B., Harold:

Hayatınızın her gününü sanki bir dağa tırmanıyormuş gibi yaşayın. Arada bir zirveye göz ucuyla bakın ki, hedefiniz daima aklınızda olsun; ama yalnızca zirveye odaklanıp, varılan her yeni noktanın farklı ve güzel manzarasını da kaçırmayın.

BAADER, Franz Xaver von:

Özgürlük aşk değildir, yalnız aşkın kapısıdır.

BABAOĞLU, Haşmet:

Kalbimizi kırabilirler, razıyız buna; biraz ağlar ferahlarız. Gururumuzu kırabilirler, zor da olsa dayanıyor insan. Her şeyi kırıp dökebilirler, toplar toplaştırır yapıştırırız hepsini. Ama hayal dediğimiz o şey var ya, işte onu kırmasınlar.

BABAT, Uğur:

Bizim tek hatamız, pahalı hayallerimize ucuz insanları ortak etmemiz oldu.

BABAYEVA, Marina:

Bir ülkenin uygarlıkta geldiği seviye, o ülke halkının hayvanlara gösterdiği sevgi ve ilgi düzeyiyle doğru orantılıdır.

BABEUF, Noel:

Gerçek anlamıyla eşitlik ve mülkiyet üstüne kavga başlamalıdır!

BACALL, Lauren:

Sürekli havlayan bir köpeğim, habire küfreden bir papağanım, dumanı tüten bir sobam ve geceyi hep dışarıda geçiren bir kedim varken, niye evleneyim?

BACH, Richard:

Öğretmek, hatırlatmaktır.

BACHMANN, Ingeborg:

Yıldız kümelerini ilk keşfedip ad veren aşıklardır.

BACON, Francis:

Bilmek, hakim olmaktır.

Bizi güçlü yapan yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir.
Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir.
Bizi bilgili yapan okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimizdir.

En iyi yananlar eski odunlar; en güvenilen kimseler eski dostlar; en rahat okunanlar da eski yazarlardır.

Erkek, evlendiğinin ertesi günü kendini yedi yaş daha kocamış bulur.

Hep öç almayı kuran bir kimsenin yarası, kapanacağına işler.

İnsanoğlu, bildiklerinden ibarettir.

İyi kitaplar en gerçek dostlarımızdır.

Kadınlar; gençlerin sevgilisi, orta yaşlıların arkadaşları, ihtiyarların da dadısıdır.

Metodu olan topal, metodsuz koşandan daha çabuk ilerler.

Okumak bir insanı doldurur, insanlarla konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır.

Şöhret paraya benzer, orada çok kalırsanız fiyatlar düşer.

Tarihi inkar etmek ya da yalanlamak veya hemen inanıp doğru bellemek için değil, tartmak ve değerlendirmek için okuyunuz. Tarih, insanları bilge kılar.

Yalancı, Allah'a karşı kafa tutan, fakat insanlardan korkan bir serseridir.

Yalanlamak ve reddetmek için okuma!
İnanmak ve her şeyi kabullenmek için de okuma!
Konuşmak ve nutuk çekmek için de okuma!
Tartmak, kıyaslamak ve düşünmek için oku!

BADIS, Abdülhamid bin:

Allahü Teala'nın Kemal [Mustafa Kemal Atatürk] aracılığıyla ihsan ettiği mucize olmasaydı, Türkiye de giderdi; onunla birlikte Şark da yok olurdu.

BAGEHOT, Walter:

Hayatta en büyük eğlence, başkalarının "yapamazsın" dediğini yapmaktır.

BAĞDADİ, Cüneyd-i (Ebu'l-Kasım Cüneyd ibn Muhammed el-Hazzaz el-Kavariri):

Faydalı ilim sahibi mütevazi olur, nefsiyle cihad eyler, uyanık ve edebli bulunur, dünyadan ve dünyanın kullarından yüz çevirir, dünya malından az bir şeyle yetinebilir; insanlara nasihat eder, onlarla güzel geçinir, fakirleri hor görmez, onlarla oturur ve tüm insanlara hürmetkar olur, boş sözleri ve faydasız şeyleri terk eder.

BAHADIR, Burçe:

19. ve 20. yüzyıllar soykırım zamanlarıydı. Şimdi cins kırım yapılıyor.

Bunca zaman sonra daha eşit, daha güçlü, daha özgür bir konumda olması gerekirken biz kadınlar şimdi yaşamak, hayatta kalmak için uğraşıyoruz. Sokakta yürüyebilmek, sevebilmek, dayak yememek, tecavüze uğramamak, satılmamak için...

BAILEY, Pearl:

Aşk dünyanın en tatlı mutluluğu ile en derin acısından yaratılmıştır.

Büyük işler gibi büyük düşüncelerin de davula ihtiyacı yoktur.

En tatlı gelen sevinç ve en kötü gelen acı aşktır.

BAILEY, Philip James:

Büyük düşünceler, büyük işler gibidir. Onların sürekli konuşulmaya ihtiyacı yoktur.

Hiçbir şey, acıdan daha hızlı gelemez.

Ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız önemlidir.

BAILLIE, Joanna:

Kadınların üzüntüsü yaz fırtınası gibidir; şiddetli, ama kısa olur.

BAKİ:

Üç çeşit dost vardır:
Bir dost vardır; gıda gibidir, sen O'nu her gün ararsın.
Bir dost vardır; ilaç gibidir, gerektiğinde ararsın.
Bir dost vardır; hastalık gibidir, O seni arar.

BAKUNIN, Mikhail:

Eğer Tanrı gerçekten varsa, O'nu yok etmemiz gerekir.

Yok etme tutkusu aynı zamanda yaratıcı bir tutkudur.

BALABAN, İbrahim:

Bence dünyanın en büyük, en güzel adamı Atatürk. Şuna bak yahu, ne kadar güzel adam. Benim ustam Nazım Hikmet de çok güzel adamdı.

Dün tarladaki anayı resmediyordum. Bugün kucağında çocuğuyla deprem yıkıntıları arasından kaçan anayı çiziyorum. Ama felaketin, yılgınlığın görüntüsünü değil; felakete rağmen yaşamak için elinde feneri ile gece karanlığında yıkıntılardan çıkan, dimdik yürüyen anaları yapıyorum.

Sanat aklın esrikliği değil, ergin aklın ürünüdür. İnanç, öfke ve bilgiyle resim yapıyorum. Etimden, budumdan, kanımdan getirerek bir nevi kanımla işler gibi işliyorum. Görüntünün resmini yapmak sanat değildir. Ben görüntünün değil, yaşantının resmini yapıyorum.

Ümidi, sevgiyi, çok şükür'ü çiziyorum. Ümidi kendimde buldum, mutluluğa çalıştıkça erdim, çok şükürü soyumda gördüm. (26 Şubat 2008)

Türkiye dünyanın en güzel ülkesidir.

BALBAY, Mustafa:

Korku ve endişenin gözleri çoktur, her şeyi korku olarak algılar... Umut ve kararlılığın enerjisi çoktur, hedefe ulaşma gücüne güç katar...

BALCI, Ceyhun:

Emperyalizm kendi rahatı, kendi hareket yeteneği ve başka ulusları egemenlik altına almak amacıyla bugün de dini olanca yoğunlukla kullanmaktadır.

BALFOUR, Arthur James:

İzmir'de oturan İngilizler Yunanlıların İzmir'i idaresinin çok kötü ve çok haince olduğunu söylüyorlar. Bunun nedeni, Yunanlıların çok kötü yaradılışta insanlar olmaları. Amerikalılar, Türkleri tehdit ederek, Ermenilere bir şey olursa kendilerinin son adamlarına kadar ortadan kaldırılacağını söylüyorlar.

BALKER, Süleyman Edip:

Eğitmen öğleden evvel çocuklarını okutuyor. Öğleden sonra 'Tarım Bakanlığı'nın verdiği ilaçlı tohumunu ekiyor, aşılı meyve fidanlarını dikiyor. Gece köylüyü yetiştiriyor. Onlara 'Kültür Bakanlığı'nın yolladığı kitapları okutuyor. Haftada bir umumi temizlik yaptırıyor. Cumartesi günü tatilin başladığı saatte bayrağı çektiriyor, köylüye selamlatıyor. Gözü hastalıklı çocukları ayırıp şehre tedavi için yolluyor. Su birikintilerini kaldırıyor. Köçek kafilesinin aldığı kimsesiz bir çocuğu kurtarıyor. Yeni okul binası için yer ayırtıyor, kurulması için de hazırlıklar yapıyor. Köyler arasındaki bozuk yollar için kazmalı kürekli kafileler çalıştırıyor ve beraber uğraşıyor.

Köylü çavuştan eğitmen, bir keşiftir. Bence Türkiye için buhardan, radyodan daha mühim bir keşif! Keşfedenlere ve bunu yapanlara ne mutlu! (Mart 1937)

BALTA, İlkin:

Dogmalardan ve önyargılardan bütünüyle sıyrılmak için irade gösterilmesi zorunludur.

Doğruyu bilmek herşey değildir; doğruya ulaşacak yolu da belirlemek gereklidir.

Zamanı iyi okumalı, hayalci olmamalı; aksine hayali gerçekleştirmek için gerçekçi olunmalıdır.

BALTA, Tahsin Bekir:

Yönetim sorununa Amerikan örneğinden farklı bakmalıyız.

Yurdumuzda kendi anlayış ve ihtiyacımızın verisi olan bir idare ilminin gelişmesi için çalışmamız gerekmektedir. Yoksa ilelebet yabancı çalışmaların verileri aktarılmak zorunda kalınacaktır.

BALTER, Marie Rose:

En uzun yolculuk, beynimizden yüreğimize yaptığımız yolculuktur. Affetmek bu yolculuğun en kestirme yoludur. Affetmeyi gerektiren her yara, içinde önemli bir dersi barındırır. Dersi görebilmek için yarayı yeniden deşerek yüzleşmek zorunda kalsak bile...

BALZAC, Honore de:

Aşk büyüktür, ama sonsuz değildir.

Beklemesini bilenin her şey ayağına gelir.

Bilginin efendisi olmak için çalışmanın uşağı olmak şarttır.

Bir baba, kendi mutluluğundan çok, çocuklarının mutluluğu ile mutlu olur.

Bir erkek sevdiği işte çalışırsa, çok nadiren işi yüzünden sağlığı bozulur.

Bir evliliğin geleceği, ilk gecenin sabahından belli olur.

Evlenme davaya benzer, mutlaka memnun olmayan bir taraf vardır.

Felaketin bir iyiliği varsa, hakiki dostlarımızı tanıtmasıdır.

Güzellik, çoğu zaman kusurları gizleyen bir örtüdür.

Hayat, beşik ile mezar arasındaki sınav süresidir.

Her büyük servetin ardında, büyük bir suç yatar.

İyi bir koca gece ilk uyuyan, sabah ta son kalkan kişi olmamalıdır.

İyi dostluklar hesapsız kurulur.

Kadınlar bizi sevdikleri zaman her suçumuzu bağışlarlar.

Kim söylemiş ticarette şiir yoktur diye...

Krallar da kadınlar da kendileri için yapılan her şeyin bir borç ödemesi olduğuna inanırlar.

Ne yaparsan yap, nasıl yaşarsan yaşa; ama gülebilmek için birini ağlatma ve çıkarların için hiç kimseyi satma...

Sanatın görevi doğayı kopya etmek değil, doğayı ifade etmektir.

Sevmek, bir başkasının yaşamını paylaşmaktır.

Tabiat aşkı, insanın ümitlerini boşa çıkarmayan yegane aşktır.

Vicdanınız yanılmaz bir yargıçtır, biz onu öldürmedikçe.

BARAN, Galip:

İnsan bildiğinden sorumludur. Bilen insan bilmeyen insandan da sorumludur.

BARAN, Musa:

Bir kez gelinir dünyaya
Bir kez yaşanır akşamlar
Dost dosta kavuştuğu an

Sabah olur gün doğar
Gün doğmadan neler doğar
Gül yaprağa kavuştuğu an

Umut dünyası bu ya dost
Bir kez inan varlığına
Dolular bölüşüldüğü an
Kim kimden haber sorar
Can toprağa düştüğü an.

BARCA, Pedro Calderon de la:

En iyi öğüt verenler kadınlardır.

BARDAKOĞLU, Ali:

Tarih boyunca türban, müslüman olmanın ve sayılmanın ön şartı hiç olmamıştır.

