EARLE, Edward Mead:

Uluslararası borçların siyasal, duygusal ve psikolojik zorluklardan azade olmaları pek nadiren görülür. Özellikle geri kalmış ülkelerden biri borçlu olduğu zaman, tüm ilgilileri uğraştıran sayısız güçlükler baş gösterir. Bu gerçekler Avrupalılar için o kadar uzun zamandan beri bilinmektedir ki, siyasi birer ilke halini almışlar ve Batı uygarlığının gelişmesinde belli başlı unsurlardan olan kaçınılmazlık ve mukkaderata teslimiyet kavramlarında birer öge olmuşlardır.

EASTWOOD, Clint:

Mutlu evliliğin bir tek yolu var. O yolu bulduğumda evleneceğim.

EBU Hanife:

Mihraptan ve minberden hukukun sesini kısarsanız Allah da sizin nefsinizi, iflahınızı kısar.

EBU'l Huzeyl:

Gerçekler öğrenilince, zannetmeler biter.

ECEVİT, Bülent:

Atatürk'ün belirlediği çağdaş Türk milliyetçiliğinde ırkı, dini, mezhebi, geçmişi ne olursa olsun, "Türküm" diyen herkes ayrım gözetilmeksizin birleşir; yine bu milliyetçilikte vatan milletle bütünleşir ve bütünüyle geçmişiyle ve geleceğiyle özümsenir. (21 Mart 1981)

Ben özgürlüğü beynimde hapishaneye taşıyorum. Dışarıda bir mahpus gibi yaşamaktansa içeride özgür bir insan olarak yaşamayı yeğlerim.

Biz milliyetçi olarak bu toprağa bağlıyız. Geçmişi ile, bugünü ile, geleceği ile bu topraklar bizimdir. (23 Ekim 1967)

Bizim milliyetçiliğimiz Orta Asya milliyetçiliği değildir. Bu toprakların insanlarının hepsi Türk milletinin aynı derecede şerefli insanlarıdır. Atatürk bu tür milliyetçidir. Atatürk; Etilere, Eti Türkü demiştir. Sümerlere, Sümer Türkü demiştir. Türkiye'de yaşayan ve bu vatan için kanını dökmeye seve seve katılan herkes Türk'tür. Bu türlü olamayan, bu toprağa bağlı, bu vatana bağlı bir milliyetçiliği reddeden kafatasçılar ve ümmetçiler, bu vatana da bu millete de ihanet etmektedirler. (23 Ekim 1967)

Bu ülke, aydınlarının ihanetine uğramıştır!

Demokrasinin, özellikle Türkiye'de demokrasinin, biçimsel demokrasi değil, yalnız siyasal demokrasi değil, aynı zamanda sosyal temele dayanan, sosyal özü bulunan bir demokrasi olması gereklidir.

Demokratik ve parlamenter sistem Türkiye için idealdir. Allah, Türkiye'yi başkanlık sisteminden korusun. Başkanlık sistemi, Türkiye için çok tehlikeli olur. (26 Aralık 2004)

Doğu Anadolu'daki Türkiye'yi bölücü tahrikler halkı kurtarmak için değil, halkı "halklar" diye bölerek birbirine kırdırmak için yapılan tahriklerdir. (29 Ocak 1971)

Gözlerimiz sürekli Kuzey Irak'ta olacak. Eğer en küçük bir olumsuzluk ortaya çıkarsa gerekli tedbirleri alacağız. (2002)

Her türlü ayrıcalığı reddeden parti olduğumuz için biz, kırk bin zengini daha zengin eden değil, kırk milyon yurttaşımızı refaha kavuşturan bir düzen getireceğiz!

Göçebelikten çıkmıştır Türk milleti... O halde milliyetçiliğimizin sağlam olması için, bu topraklara kök salmış olması lazımdır. Bu topraklarda en eskiden, binlerce yıl önceden beri yaşananlarla... O cedlerden gelen insanla, bundan 900 yıl önce Orta Asya'dan gelmiş olan insan aynı derecede Türktür. (23 Ekim 1967)

Kalkınma köylüden başlayacak!

Köylü kalkınmadıkça Türkiye kalkınamaz!

Ne ezen, ne ezilen; insanca, hakça bir düzen...

Pakistan sömürgecilikten yeni kurtulduğu halde hakimler anayasanın askeri rejim tarafından askıya alınmasına tepki gösteriyor. Fakat bizde bu tepkiyi gösterebilen tek bir hakim çıkmıyor. İşte buna kahroluyorum.

Siyasetçi gelecek seçimi, devlet adamı gelecek kuşağı düşünür!

Toprak işleyenin, su kullananın...

Türk halkı bir kere bu düzeni değiştirmeye karar vermiştir. O karar noktasına gelen halk, ben duralasam dahi beni aşarak amacına erişir.

Türk toplumunu bölmeye kalkışmanın tarihsel gelişmeyle de solculukla da ilişkisi yoktur. Bu olsa olsa Türk Devletini ve Türk ulusunu geçen yüzyıldan beri bölmek isteyen değişik güçlerin oyununa bilmeden veya bilerek gelmektir. (6 Eylül 1970)

Türk'le Türkiye bir bütündür.

ECKHART, Aaron:

Ya bir kahraman olarak ölürsün ya da bir hain olduğunu görecek kadar uzun yaşarsın.

ECKHART, Meister:

İçindeki ortaya çıkacaksa kabuk kırılıp yarılmalıdır. Çünkü çekirdeğin özünde ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız kabuğu kırıp yarmanız gerekir.

ECO, Umberto:

Faşizm her zaman askeri değil, sivil kıyafetle de karşımıza çıkabilir.

Gülmek kuşkunun kışkırtıcısıdır.

Herkesi endişelendiren zamane sorunlarından bir tanesi de züppece söylenişiyle "privacy", güncel ifadeyle özel yaşamın mahremiyeti meselesidir.

