar bir sağlık,
Sahip oldukların için şükran duygusu...
ZEMAHŞERİ
Karanlık geceleri ben uykusuz geçirirken, sen sabaha kadar uyuyorsun. Ondan sonra da bana yetişmek istiyorsun. Ne gezer...
ZENGİ, Nureddin:
Dünya, kendisini arzu edenden hep kaçar; kendisinden kaçanı ise hep takip eder.
ZENNUBYA:
Hiç bir şey bağımsızlık ve özgürlük kadar kıymetli değildir. Bunları kaybederseniz vatansız kalırsınız. Vatansız kalırsanız onursuz yaşarsınız. Vatansız ve onursuz yaşamaktansa ölmek daha şereflidir.
Uygarlığın gücü, gücün uygarlığını yenecektir.
ZETKIN, Clara:
Kadının özgürlüğü, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, yalnızca emeğin sermayenin boyunduruğundan kurtulmasıyla gerçekleşecektir.
ZHENYI, Wang:
Kız çocukları da kahraman olabilir.
ZIDANE, Zinedine:
Yedek beklemeyi bilmeyen futbolcu, büyük futbolcu olamaz.
ZIGLAR, Zig:
Başlangıç yapmak için mükemmel olmanız gerekmez, fakat mükemmel olmak için bir başlangıç yapmanız gerekir.
ZINN, Howard:
Bizim sorunumuz halkın itaatsizliği değil, itaatli oluşu... Bizim sorunumuz dünyanın her tarafında hükümet liderlerinin diktalarına itaat edip savaşa giden insanların sayısı ve bu itaatkarlık yüzünden ölen milyonlar... Bizim sorunumuz dünyanın her tarafında insanların sefalete, açlığa, aptallığa, savaşa ve acımasızlığa karşı itaatkarlığı... Bizim sorunumuz hapishaneler küçük hırsızlarla doluyken ve büyük hırsızlar ülkeleri yönetirken insanların itaatkar oluşu...
Masum insanları öldürmenin utancını kapatacak büyüklükte bir bayrak yoktur.
Tarihi bilmiyorsan dün doğmuşsun demektir, dün doğmuşsan her lider sana istediği öyküyü anlatabilir.
ZİYA Paşa
Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde...
Canan gide
Rindan (alçak gönüllüler) dağıla
Mey (şarap) ola rizan (akan)
Böyle gecenin hayır umulur mu seherinde
Çok hacıların çıktı haç'ı zir-i bagalde (Çok hacıların koltuk altlarından haç çıktı)
Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kaşaneler gördüm
Dolaştım mülk-i İslam’ı bütün viraneler gördüm
İdrak-i meali bu küçük akla gerekmez,
Zira bu terazi bu kadar sikleti çekmez.
Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir,
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.
ZOLA, Emile
Adalet ancak "gerçek"ten; mutluluk ancak "adalet"ten doğar.
Bir kişiye yapılan haksızlık bütün insanlığa yapılmış demektir.
İrtica; saltanatını, bir ülkenin eğitimini ele geçirerek kurar ve böylece kökleşir, kalır. Okullarda beyinleri yıkanan genç kuşaklar yönetimde görev aldıkları zaman, ülke çıkarlarının değil, kendilerini eğitenlerin sözcüleri olurlar.
Kabiliyet yoksa sanatçı olunmaz, ama çalışılmadıkça kabiliyet hiçbir işe yaramaz.
Umut gidince, yaşama zevki de gider.
ZORLU, Fatin Rüştü:
Savaşta Türkiye ancak güney limanları yolu ile beslenebilir. Kıbrıs adasına hakim olacak kuvvet aynı zamanda Ege denizinde adalara da sahip olursa, Türkiye gerçek bir kuşatma altına girer. Hiçbir ülke tüm güvenliğinin dost dahi olsa başka bir devlete dayanmasına razı olamaz!
ZÖHRAVİ, Abdülhamid:
Hareket ordusu yalnız ben geldim demek için gelmedi, rezalet ve fesat kaynağı "Yıldız"ı temizlemek için geldi.
ZUCKERBERG, Mark Elliot:
En büyük risk hiç risk almamaktır. Hızla değişen dünyada başarısız olması kesin olan bir strateji varsa o da risk almamaktır.
İnsanlar çok zeki veya çok yetenekli olabilirler, ancak bu yetilerine inanmıyorlarsa sıkı çalışmayacaklardır.
Para harcamak anlaşılır bir durumdur, ancak harcanan parayla hava atılmasını anlayamam.