BARICCO, Alessandro:

Aynaya bakacağına, üstündeki elbiselere bak!

Tarafsızlık, geri tepen bir armağandır.

BARLAS, Mehmet:

Eğer toplumda farklı bir özelliğin ile temayüz etmek istiyorsan vücudundaki tüylerle değil, bilginle bunu yapmayı denemelisin.

BARLAS, Selçuk:

Neşelenmek, bilgilenmek, duygusallaşmak, hayatı yaşamak, dünyayı takip etmek, düşünmek için elinizdekileri başkalarıyla paylaşınız.

BARLEAU, Nicolas:

Sahip olunabilmesi için, özgürlüğün de sınırları olması gerekir.

BARTAS, Guillaume de Salluste du:

Gecenin kara pelerini herkesi aynı şekilde örter.

BARTON, Bernard:

Düşüncelerde inat ve şiddet, aptallığın en açık belirtileridir.

BARTON, Bruce Fairchild:

Bazen küçük şeylerden ne müthiş sonuçlar alındığını gördükçe, içimden küçük şey diye bir kavram olmadığını düşünüyorum.

BAŞ, Tuğba:

Herkesin bir yeri var şu hayatta... Kim, kendini nereye layık görüyorsa, tam da orada!

BAŞAR, Oya:

Herkes 16 Türk Devleti'nin kurulduğuyla övünür, ama kimse 15 Türk Devleti'nin nasıl yıkıldığıyla ilgilenmez. Aslında cevap çok basit: "İhanet!"

BAŞARAN, Mehmet:

Ağaçların bilgesi, zeytindir kuşkusuz... En çelimsizi bile kendini kabul ettiren bir ağırbaşlılık, bir suskunluk içinde... Yaşlarını bilen yok. Roma'nın, Bizans'ın izlerini taşıyor bazıları... Zamanlar geçmiş, sahipler değişmiş ama onlar kendi ölümsüzlüklerinde...

BAŞBUĞ, İlker:

Çağdaş toplumlarda askerler sivil otoriteye profesyonel tavsiyeler yaparlarken yaptıkları tavsiye ve tekliflerin dinleneceğini ve değer verileceğini düşünürler.

Küresel düşün, ulusal hareket et...

Yaşamak acı çekmektir, ancak yaşamak için nedeni olan kişi hemen hemen her şeye dayanabilir.

BAŞER, Hayri:

Akıl fehmeder, idrak eder; iman vahyeder, ilham eder.

Akılla imandan her biri yarım, ikisi bir bütündür.

Akılsız iman kör, imansız akıl kötürümdür.

Aklın gidemediği yolu iman tamamlar.

Aklın menzili ilimle ileri gider.

Aklın takattan kesildiği noktada iman başlar.

Hayat felsefemizi, görüş ufuklarımızı hapishaneye çeviren dogmaların prangasını kırıp atmanın zamanı çoktan gelmiştir. Hedefimiz bu kurtuluş hareketine tam bir inanç ve samimiyetle yönelmek ve bu hedefe doğru kanat açarak yükselmek olmalıdır.

Siyasi özgürlük, ekonomik özgürlük çağdaş uygarlıkta ne kadar önemli ise, bütün bu önemli olanların en önemlisi de insanlık şeref ve haysiyetine en çok yakışan düşünce özgürlüğüdür.

BAŞTUĞ, Latife:

Durağanlık üretkenliğe mani olur; hareket etmek gereklidir.

BATAILLE, Georges:

Ölüme karışan neşeyi görmemek, duymamak ve bastırmak için ne kadar uğraşsak da, dik durmamızı sağlayan ayak başparmağımızı görmek bize yere yakınlığımızın karanlığını ve kaçınılmazlığını hatırlatır.

BATMANKAYA, Murat:

Çevirinin kalitesi, çevirmen adının kapağa konulup konulmaması ile doğru orantılı değildir.

Çevirmen de, bir doktor gibi, bir marangoz gibi, bir aşçı gibi eninde sonunda bir işçidir; işini iyi yahut kötü yapar, bu ayrı, ama yazarın kendi, üstü değildir.

Kapakta çevirmen adını kullanmak, yayıncılık için olmazsa olmaz bir kural değildir.

BAUCHE, Vanessa:

Sen ve planların... Tanrıyı güldürmek istiyorsan O'na planlarından söz et!

BAUDELAIRE, Charles:

Yalnızlığını kalabalıklandırmasını bilmeyen, telaşlı bir kalabalık içinde yalnız olmasını bilemez.

BAXTER, Richard:

Bir gram nükte, bir kilo acıya bedeldir.

BAYAR, Celal:

Atatürk'ü sevmek ibadettir.

Cumhuriyetin ilan edildiği günlerdi. Beş mebus bana geldiler. "Gazi Paşa'dan bir talepte bulunacağız ve diyeceğiz ki, Amerika'daki gibi başkanlık olsun, siz de başkan olunuz. Sizin düşüncelerinizi almak isteriz" dediler. Kendilerine şu cevabı verdim: "Sakın haa, böyle bir teklifte bulunmayınız. Çok sert cevap alırsınız. Çünkü Atatürk, Meclis ve Parlamento sistemini kabul eder."

Devlet sosyalizminin faydalarını müteaddid misallerle teyit etmek mümkündür. Şu kadar söyleyeyim ki Almanya'da devlet sosyalizminin tatbiki pek güzel neticeler vermiştir. (16 Şubat 1921, "Hakimiyet-i Milliye Gazetesi"ne verdiği demeçten)

Dört harp yılının iki senesi fedakarlıklarla geçti. Halk canını, malını seve seve verdi. Sivil, asker bütün memurlar şereflerini muhafaza ettiler. Harbin üçüncü ve dördüncü yıllarında yolsuzluk yapanlar oldu. Bunlar da takip edildi, cezalandırıldı.

Hakikatte ben harpçi değildim. Sadrazam Paşa da nihayet bir karara varmaya mecburdu. O da harp halini kabul etti. Çekilen nazırlar, Almanya'nın 'nihai zaferi'nden şüphe ettikleri için, aleyhte rey vermişlerdi. Bütün Osmanlılar galip bir Almanya ve Avusturya'nın yanında Türkiye'nin istiklalini koruyacağına inanıyorlardı. Rus ihtilalinden sonra bu hakikat daha iyi anlaşıldı. Bizim için Almanya'nın harbi kazanması şüphesiz iyiydi. Almanya'nın mağlup olmaması da kafi görülüyordu. Kimse harbe girildiğinden pişman değildi.

Muhakkak bir aydınlığa doğru yürümekteyiz. Çünkü bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde, sırf vatan aşkı ile ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görüyorum.

Talat Paşa, sadrazam olduğu günden beri daha serbest bir idareye taraftardı. Harp sonlarına doğru sansürü kaldırmış, matbuatın dili çözülmüştü. Paşa, 'Tek Parti' ile memleket idaresinin zorluğundan bahsederek, "Uzun müddet iktidar mevkiini elinde tutanlar için yıpranmak zaruridir. Milli meselelerde, milletin iradesinin, tabii bir şekilde ve zamanında kullanılmasını temin etmemiz lazımdır" derdi.

BAYDUR, Mustafa Reşid:

Bkz. GALİP, Reşid.

BAYHAN, Mehmet:

Fotoğraf sanatı ile bir koro arasındaki en önemli benzerlik "ritm"dir.

BAYINDIR, Abdülaziz:

İnsanların tarikatları ciddi anlamda sorgulama ihtiyacı ortaya çıktı. Eskiden olmadığı kadar insanlar sorgulamaya yöneliyorlar. Zaten tarikatta anlatılan şeyler kimsenin aklına yatmaz. İnsanlar tarikatları mutlaka sorgulamalı!

BAYKAL, Ayşe:

Dünya, süper kahramanların neredeyse hepsini erkek olarak ilan etse de; dünyayı savaştan, İslam'ı bağnazlıktan kurtaracak olan yine kadınlardır!

BAYKAL, Deniz:

Mahkemelerden içeri siyaset girerse, adalet dışarı çıkar.

BAYKAM, Bedri:

Yaşadığımız dünyada Atatürk'ün değerini bir kez daha anlıyoruz. O'nun temel felsefesinde, laiklikte din, dil ve ırk ayrımı yoktur.

BAYKARA, Semih:

Mesele sevmek değil, kime sorsam herkes seviyor zaten; mühim olan güzel sevebilmek kırmadan, dökmeden, yormadan, acıtmadan...

BAYKURT, Fakir:

Öğretmen yalvarmaz, boyun eğmez, el açmaz; ders verir. (1969)

BAYLAN, Erdem:

Bilgi yaşamı kolaylaştırmanın en muhteşem aracıdır.

BAYRAKTAR, H.:

Mutluluğun sırrı, bir insanın istediği işi yapmasında değil, yaptığı işi sevmesindedir.

BAYUR, Hikmet:

En ileri tarım, en mükemmel san'at, en derin ilim bizde idi. Koyu bir taassup, korkunç bir irtica; ruh ve fikri, her şeyi ezdi, yıktı, kavurdu. (18 Kasım 1933'te yapılan 'İstanbul Üniversitesi'nin açılışında yaptığı konuşmadan)

BAYÜLGEN, Okan:

Düşen sütyen askın yok; canını acıtan ağda, cımbız yok; duştan sonra saatlerce uğraşacağın saçın yok, karnında taşıyacağın bebek yok; sancısını çekeceğin reglin yok, cinsel ilişkiye girersen kaybedeceğin hiçbir şey yok, tek başına gece dışarı çıksan laf atacak kimse yok, şort giysen bakacak insan yok... Altı üstü bir adam olacaksın, onu da olamıyorsan geber, daha iyi...

Tanıdığım, bildiğim bütün politikacılar korkaktır. Hitler bile korkaktır. Korkak olmayan bir tek politikacı tanıyorum, o da Mustafa Kemal Atatürk'tür.

BEARER, Seed:

İçinde bulunduğumuz alemde gördüğümüz ve anladığımız şeyler yarı dereceye bile çıkmaz. Bu nedenle bizlerin durumu bir yaprak üzerinde beslenen tırtıllara benzer. Bu tırtılların bütün bilgisi, tüm ilmi ancak üzerinde süründüğü yaprağın çevresine kadar gidebilir. Bu tırtıl için yaprağın sınırını aşmak, daha geniş bir köşeye sahip olmak, üzerinde bulunduğu yaprağın daha milyonlarca yaprağa sahip bulunan ağacın küçücük bir parçası olduğunu anlamak ne kadar zordur!.. Dahası var, o ağacın bir hayatı var; bu hayat ta ondan önce gelmiş binlerce ağacın hayatı ile ilgilidir. Bu ağaçtan daha binlercesi o ormanın içinde yaşamaktadırlar. Bütün bunlar tırtılın minimini beyni için ne düşünülemeyecek, idrak edilemeyecek hakikatlerdir... Örneğin, bir gün, bu tırtıl etrafındaki büyük alemi görse ve görüşlerini kendi akran ve benzerlerine anlatmaya kalkışsa, herhalde öteki tırtıllar bu sözlere inanmayacaklar, onunla eğlenecekler ve hayali sözlerle kendi zamanlarını israf etmeye uğraşan bu zavallıya hücum edeceklerdir. Çünkü onlar düşünürler ki hayat ancak bir yaprağın üzerindedir. Bütün gerçekler o kadardır. Ve bir kimse için hayatın amacı, olsa olsa, o yaprağın üzerinde en iyi yeri bulup seçebilmektir. Ancak, bu tırtıl bir gün kelebek olur. O zaman görüş alanı genişlemiş olur ve eskiden hayatta varlığına bir dakika bile ihtimal vermediği güzellik, şiir ve zevk ile temasa gelir. O zaman, kendisine eskisinden farklı görünen bu dünya eski dünyasının aynısıdır, ta kendisidir; sonuç itibarı ile şimdi o alemi daha fazla görmek ve daha başka tarzda hareket edebilmek yeteneğini kazanmıştır. Her tırtıl, günün birinde kanatlanarak hayatın ve doğanın anlamını daha kapsamlı anlayacak bir kelebek olma kapasitesini taşır. Bu aşamayı aşma başarısını yakalayan insanoğlu da tırtılın kelebek olması türünden bir başkalaşım geçirir. Hayata, gerçeklere daha fazla yaklaşır ve daha fazla iyilik etme gereksinimi ve heyecanı duyar.