Kültür ve sanatta bize "en iyi" diye sunulanlar esasında sadece seçim sürecini tekelinde bulunduran güçlerin bize uzattığı menüdeki tercihlerle sınırlıdır.

Ne yani, bu kadar kötü bir dünyanın cehennemi de mi var?

ECZACIBAŞI, Nejat:

Türkiye'de şirketleri babalar kurar, oğullar yer, torunlar batırır.

EDISON, Thomas Alva:

Bazı yenilgilerin nedeni, insanlar işlerini bıraktıklarında başarıya ne kadar yakın olduklarını bilmemelerindendir.

Dehanın yüzde biri ilham, yüzde doksandokuzu terdir.

Elektriğin keşfiyle uğraşırken başarısızlıkla sonuçlanan her deneyin sonunda Thomas Edison şöyle derdi: "Bugün de elektrik üretmeyen bir yol keşfettik."

Fırsatların sayısı, onları görecek insan sayısından çok daha fazladır.

İnsanların düşünme zahmetinden kurtulmak için yapamayacakları hiçbir şey yoktur.

EDMAN, Irvin:

Kalitenizin ölçüsü, boş zamanlarınızda ne yaptığınızdır. Medeniyetlerin kalitesi de insanlara sağladığı boş zaman ve bunun kalitesi ile ölçülür.

EFLATUN (Platon):

Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.

Akıl noksanlığı iki türlüdür. Biri delilik, diğeri cahilliktir.

Akıllı ol, ama bunları başkasına zorla göstermeye çalışma.

Aşk, bir çeşit şuur bozukluğudur.

Başlıca üç çeşit insan vardır: Bilgisever, ünsever ve parasever...

Bence eğitim, müzikle başlamalıdır. Ritm ögesi insana düzen ve ölçülülük, ezgi ögesi de yiğitlik, sevgi ve dostluk duyguları verir.

Bilgisizlik kötüdür; çünkü cahil kişi güzellikten, iyilikten, akıldan yoksunken hepsinin kendisinde toplanmış olduğunu sanır.

Bilirken susmak, bilmezken söylemek kadar kötüdür.

Bir ulus için yararlı olan şey, o ulusun tabiatına ve bünyesine uygun olandır.

Cahil olanın merhameti ve lütfu azdır.

Cesaret, tehlike karşısında akıl ve zekanın kullanılmasıdır.

Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Oligarşi devam ederse demagoglar türer, demagoglardan da diktatörler ortaya çıkar.

Devlet ya ilimle ya da zulümle yönetilir!

Devletlerin yönetimi namussuzların ve utanmazların eline bırakılırsa, bunlar iyilerin başına bela ve yıkım getirir.

Felsefe, doğruyu bulma yolunda, düşünsel bir çalışmadır.

Haksızlık yapanın sefaleti, haksızlığa uğrayanın sefaletinden daima daha fecidir.

Haktan ve faziletlerden mahrum olan bilgi, hilekarlıktır; onun akıl ve zeka ile alakası yoktur.

Her aşık, şairdir.

Her toplumda yönetim kimde ise, güçlü O'dur. Her yönetim, kanunlarını işine geldiği gibi koyar. Demokratlar demokratlığa uygun kanunlar, zorbalar zorbalığa uygun kanunlar, ötekiler de öyle... Bu kanunları koyarken kendi işlerine gelen şeylerin, yönetilenler için de doğru olduğunu söylerler, kendi işlerine gelmeyenlerle geleneklerden ayrılanları da kanuna, doğruluğa aykırı diye cezalandırırlar... Doğruluklar her yerde birdir; yönetenin işine gelendir. Güç de yönetende olduğuna göre, düşünmesini bilen her adam bundan şu sonuca varır: Doğruluk güçlünün işine gelendir.

Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla hoşgörebiliriz. Yaşamdaki asıl trajedi yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.

Kendi kendini yenmek, zaferlerin en büyüğüdür.

Konuşma, insanın aklını kullanması sanatıdır.

Küçük şeylere gereğinden çok önem verenler, elinden büyük iş gelmeyenlerdir.

Müzik ve ritim, yollarını ruhun gizli köşelerinde bulurlar.

Önemli olan hayatta çok şeye sahip olmak değil, en az şeye gereksinim duymaktır.

Siyasetle ilgilenmeyen aydınları bekleyen kaçınılmaz sonuç cahiller tarafından yönetilmeye razı olmaktır.

Toplumdan uzaklaştıkça kendine yakınlaşırsın.

Yaşamdaki asıl trajedi; yetişkinlerin aydınlıktan korkmasıdır.

Yöneticiler toplumu bilgeliğin ışığında düzenleyen kişilerdir. Bu nedenle ya yöneticiler bilge ya da bilgeler yönetici olmalıdır.

EGE, Rıdvan:

Hekimlik gönül işidir, aşk işidir. Hekimin yüreğinde bir sıcaklık olacak.

İyi bir akademisyen özverili, fedakar olmalıdır.

İyi bir bilim adamı zengin olamayabilir, fakat gönlü zengindir.

EINSTEIN, Albert:

A = X+Y+Z (A: Başarı, X: Çalışmak, Y: Çalıştığı konuyu oyun gibi görmek, Z: Konuşmak yerine üretmek.)

Ancak başkaları için yaşanan bir hayat, yaşamaya değer bir hayattır.

Ancak cüretkar kurgular bizi ileri götürür, olguların birikimi değil!

Aptallara göre insanlar ırk, cinsiyet, milliyet, yaş, statü, renk, din ve dil başta olmak üzere sekizden fazla kategoriye ayrılırlar. Halbuki olay bu kadar komplike değildir. İnsanlar sadece ikiye ayrılırlar: İyi insanlar ve kötü insanlar...

Aptallarla dolu bir dünya çekilmezdir; çünkü dahiliğin mutlak bir sınırı vardır, aptallığın asla.

Aptallığın en açık kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp değişik sonuç almayı beklemektir.

Atom gücünün ortaya çıkarılması düşünce tarzımız dışında herşeyi değiştirdi... Bu sorunun çözümü insanoğlunun kalbinde yatar.

