Arı ve Sinek

Bir miktar arıyla sinekleri bir şişeye koyuyorlar.

Şişenin taban tarafını ışığa doğru, açık olan ağız kısmını da karanlığa doğru yerleştiriyorlar.

Arıların hepsi ışık olan tarafa doğru yöneliyor. Ama şişenin tabanı cam ve onların da yabancısı oldukları bir madde olduğundan çıkmayı başaramıyorlar.

Bu arada sinekler şişenin ağzına doluşuyorlar ve karanlıkta dışarı çıkıp kayboluyorlar.

Ağzı açık olan şişeden karanlık tarafa doğru tek bir arı bile gelmiyor. Camın önünde ışığa doğru çabalarına devam ediyorlar...

İnsanın aklına hemen arıların akılsızca davrandıkları geliyor. Ancak arıların ne kadar akıllı varlıklar olduklarını hepimiz biliyoruz.

Sinekler ise malum hayvanlar.

Arılar ne kadar temizse sinekler de o kadar pis...

Arılardan korkarız bizi sokarlar diye ama, sineklerden midemiz bulanır.

Evet, ışığa doğru yürüyenlerin önünde her zaman engeller olacaktır kuşkusuz.

Onlar engellere rağmen ışıktan vazgeçmeyenlerdir.

Ne tür engel olursa olsun önlerinde, çabalarını sürdürenlerdir.

Ve bu uğurda da gerektiğinde ölebilenlerdir.

Yürek, azim, sevgi, ilkeler, dürüstlüktür bunu yaptıran...

Kendine saygı, yaşadığı topluma sevgidir.

Sinekler ise karanlıkta sıvışan kaçaklardır. Karanlığa yürüyenlerdir.

Şişenin ağzının karanlığa açılmasının onlarca hiç bir önemi yoktur. Sinsi, ilkesiz, yüreksiz, korkak varlıklardır. Sadece kendi yaşamları söz konusudur. Nerede yemek varsa, nerede rahat yaşayacaklarsa oraya giderler. Onlar için karanlık olması önemli değildir açık ağızların.

Arıyı kovalamak isterseniz savaşır. Engellere aldırmaz. Amacı sadece ışığa ulaşmaktır. İğnesini sapladığında öleceğini bilerek savaşır ve değerleri için ölür.

Ama sinekler kaçarlar. Sonra yılışık yılışık tekrar dönerler kovaladığınız yere. Yemeklerinize, kollarınızın üstüne tünerler. Pis ayaklarıyla ezerler yaşadığımız her yeri.

Engellere rağmen ışığa yürüyenlere, ışığa ulaşmak için çabalayanlara, ışık saçanlara sevgi ve saygılar...