BEATTY, Warren:

Kadın fil gibidir. Herkes bakmayı sever. Ama kimse evinde beslemek istemez...

BEAUVOIR, Simone de:

Beni yaşamak öldürüyor.

Kurtuluşu başkasında görmek, yıkılmanın en güvenli yoludur.

Yıllar bütün omuzlara aynı ağırlıkta çökmez.

BEBA, Ali:

Nasıl ki tek kanatlı kuş uçamaz, sadece erkeklerin önde olduğu toplumlar da uçamaz.

BECKENSTEIN, Jay:

Zor zamanlar size elinizde olan için daha çok teşekkür etmeyi öğretir. Geçen sene şikayet ettiğim hiçbir şeyden bu sene şikayet etmiyorum, hala çalışabildiğim için çok mutluyum.

BECKER, H. W.:

Kendini senden beklenen standartlardan çok daha fazlası için sorumlu tut ve asla mazeret bulmaya çalışma...

BECKETT, Samuel:

Aman o gençlik yılları mı! Geri dönmek istemem; o çırpınmaları, ateşleri, hırsları yeniden yaşayamam.

Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Yine dene. Yine yenil. Daha iyi yenil.

BEECHER, Henry Ward:

Ana-babaların çocuklarına gösterebileceği en büyük sevgi, onlarla kuracağı arkadaşlıktır.

Doktrinin derisi soğuktur, ama içi tıka basa samanla doludur.

BEETHOVEN, Ludwig van:

Dünya, evrenin havada uçuşan sırlarıyla doludur. Benim yaptığım, onlardan bulabildiklerimi bir araya getirip size sunmaktan başka bir şey değildir...

İnsanı sadece bilim ve sanat yüceltebilir.

İnsanlar arasında iyilikten başka hiçbir üstünlük kabul etmem. Karakterin olmadığı yerde ne büyük sanatçı ne de büyük mücadele adamı vardır. Orada var olan zamanın yok ettiği, içleri boş yaratıklardır. Bütün mesele büyük görünmek değil, gerçekten büyük olmaktır.

Müzik, her bilgelik ve felsefeden daha yüksek esin verir.

BEHRAMOĞLU, Ataol:

Acılar da sevinçler gibi olgunlaştırır insanı...

Ben harhangi bir ülkeyi, devleti değil, bütünüyle Batı'yı, aydınlanma düşüncesini savunuyorum. Ülkemizin Batı blokundan koparılarak belirsiz bir Avrasya'ya sürüklenmesini, dağılıp yok olmasına gidecek yolun başlangıcı olarak görüyorum. Cumhuriyet devrimlerinin temelini Batıcı, aydınlanmacı değerler oluşturur.

Hukuk ve sanatın ortak paydası özgürlüktür. Özgürlüğü kısıtlanan bir sanat, insanları aldatan bir yalan aygıtına dönüşür.

Şair yalan söyler derlerse de siz inanmayın. Şair yalan söylemez. Çünkü O, yüreğinden kopanı satırlara döker. Siyasetçi yalan söyler, başkaları yalan söyler ama şair yalan söylemez. Son dönemlerde çok yalan söyleniyor. Yalanı sanatla, şiirle önleyebiliriz.

Sanatı ticari bir alana dönüştürmek isteyenlere geçit vermeyeceğiz.

Yaşadın mı büyük yaşayacaksın; ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına... Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana...

BEHRENGİ, Samed:

Çocuklar pahalı şeyler istemezler, buna ihtiyaçları yoktur. Çocuklar içine sevgi kattıkları şeyleri zenginleştirirler, büyükler bunu fark edemezler.

BEIGBEDER, Frédéric:

"Reklamcıyım. Kainatı kirletiyorum. Ben size pis şeyleri bile satan biriyim. Asla sahip olamayacağınız o şeylerin hayalini kurduran... Photoshop'ta rötuşlanmış kusursuz bir mutluluk... Kılı kırk yararak oluşturulmuş görüntüler, moda müzikler... Zar zor biriktirdiğiniz paralarla, son kampanyada itelediğim rüyalarınızın arabasını satın almayı başardığınızda ben onu çoktan demode etmiş olacağım. Sizi yenilik bağımlısı yapıyorum. Yeniliğin avantajı, hiçbir zaman yeni kalmamasıdır. Salyalarınızı akıtmak: Benim görevim bu... Benim mesleğimde kimse mutlu olmanızı istemez, çünkü mutlu insanlar tüketmezler. Çektiğiniz acı, ticareti canlandırıyor."

Her şey satılıktır. Aşk, sanat, dünya, sen, ben... Özellikle de ben...

İhtiyaçlar meydana getirmek için kıskançlığı, acıyı, doyumsuzluğu körüklemek gerekir.

Okuyorum, çünkü hayat bana yetmiyor.

BEKATA, Hıfzı Oğuz:

Köyde dünü temsil eden hoca, bugünün mümessili olan muallimden hala çok kuvvetli ve eski, yeniden hala çok üstündür. Köyü manen ve maddeten inkılabımızın misyoner gençliği yükseltebilir ve Türk köyü bu gençliğe yıllardır derinden hasret çekip duruyor. Köyü, köylüyü ve köylü çocuğu büyük bir inşa planı içinde, ön safta, süratle düşünmeye mecburuz. (Eylül 1936)

BEKTAŞİ Deyişleri:

Rakı ağızdan değil, kulaktan içilir ve ona içki değil, dem denilir!

Verecek şeyin çok, verecek kimsen olmadıktan sonra ne kıymeti var?

BELÇİKA Atasözleri:

Hakiki sevgi ayrılıkta unutulmaz.

Tecrübe tarak gibidir; hayat insana verir, ama kel olduğu zaman.

BELE, Refet:

Böyle bir fakülteye sahip olmak, yalnız bu milletin tekeli altındadır. Nasıl ki yeryüzünün en yüce milleti Türk ise, yeryüzünün en cesur gençleri de sizlersiniz. Gıpta ile söylüyorum, ben sizin cesaretiniz önünde eğilmek istiyorum. Tıbbiyeliler uzun senelerden beri pek çok şeyler için öldü. Bu milletin tüm halkının canı sürüklenirken tek isyan sesi bu ocaktan yükselmiştir. (Tıbbiyelilerin "İstklal Savaşı"ndaki mücadelesini takdir etmek için Refet Paşa 26 Ekim 1922 tarihinde Tıbbiye'ye gelmiş ve Haydarpaşa'daki konferans salonunda öğrencilere hitap etmiştir. Bu satırlar o konuşmadan alıntıdır.)

BELEN, Fahri:

"Çanakkale Seferi", Türk milletinin eski kudret ve kuvvetini muhafaza ettiğini, can çekişen bir imparatorluk içinde kahraman bir milletin varlığını meydana koydu.

BELGER, Nihat Reşat:

Hastalığının en son safhalarında bile iyileşmemekten hiç fütur getirmeyen (umutsuzluğa kapılmayan) Atatürk, devletin en mühim işleri ve dünya siyaseti ile ilgilenmekte devam ediyordu. Hükümet Başkanı ve Hariciye Vekili'ni ve diğer bazı devlet ricalini kabul ediyor, onlardan malumat istiyordu. Bu mülakatları takip eden günlerin birinde, milletler arası durumun pek gergin olduğundan bahseden Atatürk, "Çok zaman geçmeden Avrupa'da bir fırtına kopacağını, o müthiş kasırganın dünyanın her tarafına yayılacağını, insanlığın umumi bir harp musibetinin bütün kötülükleri ile bir kere daha karşılaşacağını" beyan ettikten sonra, "Bu kanlı badirede tarafsız kalmak, harbe katılmamak ve devlet gemisini bu fırtına ortasında hiçbir maniaya çarptırmadan sevk ve idare ederek harp dışında ve sulh içinde yaşamaya çabalamak bizim için hayati ehemmiyeti haizdir" demişti.

BELL, Alexander Graham:

Bir kapı kapandığında başka bir kapı açılır, fakat biz çoğunlukla kapalı kapıya o kadar uzun bakarız ki önümüzde açılan kapıyı göremeyiz.

BELLING, Rudolf:

Benim için önemli olan ve bir değişim geçirmeme neden olan şey, mimari ile müşterek çalışmalardır. Bu işbirliğinin teori ve pratik aracılığıyla oluşan deneyimlerim sonucundaki uygulamalarına çok şey borçluyum.

BENBASA, Izak:

Dünyamızda söylenip de yapılmayan şeylerin boşluğundan daha büyük boşluk yoktur.

Simgeler gerçek gibi görülmeye başlandığında sıkıntı yaratırlar.

BENEDICT:

Kültür, büyütülerek ekrana yansıtılmış bireysel psikolojidir.

BENEZRA, Erol:

İnsanlar topraktan yaratılmıştırlar, her an çamurlaşabilirler.

BENJAMIN, Walter:

Faşizm koşullarında en büyük devrimcilik, işini iyi yapmaktır.

Fotoğraf insansız yapamaz.

BENTHAM, Jeremy:

Aşk hazzı, dostlukla duyu hazlarından yoğurulmuştur.

BERGER, Barbara Helen:

Öz saygı, çocuğun kendi kendisiyle gurur duymasıdır.

BERGER, John:

Bugün, var olanı resmetmeye çalışmak umudu teşvik eden bir direniş eylemidir.

Kadınlar seyredilişlerini seyreder.

Tarihte durmadan yeni felaketler ortaya çıkar. Buna karşılık yeni mutluluklar yoktur, mutluluk her zaman eskidir. Sadece bu mutluluğu elde etmek için verilmesi gereken kavganın türleri değişir.

BERGGRUEN, Nicholas:

Büyük evlerde yaşamak ve zenginliğimi başkalarına göstermek benim ilgimi çekmiyor.

BERGMAN, Jack:

Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır; ama görüş açınız genişler.

BERGMAN, Ingmar:

Kitap okurken öyküde olup bitenleri kendi kafanda canlandırabilirsin, kitabı bırakıp başka bir kitaba geçebilirsin ya da kitabı yarıda bırakabilirsin, ama filmlerde yönetmen nasıl bir dünya sunuyorsa ona kapılırsın, filmi durduramazsın, sonuna dek orada kalmalısın!

BERGSON, Henri:

Bir şeyi anlamanın en iyi yolu o şeyin içinde olmaktır.

BERGUIER, Edouard de:

Yalnız kültürlü insanlar öğrenmeyi sever, cahiller ise ders vermeyi tercih eder.

BERK, İlhan:

Benim şiir kuramım 'devinim'dir. Ne şiirimin içeriği ne de biçimi durağandır. Süre içinde kimliğini saptadığım nesne değişir, nesne değiştikçe şiirim de değişir; bu da benim somut bir ozan olduğumun altını çizer. Ama kalan, kaldıkça da ağırlığı, yoğunluğu artan, koyulaşan, bir çeşit mayalanmayla süren şiirin dili dediğimiz şeydir. Beni dünyanın bütün ozanlarından ayıran, bütün ozanları birbirinden ayıran da budur işte...

Kimseyi kırmayayım diyorum, bir de bakıyorum kendim paramparçayım!

Sürekli değiştiğim söylenegelmiştir benim... Bu anlaşılır şey değildir. Bir şair, dünyayı boyuna yorumlayabilir, bir yorumdan bir yoruma geçebilir, bir düşünce değişikliğine de uğrayabilir. Ama şiirini nerdeyse değiştiremez.

BERKÖZ, Egemen:

Doğanın dengesi bozuluyor doymayan mideleri doyurmak için...

Günümüzde insanlık sömürgeci kapitalizmin elinde usunu yitirmiş görünüyor.

İnsanlar açlıktan ölüyor yoksul ülkelerde, halklar aldatılıyor, birbirine düşürülüyor.

İnsanlığın en büyük varsıllığı dillerin sözcükleriyle güzellikler yaratır; çirkinliklere, kötülüklere karşı direnme gücü verir.

"Kurtuluş Savaşı"yla, kurduğu "Cumhuriyet"le tüm sömürge ulusların umudu olan ülkemiz bir büyük yalanın tuzağında kıvranmaktadır.

Şiir doğruyu söyler.

Üstünde yaşadığımız gezegenin tüm varlıkları, varsıllıkları yağmalanıyor.

Yalan bulutları arasından bir ışık parlıyorsa, bilinsin ki o şiirdir.

Yalan bulutları yayılıyor milyarlar olan biteni görmesin, anlamasın diye!