Barış güçle korunamaz. Sadece anlayışla elde edilebilir.

Başarılı bir insan olmaya değil, değerli bir insan olmaya çalışın. Başarılı insan, hayattan verdiğinden fazlasını alır. Değerli insan ise hayattan aldığından fazlasını verir.

Belirlediğiniz yolun sonuna ulaşacak kadar sabırlı mısınız? Posta pullarının gideceği yere varana kadar mektuba yapışıp kalmasından ötürü çok değerli oldukları söylenir. Posta pulu gibi olun ve başladığınız işi bitirin.

Ben gelecek için hiçbir endişe duymadım, o yeterince hızlı geliyor.

Benim dinim, "Evren"e olan hayranlığım; ibadetim de onu araştırmaktır.

Benim özel bir yeteneğim yok, yalnızca tutkulu bir meraklıyım.

Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.

Bir hatayı iki defa tekrarlamayan en mükemmel insandır.

Bir insanın ahlaki davranışları anlayışa, eğitime ve sosyal bağlara dayanmalıdır; dini dayatmalara gerek yoktur. Ölümden sonra ceza korkusu ve ödül iştahıyla hareket eden kişi zavallıdır.

Bir insanın zekası yanıtlarından değil, soracağı sorulardan anlaşılır.

Bir konuyu tartışabilirsiniz, ama bu size sadece felsefi bir anlayış kazandırır. Bir konuyu bilmek istiyorsanız onu deneyimlemelisiniz.

Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün dünyanın sırrını öğrenmiş olurduk.

Bir şeyler yapabilirsiniz, ama her şeyi yapamazsınız. Şimdiye odaklanın ve bütün enerjinizi şu anda yaptığınız işe verin.

Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır.

Bireysel yetersizliklerimizin aşıldığı kişisel sınırlarımızın kıyılarında, küçük bir gezegenin bir köşesinden bakışlarımız derin ve heyecan verici şahane güzellikler üzerinde kilitlenir.

Bizim bilmediğimiz bazı sırlara eskilerin vakıf olduklarını kabul etmek zorundayız.

Bu dünyada beni birkaç kişi anladı, onlar da yanlış anladı.

Bu medeniyetin utancından bir an evvel kurtulmak gerekir. Savaş ne kadar aşağılık ve şerefsiz; ben böyle ilkel bir harekette yer almaktansa lime lime parçalanmayı tercih ederim. Benim inancıma göre savaş perdesi altında insan öldürmek, cinayetten başka bir şey değildir.

Çok zeki olduğumdan değil, sadece sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.

Dağınık masa dağınık kafaya işaretse, boş masa neye işaretttir?

Dahilik ile aptallık arasındaki fark, dahiliğin sınırlarının olmasıdır.

Delilik şüphesiz aptallıktan daha iyidir; delilik var olmuş bir zekanın yok oluşudur, aptallık ise var olmamış bir zekanın var olmamaya devam edişidir!

Doğruyu gördükleri halde düşüncelerini değiştirmeyenler, cahillikleriyle mutluymuş gibi yaşarlar.

Dünya; kötülük yapanlar yüzünden değil, yapılan kötülüklere seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.

Dünyada tek bir çocuk bile mutsuzsa, büyük icatlar ve ilerlemelerin hiçbir anlamı yoktur.

Dünyanın kainattaki tek yaşanılabilir yer olduğunu düşünmek dahi düpedüz cehalettir.

Dünyayı hayal gücü döndürür.

Eğer arılar yeryüzünden kaybolursa insanlığın sadece dört yıl ömrü kalmış demektir.

Eğer bilim adamı olarak gerçeği açıklamak istiyorsan, zarafeti terziye bırakmalısın.

Eğer olacakları bilseydim, saat yapımcısı olurdum.

Eğitim, gerçeklerin öğretilmesi değildir, düşünmek için aklın eğitilmesidir.

Eğitim, insanın okulda öğrendiği her şeyi unuttuğunda arta kalandır.

Evrende en büyük ziyan, sorgulama yeteneğini yitirmiş bir beyindir.

Evrenin düzenini gördüğümde mistik bir şaşkınlığa düşüyorum.

Fiziği görelilik ilkesine sokmak fikrini rasgele bulmama teşekkürler... Siz (ve diğerleri) benim bilimsel yeteneklerimi beni rahatsız edecek kadar çok abartıyorsunuz. (Arnold Sommerfeld'e Mektup - 14 Ocak 1908)

Geleceği ayarlamanın tek yolu olabildiğiniz kadar şimdide olmaktır. Şu anda dünü ya da yarını değiştiremezsiniz. Önemli olan tek an şimdidir.

Geleceği hiç düşünmem, ansızın geliverir.

Genelde insanlığın kaderi, hak ettiği olacaktır.

Hayat, bisiklet sürmek gibidir. Dengenizi korumak için yola devam etmelisiniz.

Hayatı yaşamanın iki yolu var: Biri hiçbir şey mucize değilmiş gibi yaşamak, diğeri ise her şey mucizeymiş gibi...

İki şey sonsuzdur; insanoğlunun aptallığı ve evren. Fakat ikincisinden emin değilim.

İlk önce oyunun kurallarını öğrenmelisiniz, sonra da herkesten iyi oynamayı...

İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye ulaşamaz.

İnsanı ayakta tutan iskelet ve kasları değil, prensipleri ve inançlarıdır!

İnsanı sakatlayan kapitalizmden, toplum hedeflerine dayalı bir eğitim sisteminin tamamladığı sosyalist bir ekonomiyle kurtulunur!

İnsanı sanata ve bilime yönlendiren en önemli etkenlerden biri de olağan işlerden kaçınmaktır.

İnsanların ağızlarından çıkanları dinlemeyin, tüm dikkatinizi yaptıklarına verin!

İnsanlığınızı hatırlayın ve geri kalanını unutun!

Karşı karşıya kaldığınız aşılması zor sorunları mevcut düşünce yapınızla çözemezsiniz. Çünkü bu sorunlar, mevcut düşünce yapınızın ürünüdürler.