ZWEIG, Stefan
Bugünümüzle dünümüz ve önceki günümüz arasındaki tüm köprüler yıkılmıştır... Yeni bir dönemeçte, yeni bir bitişte ve yeni bir başlangıç çizgisindeyiz.
Dünyayı fethetmek için öğrenmek gereklidir.
Her gölge ışığın çocuğudur ve aydınlıkla karanlığı, savaşla barışı, yükselişle alçalışı yakından tanımış olan kişi, hayatı gerçekten yaşamış sayılır.
İnsan gücünü sadece turnuvalarda ve sefih şölen yemeklerinde harcamamalı, ruhunu da bir Toledo kılıcı gibi esnek, çevik ve kıvrak kılmalıdır.
İnsanlar ve toplumlar, gerçek ve kutsal ölçütlerini ancak kişilerüstü ve gerçekleştirilmesi neredeyse olanaksız ideallerin evreninde bulabilirler.
Kaynağını akılda ve yalnızca ahlaki güçte bulan hiçbir düşünce ve söz, yararsız ve boşuna değildir.
Ruhunu geniş tutmasını erken öğrenebilmiş kişi, sonradan dünyayı içine sığdırabilir.
Sanatçı, gerçeğin rahat rahat sokakta beklemediğini, parlak gün ışığında keyif içinde güneşlenmediğini, kaba ellerin okşamasına hazır olmadığını, iyi niyetli çabalara kanmayacağını bilir. Sanatçı, gerçeklerin kertenkeleler gibi mağaralarda yaşadığını, beceriksizce atılmış her adımda kaçacağının, elden avuçtan hızla kayacağının farkındadır. Onlara yaklaşabilmek için sessiz tabanlara, hafif, kıvrak bir ele ve alacakaranlıkta görmeye alışmış gözlere sahip olmak gerekir.
Yıl, 1200. "Kutsal Kabir" (İsa'nın mezarı) fethedilmiş, sonra yeniden kaybedilmiştir. "Haçlı Seferleri" hem boşuna olmuş, hem de olmamıştır; çünkü Avrupa, bu seferler sırasında uykusundan uyanmıştır. Artık kendi gücünü hissetmiş, cesaretini tartmıştır. Tanrı'nın dünyasında ne kadar çok yeni ve farklı şeyin kendine yer bulduğunu, aynı göğün altında farklı meyvelerin, farklı kumaş, insan, hayvan ve adetlerin olduğunu görmüştür. Şövalyeler ile bunların köylüleri ve serfleri Doğu illerine vardıklarında kendilerinin Batı'da ne denli dar, ne denli körelmiş bir yaşam sürdürdüklerini, Sarazenlerin (Ortaçağ'da Batılıların müslüman halklar için kullandıkları ad) ise ne denli zengin, doya doya ve zekice yaşadıklarını görünce şaşırıp utanmışlardır. Uzaktan bakıp hor gördükleri bu dinsizlerin Hint ipeğinden pürüzsüz, yumuşak ve serin tutan kumaşları; sık ilmekli, rengarenk Buhara halıları, baharatları, şifalı otları ve duyuları canlandırıp harekete geçiren kokuları vardır. Gemileri köle, inci ve ışıldayan madenler getirmek üzere en ırak ülkelere yelken açmaktadır, kervanları yolları aşıp sonsuz seyahatlere uzanmaktadır. Hayır, sanıldığı gibi bunlar medeniyetten nasibini almamış kaba saba insanlar değildir; dünyayı ve sırlarını bilen insanlardır. Her şeyin yazılı olduğu harita ve cetvelleri, yıldızları ve yıldızların hareketlerini belirleyen yasaları bilen bilgeleri vardır. Ülkeler, denizler fethetmiş; tüm zenginlikleri, ticareti, var olmanın bütün keyfini ele geçirmişlerdir. Üstelik Alman ya da Fransız şövalyelerden daha iyi savaşçı da değildirler. Peki, bunu nasıl başarmışlardır? Öğrenerek. Okulları vardır, okullarında ise her şeyi aktarmaya ve açıklamaya yarayan yazıları. Batı'nın eski bilginlerinden aldıkları bilgelikleri, kendi katkılarıyla daha da zenginleştirmişlerdir. Sabırsız bir rekabetle Siena, Salamanca, Oxford ve Toulouse'da ard arda üniversiteler açılır; Avrupa'nın her ülkesi, bilimin önce kendisinde olmasını arzulamakta, umursamazlıkla geçmiş yüzyılların ardından Batılı insan yeniden yeryüzünün, gökyüzünün ve insanların sırlarına ermeyi istemektedir.