BERLE, Milton:

İyi bir kadın, kendisinin yaptığı her hatada kocasını affedendir.

BERLUSCONI, Silvio:

Ben hep kazanırım, kazanmaya lanetlenmişim!

BERNARD, Claude:

Aradığını bilmeyen, bulduğunu anlayamaz.

Bildiğimizi zannetmek öğrenmenin en büyük düşmanıdır.

BERNARD, Jean-Jacques:

Gerçeğin hakkını sadece hatalar verir.

BERNE, Eric (10 Mayıs 1910-15 Temmuz 1970 / Kanada Doğumlu Psikiyatrist):

Yaşamın anlamı almak değil, olmaktır.

BERNHARD, Willem Alexander:

Milliyetçilik kavramıyla yetiştirilmiş insanları, egemenliklerinin bir bölümünü tek ulusun siyasi olanaklarıyla sınırlanmamış bir yapıya terk etme düşüncesini kabullenecek şekilde şartlamak güçtür.

BERNHARDT, Sarah:

Biri sizi bir defa aldatırsa suç onundur, ikinci defa aldatırsa bilin ki suç sizindir.

BERNSTEIN, Leonard:

Şiddete karşı yanıtımızı daha yoğun ve derin, daha güzel, şimdiye dek olduğundan çok daha özverili bir şekilde müzik yaparak vermeliyiz.

BEŞİNCİ Mehmet Reşad:

Ben Osmanlı Padişahı, İslam Halifesi, fakat her şeyden evvel Türk Hakanıyım.

BEŞTEPE, Naci:

Kadınlarımızı yüceltmeden yücelmemiz olanaksızdır.

BETTELHEIM, Bruno:

Günün çoğunu televizyon ekranından yöneltilen o sıcacık sözlü iletişime kulak kabartmaya ya da televizyon yıldızı olarak nitelendirilen kişilerin duygusal davranışlarını izlemeye koşullandırılmış çocuklar, gerçek yaşamda başarı kazanamazlar; çünkü çevrelerinde o yıldızlar gibi ilgi göremezler. Daha da kötüsü, gerçek dünyadan öğrenmeleri gerekenleri öğrenemezler, bu yeteneklerini zamanla yitirirler. Yaşam, ekrandaki yaşamdan çok daha karmaşıktır. En sonda da biri çıkagelip her şeyi açıklamaz. "Televizyon çocuğu" karşılaştığı olayların anlamlarını kavramakta zorlanır, umutsuzluğa kapılır. Bu sorun zamanında giderilemezse, çocukta televizyon karşısında başlayan "anneden duygusal kopma" başka boyutlara ulaşır. Televizyonun yarattığı asıl tehlike budur: İnsanın edilgenliğe yönelmesi ve tek başına yaşam, hayatla karşı karşıya kalamama korkusunun yerleşmesi...

BEYATLI, Yahya Kemal:

Güçlü olan, yenilmeyen yalnız azimdir.

İnsan alemde hayal ettiği müddetçe yaşar.

Sulhü bekleyenler sabırsızdırlar; fakat istiklal isteyenler değildirler, ümitvardırlar. Sulhü bekleyenler milli hareketi muvaffakiyetlerinin hatırı için, istiklal isteyenler bilakis "mukaddes vazife"yi gören bir hareket olduğu için severler; sulhü bekleyenlerin nazarında milli hareketin başkumandanı ve bütün kumandanları talihin, istiklali isteyenler nazarında ise bilakis "mukaddes vazife"nin timsalidir. (19 Haziran 1922 - Tevhid-i Efkar)

BEYDEBA:

Akıllı bir kimse, düşmanından da akıl öğrenmeyi ihmal etmez.

Hükümetlerin en kötüsü, suçsuzu korkutandır.

Yastık diye başını ateşe dayayan, yatak diye yılanların üzerine yatan bir adam, emniyet ettiği bir dostundan, düşmanlık sezen bir insandan daha rahat uyur.

BEYDEMİR, Sadi:

Bir Arap bedevisi Türk'ün "Efendisi" olamaz. Daha doğrusu, "Türk'ün Efendisi" diye bir şey olmaz.

Türkçülük, politik açıdan sağ ya da sol olarak sınıflandırılamaz. Türkçülük, Türk ulusunu sevmek ve yükseltmek demektir. Türkçülükte, Türk ulusu parçalanamaz bir bütündür.

BEYHAKİ, Ali-el:

En üstün sadaka, aç bir canlıyı doyurmaktır.

BIBESCO, Elizabeth:

Verdiğini hatırlamayan ve aldığını unutamayanlar kutsal insanlardır.

BICKERSTAFF, Bernie:

Umut, genç tutkuların dadısıdır.

BIERCE, Ambrose:

Kadınların ellerine düşeceğine, kucaklarına düş.

BILLINGS, Josh:

Aşkın gözü kördür derler... Yalan! Seven, sevdiğinde başkalarının gördüğünün en az iki katını görür.

Bir aptalı yanıldığına inandırmanın en iyi yolu, onu kendi bildiğini yapmaya bırakmaktır.

BION, Wilfred Ruprecht:

Dil, bir şizofren tarafından üç şekilde kullanılır: Bir eylem biçimi olarak, bir iletişim yöntemi olarak ve bir düşünce biçimi olarak...

BISMARCK, Otto von:

Büyük bir devlet parti görüşlerine göre idare olunamaz.

Siyaset, karakteri bozar.

BİLALLAR, Erdal:

Başkalarının en iyi yaptıklarıyla değil, kendinin en iyi yaptıklarınla kıyaslama yap.


Cehennemde ateş yoktur... Her insan ateşini bu dünyadan götürür.


Güven elde edebilmek için yıIllar gerekir, ama yok etmek için saniyeler bile yeter.


Hayatlarında her zaman dürüst bir şekilde daha ileriye gitmek isteyen kişiler sonuçları önemsemezler.

İki kişi tamamen aynı olan bir şeye baktıklarında bile farklı şeyler görebilirler.

İnsan ancak onbeş dakika çekici olabilir, sonrası alışkanlıktır.

İnsanlar için olaylar değil, kendileri daha önemlidir.

İnsanlara kendini zorla sevdirmen olanaklı değildir.


İnsanları ne kadar düşünürsen düşün, onlar seni o kadar düşünmezler.


Kahramanlar yapılması gerekenleri ne pahasına olursa olsun yapanlardır.


Kurtlar birbirine düştüğü zaman koyunlar rahat eder.


Ne kadar ince kesersen kes, kestiğinin her zaman iki yüzü vardır.


Önemli olan hayatındaki eşyalar değil, hayatındaki kişilerdir.


Seni doğru dürüst tanımayan kişilerin dahi yaşamını birkaç saat içinde değiştirebileceklerini unutma.


Sevdiğin kişiye güzel sözler söyle, belki bu O'nu son kez görüşün olabilir.

 

Sinirlendiğinizde gerçekten buna değse bile asla acımasız olmayın.


Verebileceğin bir şey kalmadığında bile zorda kalan bir arkadaşına yardım edebilecek gücü bulmalısın.

BİLGE Kağan:

Türk yurdunda yoksulluk o kadar azalsın ki fakirlik suç sayılsın!

BİLGİN, Nahit:

Aslında sanat, doğadan ve toplumdan aldığını, topluma verir. Bu açıdan bakılınca bir yansıtıcıdır. O, bir bakıma ise toplumun, yaşamın kendisidir. İnsanlar onda kendisini görür. Onun için herkes onu arar, ona koşar, onu bulur.

BİLGİN, Sunday:

Geleceği şekillendirmek için bugünden çaba göstermeliyiz. Ancak, geleceği şekillendirmenin, geleceği belirlemek anlamına gelmediğini de bilmeliyiz.

 

Hayata yaklaşımda sorumluluk almak önemli bir cesarettir.

 

Hayatta en demokratik olarak dağıtılmış kaynak zamandır.

 

Liderlik olaylara hakimiyeti gerektirdiği gibi esnekliği de gerektirir.

 

Olumlu düşünebilmek için cümlelerimizden olumsuz kelimeleri  silmeliyiz.

 

Sevgi bir vücutta yaşayan ruh, iki vücutta yaşayan dostluktur.

 

Sevgiden başka birşey kalmadığında yaşamınızda ilk kez sevginin yeterli olduğunu anlarsınız.

 

Sevgisini ve bilgisini paylaşan insanlar en büyük zenginliğe kavuşan insanlardır.

 

Yaşamı iyileştirmek istiyorsak hepimiz önce olumlu düşünmeyi öğrenmeliyiz.

BİNYAZAR, Adnan:

Bir kitaplarla beslenmiş duyarlı kişileri getirin gözlerinizin önüne, bir de ekranlara yansıyan vahşet cehennemini...

Eğitimde bilgi kirlenmesi, düşüncenin de kirlenmesidir. Bir ulus için düşünce kirlenmesinden büyük tehlike yoktur. Bu, kişilik kirlenmesine yol açar.

BİRECİK, Nejat:

Gündelik hayatın kabalığını ancak sanat ve tiyatro inceltebilir.

İnsanlığın iyiliği için sanat ve tiyatro...

Sanat doğru kullanıldığında savaşları bile durdurabilir.

Sanat ve tiyatrolar üzerinden siyaset devşirmeyi amaçlayanlar, bu tutumdan uzak durmalıdırlar.

BİRET, İdil:

Piyanisti ben yetiştiririm. Siz bana konser dinleyicisi yetiştirebiliyor musunuz?

BİRUNİ:

Ben her kişinin yapması gerekeni yaptım: Öncekilerin başarılarını minnettarlıkla karşılamak, onların yanlışlarını ürkmeden doğrultmak, bana gerçek olarak görüneni sonrakilere emanet etmek...

BİŞR-İ Hafi:

Dün öldü, bugün can veriyor, yarın ise henüz doğmadı. Zamanınızı bu açıdan görün ve faydalı bir iş yapın.

BLAIR, Tony:

Hukuk üstündür, ama ulusal çıkarlarımızdan daha üstün değildir.

BLAKE, William:

Acının fazlası güldürür, neşenin fazlası ağlatır.

Aydınlığı içinde taşımaya bak! İşte o zaman karanlıkta bile yolunu bulabilirsin.

Bazılarına sevinç gözyaşları döktüren ağaç, diğerlerinin gözünde sadece yolda duran yeşil bir şeydir. Bazıları doğayı tamamen gülünç ve çirkin bulur ve bazıları nadiren doğayı görür. Ama yaratıcı insanın gözünde doğa, yaratıcılığın kendisidir.

Ölümcül siyahlara bürünmüş, kısık sesli şafağın kuzguni rahiplerinin, mutluluğun oğullarına lanetler yağdırmasına artık izin vermeyin.

BLANC, Louis:

Liberalizmin benimsediği iktisat doktrinlerinin özü, dağıtımı düşünmeden mal üstüne mal yığmaktı. Devlet, endüstriye karışmayacaktı. Kalbi yoktu bu doktrinlerin. Güçlüyü koruyor, zayıfı tesadüfün kaprisine bırakıyorlardı.

Yarışma zevkini azgın bir savaş haline getiren, kuvvetin her yolsuzluğuna alkış tutan, zengini kanma bilmez arzularla kıvrandıran, yoksulu ölüme terk eden rekabet, burjuvazide servet hırsını, tefeciliği, en zalim ve kaba taraflarıyla materyalizmi geliştirecekti.

BLOK, Alexander:

Gelin savaşın! Evet, biz İskitleriz; Asyalı, çekik gözlü, hırslı kavim...

BLONDEL, Maurice:

Allah'ın yeterince bilindiğine hükmedildiği anda O, artık hiç bilinemez olur.

BLOOM, Orlando:

Tanrı bizi anlayacaktır, eğer anlamazsa zaten Tanrı değildir.

BLUNT, Emily Olivia Leah:

Geleceği bilen düşman kaybetmez.

BOCELLI, Andrea:

Kelime aklın gölgesi olurken sessizlik senin ışığındır. Dingin; kendiyle, vicdanıyla barış içinde olan her zaman kendine yeterlidir. Sahip olduklarından asla mutlu olmayan ise ne yaparsa yapsın memnun olamaz.

Müzik ruhun ilacı, iyiliğin sesidir. İyi bir müzik her zaman iyilikle bağlantılıdır ve şüphesiz ki barışın, birlik olmanın, dostluğun güçlü mesajlarını içinde taşır. Farkındalık oluşmasına, ruhsal gelişimimize katkı sağlar. Tüm bunlar bizi daha iyi insan yapar.