Keyif alarak bir şey yapıyor ve zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsan, bu öğrenmenin en iyi yoludur.

Köpekleri sevmeyen insanlara güvenmiyorum; ama bir köpek bir insanı sevmezse, o köpeğin hislerine güvenirim.

Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür, hayal gücü ise her yere...

Mutlu bir hayat yaşamak istiyorsanız hayatınızı bir amaca bağlayın, kişilere veya eşyalara değil!

Öğrenmeyi bıraktığında ölmeye başlarsın!

Örgütlü bir güce ancak örgütlü başka bir güçle karşı konulabilir.

Savaşmak istiyorsan, kendi cahilliğinle savaş!

Sorunları, o sorunları üreten kafalarla çözemeyiz!

Ünlendikçe daha da aptallaştım, bu da çok yaygın bir olaydır.

Yapılması gereken her şeyin temelinde önce sevgi dürtüsü yatmalıdır.

Yeryüzündeki şartların düzelmesi, sadece bilimsel buluşlara değil, ahlaklı bir yaşam düzeninin gerçekleşmesine de bağlıdır.

Zeki insanların en belirgin özelliği, her şeyi bilmenin mümkün olmadığının farkında olmalarıdır.

* * *

Albert Einstein'ın, "Yahudi Nüfusu Koruma Grupları Birliği" (OSE) Başkanı sıfatıyla 17 Eylül 1933 tarihinde Ankara'ya, Yahudi bilim adamlarının Türkiye'ye kabulü konusunda gönderdiği mektup: "Ekselansları, OSE Dünya Birliği'nin şeref başkanı olarak, Almanya'dan 40 profesör ve doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye'de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarınızdan rica ediyorum. Sözü edilen kişiler, Almanya'da yürürlükte olan yasalar nedeniyle mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler. Ekselanslarınızdan, ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz, tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda başvuru arasından seçilmişlerdir. Bu bilim adamları, bir yıl müddetle, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler. Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde, sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etmek cüretini buluyorum. Ekselanslarının sadık hizmetkarı olmaktan şeref duyarım. Prof. Albert Einstein"

EISENHOWER, Dwight David:

İnsanlara kafalarına vurarak liderlik edemezsiniz. Bu saldırıdır, liderlik değil. Ben insanları ikna etmeye çalışırım. İkna ederseniz karşınızdaki kişi kalır. Korkutursanız, korktuğu kadar kalır, sonra çekip gider.

Kemal Atatürk için daimi bir anıt tesisi münasebetiyle Türkiye'ye tebriklerimi arz ile gurur duyuyorum. O'nun gösterdiği yolda yürüyen ulusunuz çok önemli başarılar elde etmiştir. Türk birliğinin ve ilerleyişinin mimarı Atatürk'ün hatırasını anmak için yapılan bu tören, dünyanın her tarafından hür insanlara ilham kaynağı bir Zat'a çok yerinde bir saygıdır. (Anıtkabir Özel Defteri'nden - 1953)

EISNER, Will:

Çizgi romanlarda pek az şey tesadüfidir!

EKER, Özge Umut:

Felaketi bekleyerek endişelenmek, felaketi yaşamaktan daha kötüdür.

EKİNCİ, Turgut:

Tanrı ideal kocayı yaratırken kadınlara, onları dünyanın her köşesinde bulabileceklerine dair söz vermiş. Sonra, dünyayı yuvarlak yaratmış!

EKMEKÇİ, Başak Hülya:

Geçmişle uğraşarak tükettiğin an'ı, geleceğin örgüsünde kullanacağın özgün renkleri seçerek değerlendir. Geçmişi de geleceği de şimdi oluşturuyorsun.

EKŞİ, Oktay:

Büyük Atatürk'ün bir ulusu çağdaş uygarlık düzeyine ulaştırmak için yaptığı devrimlerin ve koyduğu ilkelerin ne kadar önemli ve gerekli olduğunu bugünün dünyasına aklıyla bakan herkesin -özellikle çağdaş demokrasiler aydınlarının- kabul ettiğini görüyorum. O nedenle Atatürk sadece ulus olarak bizim değil, giderek tüm insanlık aleminin "ortak değeri" statüsü kazanmaktadır.

Vatandaşın gerçekleri öğrenme hakkı vardır. Vatandaşlar bu haklarına sahip çıkmalılar ve kamu otoritelerinden hesap sormalıdırlar!

EL KİNDİ, Ebu Yusuf Yakub bin el-Sebbah:

Bir şeyin ticaretini yapan, onu satar. Sattığı ise artık kendisinin değildir. Dolayısıyla din ticareti yapanın dini yoktur!

EL-MÜNAVİ, Muhammed Abdürrauf:

Cahilliği bırakıp faziletli olan ilmi öğrenene ne mutlu! (Feyzü'l Kadir isimli kitabından)

ELÇİBEY, Ebulfez:

Ben, Atatürk'ün askeriyim!

ELIOT, George (Evans, Marian ya da Anne, Mary):

Bilgeler öldüklerinde arkadaşları arasında, normal insanlar da mezar taşlarında anılır.

Hayvanlar iyi arkadaşlardır; hiç soru sormazlar, hiç eleştiride bulunmazlar.

Hiçbir zaman gökten gül yağmaz, daha çok gül istersek daha çok fidan dikmemiz gerekir.

Kadınların umudu gün ışığında örülmüştür; bir gölge, onları karartır.

ELIOT, Thomas Stearns:

En büyük kızgınlık genelde suskunluktur. Bunu çoğu kimse anlamaz.

Sadece fazla ileri gitme riskini göze alanlar ne kadar ileri gidebileceğini öğrenir.

ELİAÇIK, İhsan:

Benim dinim adalet, hak, vicdan... Buna göre yaşayanlarla aynı dindeniz. Kendinize ne derseniz deyin, kim olursanız olun... Genç evli çifti üç ay kira ödemedi diye sokağa attıran hacı ile aynı cennette olmaktansa, kediye ağlayan ateistle cehennemde yanmaya razıyım.