BOÇKAY, Hami:

Baban fakirse suç senin değil, ama kayınpederin fakirse suç senindir...

BOEHME, Jacob:

İstek, hareket, genişleme ve yön veren tezlere bilgelik eklendiğinde aşk olur.

BOETHIUS, Anicius Manlius Severinus:

Kader; bir insana iyilik yaptığında aldatır, kötülük yaptığında ise öğretir.

BOETIE, Etienne de la:

Halklar kendini sevene karşı kuşkulu, kendisini aldatana karşı ise saftır. Ağızlarına çalınan iki parmak bal ile cezbedilen halkların; avcı düdüğüne kanıp tuzağa düşen bir kuştan daha saf, yem için oltaya takılan bir balıktan daha alık olabileceğini düşündünüz mü hiç?

İnsanlar bir kere kullaşmaya görsün, özgürlüğü öylesine unutuyor ki, artık yeniden uyanıp özgürlüğünü ele geçirmesi olanaksız oluyor.

BOĞAZLIYAN Kaymakamı Kemal Bey:

Fertler ölür, millet yaşar. İnşallah Türk milleti ebediyete kadar yaşayacaktır.

Yabancı devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buysa kahrolsun böyle adalet; yaşasın ulus. Borcum var, servetim yok. Çocuklarımı ulusuma emanet ediyorum.

BOHM, David:

Her şey, her şeyin altında yatan bir düzenin, ikinci kademede ortaya çıkan görüntüsünden başka bir şey değildir.

BOHN, Henry George:

Herkesi bıktırıncaya kadar yaşayan, çok yaşamış demektir.

BOILEAU, Nicolas:

Kusurlarınızı söyleyebilecek arkadaşlar bulun.

Sersemler bile ara sıra iyi öğütler verir.

BOL, Fuat:

Bütün savaşların temelinde ekonomik çıkarlar yatmaktadır.

Hayvanların atom bombası ya da kimyasal bomba kullanma güç ve imkanları yoktur. Şu halde; bu denli silahları kullanan insanlara hayvan demek, hayvanlara hakaret olmaz mı?

Zengin olup da bozulmayan insan ve toplum pek azdır. Zenginlik, insan mayasının turnusol kağıdı gibidir, derhal foyasını ortaya çıkarır.

BOLITH, William:

Yaşamda en önemli şey kazançlarımızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zeka gerektirir; akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark budur.

BOLİVYA Atasözleri:

Sevmek keman çalmak gibidir, bilmeyen kötü sesler çıkarır.

BON, Gustave le:

Bilim bize gerçeği vaad eder, barışı ya da mutluluğu değil...

Milletler maddi ve manevi güçlerini yitirmekle yıkılmazlar. Milletleri yok eden illet, belleklerini yitirmiş olmalarıdır.

Seçmenlerin politikacıyı seçme işi, politikacıların yapacaklarından daha zordur.

BONAPART, Napolyon:

Acı çekmek, ölmekten daha çok cesaret ister.

Ayrılık küçük ihtirasları unutturur, büyükleri kuvvetlendirir.

Az bilgisi olup çok konuşan, parası olmayıp çok harcayana benzer.

Ben ne olduysam, zafer kazanarak oldum.

Bir değişimin önünde gidenler lider, ortasında gidenler durumu kavramış, sonunda gidenler sürüklenmiş olurlar; ama karşı çıkanlar mutlaka yok olurlar.

Bir işin iyi yapılmasını istiyorsan, kendin yap.

Coğrafya ülkelerin kaderini belirler!

Devlet adamının gücü, yönettiği insanların kusurlarından bile yararlanmayı bilmekten gelir.

Devlet insanı kalbiyle değil, aklıyla düşünmelidir.

Düşmanınızı asla hata yaparken rahatsız etmeyin.

"Emretmeyi bilmek için itaat etmeyi bilmelidir" deniliyor. Bana kalırsa, kırk yıl itaat eden bir insan artık komuta etmeye kaabiliyetli değildir.

Fransa'nın iyi annelere sahip olmasını sağlayınız ki ülkemiz iyi oğullara sahip olsun.

Gerçek dostlar yıldızlara benzerler. Karanlık çökünce ilk onlar gözükürler.

Güzel bir kadın göze, iyi bir kadın da kalbe hoş görünür; birincisi pırlanta, ikincisi hazinedir.

Güzel kadın gözü, iyi kadın gönlü okşar.

Herkesi dinlerim. Sonunda kendi kafamdakini yaparım.

İki şey dünyaya hükmeder; biri kılıç, diğeri düşünce. Kılıç, eninde sonunda düşünceye yenilir.

İmkansızlık yalnızca tembellerin sözlüğünde yer alan bir kelimedir.

İnsan yanıldı mı diretmeli, sonunda haklı çıkar.

İnsanlar çıkarları söz konusu olduğunda daha gayretli savaşır.

İnsanlar rakamlara benzerler, durumlarına göre değer kazanırlar.

İnsanları ancak hayal gücüyle yönetebilirsiniz.

İnsanları yücelten iki büyük meziyet vardır: Erkeğin cesur, kadının iffetli olması. Bu iki meziyetin yanıbaşında her iki cinsi, kadınla erkeği şereflendiren tek bir fazilet vardır: Vatana icabında her şeyi tereddütsüz feda edecek kadar bağlı olmak... Bu meziyetler ve bu fazilet en büyük kahramanlığı; hayatın elemine, kederine karşı fütursuz kalmayı ve ağır hadiselerin acılarına göğüs germeyi doğurur. İşte Türkler bu çeşit kahramanlardandır ve ondan dolayı Türkler öldürülebilirler, fakat yenilgiye uğratılamazlar.

Nitelikli ile soytarı arasında tek adımlık fark vardır.

Politika, insanlar üzerine kumar oynamaktır.

Politikada tarafsızlığın hiçbir anlamı yoktur. Her zaman bir tarafın zaferinden çıkarımız vardır.

Saltanatının ilk yıllarında adı çok iyiye çıkan bir hükümdar, ikinci dönemde alaya alınır. Bir krala herkes "iyi adam" dedi mi, O'nun krallığından hayır gelmez.

Süngülerle her şey yapılabilir, ama üzerine oturulamaz!

Üç tane gazete, beni yüz sancaktan daha çok korkutur.

Vaktiyle Fransa hükümetinin önde gelenlerinden birisi Napolyon Bonapart'ı bir muharebe nedeniyle eleştirmeye kalkışmış ve parmağını harita üzerinde gezdirerek:
- "Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zaptetmeliydiniz" gibi fikirler yürütmeye başlamış.
Bunun üzerine Napolyon:
_ "Evet" demiş, "Oralar parmakla alınabilseydi ben de dediğiniz gibi yapardım." demiş.

Yalnız zafer kazanarak ayakta durabildim.

Yönetme sanatı, görülmesi yararlı olmayan şeyleri görmemeyi gerektirir.

Zafer, savaşta kovalayan, aşkta ise kaçan erkeğindir.

BOND, John:

Hayat, ileriye doğru yaşamak, geriye doğru anlamak içindir.

BONNEVAL, Comte de:

Haksızlık, tefecilik, tekelcilik ve hırsızlık gibi suçlar Türkler arasında meçhuldür. Öyle bir dürüstlük gösterirler ki insan çok defa Türklerin doğruluklarına hayran kalır.

BONO, Edward de:

Yarının bugünden daha iyi olacağı ümidiyle yetinmek yerine, hemen bugün yarın uyandığımızda kendimizi önceki günden biraz daha iyi hissetmemizi sağlayacak bir şeyler yapabiliriz.

BONVILLIAN, William Boone:

İster kabul edin ister etmeyin, güç hala insanoğlunun siyasi meselelerinin çözümünde en büyük etkendir.

BORAN, Behice:

Kurtuluş mücadele ile sağlanır, boyun eğerek değil!

Kurtuluş tek tek olmayacaktır; hep birlikte mücadele edeceğiz, hep birlikte kazanacağız, hep birlikte kurtulacağız!

Silahsız insan, güçlü insandır.

BORAN, Tıbbiyeli Hikmet:

Tıbbiyeliler beni buraya istiklal davamızı başarma yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler, manda ve himaye kabul edilemez!

BORATAV, Korkut:

Atatürkçü olmadan sosyalist olunamaz.

Türkiye'de aydınlanmacılığı Kemalist devrim temsil etmektedir. Bu nedenle sosyalizm, Kemalist devrimleri özümsemelidir.

BOREAU:

Şeref limansız bir adadır; orayı terk edersen bir daha geri dönemezsin.

BOREN, M. L.:

Yeterli derecede eğitime sahip olmalısın ki etrafındaki insanları gereğinden fazla büyük görmeyesin. Fakat bilge olacak kadar da eğitim görmüş olmalısın ki, onları küçük görmeyesin.

BORGE, Victor:

Gülümseme iki insan arasındaki en kısa mesafedir.

BORGES, Jorge Luis:

Sonsuz bir akış içinde hangi gerçek, bir düşten daha sahici olduğunu iddia edebilir ki?

Sen uyanıklığa değil, önceki bir düşe uyanmışsın. O düş bir başka düşle sarmallıdır, o da bir başkasıyla ve bu böyle sonsuza kadar gider, sonsuz da kum tanelerinin sayısıdır. Geriye dönerken izlemen gereken yolun sonu yoktur ve sen bir daha gerçekten uyanmadan öleceksin.

Yeryüzünde gizemli olmayan hiçbir şey yoktur, ama gizem bazı şeylerde diğerlerinde olduğundan daha belirgindir: Denizde, yaşlıların gözlerinde, sarı renkte ve müzikte...

BORNE:

Aşk deniz meltemleri gibidir; sesini duyarız, ama nereden gelip nereye gittiğini kestiremeyiz.

BOSMAN, Phil:

Çiçekler güzel olmak, insanlar ise iyi olmak için vardırlar.

BOSTANCI, Özkan:

Aç bir ülkenin insanları suça, ahlaksızlığa yönelirler, başkalarına kolayca yem olurlar.

 

Bir ülkenin kendi sınırları dahilinde olan ırmaklar, ormanlar ve denizler gibi doğal varlıklarını ya da üretim tesislerini dilediği gibi kullanması diğer ülkeleri de etkilemektedir. O halde bu mülkler milletlere ve devletlere dahi emanettir; ehline ve akıllı kullanarak mülkü ve çevresini kirletmeyerek emanete ihanet etmeyeceklere verilmelidir.

 

Devlet vazgeçilmez bir eğitim kurumudur. Onu devreden çıkarmak, özel sektörü de hadım etmek anlamına gelir!

 

Devletin malı, aslında milletin malıdır! Yani devlet ne kadar zengin ise millet de o kadar zengindir ve bu ortak mülkten yararlanır.

 

Ekonomi bir savaştır!.. Her kesimin her cephede buna hazır olması gerekir.

 

İktisat, kıt kaynakların sonsuz istekleri karşılamak için en iyi şekilde kullanılması sanatıdır.

 

İnsanın sahip olabildiği en önemli varlık olan canı bile kendisine emanettir.

 

Ömrü insan ömründen uzun olan mal ve mülkler şahıslara değil, devlete ait olmalıdır. Ömrü insan ömründen kısa olanlar ise şahısların olabilir ve aralarında miras yoluyla el değiştirebilir.

 

Sanat milletin, bilim insanlığın malıdır! Bu yüzden şahısların eserlerinden ve keşiflerinden yararlanma telif ve patent ile tahdit edilemez.

 

Tarihi eserler şahıslara ait olamaz ve bunlar miras yolu ile devredilemez. Onlar milletin ve gelecek nesillerin malıdır!

 

Türkiye her sahada kendine yeterli sanayi ve üretimi sağlamalıdır. İthalat lüks sayılmalı, asla bağımlılık yaratmamalıdır.

 

Yabancı patent ve telif hiç olmamalıdır. Kalkınma, özellikle geri kalmış ülkelerin kalkınması, ancak böyle sağlanabilir.

BOTTOME, P.:

Zorlukları aşmanın iki yolu vardır: Ya zorluk yaratan durumları değiştirirsiniz ya da zorluklara yaklaşımınızı...

BOUBAT, Edouard:

Zaman akıp gider, an kalır. Çektiğin kişi ölmüştür, ama fotoğrafa baktığında tekrar yaşar. Bu fotoğrafın sihiridir. Gördüğüne inanırsın.