Genç evli çifti üç ay kira ödemedi diye sokağa attıran hacı ile cennette beraber olmaktansa, kedi yavrusuna ağlayan ateistle cehennemde yanmaya razıyım.

Muhafazakar iştah, hırs ve şehvet bizi utandırıyor!

ELİÇİN, Emin Türk:

Memurların az maaşlı olanlarıyla topraksız ya da pek az topraklı köylüleri işçi sınıfından saymak doğru olur. Abdülhamit saltanatının son zamanlarında askeri ve mülki memurlardan bir bölümü yüksek maaşları ve burjuvazi ile işbirliği etmekten sağladıkları kazançları sayesinde devlet egemenliğinden yetesiyle yararlanırken, başka bir bölüğü, yani taşrada yalnız kendi ufak maaşları ile geçinmek zorunda bulunan memurlar ve küçük rütbeli subaylar hallerinden memnun değillerdi ve hükümete karşı homurdanıyorlardı. "İttihat ve Terakki", işte bu yoksul askeri ve mülki memur tabakasına dayanarak tarih sahnesine çıktı ve gizli örgütüne aldığı kişiler daha çok bunlardı.

ELUARD, Paul:

ASIL ADALET (Çeviren: İbrahim Abdülkadir Meriçboyu)

Sayın Volkan Ekmekçi'ye teşekkürlerimle...

İnsanlarda tek sıcak kanun;
Üzümden şarap yapmaları,
Kömürden ateş yapmaları,
Öpücüklerden insan yapmalarıdır.

İnsanlarda tek zorlu kanun;
Savaşlara, yoksulluğa karşı,
Kendilerini ayakta tutmaları,
Ölüme karşı yaşamalarıdır.

İnsanlarda tek güzel kanun;
Suyu ışık yapmaları,
Düşü gerçek yapmaları,
Düşmanı kardeş yapmalarıdır.

Hep var olan kanunlardır bunlar,
Bir çocukcağızın ta yüreğinden başlar,
Yayılır, genişler, uzar gider,
Ta akla kadar...

EMERSON, Ralph Waldo:

Akıllı bir kimse, hiçbir zaman özür dilemek zorunda kalmaz.

Bir tek düşmanı olan, her yerde onunla karşılaşır.

Bir tutsağın boynuna geçirdiğiniz zincirin öteki ucu, kendi boynunuza takılıverir.

Hedefi vurmak için üstünü nişan almalısın!

Özgür olamıyorsan olabildiğin kadar özgür ol!

Rüyaları gerçekleştirmenin en kısa yolu uyanmaktır.

Sağlıktan büyük zenginlik yoktur.

Verdiği sözü yutanla değil, verdiği sözü tutanla yaşayın!

EMİNOĞLU, Erdal:

Daha çok gül isteyen daha çok gül fidanı dikmelidir.

Verimli gün, en çok ürünün toplandığı gün değildir. Verimli gün, en çok tohumun ekildiği gündür. Çünkü toplanan ürün geride kalmış günlerde ekilmiş tohumların bizlere armağanıdır.

ENGELBREIT, Mary:

Bir şeyi sevmiyorsanız onu değiştirin; değiştiremiyorsanız onunla ilgili düşünce biçiminizi değiştirin.

ENGELS, Friedrich:

Erkeğin insanlaşması ancak tam olarak tüm kadın dünyasının özgürleşmesiyle, erkek egemenliğinin kökünün kazınmasıyla mümkündür.

Eskiden yalnızca saldırıların öcünü almak ya da yetersiz duruma gelen bir toprağı genişletmek için yapılan savaş, artık sadece soygun amacıyla yapılmaya başlandı ve sürekli bir sanayi kolu durumuna dönüştü.

İhtiyaç, keşfin anasıdır.

İnsanlar yaşadıkları gibi düşünürler.

Önce siz ateş edin Mösyö Burjuvazi!

Para her kapıyı açar, ama kilitleyemez!

ENVER Paşa:

Bizim gayret ve sebatımızın en birinci hedefi istiklalimizi korumaktır.

EPİKTETOS:

Bir insanın bildiğini zannettiği şeyi öğrenmesi olanaksızdır.

İnsanı hayvandan ayıran akıldır. İnsan, akıldan uzaklaştığı zaman; hayvan ortaya çıkar.

Kimseyi övmeyen, kimseyi kötülemeyen, kimseden yakınmayan, kimseyi suçlamayan olgun insandır.

Yarın bambaşka bir insan olacağım diyorsun. Neden bu günden başlamıyorsun?

EPİKÜROS:

Bilge olan evlenmez. Evlense bile aşkın vehimlerine kapılmaz.

Bir uygarlığın yetkinliği ve insanlığı ancak kardeşlik ve sevgiyle olasıdır.

Yoktum, varım, olmayacağım; umurumda değil.

ERASMUS, Desiderius:

Körlerin ülkesinde, tek gözlü insan kral olur.

Sıradan insan sadece maddi olana hayranlık besler, sadece maddi olanın gerçek olduğunu sanır. Çünkü sıradan insan önceliği paraya pula, sonra bedensel zevklere verir; O'nun için ruh en sonda yer alır, hatta çoğu, ruhun gözleri ile görmediğinden, kendi varlığına bile inanmaz!

ERCAN, D. Ali:

Hızlı nüfus artışı ağır sosyo-ekonomik sorunların temel nedenidir.

Kaotik yaşam kavgasından sadece bilimin yol göstericiliğinde teknolojiye egemen olan ulusal devletler utkuyla çıkabilirler.

Kemalistler yılmadan, yorulmadan, korkmadan ve umutsuzluğa kapılmadan mücadeleye devam etmelidirler.

ERÇELEBİ, Hasan:

Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz.

Genç yaşta siyasete girerseniz devlet adamı, emekli olduktan sonra girerseniz milletvekili olursunuz.

Siyasetin çıraklığı ve kalfalığı uzun sürer.

Siyaset yapa yapa öğrenilir.

ERDEM, Sinan:

Olimpiyatlar taşla, tuğlayla değil; insanla yapılır.

ERDEN, Fatma Seher (Kara Fatma):

Bundan sonra erkek kadın hep beraber çalışacağız. Kadın peçesiz ve yüzü açık gezmekle iffetini kaybetmez. Zaten memleket bizden o kadar çok hizmet istiyor ki... Bunlar arasında peçe ve çarşafı düşünecek halde değiliz. (1923 yılında "Tanin Gazetesi"ne verdiği mülakattan)

İstanbullu hemşirelerimize silahı kapıp cepheye gidin denilemez. Fakat onlara düşen iş, silah kullanmaktan daha büyüktür. Şimdiden sonra Anadolu'ya gitmeli ve cahil Anadolu kadınının gözünü açmalı. Anadolu halkı, hele kadınları İstanbullu hanımları seve seve karşılayacak, onların söylediklerini harfiyen yapacaktır. (Aynı mülakattan)

Vatanımın büyük kurtarıcısı Ebedi Şef'in, layık olmadığım büyük iltifatı beni son derece sevindirmiştir. Esasen yapmış olduğum hizmetten hiçbir menfaat beklemiyorum. Bu itibarla taltif edilmiş olduğum rütbenin mukabilinde verilecek maaşımı "Kızılay"a terk etmekle son vazifemi yaptım. (Vatana yapmış olduğu hizmetten dolayı İstiklal Madalyası ile onurlandırılması ve kendisine maaş bağlanması üzerine Fatma Seher Erden'in açıkladığı görüşü)

ERDOĞAN, Recep Tayyip:

Anneliği reddeden, evini çekip çevirmekten vazgeçen bir kadın, iş dünyasında istediği kadar başarılı olsun, özgünlüğünü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır. (Haziran 2016)

Benim görevim ülkemi pazarlamaktır.

Demokrasi amaç mı olacak araç mı olacak? Bize göre demokrasi hiçbir zaman amaç olamaz. Demokrasiyi, ilmi noktadan ele aldığımız zaman araç olduğunu görürüz.

Demokrasi bir tramvaydır, zamanı gelindiğinde inilir.

Din adamı olarak ortaya çıkıp da ne yazık ki kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde yeri olmayan bazı kendine göre içtihatta bulunan kişiler çıkıyor ortaya! Yani bunlar bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada, zamanda yaşıyorlar. Çünkü İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar! İslam'ın hükümlerinin güncellenmesi vardır. Siz İslam'ı 14-15 asır öncesi hükümleriyle kalkıp da bugün uygulayamazsınız!

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir sözü yalandır, koskoca bir yalan... Egemenlik kayıtsız şartsız ancak sandığa gidilirken milletindir, ama maddede ve manada egemenlik Allah'ındır.

Hukuk, halka sorulmadan bir yerlerden aktarılmış ve zorla halka dikte ettirilmiştir.

İslamın devlet planı içinde düşünüyorum.

İstanbul sokaklarında yürüyen bir kişinin kıyafetinden, ayakkabısından, çantasından hangi kültüre mensup olduğunu çıkaramıyorsak, durum vahimdir.

Nüfus planlamasıymış, doğum kontrolüymüş, hiçbir müslüman aile böyle bir anlayışın içerisinde olamaz. Rabbim ne diyorsa, sevgili Peygamberimiz ne diyorsa biz o yolda gideceğiz. Buna bakacağız. Bunun için de birinci derecede görev annelerindir. Neslin asıl sahibi annedir.

Onbeş yılda her alanda çok başarılı işler yaptık, ama eğitim ve kültürde arzu ettiğimiz noktaya gelemedik!

Osmanlı Türkçesinin okullarda okutulmasını önemli bir adım olarak görüyorum. "Dil Devrimi" adı altında Türkçemiz tatsız tuzsuz, ruhsuz, renksiz kelimelerin tasallutuna sokularak milletimizin kadim medeniyetiyle arasındaki bağ zayıflatılmaya, hatta koparılmaya çalışılmıştır. Yani bizim aslında damarlarımız kesilmiştir. Bugün genç bir kardeşimizin Fuzuli, Baki, Şeyh Galip bir yana Mehmet Akif'i, Ömer Seyfettin'i ve Ahmet Haşim'i dahi anlayamıyor olması, bu dönemde dilimize yapılan suikastin sonucudur. Dilimizin zenginliğini kendi elimizle yok etmeye çalıştığımız bu cinnet dönemini artık inşallah geride bıraktığımıza inanıyorum. (15 Mart 2018)

Resmi ideoloji ırkçı bir kişilik taşıyor. "Türkiye Türklerindir" gibi tezler yanlıştır. Osmanlı eyaletler sistemi benzeri bir şey yapılabilir.

Türkiye'nin yarınında Kemalizme yer yoktur. Kemalizmin kendini yeniden üretmesi söz konusu değildir.

Türkiye'nin yetmiş yıllık tarihi boşa harcanmış bir zamandır. Türkiye'de demokrasi adına bir dikta rejimi görülmektedir.

ERDURAN, Refik:

Eziklik duygusunun tek panzehiri, kişinin kendi gücüyle kazandığı başarıdır.

ERGU, Elif:

Kadınım ve çok değerliyim.

ERGÜDER, Muzaffer:

"Kurtuluş Savaşı"nda bir avuç deniz subayımız olmasaydı, ne "İnönü"ler, ne "Sakarya" ve ne de "Dumlupınar" ve de dolayısıyla "Kurtuluş Savaşı" olmazdı. (1925)

ERGÜN, Derviş:

Bilgi yalan-yanlış ve maksatlı üretilmiş ise, yaşam hakkına dair vesayetin dayatılması hakim olmuş demektir.

Bilgiye erişim kesilmiş ise öğrenme ve bilme hakkı gasp edilmiş ya da ortadan kaldırılmış demektir.