BOURDILLON, Francis William:

Gecenin binlerce gözü vardır.

BOVEE, Christian Nestell:

Dünyada herşey yıkılsa bile, gelecek yerinde durur.

İlk ve son aşkımız kendimize karşı olandır.

Samimiyeti yitirmek, gücünü yitirmektir.

Yaşayan insanın aklı, ölmüş insanlarla en iyi bağlantıyı kitaplar sayesinde kurar.

BOYSAN, Aydın:

Alkol cinselliği teşvik etmez, yorar. İnsanı pervasızlaştırır ve duygusal olarak daha saldırgan yapar. Vücut ise daha da güçsüzleşir.

Evlilik taş devrinde başlamış, ama alternatifi de ortaya çıkmamış bir müessesedir. Tabiat bu yaşama biçimi içine aklı sokmakta yetersiz kalmaktadır ve bu anlamsızlıkla birlikte gelen ahlaksızlıklar da engellenememektedir.

Hayatta yapılması gereken en önemli şey giderken vicdanını kirletmeyecek olaylarla dolu bir ömür geçirebilmektir.

Her şey çok hesaba gelirse yaşamanın tadı kalmaz.

Mimarlık yaşama biçimlerine giydirilen kılıflardır. Dünyada yaşama biçimleri birbirinin aynı oldukça kılıflarının da birbirine benzeyeceği, dolayısıyla mimarinin de uluslararası bir anlam ve hal kazanacağı mutlaktır. "Milli mimari" diye bir yobazlık artık olamaz. Yani, kubbe yapınca milli; yapmayınca gayr-i milli olduğunu düşünenler aptallardır.

Nasıl yaşamış olursa olsun o gün bir başka havaya girme isteği, normal bir insanın ruh sağlığı göstergesidir. İsterse o istek alkolsüz olsun. Yaşamın günlük görevlerinin beyinlere yüklediği yorgunluk, görevi keman çalmak olan için de, evrak kayıt memuru için de benzer sonuçlar doğurur. Günlük yaşamın bıkkınlığından kurtulma çareleri aranır. Dostlarla buluşulup sohbete dalmak da bu ferahlamanın sahnesidir. İçkiden keyif almak en sade ve masum istektir.

Oy kullanma hakkını yaş ile elde etmek saçma bir iştir. Bugünkü demokrasilerin hastalığı da budur. Gün gelecek belirli bir yaşı geçiren herkesin oy hakkı kazandığı sistem mutlaka değişecektir. Mahalle muhtarı seçimine bütün insanlar oy verebilir ama "Büyük Millet Meclisi" seçiminde oy hakkı sahibi olmak için insanların mutlaka bilgi ve vicdan sınavlarından geçmesi gereklidir.

Öbür dünyaya giderken bile eşini kızdıracak laf etmemek lazım; benim en büyük korkum karımı kızdırmaktır.

Ölmekten korkmanın saçma olduğunu düşünüyorum. Ayrıca cennet hayalleri ile cehennem korkuları benim ömrümde rol oynamıyor. Çünkü öldükten sonra her şey bitmiş ve verilecek bir hesap kalmamış olacaktır.

Sigaranın dünyada yasak edilmeyişi garip bir hadisedir. Daha da garibi, dinlerin hiçbirisi sigaraya hayır demiyor; ama alkole diyor. Bu saçma bir iştir. Sigara insanların geleceğini karartan, bünyelerini perişan eden en kepaze zehirdir.

Türkiye'de -rakı haricinde- gözle görülen ve görülmeyen her şeyin kalitesi bozuldu.

BOZDEMİR, Mevlut:

Türk devrimi gecikmiş bir burjuva devrimidir. Ama asıl özgün yanı burjuvazisinin gerçekleştiremediği bir devrim olmasıdır.

BOZKURT, Mahmut Esat:

Ben milliyetçiliği ne ilkçağların Sezar ne ortaçağların şövalye ne de son çağların simsar kafasıyla anlarım. Ben temiz kanını taşıdığım, duygularıyla duyduğum, tarihinin yücelikleriyle yaşadığım öz Türk kavmi için milliyetçiyim. Öz Türk milletinin varlığı için, onun maddi manevi saadeti için milliyetçiyim. Bu saadet, iş hakkının, üretim hakkının korunmasıyla var olacaktır. Bu saadet 14 milyon öz Türk üreticinin; üzümcü, incirci, pamukçu, tütüncü, fındıkçı, buğdaycı, arpacı vb. üreticinin, eski zaman zalimlerinden üstün ve baskın bir kısım tacirlerin elinden kurtarılmasıyla doğacaktır. Ben milliyetçiliği böyle anlıyorum.

Bir gece beraber oturuyorduk. Atatürk, Türk köylüsünü 'efendi' yerine getirmedikçe memleket ve millet yükselemez, dedi. Bir de hatıra anlattı:
- "Ben Bulgaristan'da ataşemiliterdim. Çaylı-danslı bir pastanede oturmuştum. İçeriye temiz giyinmiş, ayağı çarıklı bir Bulgar köylüsü geldi, oturdu. Masaya vurdu. Kimse aldırış etmedi. Hatta bir an önce gitmesini arzu eden bir yüz takındılar. Bir daha vurdu; ayağını da vurdu. Garsonlar gelip:
- 'Burası sizin değil', dediler. Nihayet patron geldi. 'Çık buradan', dedi. Köylü:
- 'Kimi nereden kovuyorsun? Bulgaristan benim sabanımla ve tüfeğimle yaşıyor, utanmaz adam.', dedi.
Polis çağırdılar. Ona da aynı cevabı verdi. Polis bir şey yapamadı, dışarı çıkıverdi ve pasta reçel getirdiler. Atatürk:
- 'İşte', dedi, 'Türk köylüsünü bu hale getireceğiz."

Bir milyon insanı bütün bir ömür sefalet içinde bırakanlar, elbette haydutturlar. Haydutların yedikleri, içtikleri, giydikleri ve bütün varlıkları, beşiklerde başlarında tüy bitmemiş yavrucaklarla bir ayağı sine (mezara) değmiş ihtiyarlara varıncaya kadar, bütün çalışkanların emeğidir. Çalışkan Türklerin ahlarıdır, vahlarıdır. Ah yerde kalmaz. Türk çalışanları, sevininiz! Şunun için ki; büyük devrimi yapan parti, ona dayanan hükümet gözyaşlarını silecek, ahı yerde bırakmayacaktır. Devletin eli haydutların yakasındadır. Artık serbestlik, artık hürriyet, tecim serbestisi, tecim hürriyeti haydutların elinde bir korunma kalkanı gibi kullanılmayacaktır. Hürriyet ve serbestlik namusluların, çalışkanların olacaktır.

Çağdaş uygarlığa mensup devletlerin ilk farkı, din ile dünyayı ayrı görmektir. Bunun tersi, devletin kabul ettiği din esaslarını kabul etmeyen kimselerin vicdanlarına baskı olur. Bunu çağdaş devlet anlayışı kabul edemez. Din, devlet gözünde vicdanlarda kaldıkça saygındır ve masumdur... Dini dünyadan ayırmakla çağdaş devletler, insanlığı tarihin bu kanlı zorundan kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı sunmuştur.

Bir gün Atatürk'ün huzurunda "Hukuk Reformu" için fikir fırtınası yapılırken Mahmut Esat Bozkurt'a sorarlar:
- "Neden sadece savcılara 'Cumhuriyet Savcısı' denilir? 'Cumhuriyet Başbakanı', 'Cumhuriyet Bakanı', 'Cumhuriyet Müsteşarı', 'Cumhuriyet Valisi', 'Cumhuriyet Büyükelçisi' olmuyor da, neden 'Cumhuriyet Savcısı'? Savcılara neden bu imtiyaz?"
Atatürk, Bozkurt'a dönerek:
- "Ne diyorsun?" diye sorar.
Bozkurt'un yanıtı çok net olur:
- "Çünkü öyle zaman olur ki, cumhuriyeti korumak için başbakandan, bakandan, müsteşardan, validen, büyükelçiden bile hesap sormak gerekebilir. İşte o hesabı soracak olan 'Cumhuriyet Savcısı'dır."

Milletlerin halife, sultan, kral, imparator namını taşıyan ve Allah tarafından tayin edilmiş olduklarını iddia eden palyaçolara mukadderatını bağlaması mümkün değildir. Nihayet bunlar da ebedi komedya hatıralarına karışarak sahneden silindiler. (13 Kasım 1924)

Türk hakimleri, sizler Türk inkılabının demir eliyle kurulan yeni medeniyetin kıskanç bekçileri olmak mecburiyetindesiniz. Vazife ve mecburiyetiniz mazinin dirilmesine, yeniliğin ıstırap çekmesine imkan vermeyecektir.

"Türk İhtilali"ne "Türk Köylü İhtilali" demek haksız bir değerlendirme olmaz!

Türk işçileri, Türk tarihinin en mazlum çehresidir. Bu memlekette her şeyi o yapmış, her yokluğa o katlanmıştır. Bu memleketi onun kanı korudu. İcabında yine o kurtaracaktır. Bu vatan onun emeği üstünde yükseliyor ve yükselecektir. Bütün maddi varlığı o yapıyor, o yapacaktır. Türk inkılabı sermayeci olduğu kadar ameleci olmak mecburiyetindedir. Çünkü milliyetçidir. Çünkü işçinin onda alacağı vardır. Amele olmasının milliyetçilikle ne münasebeti vardır? Bu mesele anlayışa, tutuma göre değişir. Biz yer, gök için; ot ve su için milliyetçi değiliz. Biz bizim gibi bir dili konuşan, bir tarihin evladı olan, bizim gibi bir kültürün tesirinde duyan, bu memleketin, milletin acılarını acı, sevinçlerini sevinç yapan bir insan camiası için milliyetçiyiz.

Türkiye'de köylü meselesi, son büyük ihtilalden doğan yeni devlet sistemimizin bir direk, bir temel meselesidir.

Uyuşuklukta ölüm, ihtilalde hayat vardır!

BOZOKLAR, Ayşe Öztuna:

Bilinmeyeni yönetecek lider kadrolarına ihtiyacımız var. Çok yakında lider açığı kritik düzeye ulaşacak...

BOZOKLAR, Kutsiye:

Bazı hayatlar, vakti gelince sorulacak hesapların tutanakçasıdır.

Sıkı tut korkunun soluğunu avuçlarında, bak yiğitlik sevdaya bir adımlık yol. Yaşamak direnmektir yangın yüreklim! Biz ki, yaşamaktan hiç korkmamışız ve tek bize hastır "yaşayan biziz" dercesine ölmek...

BÖGÜN, Hasan:

Tarihin kanunudur, değişmez ve karşı durulamaz: Mustafa Kemal'ler Abdülmecid'leri hep devirmiştir, hep devirecektir.

BÖLÜKBAŞI, Oğuz Kaan:

Türk gibi yaşamak, Anadolu kültürü ile yaşamak kadın kişiliği ve onuru için önemli bir merhaledir.

BÖLÜKBAŞI, Osman:

Siyaset hayatım boyunca bütün sektörleri tetkik ettim. En çok kazanç getirenin din ticareti ve din sömürüsü olduğunu gördüm.

BÖLÜKBAŞI, Rıza Tevfik:

Varlık budur benim için, hatta senin için de;
'Bir hakikat var mı?' derken bir hayale döneriz.

BRADBURY, Ray:

Kitapları yakmaktan daha kötü suçlar vardır, bunlardan biri de okumamaktır.

Okullarda nasıl yazı yazacağınızı öğrenemezsiniz. Bu kurumlar yazar olmak isteyenler için çok kötü yerlerdir; çünkü öğretmenler her zaman sizden daha fazla şey bildiklerini sanırlar, ama bu doğru değildir. Onlar önyargılar içerisindedirler. Belki Henry James'tan hoşlanıyorlardır, ancak ya siz Henry James gibi yazmak istemiyorsanız? Belki öğretmenleriniz örneğin gelmiş geçmiş en sıkıcı isim olan John Irving'i seviyorlardır. Son otuz yıl içinde okullarda eserleri öğretilen çok sayıda ismin yaratılarının neden okunduğunu ve öğretildiğini anlayamıyorum. Öte yandan kütüphaneler hiçbir önyargı taşımazlar. Kitaplıklardaki tüm bilgiler yorumlamanız için oradadırlar. Size neyi nasıl düşünmeniz gerektiğini söyleyecek hiç kimse yoktur. Orada kendiniz için keşifler yaparsınız.