ERGÜVEN, Mehmet:

Söz dilinin tükendiği boşluklarda müzik doğar.

Türk toplumunun operayla arası daima açık olmuştur. Çünkü opera anlaşılması kolay değil, karalanması kolay bir sanattır.

ERHAT, Azra:

Mitoloji deyince başta Yunan-Roma mitolojisi kavramı akla gelir, ama efsaneler bütün Akdeniz havzası topraklarına aittir.

Yunanlı ya da Romalı kaynak yazarları anlattıkları efsanenin asıl kaynağını araştırmaz, onu bilseler bile kimi zaman siyasal amaçlar güderek saklarlar, bile bile değiştirirler.

ERICKSON, Milton:

İnsanlar kendi bilinçaltları ile uyumu yitirdikleri için hasta olurlar... Hastalar aşırı programlamadan geçmiş insanlardır, dış programlama o kadar fazladır ki kendi benlikleriyle bağlantıları kopmuştur.

ERKEKLİ, Altan:

Mesele çizdiğin çerçeve değil, o çerçevenin içine hangi resmi koyduğundur.

ERKSAN, Metin:

Diplomasinin kalemi süngüdür.

ERSOY, Mehmet Akif:

Bir toplantıda genç bir adam Mehmet Akif'i küçük düşürmek ister:
- "Affedersiniz, siz veteriner misiniz?"
Mehmet Akif hiç istifini bozmadan şöyle yanıtlar:
- "Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?"

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada Cüda
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım.

Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek (Abdülhamit)
33 yıl bizi korkuttu "Şeriat!" diyerek...

Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hamid
"Koca Şevketlü!" Hakikat bunu etmezdim ümid

Kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası,
Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası...

Mısır'da 11 yıl kaldım. 11 saat daha kalsam çıldırırdım. Halisane fikrimi söyleyeyim mi? İnsanlık da Türkiye'de, milliyetçilik de Türkiye'de, müslümanlık da Türkiye'de, hürriyetçilik de Türkiye'de... Eğer varsa, Allah benim ömrümden alıp, Mustafa Kemal'e versin!

Müvekkel eyleyip casusu her vicdana, her hisse
Düşürdün milletin en kahraman evladını yeise
Ne melunsun ki rahmetler okuttun ruh-ı İblis'e

Onca mazlumun gönülden kopan ahları
Elbet indirir bir gün tepenizden lanetullahı

Öğüdüm sana; saçma sapan şeylerle uğraşmayı bırak,
Adamlığın yolu nerdeyse, bul da girmeye bak!
Adam mısın: Sonsuza dek dünyada hürsün, gez;
Yular takıp seni bir kimsecik sürükleyemez.
Adam değil misin, oğlum: Gönüllüsün semere;
Küfür savurma boyun kesdiğin semercilere.

Ölen insan mıdır, ondan kalacak şey: Eseri
Bir eşek göçtü mü ondan da nihayet: Semeri...

Sahipsiz olan vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır.

Tarih'i tekerrür diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi?

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere, tükürün onlara alkış tutan kahpelere...

Ümmetin haline baktım ki: Yürekler yarası
Ne bir ekmek yedirir iş ne de ekmek parası
Kışla yok, daire yok, medrese yok, mektep yok
Ne kılıç var ne kalem, her ne sorarsan hep yok!

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Yıkıldın gittin amma ey mülevves (iğrenç) istibdat
Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yad!

ERSOY, Şükrü:

Bir şeyi yapıyormuş gibi yapmak değil, gerçekten yapmak gerekiyor.

Gelecek nesillerimiz olan çocuklarımızın, afetlere karşı hazırlanması çok önemlidir.

ERŞAHİN, Cengiz:

Gülmek, aptal görünme riskidir.
Ağlamak, duygusal görünme riskidir.
Duygularını açığa çıkarmak, gerçek benliği açığa vurma riskidir.
Düşüncelerini, hayallerini herkesten önce ortaya atmak, onları kaybetme riskidir.
Sevmek, sevilmeme riskidir.
Yaşamak, ölme riskidir.
Ümit etmek, ümitsizliğe kapılma riskidir.
Denemek, başarısızlık riskidir.
Kısacası; riskten kaçmak, yaşamdan kaçmaktır.

ERTAŞ, Neşet:

Can yakıp da kalp kırma, senin de gül benzin solacak bir gün. Her canlının kalbi Yaradan'a bağlı, herkes ettiğini bulacak bir gün!

Gece olduğunda seni özleyecek bir kadının sevgisini kazandıysan dünyaları kazanmışsındır.

Gönül kimi severse, aşk onda güzeldir.

İlimsizlik ve bilgisizlik yüzünden cehalet hortlayıp çıkar mı çıkar; sevgisizlik ve saygısızlık yüzünden insan insandan bıkar mı bıkar!

Kendisinden utanmayan, yeryüzünde hiç kimseden utanmaz.

Özü gülmeyenin yüzü güler mi?

ERTUĞRUL, Muhsin:

Yeryüzünde tiyatronun binbir derde deva olduğuna inandım bir kez. Bütün kötülüklerin, insanın insandan kopmasından, uzaklaşmasından; birbirlerinin sıcaklığını, sevgisini duyamadıklarından doğduğuna inanç getirdim. Artık beni bu inançtan, bu kanıdan kurtaramazdı kimse. Onun için bu yolu doğru yol belledim. İyiliğe, güzele, gerçeğe çıkaran yol...

ERZURUM KONGRESİ Kararları:

1. Vatan bir bütündür, bölünemez.
2. Millet, her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı, topyekun kendisini savunacak ve direnecektir.
3. Milli gücü kullanmak ve milli iradeyi hakim kılmak temel ilkedir.
4. Manda ve himaye kabul olunamaz.

ESAD, Beşar:

ABD'ye karşı direnmek O'na teslim olmaktan daha karlıdır.

Başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinde siyasi otorite vitrinde gördüklerimiz değil, sermaye lobileri!