BRANCUSI, Constantin:

Ben kuşların heykelini yapmıyorum, uçmanın heykelini yapıyorum.

BRANDEIS, Louis D.:

Asla birilerinin umudunu kırma. Belki de sahip oldukları tek şey odur.

BRANNON, J.:

Başkasının izinde yürüyen, iz bırakamaz.

Her münakaşanın temelinde birisinin cahilliği yatar.

BRAUN, Heywood:

Bir insan taraf tutmaya başlar başlamaz, dünya gerçeklerini o kadar az görmeye başlar.

BRAYER:

Evlerinin kapısının şöyle böyle kapatıldığı ve dükkanların çoğunlukla umumi ahlaka itimaden açık bırakıldığı İstanbul'da her sene azami beş-altı hırsızlık vak'ası görülür.

BRECHT, Berthold:

Barış bir armağan gibi verilmez insana...

Bugün yarına dünle beslenerek yol alır.

Büyük çözümler kör çıkmazlarda bulunur.

Büyük bir sıçrayış gerçekleştirmek isteyen birkaç adım geriye gitmek zorundadır.

En büyük çıkışlar kör çıkmazlarda bulunur.

Ey mutsuzlar; kardeşlerinizi boğazlıyorlar, göz yumuyorsunuz. Çığlıklar duyuluyor, ama siz susuyorsunuz. Aramızda dolaşıp kurbanını seçiyor zorbanın teki, sessiz kalırsak bize dokunmaz diyorsunuz. Halt ediyorsunuz!

Hiçbir şey bilmeyen cahildir, ama bilip de susan ahlaksızdır!

Karnını doyuranlar, açlara seslenip gelecek güzel günlerden bahsediyor.

"Savaş İstiyoruz!" En önce vuruldu bunu yazan...

Sofradan en fazla payı alanlar bize kanaatkar olmayı öğretiyor.

BREL, Jacques:

Serüvene koşmak için trenleri ve güneşi yakalayıp gözlerine yerleştirmek için beyaz yelkenlilerin gelip seni almalarını bekliyorsan; yarına inanmak için gün batımına, iyi kalpli görünmek için zayıflığa ve güçlü görünmek için öfkeye ihtiyacın varsa demek ki hiçbir şey anlamadın!

BRENGERI:

Bir olay çok şeyi anlamaya yeter...

BRESSON, Henri Cartier:

Ben ne ekonomi uzmanıyım ne de önemli binaların fotoğraflarını çeken bir fotoğrafçı. Sadece belli durumlarda gazeteciyim. Öncelikli olarak yaşamda uyanık olmaya çalışırım.

Fotoğraflarımda neredeyse sadece insanla ilgileniyorum. Benim acelem var. Manzaraların ise zamanı hayli boldur.

BRET, Antoine:

Aşkın gelişi, aklın gidişidir.

Aşkın ilk soluğu, mantığın son soluğudur.

BREZİLYA Atasözleri:

Taşı delen, suyun kuvveti değil, damlaların sürekliliğidir.

BRIGHT, John:

Kendini yaratan insan, yaratıcısına tapar!

BRIGITTE:

İnsanlar başaklara benzerler. İçleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.

Zayıf karakter bir günah değildir; ama insanı günaha götürür.

BRILLAT de Savarin, Jean Anthelme:

Bana ne yediğini söyle, nasıl bir adam olduğunu söyleyeyim sana...

BRILLIANT, Ashleigh:

En mükemmel lider bile, önderlik edeceği muhteşem kişiler olmadan yol katedemez.

BRISBANE, Albert:

Hürriyetimiz, basın hürriyetine dayanır; basın hürriyeti ise ortadan kaldırılmadan sesi kısılamaz.

BRODY, Adrien:

Hayatta asıl önemli olan, hala yaşıyorken asla geç olmadığına inanmaktır.

BRONSON, H.:

Aşkı ve sefaleti gizlemek güçtür.

BRONTE, Charlotte:

Bir melek değilim, ölene kadar da olmayacağım. Ben kendim olacağım.

BROOKS, Garth:

Paranın satın alamayacağı bir şeye sahip oluncaya dek zengin değilsiniz!

BROWN, H. Jackson:

Başarının gerçek ölçüsü nelere sahip olduğun değil, nelerden vazgeçebildiğindir.

Bir domuza ve bir çocuğa istedikleri her şeyi verirseniz sonuçta çok iyi bir domuzunuz ve çok kötü bir çocuğunuz olacaktır.

Bol bol tebessüm et, gülümse. Hem maliyeti sıfırdır, hem de değerine paha biçilmez.

Harekete geçmek için bütün koşulların mükemmel olmasını beklersen, hiçbir zaman harekete geçemezsin.

Hayatta neyin önemli olduğunu keşfetmek için bir felaket beklememek gerekir.

Her şeye homurdanmaya alışmış bir kimse, fırsat kapıyı çalınca bile gürültüden yakınır.

Her zorluğa seni olgunlaştıran bir test olarak bakacaksın. Her zorlukta dersler ve olanaklar bulacaksın.

İnsanlara iyi davranmanın hiçbir maliyeti yoktur.

İyi kalpli olmak mükemmel olmaktan daha önemlidir.

Karakterimiz, kimsenin bakmadığını düşündüğümüzde yaptığımızdır.

Kendimi neşelendirmek istediğim zaman en iyi yol başka birini neşelendirmeye çalışmaktır.

"Keşke" kelimesi yerine "bir dahaki sefere" demeyi deneyin.

Mesleğinin dümenlerini öğrenmekle vakit yitirme; mesleğini öğren.

Tırmanman gereken bir tepeyle karşılaştığında, beklemenin tepeyi ufaltacağını düşünme.

Yaşlan, ama paslanma!

BROWN, Pam:

At, insanların kendileri hakkındaki tüm hayallerinin izdüşümüdür; güçlü, asil, güzel... Bunun yanında bizlere kendi dünyevi varlığımızdan kısa süreli de olsa uzaklaşma şansı sunar.

Büyük anne olmak çok güzel bir duygu. Bir anda annelikten bilgeliğe ve daha sonra da tarih öncesine dönüşüyorsun...

BROWN, Phillip Marshall:

Avrupalı devletler emperyalist amaçlarına varmak için Ortadoğu halklarının gereksinimlerine kulak tıkadılar, hatta bu insanları kuvvet dengesi için kurban gibi feda ettiler.

BRUCKNER, Pascal:

Kalleş, kalleş olmadan önce daima kardeş, arkadaş olmuştur.

BRUDZINSKI, Wiezlaw:

Bir tehlike anında gemiden uzaklaşan fareler, geminin batmamasını bir türlü affedemezler.

BRUNO, Filippo Giordano:

Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanısıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım.

Gömleğin ilk düğmesi yanlış iliklenince diğerleri de yanlış gider.

Kötüler Tanrı'yı, Tanrı ise iyileri kullanır!.. (Tanrı, iradesini hakim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hakim kılmak için Tanrı'yı kullanırlar.)

Ne gördüğüm hakikatı gizlemekten hoşlanırım ne de bunu açıkça ifade etmekten korkarım.

BRUNTON, Paul:

Çömez yakınıyormuş:
- "Bize öyküler anlatıyorsun, ama anlamlarını açmıyorsun."
Usta yanıt vermiş:
- "Biri sana meyveyi çiğneyerek ikram etse hoşuna gider miydi?"

BRUTUS-Caepio, Marcus Junius:

Fazilet, sen bir sözcükten başka bir şey değilsin.

BRUYERE, Jean de la:

Gerçek dostlukta, yaratılışları bayağı olanların alamayacakları bir tat vardır.

Gerçekten alçak gönüllü olan bir insan, kendisinden hiç söz etmeyen insandır.

Sevgi aniden ve açıklanamayacak bir şekilde doğar, ama herhangi bir şekilde yok edilmesi çok zor olur.

Yaşam duygulananlar için bir trajedi, düşünenler için bir komedidir.

Yaşlanmak isteriz, ama yaşlılıktan korkarız; bu, hayatı ne kadar sevip ölümden nasıl kaçmak istediğimizi gösterir.

BUBER, Martin:

Tüm yolculukların gizli bir hedefi vardır, yolculuk eden de farkında değildir onun...

BUCHANON, G.:

Bütün Avrupa Türkiyesi hıristiyanlara ait olmalıdır. Girit sorunu da Yunanistan lehine çözülmelidir.

BUCK, Pearl S.:

Bir çok kişi büyük mutluluklar beklerken küçük sevinçleri kaybederler.

BUCKLE, H. T.:

Karanlıkta olduğunu hissetmeyen ışığa yönelemez.

BUCKSTONE, John Baldwin:

Zaman, tutsaklar için yaratılmıştır.

BUDDHA, Gautama:

Ara sıra isyana yönelecek olursan kainatı yargılamanın imkansız olduğunu hatırla. Onun için, kaygılarını sürdürürken bile kendinle barış içinde ol. Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya güzeldir.

Bu dünyayı yaratan, zihninizdir.

Bütün canlılar şiddet karşısında titrer, hepsi ölümden korkar, yaşamı herkes sever; kendinizi onlarda görün... O zaman kimi incitebilirsiniz?

Hayat ateşi ile iki elimi de ısıttım; o sönmeye yüz tuttu, ben de vedaya hazırım.

Her ne oluyorsa farkında ol...

İnsanın kalbinde olanı gözleri açıkça belli eder. Gözler kötü bir şeyi asla gizleyemezler. İnsanın içinde doğruluk varsa gözleri de aydınlıktır. Eğer doğruluk yoksa gözler de donuktur. Birisi seninle konuşurken gözlerine bak!

İnsanlar arasında nehri geçip karşı kıyıya ulaşan azdır. Büyük bir çoğunluk nehrin kıyısında bir aşağı bir yukarı koşup durur.

İnsanlığa olan güveninizi hiç kaybetmemelisiniz. Çünkü insanlık bir okyanustur, okyanusa düşen birkaç damla onu kirletmez.

Ne düşünürsek oyuz. Biz her ne isek düşüncelerimizden doğarız. Düşüncelerimizle biz, dünyamızı yaparız.

Nefret hiçbir zaman nefretle yok edilemez. Nefret sevgiyle yok edilir, bu ölümsüz bir kanundur.

Öfkeliye cana yakınlıkla cevap ver, kötüye iyilikle... Cimriye hediyeler ver, gerçeklerle yalancıyı sustur... Galibiyet nefret uyandırır, çünkü yenilen mutsuzdur. Yeryüzünde nefretle nefretin önüne geçilemez, bu sadece sevgiyle mümkündür.

Zihni ve bedeni sağlığın sırrı ne geçmişe üzülmek, ne geleceği düşünmek ve ne de sorunları halletmek değil, içinde bulunulan anı yaşamasını bilmektir.

BUDİST Özdeyişleri:

Tüm insanlara cennetin kapısının anahtarı verilmiştir; aynı anahtar cehennemin kapısını da açar.

BUFFET, Warren:

Amaçlar belirle ve insanları bu amaçlara odakla!

Başkalarının söylediklerini yapmayın, sadece dinleyin. Sizi ne iyi hissettiriyorsa onu yapın.

Çocuğunuzu birkaç iş türüne başlaması için cesaretlendirin.

Çocuğunuzu yatırım yapması için cesaretlendirin.

Daima ekonomik olarak nasıl başarıya ulaşacağınızı düşünün!

Doğru insanları doğru işlere sevkedin!

En mutlu insanlar mutlaka herşeyin en iyisine sahip değillerdir. Onlar sade bir şekilde yollarında bulduklarına değer verirler.

Gerçek ihtiyacınızdan fazlasını almayın ve çocuklarınızı da böyle düşünmeleri için yönlendirin.

Gösteriş yapmaya çalışmayın, sadece kendiniz olun ve ne yapmaktan keyif alıyorsanız onu yapın...

Hayat sizin, o halde neden başkalarına hayatınızı yönetmeleri için fırsat veriyorsunuz?

Hayatınızı olduğunuz gibi, yalın yaşayın.

İnsan küçük birikimlerle birçok şey satın alabilir.

Markalara bağımlı olmayın; sadece sizi rahat hissettirecek şeyleri giyin.

Ne isen O'sun!

Para adam yapmaz, ama adam para yapar.