Direnişimizin sırrı, "Tek Vatan ve Tek Millet" diyenlerin nüfusun ezici çoğunluğunu teşkil etmesi... Dostlarımızın nasihatlerini dinleriz ama son söz Suriye'nindir!

Suriye üzerinden bir bölgesel ve dünya savaşı yaşanıyor. Batı devletleri bizleri hala sömürge olarak görüyor. "Hayır" deyince saldırganlaşıyorlar. Amaçları, devletleri teslim almak değil, kökten yok etmek! Teslim olanın kurtulma şansı yok! Tek çare direnmektir.

Terör akrep gibidir, cebine koyduğunda ilk fırsatta seni de ısıracaktır.

ESCHENBACH, Marie Ebner von

Eğer itiraz etmeksizin yeni alışkanlıklar kabul edilir ve öğrenilirse uzun süre genç kalabilmek mümkündür.

En kötü insanlar, birine muhtaç olduklarında, dünyanın en iyi insanı kesilirler.

ESCOBAR, Pablo:

Eğer meclis uyuşturucu araştırılmasın demişse, kesinlikle uyuşturucudan para kazanan vekil vardır.

ESENDEMİR, Hakan:

Hayat her ne kadar şaşırtıcı olsa da bil ki güzel olan neyse seni beklemektedir.

ESİNOĞLU, Bülent:

Damat Ferit'leri teslim aldılar, ama Türk halkını teslim alamadılar.

Savaş tek muharebeden ibaret değildir.

ESKENAZİ, Kemal:

Fotoğraf ışıktır, anı ölümsüzleştirmektir, gözlemdir, hissetmektir, tarihe iz düşmektir; ama bunların da ötesinde, paylaşmaktır.

ETTY, Thomas:

Türkiye'nin "Avrupa Birliği" üyesi olmasının önündeki engel, ordusudur. (2004)

EURIPIDES:

Kadının kötüsü kadar kötü, iyisi kadar da iyi bir yaratık yoktur.

Yalnız akıllılar zenginliklerini kullanabilir.

EVERETT, Alexander:

Bilgi bir ışık gibidir. Onu kullanırsanız daha parlak olur, kullanmazsanız söner.

EVLİYAZADE, Neslişah (Vahdettin'in Torunu):

Ben Atatürk çocuğuyum. Türkiye için yaptıklarından giyim tarzına kadar Mustafa Kemal'e hayranım.

EWING, Sam:

Erkek karısını bir buketle şaşırtabilir, bir kutu çikolatayla mutlu eder, bir altın kolye ile de şüpheye düşürür.

EXUPERY, Antoine Jean-Baptiste Marie Roger de Saint:

Gerçek aşk, karşılık olarak hiçbir şey beklemediğin yerde başlar.

Ölümü kabul ediyorum; tehlikeyi ve savaşı değil. Ölümü göze alıyorum. Büyük bir doğru öğrendim. Savaş, tehlikenin göze alınması değil, vuruşmanın da değil. Bazı alanlarda, savaşçının, adıyla sanıyla ölümü göze almasıdır savaş...

EYİNNEN, Nadir:

Çağdaş bir devletin yöneticisi yurt sathını dolaşıp hayır hasanet sahiplerine okul yaptırmaya çalışmaz; mükellefleri vergi ödemeye teşvik eder. Bağış ve yardımdan medet ummak aşiretlere, vergi toplamak devlete ve devlet adamlarına yakışır. Yurttaştan bağış ve yardım dilenmek bir aczin ifadesidir.

Her okuyan adam olmaz; ama hiç okuyup yazmayan asla adam olmaz.

Unutmayalım ki büyük makineleri küçük çarklar çalıştırır.

EYÜBOĞLU, Sabahattin:

İsmet İnönü bir askerdi, ama nice sivillerden çok daha kültürlü, üstelik memleket gerçeklerini ve dünyayı yönetenlerin içyüzlerini yakından, bir ölüm kalım savaşı içinde görmüş, iç ve dış sömürgenlerle savaşmış bir devlet adamı... Benim içten kanımca, çağımızın dört-beş büyük devlet adamından biri ve Atatürk'e alaturka bir dostlukla değil, haklı bildiği bir davanın kahramanına saygı ve sevgiyle bağlıydı. Ama kolay iş değil Atatürk olmadan Atatürk'ün devrimciliğini sürdürmek ve Ortaçağın tepkilerine karşı koymak. Hele tam o sıralarda patlayan "İkinci Dünya Savaşı"nda devlet gemisini azgın rüzgarlara ve hinoğlu hin diplomatlara karşı korumak. CHP dört-beş yıl yeni kaptanıyla rotayı sağa kaçırmadan yürüdü. Derken devrimlere karşı zaten alttan alta yaşayan tepki güçlenmeye ve halkın devlete karşı çok eskilerden gelen kırgınlığını sömürmeye başladı. Devlet o zamanlar İnönü idi ve birikmiş bütün hınçları O'na yöneltmek, İnönü'yü anlamayan dinlemeyen yöneticilerin haksızlıklarını O'na yüklemek çok kolay bir işti.

Köy Enstitüleri, bu memlekette kurulmuş, kurulacak halkçı, gerçekçi, ilerici, kelimenin tam anlamıyla milli eğitim kurumlarının başında gelir. İlkin bu kurumlarda taklitçilikten kurtulup çağdaş dünya görüşüyle kendi koşullarımıza uygun, varlığımızın köklerine giden bir yol bulmuşuz. Tüketici okuldan üretici okula geçmişiz, ezberciliğin yerine yaşayan, yaşatan bilgiyi koymuşuz; insanoğlunun seve seve, sevine sevine de çalışacağını, işe koşacağını kanıtlamışız; işçilikle öğrenciliği birleştirerek her ikisini de angarya olmaktan kurtarmışız; yeşermez bozkırları yeşertmeye başlamışız. Sonra? Sonra kendi yaptığımızı düşmanımız gibi yıkmışız.

EZOP:

Bkz: Aisopos.