Paranızı boşa harcamayın, sadece gerçekten ihtiyacınız olan şeylere harcayın.

BUĞRA, Tarık:

Açlık gidecek, cehalet gidecek, benizler kanlanacak, tabiat yenilenecek, emir altına alınacaktı.

Yarın diye bir şey yoktur!

BUKOWSKI, Charles:

Aşırı hız yapan hayaller, gerçeklere çarparak durur.

Aşkla ilgili en büyük ironi, doğru insanı yanlış zamanda sevmektir.

Benim hayatım, benim seçimlerim, benim hatalarım, benim sorunlarım, benim yalnızlığım... Özetle, sizi ilgilendirmez!

Bir kadın size sırtını döndüyse, o kadını unutun.

Biz kandırılmadık, sadece inanmak istediğimizdendi.

Erkek tahmin etmek ve başarısız olmak için yaratılmış, kadın geri kalan her şey için...

Gerçek kadınlar ruhunuzu ele geçirmek isterler, o yüzden ben orospuları tercih ettim.

Hangi çiçek, diğerini "sarı renk açtı" diye ayıplar? Hangi kuş, "farklı ötünce" diğerine yasak koyar? Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar. Ah insanlar! Her şeyi bulup kendini bulamayanlar...

Harikulade düşünceler ve harikulade kadınlar kalıcı değildirler.

Hayatta kimseyi değiştiremezsin. Ve kimse için değişmemelisin... Ne sen başkası için mecburi istikametsin; ne de başkası senin için... Yorma kendini; bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin...

Her ay kanayıp da ölmeyen canlıya güvenilmez.

Hıçkırarak ağlayan bir kadının göz yaşları, ağlatan adamın başına geleceklerin altına atılacak imzadır.

Kölelik kaldırılmadı, sadece bütün renkleri kapsayacak biçimde genişletildi.

İnsanlar adaletsizliği sadece kendi başlarına gelince düşünüyorlar.

Ne kadar iyi bir insan olduğunun pek önemi yok, nasıl olsa ilk hatanda en kötü insan sen olacaksın!

Nefret ettiğiniz insanla iyi geçinme çabasına siz medeniyet diyorsunuz, ben sahtekarlık diyorum. O sebeple anlaşamıyoruz!

Sevmeyi falan değil, yalnızlığı öğren. Çünkü en çok ona ihtiyacın olacak...

Yıkıldığı zaman altından kalkabileceğin hayaller kur. İnsanların seni yarı yolda bırakma ihtimalini unutma!

Yorma kendini, bırak hayatına eşlik etmek isteyenler seninle gelsin.

Zor günlerini yalnız atlatan, kimsenin yokluğunu hissetmez!

BULAÇ, Ali:

Bir dönemde kabul edilen ve şimdi de çoğunluk tarafından onaylandığı varsayılan medeni hukukun geçerli kurallarına göre tek eşli evlilik (monogami) ilkesi kabul edilmiştir. Ancak, hiç kimsesi olmayan, korumasız ve kendine göre bir iş de bulamamış orta yaşlı bir hanım, ister bir aile yuvasına sahip olmak, ister korunmak, isterse cinsel ihtiyaçlarını karşılamak veya neslini devam ettirmek düşüncesiyle olsun kendi isteğiyle uygun gördüğü evli bir erkeğin ikinci hanımı olmayı kabul ediyor. Bu evlilik O'nun kurtuluşu olacak. Bu durumda sorunu hemen çözüm gerektiren bu kadın ne yapacaktır? İlk akla gelen, eğer görüşü muhalefette ise çoğunluğa ulaşıp iktidar oluncaya kadar beklemektir. Kendisi bekler ama sorunları bekleyemez. Kim ne derse desin, sosyal ve iktisadi durumlarının kötülüğü dolayısıyla bir erkeğin ikinci hanımı olmayı kendileri için uygun bir çözüm kabul eden binlerce evde kalmış, dul veya bir sebeple çaresiz kadın var!

Birer çoğunluk rejimi olan demokrasilerde 49'a karşı 51'in üstünlüğünün mutlaklaştırıldığı anlaşılıyor. İlke olarak yönetim her düşünceye açık olsa bile, bir görüşün iktidar olmasının vazgeçilemez şartı çoğunluk temelinde yüzde 51'e ulaşmasıdır.

Dinde zorlama olmazsa, siyasette de zorlama olmaz.

BULOR:

Aşk cennetin dilinden bize kalan yegane hatıradır.

BULUT, Abdülkadir:

Şiir, sığdırmaktır bir çocuğun alnına ne varsa dünyada hayata dair...

BULUT, Aycan:

Çocuklardaki duygusal zararın etkisi genellikle ergenlikte ya da ebeveyn olduklarında ortaya çıkar.

BULWER-LYTTON, Edward George Earle:

Kitaplar yaşadıkça geçmiş diye bir şey olmayacaktır.

Yasalar ölür, kitaplar ölmez.

Yüreğinizin yaşını saçlarınızdaki aklara bakarak söyleyemezsiniz.

BUNDY, McGeorge:

"Ford Vakfı"nın yaptığı her şey dünyayı kapitalizm için güvenli hale getirmek olarak görülebilir, olumsuz etkilenenlerin rahatlatılmasına yardımcı olarak toplumsal gerilimleri azaltmak, kızgın olanlar için emniyet sübabı sağlamak ve hükümetin işleyişini kolaylaştırmak...

Muhalefet, muhalefetin hedefi olan aynı şirketlerce akçelendirildiği sürece anlamlı bir kitle hareketi olamaz.

BURAK, Sevim:

İnsan yapmak istediği, ama yapamadığı şeylerin peşinden gitmemelidir.

BUREN, von:

Ateşe ateşle karşılık verenlerin ellerinde kalan genellikle küldür.

BURKE, Edmund:

Boş inançlar, cılız akıllıların dinleridir.

Kötülüğün başarısı için gerekli herşey, iyi insanların hiçbir şey yapmamasıdır.

Savaş, bulduğu ülkeyi bir daha bırakmaz.

BURNETT, Leo:

Yaratıcılık, bildiğiniz iki şeyi bilmediğiniz bir şekilde birbirine bağlamaktır.

BURNS, David M.:

Başarıyı hedef alın, mükemmel olmayı değil.

İnsan olduğunuzu hatırlayarak korkularınızı göğüsleyin. Daha mutlu ve daha etkili bir insan olursunuz.

Unutmayın, mükemmeliyetçiliğin arkasında korku yatar.

Yanlış yapma hakkınızdan vazgeçmeyin, vazgeçerseniz yeni şeyler öğrenme ve gelişme olanağınızı kaybedersiniz.

BURRELL, Ty:

Bir şeyi seviyorsan onu serbest bırak. Kaplan değilse tabii.

Muhabbet kuşlarını örnek al. Yalnız hissediyorsan, aynanın karşısında yemek ye.

BURROUGHS, William Seward:

Deli dedikleri etrafında neler döndüğünü çözmeye başlamış bir insandır, hepsi bu...

Kadın fuhuşu büyük ölçüde resmi genelevlerle sınırlıdır, ancak erkek fahişeler ortalıkta cirit atarlar.

BURSALI, Orhan:

Ya bilim ve teknolojide büyük sıçrama yapacaksın; eğitimi, üniversiteyi, toplumu, sanayiyi büyük sıçramayla örgütleyeceksin ya da sömürüleceksin, pazarda yer almayacaksın, ithal edeceksin; yani güdüleceksin!

Yönetici siyasetçi, ülke yararını ve gelecek nesilleri öncelikle gözetmelidir!

BURTON:

Bir dilenciyi at sırtına koy da bak, nasıl dört nala sürüyor.

Her din, öteki dinler kadar doğrudur.

BUSCAGLIA, Leo:

İçten olmalısın. Yapmacık olmamalısın. Olduğun gibi görünmelisin. Dünyanın en zor işi, olmadığın bir kişi olmaya çalışmaktır. Gerçek benliğine doğru yaklaştıkça o kişiliği benimse ve her zaman öyle kal. Bunun kolay bir yaşama yolu olduğunu göreceksin. En zor şey başkalarının olmanı istediği kişi olmaya çalışmaktır. Onların seni bu duruma getirmesine izin verme. "Kendinin" kim olduğunu bul, olduğun gibi görün sadece. Richard Albert'in deyimiyle "karabasanları kovmak için" gerekli enerjiyi bu yolda kullanabilirsin. Kovalanacak karabasan da kalmayacak artık. Hepsini bir kenara at "İşte, ben buyum... Beni güçsüz yanımla, aptal yanımla olduğum gibi benimseyin. Benimseyemezseniz, rahat bırakın" deyin.

Severek yaşamak hayattaki en büyük meydan okumadır.

Yarın sabah ne sevdiğiniz kişilerin yüzleri ne de kendi yüzünüz aynı olacaktır.

BUSH, George Walker:

Savaş kararı almak için çok şey bilmeye gerek yok! Ben kararlarımı yüreğimle alırım!

BUTARIS, Yannis:

Atatürk Türk olabilir, ama önce Selanikli ve büyük bir şahsiyet...

Her zaman söylerim, Türklerle kardeşiz!

BUTLER, Gerard:

Kanla öğretilmeyen dersler çabuk unutulur.

BUTLER, Samuel:

Dostluk para gibidir; elde edilmesi kolay, korunması zordur.

BUXTON, Charles:

Hiç birşey ayağınıza gelmez; en azından iyi olan hiç birşey. Her şeyi gidip elde etmeniz gerekir.

BUXTON, Noel:

Türklerin şimdi en çok savaşması gereken şey, cehalet ve vatanlarını Avrupalı hırsızlardan korumaktır.

BUZBEE, Lewis:

Beş, on veya yirmi yıl önce ilk kez okuyup sevdiğimiz bir romanı tekrar okumak, aldığımız yolun bir göstergesidir; böylelikle eski halimizi ziyaret ederiz.

BÜYÜK İskender:

Benim gerçek babam Filip değil, Aristo'dur. Çünkü birincisi dış varlığımın, ikincisi iç varlığımın oluşumuna sebep olmuştur.

Büyük İskender, felsefenin en donanımlı isimlerinden sayılan Aristo'ya bir mektup yazarak "Zaptettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?" diye sormuş:
"1. Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?
 2. Ülkenin ileri gelen insanlarını hapise mi atayım?
 3. Ülkenin ileri gelen insanlarını kılıçtan mı geçireyim?"
Aristo ise şöyle yanıt vermiş:
"1. Sürgünde toplanıp sana karşı baş kaldırırlar,
 2. Hapishaneler isyancı yuvası olur ve kontrolden çıkar,
 3. Kılıçtan geçirdiğin insanlardan sonra gelen kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar." demiş ve çözüm olarak şu öğüdü vermiş:
"İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin, birbirleriyle savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin, ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın."

BÜYÜKANIT, Yaşar:

Herkes bu hayatta üzerine düşen rolü oynuyor, hayat tam bir tiyatro; kral var, asker var, kameraman var, herkes bu hayatta rolünü oynuyor. Tiyatro bittikten sonra özel hayatta birlikte vakit geçiriyorlar. Kara Harp Okulu'nda görev yaparken öğrencilere her zaman sağlıklı, huzurlu ve başarılı yaşam diledim, ama en önemlisi şerefli bir yaşam sürmelerini temenni ettim. Eğer şerefli bir yaşam yoksa diğerleri zaten yoktur.

BYRON, George Gordon (Lord):

Bir devleti kurmak için bin yıl ister, yıkmak için bir saat yeter.

Bütün mesele, ruhları görebilecek gözler edinmektir.

Gece, kadınlarla yıldızları güzel gösterir.

İşi çok olanların gözyaşları için vakitleri yoktur.

Mutluluğu tatmanın tek çaresi, onu paylaşmaktır.

Neşterin neden olduğu ölümler, mızrağınkilerden fazladır.

Yunanlılar gerçeği kavrama yeteneğinden yoksundurlar. Her Yunanlı, Yunanlılar hakkında abartılmış düşüncelere sahiptir.

O'BEIRNE:

Avrupalı emperyalistler amaçlarına varmak için bütün insanları yok etmeğe hazırdırlar.

Ermeni ayaklanması Türklere bir harp ilan etmenin en iyi aracıdır. Alman ordularının Türklerin yanında olması üçlü anlaşmayı kuvvetlendirecek, bu reformlara yol açacak ve sonra bir Ermeni isyanı olacaktır.